Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/648 E. 2022/212 K. 23.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/535 Esas
KARAR NO : 2022/309
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/06/2018
KARAR TARİHİ : 19/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin Mahkemeye sunmuş olduğu dava dilekçesinde; Almanya’da yerleşik olan … … şirketi ile davalı şirket arasında ticari ilişkiden kaynaklı davalı şirketin dava dışı şirkete fındık ve mamullerinin satışını yaptığını, Ancak davalı şirket dava dışı … … şirketi ile yaptığı satış anlaşmasına uymadığından, yine dava dışı olan ve davalı şirket ile aynı işi yapan … …Sanayi ve Tic.Ltd.Şti şirketinden aynı fındık mamüllerini almak zorunda kaldığını, … … Ltd.Şti şirketinden alması sebebiyle 250.000.- Euro zarara uğradığını, … … şirketi uğradığı bu zarar sebebiyle iflas ettiğini, müvekkilinin alacağı dava dışı Akşen … şirketinden temlik aldığını, davalı şirketin müflis … … şirketine sözleşmeden kaynaklanan taahhütlerini yerine getirmemesi sebebiyle … … şirketinin uğradığı zararlar takriben 248.750- Euro olduğunu, şimdilik ve fazlaya ilişkin hakların saklı kalmak kaydıyla; 20.000.- Euro’nun dava tarihinden itibaren ticari reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve yasal vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili Mahkemeye sunmuş olduğu 06.09.2018 tarihli cevap dilekçesi ile; Davanın görevsiz mahkemede açıldığını, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, iş bu dava ile talep edilen alacağın davalıdan tahsili için Almanya’da açılan davanın reddine karar verildiğini, müflis … …, davalı şirket ve dava dışı … isimli bir şahıs tarafından Almanya’da %50-%50 ortaklık payıyla kurulmuş bir ticari şirket olduğunu, … ’in … … şirketin yetkili sıfatıyla içini kasten boşalttığını, davalı şirketin mezkur eylemlerden haberdar olduktan sonra, o sırada kendisine 1.900.000-Euro ödenmemiş borcu bulunan … ‘ye fındık üretimini kestiğini, alacak talebinin zamanaşımına uğradığını, davanın kabul anlamına gelmemek üzere 450.00-Euro alacak olsa dahi firmalarının 1.900.0000 Euro alacağının bulunduğunu, davacıya temlik verene bu nedenle hiç borçlarının bulunmadığını, davanın reddini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, davacı tarafa Temlik eden şirket ile davalı şirketin yaptığı ticari ilişkiden kaynaklanan zarar tazminatının ödenmemesi ilişkin alacak davası olduğu anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin Almanya’da aynı mahiyette açılmış davanın reddine karar verildiğini bildirerek … Asliye Hukuk mahkemesinin … nolu kararın tasdikli suretini sunduğu görüldü.
… ne yazılan müzekkereye cevap verildiği, fiyat tablosunun gönderildiği görüldü.
… …san Ltd Şti ye yazılan müzekkerelere cevap var. Sekreterliğimizde ihracat fiyatları bulunmakta olup iç piyasaya ilişkin fiyatlar bulunmamaktadır şeklinde,
Davacı vekilinin Almanya’da Müller / insolvenzvervaltung şirketine ait iflas dosyası ve suretini sunması için … eyalet Mahkemesine yazılan müzekkereye cevap yok. Davacı vekilinin elden aldığı müzekkere cevabını kesin mehile rağmen sunmadığı böylece davacının davacılık sıfatının bulunduğunun kanıtlanamadığı görüldü.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda öngörülen süreler, nitelikleri bakımından, taraflar için ve mahkemeler için konulmuş süreler olmak üzere ikiye, taraflar için konulmuş süreler ise kanunda belirtilen süreler ve hakim tarafından belirtilen süreler olmak üzere ikiye ayrılır.
Kanunda belirtilen süreler; kanun tarafından öngörülmüş (cevap süresi, temyiz süresi gibi) süreler olup, bu süreler kesindir ve işlemin kanuni süresi içinde yapılıp yapılmadığı, mahkemece re’sen gözetilir.
Hakimin tespit ettiği süreler ise kural olarak kesin değildir. Hakim, kendi tayin etmiş olduğu süreyi, 6100 sayılı Kanunun 90/2’nci maddesine göre iki tarafı dinledikten sonra haklı nedenlere dayanarak, azaltıp çoğaltabilir ve bu sürenin, kesin olduğuna da karar verebilir. (HMK m.94/2, HUMK m.159). Hakimin verdiği sürenin kesin olması için ya hakimin kesin olduğunu belirtmeksizin verdiği ilk sürede işlemin yapılmaması nedeniyle ilgili tarafın yeniden süre talep hakkının varlığı karşısında, bu talep üzerine hakimin verdiği ikinci sürenin kanundan kaynaklanan şekilde kesin olması (HUMK m.163, c.4, HMK 94/2); ya da hakimin tayin ettiği ilk sürenin kesin olduğuna karar vermiş olması gerekir. Hakimin tayin ettiği bu ilk sürenin kesin süre olarak hukuki sonuç doğurabilmesi için, buna ilişkin ara kararının kanuna ve içtihatlara uygun şekilde oluşturulması, hiçbir tereddüde yer vermeyecek derecede açık olması ve kesin süreye uyulmamasının sonuçlarının ilgili tarafa ihtar edilmesi gerekir. Kesin süreye ilişkin ara kararının verilmesiyle karşı taraf lehine usulü kazanılmış hak doğmaktadır. Başka bir deyişle; ister kanun, ister hâkim tarafından tayin edilmiş olsun, kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen işlemin, bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesi olanaklı değildir.
Öte yandan 6100 sayılı Kanunun 94’ücü maddesi uyarınca kesin süreye ilişkin ara kararın hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açık olması, taraflara yüklenen yükümlülüklerin, yapılması gereken işlerin neler olduğunun ve her iş için yatırılacak ücretin hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanması gerekir. Ayrıca verilen sürenin amaca uygun, yeterli ve elverişli olması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçların açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verilip, gerektiğinde davanın reddedileceğinin açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır. Bazı hallerde kesin sürenin kaçırılması, o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, davanın kaybedilmesine neden olmaktadır. Böyle bir durumda, geciken adaletin adaletsizlik olduğu düşünülerek, davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere getirilen kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Bu cümleden olarak, kesin sürenin amacına uygun olarak kullanılması ve yeterli uzunlukta olmasının yanı sıra, tarafların yargılamadaki tutumları ile süreye konu işlemin özelliğinin de göz önünde bulundurulması gerekir.
Bu yasal düzenlemeler göstermektedir ki, taraflar; dinlenmesini istedikleri tanık ve bilirkişinin veya yapılmasını istedikleri keşif ve sair işlemlerin masraflarını, mahkeme veznesine yatırmaya mecbur olup, hâkim tarafından verilen sürede gerekli masrafı vermeyen tarafın talebinden sarfınazar ettiği kabul edilir. Hâkimin, bu masrafların yatırılması konusunda verdiği sürenin kesin olduğunu usulünce karara bağladığı hallerde, kesin süreye uymayan tarafın bu delile dayanma olanağı kalmaz. Kesin süre tarafların yanında hâkimi de bağlayacağından uyulmaması halinde, gereğinin hâkim tarafından hemen yerine getirilmesi gerekir
Açıklanan ilkeler çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde: Mahkemece 09.03.2021 tarihli celsede davacıya verilen Almanya’da Müller / insolvenzvervaltung şirketine ait iflas dosyası ve suretini sunması için … eyalet Mahkemesine yazılan müzekkerenin elden takip yetkisi verilmesine rağmen sunulmadığı görülmektedir. Akabinde 01.02.2022 tarihli oturumda davacı vekiline ilgili müzekkere cevabını sunması için verilen kesin mehile rağmen, davacıya kesin mehilin sonuçlarının da hatırlatılmış olması nedeniyle ara kararının yerine getirilmediği görülmektedir. 11.06.2018 tarihinde açılmış olan davada halen davacılık sıfatının kanıtlanamadığı görülmektedir.
Tüm bu nedenlerle kanıtlanamayan davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Kanıtlanamayan davanın reddine,
2-80,70-TL karar harcının peşin alınan 1.820,88-TL den mahsubu ile kalan 1.740,18-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı tarafından yapılan 18-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davalı taraf kendisini dava ve duruşmalarda vekili ile temsil ettirdiği anlaşılmakla AAÜT gereğince dava değeri de göz önünde bulundurularak 14.079,28-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Tarafların gider avansından artan bakiyesinin karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair davacı ve davalı vekilinin yüzünde ilamın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize verilecek bir dilekçe ile veya başka bir yer Mahkemesi aracılığı ile gönderilecek bir dilekçe ile İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 19/04/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır