Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/112 E. 2022/73 K. 14.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/112 Esas
KARAR NO : 2022/73

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/02/2020
KARAR TARİHİ : 14/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA
Davacı vekilinin Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinde özetle; İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün… Esas sayılı dosyasında bulunan 19.08.2009 keşide tarihli ve 25.01.2010 vade tarihli senet üzerindeki imzayı inkar ettiklerini, imzanın sahte olduğunu iddia ettiklerini, senette borçlu olarak sadece … yazmakta, T.C. kimlik numarası yazmamakta ve adres olarak ise davacı ile ilgisi olmayan Hatay iline ait bir adres gözüktüğünü, davacnın bu icra dosyasına nasıl ve ne şekilde dahil edildiğinin anlaşılamadığını, ayrıca senet lehtarı ve cirantalarla arasında ticari veya sair hiçbir ilişki mevcut olmadığını, bir şekilde, dosyaya borçlu olarak dahil edilen davacı hakkında Tebligat Kanunu madde 21’e göre muhtara tebligat yoluyla takibin kesinleştiğini, tebligatın da usulsüz olduğunu, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında talep olunan alacaktan dolayı borçlu olmadığının tespitini, davaya konu icra takibinin …K. 209. 389. vd. maddelerine istinaden teminatsız olarak tedbiren dava sonuna kadar durdurulmasına karar verilmesini, haksız ve kötüniyetli açılan davaya konu icra takibi nedeniyle %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet (haksız takip) tazminatı’nın davalıya yükletilmesini, yargılama giderleri ve avukatlık vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; dava dışı takip borçlularından …Ltd Şti davacı şirketin müşterisi olup, davacıdan bir kısım elektrik malzemesi almış ve karşılığında 19.08.2009 keşide tarihli, 25.01.2010 vadeli, 2.950-TL meblağlı, davacının keşide ettiği,… Aydınlatma emrine düzenlenen davaya konu senedi cirolayarak davalı şirkete verdiğini ancak satış bedelini ödemediğini, dava konusu icra takibi davalının ödemekten imtina ettiği iş bu satış bedelinin tahsili amacı ile başlatıldığını, davacı olan senet keşidecisi; … ile ticari bir münasebeti bulunmadığını, dolayısıyla ile keşideci olan …’ın senet üzerindeki imzanın kendi eli ürünü olup olmadığını bilme imkanı bulunmadığını, bu hususta davalı şirkete atfedilecek kusur ve kötü niyetli davranış söz konusu olmadığını, davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLER
1-İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası (eski esas:…)
2-İstanbul … İcra Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası (Kapatılan Beyoğlu …İcra Hukuk Mahkemesi)
3-ATK raporu
4-Taraf vekillerinin beyan ve dilekçeleri
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ GEREKÇE
Dava, davacı aleyhine başlatılan kesinleşen icra takibine dayanak senetteki imzanın davacıya ait olmadığı iddiasıyla borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun “Menfi tespit ve istirdat davaları” başlıklı 72. maddesi:“Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir.” düzenlemesini içermektedir.
Anılan maddeden anlaşıldığı üzere borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir ve takip konusu alacağın borçlusu olmadığının tespiti isteyebilir.
Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur. Somut uyuşmazlıkta davacı icra takibinden sonra Menfi Tespit davası açmıştır.
İspat yükü ise; bir vakıanın doğru ve gerçek olup olmadığı konusunda hakimi inandırma faaliyetidir. İspat, ispat anıdan önce vuku bulmuş ve tekrar etmeyen, vakıalara ilişkindir. İspat yükü aynı zamanda bir haktır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2013/10133 Esas 2014/451 Karar sayılı ilamında da belirttiği üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK), “İspat Yükü” başlıklı 6. maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” şeklinde; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190. maddesinde ise: “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde düzenlemelere yer verilmiştir. Sözkonusu ispat yükünün kime ait olduğunu belirleme görevi, davanın taraflarına değil, mahkemeye aittir.
İspat yüküne ilişkin bu genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf, o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir.
Borçlu, borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Bu açıklamalar ışığında davacı ve davalının sunmuş oldukları tüm deliller dosya içerisine alınmış, icra dosyası getirtilerek incelenmiş, mukayese edilecek ıslak imza asılları toplanılmış, tüm deliller toplandıktan sonra alanında Adli Tıp kurumu’ndan rapor alınmıştır.
İcra dosyasının incelenmesinde; İstanbul… İcra Müdürlüğü’nün…Esas sayılı sayılı takip dosyasında senet borcundan kaynaklanan 2.950,00-TL asıl alacak 402,17-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 3.352,17-TL için …, … ve … aleyhine takip yapıldığı, takibin kesinleştiği görülmüştür.
Dava konusu bononun incelenmesinde; keşidecisi davacı …, lehtarı …, lehtardan hamile ciro silsilesinin düzgün olmakla hamilinin davalı, 19.08.2009 keşide tarihli, 25.01.2010 ödeme tarihli, 2.950,00-TL bedelli olduğu görülmüştür.
İstanbul … İcra Hukuk Mahkemesi’nin… Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı …, davalısının… A.Ş., Beyoğlu …İcra Dairesi’nin … Esas sayılı icra takibine ilişkin imza inkarı nedeniyle takibin durdurulmasının talep edildiği, davanın kabulüne ve borçlu … yönünden takibin iptaline karar verildiği görülmüştür.
Adli Tıp Kurumu’nun 23/09/2021 tarihli 2 sayfadan ibaret raporunda özetle; inceleme konusu 19.08.2009 düzenleme, 25.01.2010 ödeme tarihli, alacaklısı… Aydınlatma, borçlusu … olan 2.950,00-TL bedelli senetteki imza ile borçlunun mukayese imzaları arasında tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından farklılıklar saptandığından söz konusu imzaların mevcut mukayese imzalarına kıyasla …’ın eli ürünü olmadığını belirtmiştir.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, davacının dava konusu bononun keşidecisi olduğu, davalı tarafından icra takibi başlatıldığı ve takibin kesinleştiği, dava konusu bonoda borçlu olarak davacının imzası bulunduğu ancak bu imzanın inkarı nedeniyle açılan menfi tespit davası olduğu, bonodaki imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfeti senet elinde olup, takibe başlayan ve imzasının borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya ait olduğu (Yargıtay HGK’nın 2006/12-259 Esas, 2006/231 Karar sayılı kararı), bu kapsamda ispat yükünün davalı alacaklıda olduğu, toplanan deliller ve alınan ATK raporuna göre, bonodaki imzanın davacıya ait çıkmadığı ve imza itirazının mutlak defilerden olup iyiniyet-kötüniyet ayrımı yapılmaksızın herkese karşı ileri sürülebileceği, bu halde davacının imzası nedeniyle davaya konu bono ve icra takibine borçlu olmadığı kanaatiyle davanın kabulüne karar verilerek;
Kötü niyet tazminatı talebi yönünden; İcra ve İflas Kanunun 72. maddesinin 5.fıkrasına göre; “Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırşa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz. ”Kötüniyet tazminatı, takibe girişmekte kötüniyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir. Anılan yasa hükmüne göre, alacaklının anılan tazminata mahkum edilebilmesi, açıkça, takibin kötüniyetle yapılmış olması koşuluna bağlanmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, alacaklının icra takibini kötüniyetli olarak yaptığı hususu, borçlu tarafından kanıtlanmalıdır. Öğretiye ve Yargıtay uygulamasına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu halde, icra takibine girişen alacaklı, kötüniyetli kabul edilir. Açıklanan bu yasal durum ve ilke çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde davacı, davalının icra takibinde kötüniyetli olduğunu yasal delillerle kanıtlayamamış olup, dosya içeriğinde de kötüniyetin varlığını açıkça ortaya koyacak bir yöne rastlanmamıştır.Bu nedenle davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1- Davanın KABULÜ ile, İstanbul… İcra Müdürlüğünün… Esas sayılı takip dosyasında takibe konu edilen bono ve takipten davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine
2-Davalının hamil olarak, kambiyo ilişkisinde yer aldığından ve kötüniyeti tespit olunamadığından kötüniyet tazminat talebinin reddine,
3-Alınması gereken 228,98-TL harcın, peşin alınan 57,25-TL harçtan mahsubu ile bakiye 171,73-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 54,40-TL başvurma harcının ve 57,25-TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 1.274,00-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 13/2 maddesi gereğince 3.352,17-TL vekalet ücretinin (dava değeri nazara alınarak) davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
8-Tarafların zorunlu arabuluculuk sürecinde anlaşmamaları nedeniyle 6325 sayılı Kanunun 18/A-13 maddesi uyarınca zorunlu arabuluculuk gideri olan 1.320,00-TL’nin davalıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydına,
9-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı parasal miktar itibariyle kesin karar açıkca okunup usulen anlatıldı.14/02/2022

Katip … Hakim …
¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır