Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/641 E. 2021/499 K. 07.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/641 Esas
KARAR NO:2021/499

DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:10/12/2019
KARAR TARİHİ:07/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA
Davacı vekilinin mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinde özetle; davalı yanın, takip dayanağı faturaları ödememesi üzerine, aleyhine icra takibi yapıldığını, davalının alacaklarının tahsilini geciktirmek amacıyla mesnetsiz gerekçelerle, haksız ve kötü niyetli olarak icra takibine itiraz ettiğini, borçlu olmadığını beyan ederek takibin durmasını sağladığını, davalının borca ve ferilerine ilişkin itirazlarının soyut, gerçek dışı ve dayanaksız beyanlar olduğunu, davalı yan ile müvekkili şirket arasındaki ilişkinin sözleşmeden kaynaklı olup, para alacağının iadesi söz konusu olduğundan müvekkili şirketin ikametgahı mahkemesinin de davaya bakmaya yetkili olduğunu, dava şartı olan arabuluculuk başvuru koşulunun yerine getirildiğini, davalı tarafın toplantıya katılmamış olduğundan anlaşmaya varılamadığını, sürecin görüşme yapılmadan anlaşamama şeklinde sonuçlanmış olup anlaşamama tutanağı düzenlendiğini, bu nedenlerle davalı yanın icra takibine ilişkin, borca itirazının iptalini, takibin takip talebindeki şartlarla devamını, icra takibinde yazılı asıl ve feri alacaklarının davalı yandan tahsilini, davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, alacaklarını teminen borçlunun taşınmaz, taşınır malları ile 3. Kişilerdeki hak ve alacaklarının ihtiyatin haczini, masraf ve vekalet ücretinin davalıya bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalı tarafa usulüne uygun tebligat yapılmış olup süresi içerisinde cevap dilekçesi sunulmamıştır.
DELİLLER
1-…. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası
2-Abonelik sözleşmesi ve dosyası
3-Bilirkişi raporu
4-Davacı vekilinin beyan ve dilekçeleri
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ GEREKÇE
Dava, abone tarafından ödenmeyen elektrik tüketim bedellerinden kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Abonelik sözleşmesini imzalayan abone, sözleşme sona erinceye kadar tahakkuk edecek olan tüketim bedelinden, dağıtım yapan kuruma karşı sözleşme gereği sorumludur. Hemen belirtmek gerekir ki, burada kullanımın normal ya da kaçak kullanım olmasının da sonuca etkisi bulunmamaktadır. Buna göre, fiili kullanıcıya karşı rücu hakkı mevcut olan abonenin, sözleşmesi iptal edilmediği sürece, kullanım bedelinden dolayı fiili kullanıcı ile beraber müteselsil sorumluluğunun devam edeceği kuşkusuzdur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun ve Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin istikrar kazanmış uygulamasına göre, abonelik iptal ettirilmedikçe, o abonelik üzerinden tüketilen su, elektrik ve doğalgaz gibi abonelik bedellerinden fiili kullanıcı ile birlikte abone de müteselsilen sorumludur. Nitekim, aynı ilkeler HGK’nın 27.04.2011 tarih ve 2011/19-104 E.-239 K.sayılı ilamında da benimsenmiştir.
Öte yandan biliniği üzere Yönetmelikler ancak yürürlüğe girdikleri tarihten sonraki dönemlerde gerçekleşen olaylara uygulanabilir. Daha önce gerçekleşen olaylara sonradan yürürlüğe giren yönetmeliklerin uygulanarak alacak hesabı yapılması mümkün olmadığı gibi, yönetmeliklerin yürürlükten kaldırılmasından sonra gerçekleşen olaylara da yürürlükten kaldırılmış eski yönetmelik hükümlerinin uygulanması dahi mümkün değildir.
09/11/1995 tarih, 22458 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan Elektrik Tarifeleri Yönetmeliğinin 26. maddesine göre; aboneliğinin başlangıç tarihinin sözleşmenin yürürlüğe girdiği tarih olduğu, başka bir yere taşınacak abonenin taşınma tarihinden en az bir hafta önce şirkete yazılı olarak başvurarak sayaç değerinin okunmasını istemek zorunda olduğu, bir hafta içinde sayaç değeri belirlenmediği takdirde abonenin bildiriminin esas kabul edileceği, 38. maddeye göre idarenin faturalama dönemlerinde abone sayacının kaydettiği değeri mahallinde ve zamanında okuyarak faturalamaya esas olacak şekilde kayda geçirilmesinin esas olduğu, 50.maddeye göre fatura bedeli son ödeme tarihine kadar ödenmediği takdirde 20 gün içerisinde Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebligat yapılacağı, “bu tebligattan sonra fatura bedeli 10 gün içinde ödenmediği takdirde abonenin elektriği kesilir” hükmü getirilmiştir.
25/09/2002 tarihli ve 24887 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 24. maddesine göre; zamanında ödenmeyen borçlar başlığı altında “müşterinin perakende satış sözleşmesi veya ikili anlaşmalar kapsamında öngörülen ödemeleri zamanında yapmaması hâlinde dağıtım lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından elektriği kesilebilir” şeklindedir.
01/03/2003 tarihinde yürürlüğe giren ve 30/12/2012 tarihli 28513 sayılı resmî gazete ile 24/2. maddesindeki “kesilebilir” ibaresi “kesilir” şeklinde değiştirilen Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 24/2.maddesine göre, “müşterinin perakende satış sözleşmesi veya ikili anlaşmalar kapsamında öngörülen ödemeleri zamanında yapmaması hâlinde nihai tüketicilere enerji tedarik eden lisans sahibi şirketlerin bildirimi üzerine en az 5 iş günü içerisinde dağıtım lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından elektriği kesilir” söz konusu durum 2 gün içerisinde dağıtım şirketi tarafından ilgili tedarikçiye bildirilir.
09/11/1995 tarihli Elektrik Tarifeleri Yönetmeliği ve 01/03/2003 tarihli Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin ilgili hükümleri gereğince zamanında ödenmeyen faturalardan dolayı elektriğin kesilmesinin amir hüküm olduğu anlaşılmaktadır.

Müterafik kusur yönünden; Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatları gereğince, davacının uzun bir süre elektrik tüketim bedeline esas faturaların ödenmemesine rağmen yönetmelik gereği elektriği kesmemesi davacı açısından müterafik kusur teşkil etse de, bu kusur tüketilen enerji bedelinin aslından davacının beraatını gerektirmeyeceği gibi (tüketim bedeli olan ana borçtan) hukukî sorumluluğunu da ortadan kaldırmaz ve müterafik kusur nedeniyle ana tüketim bedeli üzerinden indirimi gerektirmez. Olsa olsa davacının elektriği kesmemesi dolayısıyla davacının müterafik kusuru nedeniyle, davalı açısından normal tüketim bedeli dışında gecikme zammı ve işleyecek yasal faizden indirim sağlar. Davacının müterafik kusuru nedeniyle ana tüketim bedeli üzerinden indirim davalının sebepsiz zenginleşmesine yol açar ki, bu da yukarıda bahsedilen usul ekonomisi ilkesine aykırılık teşkil eder. Bu durumda müterafik kusur indirimi ancak uygulanacak faiz oranı üzerinden ve ancak yasal faize kadar indirim yapılabilecektir.
Gecikme zammı yönünden; Hukuk Genel Kurulunun ve Yargıtay 3. Hukuk Dainesi’nin yerleşmiş uygulamasına göre; abonelik sözleşmesinde ödemelerde gecikme olması hâlinde, 6183 sayılı kanun da belirtilen gecikme zammının istenebilmesi için, gecikme zammına ilişkin şartın açık, anlaşılabilir ve oranları da belirtilmek suretiyle yazılması gerekir. Soyut olarak, salt kanun ve yönetmelik hükümlerine atıf yapılmış olması hâlinde gecikme zammı istenemez, abonenin sıfatına göre faiz istenebilir. Abonelik (elektrik, su, atık su ve doğalgaz) sözleşmesinde; 6183 sayılı Kanunda belirtilen gecikme zammı oranının uygulanacağına yönelik bir hüküm yoksa, borç ödenmediği takdirde, normal tüketim bedeline 6183 sayılı Kanunda belirtilen gecikme zammı değil, abonenin sıfatına (mesken ise yasal faiz, ticarî ise TTK’nuna tabi aboneler için ticarî faiz, diğer aboneler için yasal faiz) faiz uygulanacaktır. (HGK’nun 22/09/2010 tarih, 2010/13-466 Esas, 2010/410 Karar, 28/11/2012 tarih, 2012/13-624 Esas, 2012/915 Karar, 3. HD’nin 27/02/2014 tarih, 2013/18346 Esas, 2014/3079 Karar sayılı ilâmlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.)
Temerrüt ve işlemiş faiz yönünden; bilindiği üzere faiz; para borçlarında borcun zamanında ödenmemesi -borçlunun temerrüde düşmesi- halinde kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüt devam ettiği sürece varlığını koruyan, alacaklının zararın varlığını ve miktarını aynı zamanda borçlunun kusurunu ispat etmek zorunda kalmaksızın borçlunun ödemek durumunda olduğu ve miktarı yasalarca belirlenmiş asgari ve maktu bir tazminattır. Temerrüt faizinin miktarı yasalarca belirlenmiş olduğundan, alacaklının bir zararının olup olmadığı veya zararın temerrüd faizi oranından daha düşük olup olmadığı tartışmalarına meydan vermeksizin, borçlunun faiz ödemeye peşinen zorlanması yargı organlarını da büyük bir yükten kurtarmakta ayrıca borçluyu zamanında ödemede bulunmaya sevk etmektedir.
Para borçlarında borçlunun borcunu vadesinde ödememesi halinde kararlaştırılan gecikme zammının aslında bir faiz olduğu kabul edilmektedir (HGK’nun 16.06.2004 gün ve 2004/19-357-360; 10.10.2012 gün ve 2012/7-502-707 sayılı kararları)
818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 101. Maddesinde (6098 sayılı TBK’nun 117.maddesi) “borcun ifa olunacağı gün sözleşme ile belli edilmiş ise ihtar şartı aranmadan bu günün bitmesi ile borçlu mütemerrit olur.” hükmü mevcuttur.
Buna göre, abonelik sözleşmesinden kaynaklı uyuşmazlıkta her bir faturanın son ödeme günü belli ve muayyen olduğuna göre, abonelik sözleşmesinde faturanın zamanında ödenmemesi hakkındaki madde hükümlerine göre her bir fatura alacağına son ödeme tarihinden itibaren 818 sayılı BK’nun 101. maddesi (6098 sayılı TBK’nın madde 117) gereğince faiz (abonelik sözleşmesinde hüküm bulunması halinde gecikme zammı, aksi halde yasal faiz) işletilmesi gerekmektedir. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2016/13741 Esas 2018/2639 Karar sayılı emsal ilamı)
O halde yapılması gereken yukarıda açıklanan ilke ve esaslar gözetilerek, dava konusu alacak döneminde yürürlükte bulunan tarifelerinin (yönetmelik ve abonelik sözleşmesinin) ilgili maddeleri uyarınca; davacının normal tüketim bedelinin aslından (ana borçtan) her halükarda sorumlu olduğu, abonelik sözleşmesinde gecikme zammının alınacağına dair hüküm bulunması halinde ise, Yönetmelik gereğince elektriğin kesilmesi gereken tarihe kadar olan gecikme zammından da sorumlu olacağı, aksi halde abonenin sıfatı nedeniyle avans faizi hesap edilmesi, bu tarihten sonraki dönem için ise davalının elektriği kesmemesinin müterafik kusur teşkil edeceği ve bunun da ancak gecikme zammından indirim sağlayacağı, bu indirimin de en fazla yasal faize kadar olacağı nazara alınıp, bu doğrultuda rapor alınmak üzere dosyayı bilirkişiye tevdii etmektir.
Bu açıklamalar ışığında davacının sunmuş olduğu tüm deliller dosya içerisine alınmış, icra dosyası getirtilerek incelenmiş, tüm deliller toplandıktan sonra alanında uzman elektrik mühendisi bilirkişiden rapor alınmıştır.
İcra takip dosyasının incelenmesinde, davacının …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında elektrik faturasından kaynaklanan 16.198,30-TL asıl alacak 527,50-TL işlemiş faiz, 94,95-TL faizin KDV’si olmak üzere toplam 16.820,75-TL takip yapıldığı, borçlunun da süresi içerisinde 25/05/2018 tarihinde borca itiraz ettiği, borca itirazla birlikte takibin durduğu, durdurma kararının alacaklı vekiline tebliğ edilmediği, dava İİK’nın 67. maddesi düzenlenen bir yıllık hakdüşürücü süre içinde açıldığı görülmüştür.
Elektrik Mühendisi bilirkişinin 16/11/2020 tarihli 4 sayfadan ibaret raporunda özetle; Davalı ile davacı arasında …, … Sitesi … Caddesi No:…’daki iş yerinin … numaralı tesisatı için 09/02/2018 tarihinde abonelik sözleşmesi imzalandığını ve 30/04/2018 tarihinde aboneliğin sonlandırıldığını, davalının 09/02/2018 ile 30/04/2018 tarihleri arasındaki abonelik dönemine ait elektrik enerji bedellerini ödemiş olduğuna ilişkin herhangi bir belge ibraz etmediğini, elektriğin kesilmesi gereken tarihlerden önce icra takibi başlatıldığından davacı şirketin müterafik kusuru olmadığını, davacı şirketin 2.281,80 TL bedelli elektrik faturasının son ödeme tarih ve 16/04/2018 olduğu halde …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile 10/04/2018 tarihinde yani faturanın son ödeme tarihi gelmeden icra takibi başlattığını, davalının 09/02/2018-30/04/2018 arasındaki abonelik döneminde 16284,350 kWh ve 06/03/2018-04/04/2018 arasında da 4822,950 kWh elektrik enerjisi kullandığı anlaşıldığını, toplam asıl borcun 7.360,54 + 2.181,80 TL = 9.542,34 TL olduğunu, 7.360,54 TL bedelli elektrik faturasına 16/03/2018 son ödeme tarihinden 10/04/2018 icra takip tarihine kadar aylık %2 gecikme zammı uygulandığını, diğer 2.181,80 TL bedelli elektrik faturasının son ödeme tarihi 16/04/2018 ve icra takip tarihi de 10/04/2018 olduğundan takip tarihine kadar gecikme zammı işletilmediğini, davalının abonelik dönemine ait elektrik enerji bedellerini ödemiş olduğuna ilişkin herhangi bir belge ibraz etmediğinden hesaplanan elektrik enerji bedellerini gecikme zam ve KDV’leri ile ödeme yükümlülüğü olduğu kanaatine varıldığını, davacı şirketin icra takip tarihine kadar işlemiş gecikme zammı ve KDV’sinin; davacı şirketin asıl alacağının = 9.542,34 TL; gecikme zammının = 72,83, TL; gecikme zammı KDV’sinin 13,11 TL; davacı şirketin icra takip tarihi itibariyle alacağının = 9.628,28 TL olduğunu belirtmiştir.
Elektrik Mühendisi bilirkişinin 12/03/2021 tarihli 3 sayfadan ibaret ek raporunda özetle; 06/03/2017 tarihli faturanın mükerrer olarak düzenlendiğini, bu faturanın ilk okuma tarihinin 01/03/2017, son okuma tarihinin 06/03/2018 olduğunu, 13/02/2018 tarihli faturada yer alan tüketim miktarı ve dolayısıyla tüketim bedelinin 06/03/2017 tarihli faturadaki tüketim miktarı ve bedelinin içinde tahakkuk ettirildiğini, bundan dolayı 13/02/2018 tarihli faturanın mükerrer düzenlendiğini, bu nedenle 13/02/2018 tarihli 6.138,50 TL bedelli faturanın değerlendirme dışı bırakılacağını, hesaplanan 7.878,00 TL ve 2.181,80 TL bedelli elektrik faturalarına son ödeme tarihlerinden 21.05/2018 icra takip tarihine kadar aylık %1,4 gecikme zammı uygulandığını, davacı şirketin icra takip tarihi itibariyle toplam alacağının; davacı şirketin asıl alacağının = 10.059,80 TL; gecikme zammının = 235,82 TL; gecikme zammı KDV’sinin = 42,44 TL; davacı şirketin icra takip tarihi itibariyle alacağının = 10.338,06 TL olduğunu, dava konusu 3 ayrı fatura yönünden yapılan inceleme sonucunda; faturalardan 6.138,50 TL bedelli olanı müzekker olarak düzenlendiğinden davacı şirketin alacağının hesaplanmasında hariç tutulduğunu, diğer 7.878,00 TL ve 2.181,80 TL’lik faturalar ve takip tarihine gecikme zamları ve KDV’leri hesaplanarak davacı şirketin takip tarihi toplam alacağının 10.338,06 TL olduğunu belirtmiştir.
Abonelik dosyasının incelenmesinde; taraflar arasında 209/02/2018 tarihli Elektrik Enerjisi Satışına İlişkin Perakende Satış Sözleşmesi imzalandığı, faturaların zamanında ödenmemesi durumunda müşterinin elektriğinin 5 gün sonra kesileceği 9/3.Maddede düzenlendiği görülmektedir.
Dava konusu faturaların incelenmesinde; ilki 23/02/2018 Son ödeme tarihli en sonuncusunda 16/04/2018 Son Ödeme tarihli toplam 3 Adet fatura olduğu, faturaların tarihleri itibariyle Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliğinin uygulanması gerektiği anlaşılmıştır.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde; davalı davacının elektrik abonesidir. Davacı kurum, 23/02/2018-16/03/2018-16/04/2018 tarihleri için elektrik tüketim fatura bedellerinden oluşan alacağın tahsili amacıyla davalı aleyhine takip yaptığı, davalının yasal süresi içerisinde yaptığı itiraz üzerine takibin durmasına karar verildiği, eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere davalı aboneliğini iptal ettirmedikçe davacı kuruma karşı sorumludur. Dava konusu abonelik sözleşmesinde, geciken ödemelerle ilgili olarak 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre gecikme zammı alınacağına ilişkin açık ve anlaşılır bir hüküm bulunmadığından davacının avans oranda faiz isteyebileceğinin kabulü gerekir. Ayrıca davacının gecikme zammı talebi, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2017/16557 Esas 2019/2166 Karar sayılı emsal ilamında da belirttiği üzere ” çoğun içinde az da vardır” kuralı gereğince, abonenin sıfatına göre avans faiz olarak değerlendirilmelidir. Bu kapsamda Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin içtihatları doğrultusunda Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliğine göre davacının elektriği kesmesi gereken tarih son ödeme tarihinden 5 Gün sonradır. Davacının bu tarihten sonra elektriği kesmemesi müterafik kusur olduğundan ve ancak müterafik kusur indirimi faizden ve ancak yasal faize kadar olabileceğinden, elektriğin kesilmesi gereken tarihten icra takibine kadar ancak yasal faiz talep edebilecektir. Bilirkişi tarafından her ne kadar hesaplama da elektriğin kesilmesi gereken süreden önce takip başlatıldığı iddia edilmiş ise de, takibin 21/05/2018 tarihinde başlatıldığı, 16/03/2018 son ödeme tarihli faturanın elektriğin kesilmesi gereken tarihin 16/04/2018 olduğu, bu aradaki dönemde avans faizi işletilmesi gerektiği, 7.360,54-TL tutarlı faturanın 16/03/2018-16/04/2018 tarihleri arasındaki avans faizi (%19,5) hesaplamasının 121,90-TL olduğu, bu tarihten takip tarihi 21/05/2018 tarihine kadar olan sürede müterafik kusur nedeniyle yasal faiz (%9) hesaplanmasının 63,52-TL olduğu, yine 16/04/2018 son ödeme tarihli faturanın elektriğin kesilmesi gereken tarihin 16/05/2018 olduğu, bu aradaki dönemde avans faizi işletilmesi gerektiği, 2.181,80-TL tutarlı faturanın 16/04/2018-16/05/2018 tarihleri arasındaki avans faizi (%19,5) hesaplamasının 34,97-TL olduğu, bu tarihten takip tarihi 21/05/2018 tarihine kadar olan sürede müterafik kusur nedeniyle yasal faiz (%9) hesaplanmasının 2,69-TL olduğu, davacının 13/02/2018 tarih 6.138,50-TL bedelli faturasının ise mükerrer düzenlendiği, zira faturanın ilk okuma tarihi 05/01/2018 son okuma tarihinin ise 06/02/2018 tarihi olmakla, 7.360,54-TL bedelli faturanın ise ilk okuma tarihi 01/03/2017 son okuma tarihinin 06/03/2018 olup, 6.138,50-TL fatura dönemini ve tahakkukunu kapsadığı, bu nedenle bu faturanın mükerrer düzenlendiğinin kabulü ile bu fatura yönünden talebin reddi gerektiği, bu açıklamalar ışığında mahkememizce faiz hesaplamaları resen yapılmakla davanın kısmen kabulüne karar verilerek,
İcra İnkar Tazminatı yönünden; dava konusu fatura alacağının önceden belirlenebilirlik, bilinebilirlik, hesap edilebilirlik vasfı ve dolayısıyla likit alacak niteliği taşıdığı, bu haliyle İİK’nın 67. maddesindeki koşullar gerçekleştiği görülmekle, davacının icra inkar tazminatı kabulü ile, asıl alacağın % 20 si oranında icra inkar tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tahsis edilmiştir. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2013/19458 Esas 2014/4321 Karar sayılı emsal ilamı)
Yargılama Gideri yönünden; 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunun 18/A-10 maddesi uyarınca, taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta belirtilir ve bu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulur. Ayrıca bu taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilmez. Aynı yasanın arabuluculuk ücreti 18/A-10 fıkrası uyarınca anlaşmaya varılamaması hâlinde ise ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanır. Somut olayda davalı arabuluculuk toplantısına katılmadığı arabuluculuk son tutanağı ile sabit olmakla yargılama giderlerinin tamamından sorumlu tutulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda gerekçesi ve ayrıntısı açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile davacı tarafından davalı aleyhine başlatılan …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasına yöneltilen davalı itirazının kısmen iptali ile takibin 9.542,34-TL asıl alacak ve 223,08-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 9.765,42-TL üzerinden devamına, takipten sonra asıl alacağa yasal faiz işletilmesine, fazlaya dair isteminin reddine,
2-Alacak niteliği itibariyle likit ve belirlenebilir olduğundan %20 oranında hesaplanan icra inkar tazminatı 1.953,08- TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
3-Karar tarihi itibari ile alınması gereken 667,07-TL harçtan, peşin alınan 203,16-TL harç mahsup edilerek kalan 463,91-TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafça yatırılan 203,16-TL peşin harç, 44,40TL başvuru harcı olmak üzere toplam 247,56-TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Kabul-red oranına göre davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 4.080,00-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 786,40-TL yargılama giderinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,
7-Tarafların zorunlu arabuluculuk sürecinde davalının katılım sağlamaması nedeniyle 6325 sayılı Kanunun 18/A-11 maddesi uyarınca zorunlu arabuluculuk gideri olan 1.320,00-TL’nin davalıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydına,
8-Davacı tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 07/06/2021

Katip … Hakim …
e-imzalıdır e-imzalıdır