Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/142 E. 2020/805 K. 07.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/383 Esas
KARAR NO : 2020/816
DAVA : Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/07/2019
KARAR TARİHİ : 07/12/2020

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA
Davacı vekilinin Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinde özetle; davacılar aleyhine davalı banka tarafından …. İcra Müdürlüğü’nün 2019/… Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı tarafından başlatılan söz konusu icra takibine konu alacak kredi sözleşmesine ilişkin olmakla beraber eş muvafakatnamesi alınmadan yapılan bu kredi sözleşmesinin geçersiz olduğunu, başlatılan takibin de hiçbir hukuki dayanağı olmadığını, 07/05/2015 tarihinde imzalanan kredi sözleşmesinde müteselsil kefil olarak sözleşmeye imza atan davacılar … ve …’in eşlerinin bu sözleşmede muvafakatlerinin alınmadığını, eş muvafakatnamesinde müvekkillerinin eşlerinin imzalarının olduğunun karşı tarafça iddia edilse bile imzaların tutmadığını, imza incelemesi sonucunda imzaların müvekkillerinin eşlerine ait olmadığının anlaşılacağını, müvekkilleri aleyhine başlatılan söz konusu icra takibinde davalı tarafça alacağa dayanak olarak sunulan kredi sözleşmesinin borçlu tarafının … San. ve Tic. LTD. ŞTİ. olup müvekkillerinin bu kendilerine karşı geçersiz olan kredi sözleşmesinde sadece kefil olduğunu, davacılardan …’ın … Tic. LTD. ŞTİ’nin ortaklığından ayrıldığını, müvekkiline karşı başlatılan söz konusu icra takibinin hukuki dayanaktan yoksun olup mesnetsiz olduğunu, bu nedenlerle davalı banka aleyhine açılan menfi tespit davasının kabulünü, davacılar ile davalı arasında düzenlenen kredi sözleşmesinde müvekkillerinin eşlerinin rızasının alınmayıp eş muvafakatnamesinde imzaları olmadığından, davacı müvekkillerinin davalı banka ile imzaladıkları kredi sözleşmesi karşılığında davalıya … İcra Müdürlüğü’nün 2019/… Esas sayılı dosyasından borçlu olmadığının tespitini, alacağın %20’sinden az olmamak kaydıyla davalı yanın kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı şirket tarafına bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekilinin Mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; dava dışı … LTD. ŞTİ ile müvekkil banka arasında Genel Kredi ve Teminat Sözleşmeleri akdedilmiş olup sözleşmelerin akdedildiği tarihte şirket ortakları olan davacılar … ile …’in de bu sözleşmelere müştereken ve müteselsilen kefil olduklarını, kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumlu olacağı miktarın artmasına veya adi kefaletin müteselsil kefalete dönüşmesine ya da kefil yararına olan güvencelerin önemli ölçüde azalmasına sebep olmayan değişiklikler için eşin rızasının gerekmeyeceğini, 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkarlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kurumuşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızasının aranamayacağını, … LTD. ŞTİ’ne ait ticaret sicil gazetesinden de anlaşılacağı üzere sözleşmelerin yapıldığı tarihte her iki davacının da şirketin ortağı olduğunu ve şirket tarafından akdedilen Genel Kredi ve Teminat Sözleşmelerine müşterek ve müteselsilen kefil olduklarını, eş rızalarında bulunan imzaların davacıların eşlerine ait olup olmadıklarının bir öneminin ve davaya etkisinin bulunmadığını, bu nedenlerle fazlaya ilişkin her türlü dava ve talep hakkı saklı kalmak kaydı ile davanın reddini, davacının asıl alacağın yüzde yirmisinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLER
1- …İcra Dairesi’nin 2019/… Esas sayılı dosya aslı
2-Davacıların nüfus kayıt örnekleri
3-… Ticaret Sicil Müdürlüğü kayıtları
4-Davalı banka kayıtları
5-İhtarname
6-Bilirkişi raporu
7-Taraf vekillerinin beyan ve dilekçeleri
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ GEREKÇE
Dava, taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesine dayalı davacılar aleyhine başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun “Menfi tespit ve istirdat davaları” başlıklı 72. maddesi:“Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir.” düzenlemesini içermektedir.
Anılan maddeden anlaşıldığı üzere borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir ve takip konusu alacağın borçlusu olmadığının tespiti isteyebilir.
Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur. Somut uyuşmazlıkta davacı icra takibinden sonra menfi tespit davası açmıştır.
İspat yükü ise; bir vakıanın doğru ve gerçek olup olmadığı konusunda hakimi inandırma faaliyetidir. İspat, ispat anıdan önce vuku bulmuş ve tekrar etmeyen, vakıalara ilişkindir. İspat yükü aynı zamanda bir haktır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2013/10133 Esas 2014/451 Karar sayılı ilamında da belirttiği üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK), “İspat Yükü” başlıklı 6. maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” şeklinde; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190. maddesinde ise: “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde düzenlemelere yer verilmiştir. Sözkonusu ispat yükünün kime ait olduğunu belirleme görevi, davanın taraflarına değil, mahkemeye aittir.
İspat yüküne ilişkin bu genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf, o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir.
Borçlu, borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunun 581 vd. maddelerinde kefalet detaylı ve sıkı şekil kurallarına bağlı olarak düzenlenmiştir. TBK’nun 583. maddesine göre kefalet sözleşmesinin geçerli olabilmesi için; yazılı olması, kefilin sorumlu olduğu azami miktarın, kefalet tarihinin müteselsil kefalet varsa bunu belirtmesi ve tüm bunların kefilin el yazısı ile yazılması gerekir. TBK’nun 584.Maddesi gereğince ise kefilin evli olması durumunda eşinin en geç sözleşmenin kurulması anında açıkça yazılı rızasının bulunması gerekmektedir. Tüm bu şartlar kefalet sözleşmesi için geçerlilik şartı olup herhangi bir eksikliğin bulunması durumunda geçerli bir kefalet sözleşmesinden bahsetmek mümkün olmayacaktır.
Yine 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK’nın “Eş Rızası” başlıklı 584/1.maddesinde; ” …Beri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı bulunmadıkça yasal olmayan ayrı yaşama hakkı doğmadıkça ancak diğerinin yazılı rızasına kefil olan olabilir, bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır” hükmü düzenlenmiştir.
Aynı maddeye 28/03/2013 tarihli 6455 sayılı yasanın 77.maddesi ile eklenen 3.fıkrasında ise; “ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak yada yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkarlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkarlar tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkarlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz”, hükmü düzenlenmiştir. Aynı yasanın 584/2.maddesi gereğince kefilin sorumluluğun artmasına ilişkin değişiklik içinde eş rızası aranacaktır.
İcra takip dosyasının incelenmesinde, davacının … İcra Dairesi’nin 2019/… esas sayılı takip dosyasında kredi sözleşmesinden kaynaklanan 140.175,48-TL asıl alacak 1.054,83-TL temerrüt faizi, 52,73-TL %5 gider vergisi, 891,28-TL masraf olmak üzere toplam 142.174,32-TL takip yapıldığı, ödeme emrinin davacılardan …’a 12/07/2019, …’e 12/07/2019 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun da süresi içerisinde itiraz etmediği takibin kesinleştiği görülmüştür.
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 02/12/2019 tarihli cevabi yazısında; dava dışı kredi borçlusu … Ltd Şti’nin ortaklarının bildirildiği, davacılardan …’ ve …’ın şirket ortaklarından olduğu görülmüştür.
İhtarnamenin incelenmesinde; davalı … Bankası tarafından … Noterliği’nin 11.04.2019 tarih … yevmiye sayılı kat ihtarnamesi ile davacılardan …, … ve dava dışı … San ve Tic Ltd Şti aleyhine muaccel hale gelmiş olan genel kredi sözleşmesi borcundan ötürü 10.04.2019 tarihi itibariyle 107.534,74-TL alacaklarının bulunduğu, 24 saat içinde banka veznelerine ödenmesinin ihtar edildiği görülmüştür.
Genel Kredi Sözleşmelerinin incelenmesinde; dava dışı borçlu … San ve Tic Ltd Şti ile davalı banka…arasında 04/03/2013 tarihli 100.000-TL bedelli, 07/05/2015 tarihli 500.000-TL bedelli kredi sözleşmeleri bulunduğu, davacılar … ve …’ın müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imzalarının bulunduğu görülmüştür.
Bankacı bilirkişinin 21.10.2020 tarihli 5 sayfadan ibaret raporunda özetle; Ticaret Sicil Gazetesi’nin 30.04.2012 tarih ve … sayı … Sayfasında; … sicil numaralı dava dışı kredi borçlusu asıl borçlu şirketin 24.04.2012 tarihinde tescil edilen Ortaklar Kurulu Kararında, şirket ortağı … ‘ın, mevcut sermaye payını …’e devrettiği, gazetenin 11.01.2013 tarih ve … sayı … Sayfasında; … sicil numaralı dava dışı kredi borçlusu dava dışı asıl borçlu şirketin 07.01.2013 tarihli tescil edilen Ortaklar Kurulu Kararında, şirket ortağı … , mevcut sermaye payını …’a devrettiği, gazetenin 21.03.2017 tarih ve … sayı … sayfasında; … mevcut 3.300,00,-TL sermaye payını …’e devrettiğinin görüldüğünü, 6098 sayılı TBK m. 584 hükmünde, 6455 sayılı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 77. maddesi ile yapılan değişiklik, aynı Kanun’un 90/c maddesi uyarınca ve 11.4.2013 tarihinde yürürlüğe girmiş olması nedeniyle, l7.05.2013 tarihli 500.000,00,-TL limitli GKS’nin eş rızasını kapsamayacağı kanaatine varıldığını, kefaletin geçerli olduğunun kabulü halinde; Davalı kefillerin imzaladığı sözleşmeler toplamı 600.000,00,-TL temerrüt tarihindeki Asıl alacak tutarı olan 140.175,48,-TL’nin (Talep gibi) üzerinde olması nedeniyle bundan sonra hesaplanacak tüm faiz ve ferilerinden sorumlu oldukları görüşüne varıldığını, Davacı bankanın, dava dışı/kredi borçlusu şirketten, 10.04.2019 kat tarihi itibariyle hesap numaraları ve tutarları belirlenen toplam 140.175,48,-TL alacağı bulunduğu tespit edildiğini, ihtarın tüm borçlulara 15.04.2019 tarihinde tebliğ edildiğinden tüm davalıların 17.04.2019 tarihinde temerrüde düştükleri görüşüne varıldığını, bu tarih aynı zamanda takip tarihi olup, takip tarihi itibariyle temerrüdün başladığını, Davalı alacaklı bankanın, dava dışı kredi borçlusu şirket ile Müşterek borçlu müteselsil kefiller … ve …’den 10.04.2019 tarihi itibariyle belirlenen 140.175,48,-TL’Iik alacağına 17.04.2019 temerrüt tarihine kadar aylık %1,60 yıllık %19,20 akdi faiz talep edebileceğini, neticeten Davacı borçluların, alacaklı bankaya takip tarihi 17.04.2019 itibariyle 140.175,48-TL asıl borç, 523,32,-TL Akdi faiz, faizin %5’i 26,17,-TL Bsmv ve 891,17,-TL masraf olmak üzere toplam 141.616,25,-TL borçlu bulunduğu, Davalı alacaklı bankanın tespitlerimiz üzerinde talep ettiği 142.174,23,TL’lik talebinin yerinde olmadığı, (142.174,23-141.616,25-TL) = 557,98,-TL için borcunun bulunmadığı, sonuç ve kanaatini belirtmiştir.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, taraflar arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığı, sözleşmelerin tarihlerinin 04/03/2013 ve 07/05/2015 olduğu, işbu sözleşme ile davalıların müteselsil kefil olduğu, müteselsil kefillerin yukarıda ayrıntılı anlatılan kefalet sözleşmesi şekil şartlarını sağladıkları, davacıların menfi tespit iddiasını kefillerin eş rızasının alınmadığına dayandığı, dava konusu kredi sözleşmeleri asıllarının mahkememize sunulduğu, sözleşmelerin incelendiği, bu halde davacı …’ın şirket ortaklığından ayrılış tarihinin 2016 yılı olduğu, davacının şirket ortağı iken sözleşmeleri kefil sıfatıyla imzaladığı eş rızası aranmayacağı, diğer davacı …’in ise 30/04/2012 tarihli ticaret sicil gazetesi ile şirket ortağı olduğunun ve ortaklığının devam ettiğinin görüldüğü, sözleşmelerin imzalandığı tarih itibari ile her iki davacının da şirket ortağı olduğu ve takibe konu borcun dayanağının işbu sözleşmeler olduğu, bu halde davacıların kefil sıfatıyla sorumlu olduğu, davacı vekili tarafından dava konusu kredinin … kapsamında ödeme yapılıp yapılmadığının araştırılması ve hesaplanması gerektiğini iddia etmiş ise de … A.Ş. tarafından yapılan kefalet ödemesi bulunması halinde de banka icra takibine devam ederek tahsil ettiği bedelden tazmin edilen kefalet miktarını … A.Ş.’ye aktaracağından bu yöndeki iddiasının yargılamaya faydası olmayacağı, davacılar borçlu olmadığının tespitini istemekle mahkememizce dosya bilirkişiye tevdii edildiği, banka kayıtlarının incelendiği, bilirkişi raporunun hüküm kurmaya ve denetime elverişli olduğu, davalı bankanın bilirkişinin tespiti üzerinde kalan miktar oranında davacıların borçlu olmadığı kanaatiyle davanın kısmen kabulüne karar verilerek ;
Kötü niyet tazminatı talebi yönünden; Davanın reddedilen bölümü yönünden, davalının takibe girişmekte kötü niyetli olduğu sabit görülmediğinden, davalının kötü niyet tazminatı talebi reddedilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1- Davanın Kısmen Kabulü ile, … İcra Müdürlüğünün 2019/… Esas sayılı takip dosyasında takibe konu borcun 531,51-TL işlemiş faiz, 26,56-TL BSMV kısmından davacının davalılaya borçlu olmadığının tespiti ile ödeme nedeniyle toplam 558,07-TL’nin istirdatına, fazlaya ilişkin talebin reddine
2-Tarafların kötü niyet tazminatı taleplerinin ayrı ayrı reddine
3-Karar tarihi itibari ile alınması gereken 54,40-TL harçtan, peşin alınan 44,40-TL peşin harç 2.411,00-TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 2.455,40-TL harçtan mahsup edilerek bakiye 2.401,00-TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacı tarafa iadesine,
4-Davacı tarafça yatırılan 44.40-TL peşin harç, 44,40TL başvuru harcı olmak toplam 88.80-TL’nin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
5-Kabul-red oranına göre davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 558,07-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
6-Kabul-red oranına göre davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinnin 13/3 maddesine göre hesaplanan 17.403,54-TL vekalet ücretinin davacı taraftan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 814,00-TL yargılama gideri kabul ve red durumuna göre takdiren oranlayarak 3,20-TL’lik kısmının davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine; arda kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 07/12/2020

Katip … Hakim …
¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır