Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/102 E. 2020/324 K. 28.05.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/102 Esas
KARAR NO : 2020/324
DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/04/2019
KARAR TARİHİ : 28/05/2020

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili hakkında başlatılan …. İcra Müdürlüğünün 2016/37661 Esas sayılı dosyasına konu senetlerin; müvekkili tarafından davalı …’a 09.09.2015 tarihli otomobil satış sözleşmesine istinaden araç satışının gerçekleşeceği vaadine karşılık olarak verildiğini, söz konusu senetler 19.09.2015 tarihli otomobil sözleşmesinde ödeme şekli başlığı altında … plakalı 1996 model … Romeo marka aracın satışına ilişkin müvekkilince yapılan ve yapılacak ödemelere binaen düzenlendiğini, taraflar arasında yapılan sözleşmeden açıkça anlaşılacağı üzere asıl borçlunun davalının bizzat kendisi olduğunu, taraflar arasında araç satış bedeli olarak 10.000TL bedel üzerinde anlaşılmış olup, bu bedelin 3.000TL’si kapora olarak davalıya ödendiğini, yine peşinat olarak 03.10.2015 tarihinde 1.500TL müvekkili tarafından sözleşmede yer aldığı üzere davalıya ödendiğini,geriye kalan 5.500TL’ninde senet dökümanı adı altında sözleşmede 650TL’lik 12 aylık senetler şeklinde ödeneceği taraflarca kararlaştırıldığını, davalı yana 2.450TL elden ödeme yapılmak suretiyle toplamda 6950TL ödeme yapıldığını, ancak davalı tarafından hiçbir zaman aracın müvekkiline satışı ve devri yapılmadığını,davalı tarafın haksız olarak müvekkilin satış yapılacağı inancına dayalı olarak verdiği senetlere dayalı olarak dava konusu icra takibi başlatıldığını beyanla … İcra Müdürlüğü’nün 2016/37661 Esas sayılı dosyası ile davacı hakkında yapılan icra takibi ile ilgili menfi tespit davalarının kabulü ile söz konusu dosyadan davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini, kötü niyetli takip yapan alacaklı aleyhine %20’den az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava, davacı aleyhine başlatılan icra takibine karşı açılan menfi tespit istemine ilişkindir.
Davacı taraf davasını 29/04/2019 tarihinde … Asliye Hukuk Mahkemesine açmış olup, bu mahkemenin 2019/150 Esas, 2019/473 Karar sayılı ve 08/11/2019 tarihli kararı ile görevsizlik kararı verilmiş olup, kararın 03/01/2020 tarihinde istinaf kanun yoluna başvurulmadan kesinleştiği, davacı tarafın dosyanın görevli Ticaret mahkemesine gönderilmesini talep ettiği ve dosyanın mahkememizin yukarıdaki esas dosyasına kaydedildiği anlaşılmıştır.
19.12.2018 tarihinde yürürlüğe giren 06.12.2018 tarih 7155 sayılı Kanunun 20. maddesiyle TTK’ya eklenen 5/A maddesinde “Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” hükmüne, aynı tarihte yürürlüğe giren aynı yasanın 23. maddesiyle 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununa eklenen 18/A-(2) maddesinin dördüncü cümlesinde “Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir” düzenlemesine yer verilmiştir. HMK’nın 115/2. maddesi de ” Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder. ” şeklindedir.
Görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi hâlinde ise, taraflardan birinin, bu karar verildiği anda kesin ise bu kararın tebliğ tarihinden, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekir (HMK m.20/1,c.1). Dosya kendisine gönderilen mahkeme, kendiliğinden taraflara davetiye gönderir (HMK m.20/2). Bu durumda, dava görevsiz veya yetkisiz mahkemede davanın açıldığı tarih itibarıyla görülmeye devam eder, zamanaşımı ve hak düşürücü süre korunmaya devam eder, mahkeme ve taraf usul işlemleri geçerliliğini korur. Aksi takdirde, görevsiz veya yetkisiz mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verilir (HMK m. 20/1,c.2). Görevli veya yetkili mahkemede devam eden davanın konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talebi içeren ticari davaysa; bir başka ifadeyle, dava şartı arabuluculuk hükümleri uygulanacaksa, dava şartı arabuluculuk uygulaması görev ilişkisinden bağımsız değerlendirilmesi gereken bir konu olduğu için, daha önce dava şartı arabuluculuk süreci sonunda anlaşamama son tutanağı düzenlenmiş ve aslı veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneği görevsiz veya yetkisiz mahkemede dava dilekçesine eklenmişse, artık görevsiz veya yetkisiz mahkemede açılmış olan dava itibarıyla tamamlanmış bir usul işleminden söz edileceğinden, görevli veya yetkili mahkemede tekrar dava şartı arabuluculuk sürecine başvurulmuş olunması aranmaz. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde görevli veya yetkili mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkanlmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde görevli veya yetkili mahkeme tarafından herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir (HUAKm.18A/2). ( İlker Koçyiğit/Alper Bulur; Ticari Uyuşmazlıklarda Dava Şartı Arabuluculuk, Birinci Baskı Mart 2019, sh.71)
Mahkememizce bu kapsamda davacı tarafa arabuluculuk son tutanağını sunmak üzere davacı tarafa tebligat çıkarılmış, davacının mahkememize sunmuş olduğu beyan dilekçesi ile davanın menfi tespit davası olması nedeniyle arabuluculuğa tabi olmadığını belirtmiş, mahkeme aksi kanaatte ise arabuluculuk başvurusu yapmak üzere süre talep etmiştir.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, davanın niteliği itibariyle Ticari dava niteliğinde olup, görevsizlik kararının İstinaf edilmeksizin kesinleşmiş olmakla mahkememizin yukarıdaki esasına kaydedilmiştir. Yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere TTK’nun 5. Maddesinde yapılan değişiklik ile 01/01/2019 tarihinden sonra açılan davalarda dava şartı niteliğindeki 6325 Sayılı arabuluculuk yasasının zorunlu arabuluculuğa ilişkin 18/A maddesinin uygulanması gerektiği, buna göre davadan önce arabulucuya başvurmak, dava açarken uzlaşmazlık tutanağının dava dilekçesine eklemek, arabulucuya başvurulduğu halde belge eklenmemiş ise kendisine belgeyi eklemek üzere 1 haftalık kesin süre verileceği, arabuluculuğa başvurulmamış veya 1 haftalık kesin süre içerisinde uzlaşmazlık tutanağı ibraz edilmez ise davanın dava şartı noksanlığından dolayı reddileceği hüküm altına alınmış bulunmaktadır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2019/3048 Esas 2020/1093 Karar nolu ilamında da belirttiği üzere menfi tespit davasında dava konusunun bir miktar alacağa ilişkin olduğu açık olup arabulucuya başvurma dava şartıdır. HMK’nın 115/2. maddesinde tamamlanabilir dava şartı eksikliğinin giderilmesi için davacı tarafa süre verilebileceği belirtilmiş ise de 6352 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-2. maddeside arabulucuya başvurmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın dava şartı yokluğundan usulden reddedileceği açıkca belirtildiğinden anılan dava şartı eksikliğinin tamamlanabilir dava şartı eksikliği olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Zira arabuluculuk, tarafların mahkeme yoluna başvurmadan uyuşmazlıkları bir araya gelerek çözmeleri, bu şekilde daha hızlı ve barışcıl yöntemlerle sonuca ulaşmaları ile mahkemelerin iş yükünün azaltılması amacıyla getirilmiş bir alternatif çözüm yoludur. Davanın açılış tarihi görevsiz mahkemede davanın açıldığı 29/04/2019 tarihidir. Davasını hatalı olarak görevsiz mahkemeye açan taraf yasanın aradığı dava şartını bertaraf edemeyeceğinden davanın arabuluculuğa ilişkin dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. Nitekim … Hukuk Dairesinin 2019/1719 Esas 2020/439 Karar sayılı emsal ilamı, İstanbul BAM 26. Hukuk Dairesinin 2018/2662 Esas 2018/1397 Karar sayılı emsal ilamı da bu doğrultudadır.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1-Davanın 6102 sayılı Yasanın 5/A maddesi ile 6325 sayılı Yasanın 18/A-2.maddesi delaletiyle 6100 sayılı Yasanın 114/2 ve 115/2.maddeleri gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle usulden REDDİNE,
2-Alınması gereken 54,40-TL harcın, peşin alınan 170,95-TL harçtan mahsubu ile bakiye 116,55-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davacı tarafından yatırılan ve kullanılmayan karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
Dair, tarafların yokluğunda HMK’nun 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda karar verildi.28/05/2020

Katip …

Hakim …