Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/492 E. 2021/279 K. 01.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/492 Esas
KARAR NO : 2021/279

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/08/2019
KARAR TARİHİ : 01/04/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 31.03.2016 tarihinde “Kurumsal Süreçlerin İşletilmesi Sözleşmesi” sözleşmesi akdedildiğini, söz konusu sözleşmenin konusunun, davalı şirketin kurumsal departmanının müvekkili şirket tarafından işletilmesi ve bu bağlamda tarafların karşılıklı hak ve yükümlülüklerini belirlenmesi olduğunu, davalı şirketin bireysel müşterilere tatil ve seyahat çözümleri hizmeti verdiğini, aynı zamanda kurumsal şirket müşterilerine de “kurumsal departman” adı altında aynı hizmeti verdiğini, sözleşmenin eki niteliğinde olan “Kurumsal Süreçlerin İşletilmesi Sözleşmesine Ek Protokol” başlıklı ikinci bir sözleşme bulunduğunu, bu ek protokolün konularından biri de, taraflar arasındaki asıl sözleşme kapsamında, müvekkili şirket ile davalı şirketin birlikte yürüttüğü kurumsal satış hizmetinin, müvekkili şirket tarafından davalı şirkete devredildiğini, söz konusu ek protokole göre; yukarıda bahsedilen devir karşılığında, davalı şirket müvekkili şirkete 1.500.000,00TL ödemekle yükümlü bulunduğunu, müvekkili şirket ek protokol kapsamındaki yükümlülüğünü yerine getirerek devir işlemini gerçekleştirdiğini, devrin müvekkili şirket tarafından gerçekleştirildiği konusunda davalı şirketin herhangi bir itirazı da bulunmadığını, bununla birlikte; devir karşılığı müvekkiline ödenmesi gereken 1.500.000,00TL davalı şirket tarafından ödenmediğini, müvekkili şirketin davalı şirketten olan alacaklarını tahsil edebilmek adına İstanbul … İcra Müdürlüğünün …E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, fakat borçlu tarafın itirazı üzerine takibin durduğunu, iş bu nedenlerle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla; borçlunun İstanbul … İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu haksız ve hukuka aykırı itirazın iptalini, takibin devamını davalı aleyhine %20’den az olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket, …A.Ş. (“…”) internet sitesi …com ve çağrı merkezi (…) üzerinden, tatil, paket tur ve uçak bileti, konaklama vb. seyahat hizmetlerini veren Türkiye’de tanınmış bir seyahat acentası olduğunu, davacı … (“…”) ise, 2012 yılında kurulmuş, seyahat acentesi olarak faaliyet gösteren bir firma olduğunu, müvekkilş şirket ile davacı şirket …arasında 01.11.2012 tarihinde tatilsepeti’nin internet sitesinde sunmuş olduğu yurtiçi otel, yurtiçi tur, yurtdışı otel, yurtdışı tur, yurtdışı uçak ürünlerinin … tarafından komisyon karşılığında satışının yapılması ve buna ilişkin hak ve yükümlülüklerin düzenlendiği bir Sözleşme (“Sözleşme”) imzalandığını, işbu sözleşme ile … internet sitesi ya da çağrı merkezinde satılan ürünlerin davacı … tarafından komisyon karşılığında satımının yapılması için akdedildiğini, davacı …tarafından kurumsal şirketlere ve onların çalışanlarına, otel, konaklama, uçak bileti, vize, araç kiralama ve diğer yardımcı hizmetler ile kurumsal bir acenta olarak organizasyon işlerinin, müvekkil şirkete ait “…” markasının kullanılması suretiyle yapılabilmesi için Sözleşme’de belirlenen komisyon bazlı çalışma modelinde (uygulamayı) 2014 yılında değişikliğe giderek davacı şirket ile bütün gider ve masraflar (satış, personel, kira vs.) davacı üzerinde olacak şekilde yalnızca kazanılan gelir paylaşımının herhangi bir masraf düşümü yapılmaksızın dağıtımına ilişkin yeni bir çalışma yöntemi ile çalışmaya başlandığını, bu değişiklik ile gelir paylaşımının dağılımı %60 davacı şirket, %40 müvekkil şirkete ait olacağını, bu şekilde çalışmaya 31.03.2016 tarihine kadar devam edilmiş 31.03.2016 tarihinde ise değişen ve gelişen ihtiyaçlar doğrultusunda davacı … ile müvekkili şirket arasında davacı … tarafından, müvekkil şirket Kurumsal Departmanının (…nin bünyesinde bulunan bireysel müşterilere hizmet vermeyen, sadece kurumsal şirketlere ve onların çalışanlarına ilişkin otel, konaklama, uçak bileti, vize, araç kiralama ve diğer yardımcı hizmetler ile organizasyon işlerini yürüten Kurumsal departmanı ifade eder.) işletilmesine ilişkin esasların ve bu hizmet karşılığı ücretlendirme ve şartlarının düzenlendiği “Kurumsal Süreçlerin İşletilmesi Sözleşmesi” 31.03.2016 tarihinde imzalandığını, bu Sözleşme’nin amacı müvekkili şirket kurumsal departmanının davacı tarafından sevk ve idare edilmesi olup işbu Sözleşme kapsamında davacının, kurumsal departmanın gelirinin ve müşterilerinin artırılması, kurumsal departman karının artırılması, kurumsal departman ihtiyacının belirlenmesi, personel organizasyonu, oteller ve müşterilerle sözleşme müzakerelerinin yapılması, ihalelere hazırlık yapılması ve müşteri ilişkilerinin yönetimi görevini üstlendiğini, müvekkili şirket …, davacının bu hizmetleri karşılığında Sözleşme’nin 6. maddesi gereği, aylık 5.000-TL + KDV olacak şekilde sabit bir ücret ödeneceğini, bu Sözleşme kapsamında davacının bordrosundaki kurumsal işler departmanının tüm personelinin …ne devri yapıldığını,davacı şirket bu devrolunan bu kurumsal işler departman personelinin tatilsepeti ile entegrasyonunu da sağlayacağını, ayrıca yine Kurumsal Süreçlerin İşletilmesi Sözleşmesi ile aynı tarihte yani 31.03.2016 tarihinde, “31.03.2016 tarihinde Kurumsal Süreçlerin İşletilmesi Sözleşmesi’ne Ek Protokol” akdedildiğini,
tadil edilen ve yukarıya aynen aldığımız Kurumsal Süreçlerin İşletilmesi Sözleşmesi 6. maddesi hükümlerine uygun olarak müvekkili şirketi, bunların karşılığı olarak 1.500.000,00-TL’yi (KDV dahil) davacı şirkete ödemiş bulunduğunu, buna ilişkin olarak …’un kesmiş olduğu faturalar ve dekontların sunulduğunu, ancak ne zamanki davacı şirket ve davacı şirketin tek pay sahibi ve şirket müdürü olan …’a müvekkili şirket tarafından taraflar arasında imzalanan sözleşmeye aykırılık nedeniyle yine sözleşme’de belirtilen cezai şartın (1.500.000,00-TL) müvekkili şirkete ödenmesine ilişkin İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde görülmekte olan … Esas sayılı sözleşmeye aykırılık ve haksız rekabet davası açıldığını, hemen akabinde davacı şirket işbu davaya konu 1.500.000,00-TL tutarın ödenmediğinden bahisle müvekkili şirket aleyhine İstanbul …İcra Müdürlüğü … Esas sayılı ilamsız icra takibi başlattığını, davacı şirketin, 31.03.2016 tarihinden yapılan bu sözleşme ve Ek Protokole ilişkin aradan geçen süre içerisinde bunun ödenmediğine ilişkin herhangi bir talepte ya da bildirimde bulunmadığını, kaldı ki Sözleşme’nin tadil edilen ücret başlıklı 6.2. maddesinde “Ödeme’nin %40’ı Sözleşmenin imzalandığı tarihinden itibaren 18 aylık dönemin içerisinde; geri kalan %60’lık kısmı ise 31.12.2017 tarihine kadar yapılacaktır…. ve geçişi yeterli seviyede görülmezse bu ödemeleri 2 yıla kadar geciktirebilir.” düzenlemesi yer almakta olup müvekkili şirket ile 31.03.2016 tarihinde akdedilen işbu Sözleşme’deki devir bedeli ödemesinin bir an için yapılmamış olduğu varsayılacak olursa, davacı tarafın işbu tutarı müvekkili şirketten Eylül 2018 yılında müvekkili şirkete göndermiş olduğu tarafların akdettiği Sözleşmeler’in feshedilmesine ilişkin ihtarnameleri de dahil olmak üzere işbu ihtarnamelerden önce veya sonrasında herhangi bir zaman diliminde talep etmediğini buna ilişkin hiçbir ihbar bildiriminde de bulunmadığını, müvekkili şirketin işbu davayı ikame etmesi ile beraber işbu devir bedelinin ödenmediğinin iddia edildiğini ve ayrı bir dava konusu yapılacağı söylendiğini, 1.500.000-TL bedelindeki devir bedelini içeren bir Sözleşme’nin feshedilmesi sürecinde ya da öncesinde ve sonrasındaki herhangi bir süreçte işbu devir bedelinin hiçbir şekilde talep konusu yapılmaması hayatın olağan akışına aykırı bulunduğu gibi işbu iddia gerçeği yansıtmadığını, devir bedeli davacı şirkete eksiksiz olarak ve Sözleşme’de belirtilen süre içerisinde ödendiğinden, müvekkili şirket tarafından cezai şart olarak işbu dava ile talep edilene kadar davacı şirket tarafından herhangi bir zaman diliminde talep edilmediğini, yukarıda arz ve izah olunan sebeplerle fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, işbu mesnetsiz davanın külliyen reddini, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayısı dosyası ile yapılan icra takibinin iptalini, icra takibinde haksız ve kötü niyetli olan davacının %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin 23/01/2020 tarihli celsesi 4 nolu ara kararı gereğince, dosyamızda bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği, bilirkişilerin 14/09/2020 tarihli raporunda özetle;
SONUÇ ve KANAAT:
1)İncelenen davacı şirkete ait 2015-2016-2017-2018 yılı ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde yaptırılmış olduğu, bu anlamda ticari defterlerin usulüne uygun tutulduğu, ticari defter kayıtlarına göre davacı yanın 12.04.2019 takip tarihi itibarıyla davalı yana 88.593,92 TL borçlu olduğu,
2)İncelenen davalı şirkete ait 2015-2016-2017-2018 yılı ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde yaptırılmış olduğu, bu anlamda ticari defterlerin usulüne uygun tutulduğu, ticari defter kayıtlarına göre davalı yanın davacı yandan 163.055,63 TL alacaklı olduğu,
3)Taraflar arasındaki cari hesap farklılığın, davacı yan kayıtlarında yer alan 24.12.2018 tarih 37161 no.lu 74.461,72TL’lik faturanın davalı yan kayıtlarında yer alamamasından kaynaklandığı,
4)Davalı yanın, devir anlaşmasına ilişkin olduğunu iddia ettiği fatura ve bunlara ilişkin ödemelerin; rapor içerisinde detayları açıklanan nedenlerle, dava konusu sözleşme kapsamında gerçekleştirilmesi gereken 1.500.000,00-TL’lik devir bedeline ilişkin olmadığı,
5)Dosyada davacı tarafından davalı unvanına düzenlenmiş 1.500.000,00TL’lik devir bedeline ilişkin herhangi bir faturanın sunulu olmadığı ve söz konusu ödemenin, sözleşmenin devri için yapıldığına dair herhangi bir açıklama içermediği,
6)Davacı yanın takipte işlemiş faiz talep ettiği görülmekle, sözleşmede yer düzenlemeler dikkate alındığında, dava dosyasında…’nin kabulüne ilişkin bir belge bulunmadığından, ayrıca davacı yanın takip talebinde, işlemiş faiz hesabına ilişkin açıklama yer almadığından, işlemiş faiz yönünden bir tespit ve değerlendirme yapılamadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır. Değerlendirmelerimiz, meselenin asli ve nihai hukuki takdiri ile tavsifi 6100 s. HMK m.266/c.2 ve m.279/4 hükmü ile 6754 sayılı Kanun m.3/3 hükmü icabı tamamen ve münhasıran Mahkemeye ait olmak üzere Sayın Mahkeme’nin takdirine saygıyla arz olunur.” denilmiştir.
Mahkememizin 22/10/2020 tarihli celsesi 1 nolu ara kararı gereğince, dosyamızda bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği, bilirkişilerin 03.12.2020 tarihli ek raporunda özetle;
”DEĞERLENDİRMELER:
Sayın Mahkeme davalı vekilinin bilirkişi raporuna itiraz dilekçesindeki 2.1 ve 2.4 maddelerindeki itirazları karşılar şekilde ek rapor aldırılmasına karar vermiş olmakla, davalı vekilinin itiraz dilekçesindeki ilgili maddeleri aşağıdaki gibidir;
2.1. Müvekkil şirketin iş devri kapsamında davacı şirkete ödeme yaptığına ilişkin olarak müvekkil şirket yevmiye defteri, defter-i kebir, muavin defterine ilişkin ekran görüntülerini cevap dilekçemiz ekinde dosyaya ibraz edilmesine rağmen Sayın Heyet tarafından dikkate alınmamış ve müvekkil şirketin defterlerinde eksik inceleme yapılmıştır. Oysaki bu defterlerde müvekkil şirketin kurumsal departmanın İş Devriyle ilgili olarak davacıya ödeme yaptığı sabittir. Ancak ne var ki Sayın Heyet bu hususa raporda yer vermemiştir. Dolayısıyla rapor bu yönüyle hatalı ve eksik incelemeyi barındırmaktadır.
 Yukarıda yer verilen davalı itirazlarının aksine kök raporda aynen “Davalının dava dosyasına sunduğu, davacı tarafından keşide edilen faturaların ticari defter kayıtlarına ait fotokopilerde, faturaları önce ait oldukları tarihlerde 770 numaralı “genel yönetim giderleri” alt hesaplarına kaydettiği, sonra bu faturaları 31.12.2017 tarihinde 261 numaralı “şerefiye hesabı” na virman ettiği görülmektedir. Yani davalı şirket önce bu faturaları personel eğitim giderleri ve kurumsal danışmanlık açıklamaları ile gider hesaplarına almış, daha sonra dönem sonunda gider hesaplarına almaktan vazgeçerek, şerefiye hesabına almaya karar vermiş görünmektedir.” İfadelerine yer verilmiş olup, davalıya ait muavin defterine ilişkin ekran görüntüleri incelenmek sureti ile yukarıdaki tespit ve değerlendirmeler yapılmıştır. Yani davalı yan davacı yan tarafından keşide edilen faturaları öncelikle fatura tarihlerinde gider hesaplarına kaydetmiş ancak sonrasında yılsonu kapanışları yapılmadan önce ilgili gider hesaplarını şerefiye hesaplarına virman yapmak sureti ile iş devir işlemlerine münhasır bir hesap oluşturmuş görünmektedir.
2.4. Sayın Heyetin, müvekkilce yapılan ödemenin 31.12.2015 tarihli bakiye olduğu bu tarihte var olan bakiyenin de dava konusu çerçevesinde devir bedeline ilişkin olamayacağı tespitinin de kabulü mümkün değildir. Zira kar paylaşıma ilişkin Sözleşme müvekkil şirketin ortakları ile yapılmıştır. Müvekkil şirket ile davacı arasında yapılan herhangi bir kar paylaşımı sözleşmesi veya ek protokolü bulunmamaktadır. Hal böyle iken herhangi bir sözleşme ilişkisi olmadığı kişiye bu ödemenin 2015 tarihli bir bakiyeye ait olduğu kanaati hatalıdır. Kaldı ki sayın heyet, yapılan incelemede yalnızca bu ödemenin devir bedeline ilişkin olmadığını belirtmiş, ancak bu ödemenin neye ilişkin olduğunu belirtmemiş yalnızca 31.12.2015 tarihli “bir bakiye” ye ait olduğu kanaatine vararak eksik inceleme yapmıştır. Kesinlikle kabul anlamına gelmemek üzere, bu ödemenin devir bedeline ilişkin olarak yapılmadığı belirtiliyor ise, neye ilişkin olarak yapıldığı ticari defter kayıtları ile açık bir şekilde tespit ve ifade edilmelidir. Zira müvekkil ile davacı arasında bu ödemeyi doğuracak başka bir ilişki bulunmamaktadır. Hal böyle olup 20 aylık faiz hesaplaması yapıldığından bahisle ticari defterlere göre davacıdan alacaklı bulunan müvekkil şirketin yaptığı ödemenin devre ilişkin olmadığı hukuk düzenince kabul edilebilir değildir.
 Dava dosyasına davacı yan tarafından sunulmuş olan e-posta yazışmalarında, kök raporda da yer verildiği şekli ile davacı yanın alacağında dayanak olarak mail içerisine dahil ettiği “… Gelir Hesaplaması” tablosunda, alacak kalemlerinin “2015 yılı komisyondan kalan alacağı”, “2015 yılı teşvikten alacağı” ve “2016 birleşme eksik kesilen Ocak-Mart” hesap kalemlerine ve bunlara ilişkin olarak hesaplanmış işlemiş faiz tutarlarına yer vermiş olması karşısında, davalı şirketin bütçe raporlama müdürünün hesap kalemi açıklamalarına herhangi bir itirazda bulunmadığı, hatta “2015 alacaklarınız için bileşik faiz istemiş olduğunuzu gördüm” ifadesi ile 2015 yılından kalan (dava konusu sözleşme ve eki protokol tarihinden önce) bir alacak kaleminden haberdar olduğu anlaşılmaktadır. Bu anlamda davacı yanın keşide ettiği faturaların, taraflar arasında süre gelen ticari ilişki çerçevesinde, daha önceki dönemlere, dolayısıyla da 31.03.2016 tarihli dava konusu sözleşme ve protokol öncesi dönemlere ilişkin hak ediş alacaklarının mutabakatına dayalı olarak düzenledikleri anlaşılmaktadır. Davalı yan her ne kadar davacı ile aralarında bu ödemeyi doğuracak başka bir ilişki bulunmadığını ifade etmişse de her iki taraf cari hesap ekstrelerinden de anlaşılacağı üzere, ticari ilişki dava konusu iş devri sözleşmesi ile eki protokol tarihi öncesine dayanmaktadır. Nitekim 2017 yılı içerisinde de aşağıdaki muavin hesap ekstresinden görüleceği üzere, davalının iş devri kapsamında düzenlendiklerini ileri sürdüğü 31.03.2017 tarihli 143.436,86 TL, 17.08.2017 tarihli 476.694,17 TL, 15.11.2017 tarihli 900.000,00 TL faturalardan önce de bu faturalarla aynı hesap altında kayıtlı, benzer açıklamalar ihtiva eden birçok faturanın yer aldığı görülmektedir. Bu anlamda davalı yanın, davacı ile arasında bu ödemeyi doğuracak başka bir ilişki bulunmadığı yönündeki beyanlarının karşılıksız kaldığı görülmektedir. Takdir mahkemeye aittir.
Kaldı ki taraflar arasında 01.11.2012 tarihinde akdedilmiş, komisyon ve hak ediş ilişkisine dayalı bir sözleşmenin varlığı da ortadadır. Davacı yanın incelenen ticari defter kayıtlarında, yer alan faturalar ve bunlara bağlı ödemelerin, daha önce de keşide edildiği şekilde danışmanlık hizmet gelirleri çerçevesinde davacı yanın elde etmiş olduğu gelirler şeklinde kayıtlı oldukları müşahede edilmiştir.
Davalı yan ödemenin devir bedeline ilişkin olarak yapılmadığı belirtiliyor ise, neye ilişkin olarak yapıldığının ticari defter kayıtları ile açık bir şekilde tespit ve ifade edilmesi gerektiğini beyan etmiş olmakla, icra takibine itiraz dilekçesi ekinde sunmuş olduğu 17.11.2017 tarihli 957.503,01TL ödeme dekontuna ilişkin davacı defter kaydının aşağıdaki gibi olduğu görülmektedir;
Yevmiye kaydı incelendiğinde, davacı yanın 957.503,01 TL tutarındaki ödemesini 120.00.D01 numaralı “alıcılar” hesabı bakiyesine borç kaydı yapmak sureti ile cari hesap alacağından mahsup ettiği görülmektedir. Davalı yanın ise aynı ödemeyi, aşağıdaki kendi ticari defter kayıtlarından oluşan muavin hesap ekstresindeki gibi “Cari Hesap ödemesi” açıklaması ile kayıt altına almış olduğu görülmektedir.
Tüm bunların dışında davalı yan, davacı ile yapılan herhangi bir kar paylaşımı sözleşmesi veya ek protokolü bulunmadığını ileri sürmektedir. Oysa dosyaya davalı ekleri olarak sunulu tüm sözleşme ve protokollerin davacı ve davalı şirket arasında akdedilerek imza altına alındıkları görülmektedir. Bu hususta takdir mahkemeye aittir.
SONUÇ ve KANAAT:Kök rapora karşı beyan ve itirazlar incelenmek sureti ile yapılan değerlendirmeler sonucunda;
 Kök raporda yer verilen sonuç ve kanaat aynen muhafaza edilmiştir. Sayın Mahkeme’nin takdirine saygıyla arz olunur.” denilmiştir.
Dava, sözleşme gereğince kurumsal satış hizmetinin devri nedeniyle 1.5000.000 TL’nin ödenmesi talebine ilişkindir.
Davalı taraf Kurumsal Ek Sözleşmenin 3. Maddesi ile değiştirilen Süreçlerin İşletilmesi Sözleşmesinin 6. Maddesi hükümlerine uygun olarak 1.500.000 TL’nin davacıya ödendiğini iddia etmiştir.
Davalı defterlerinde, muavin hesap ekstrelerinden anlaşıldığı üzere üzere, davalının iş devri kapsamında düzenlendiklerini ileri sürdüğü 31.03.2017 tarihli 143.436,86 TL, 17.08.2017 tarihli 476.694,17 TL, 15.11.2017 tarihli 900.000,00 TL fatura ve 17.11.2017 tarihli 957.503,01 TL ödeme dekontunun, 320.30.01.S006 numaralı cari hesap ekstresine kayıtlı oluduğu, ancak 01.12.2017 tarihinde 77.468,39 TL’nin 320.31.01 nolu hesaba virman kaydı yapılarak bu cari hesabın 31.12.2017 tarihi itibariyle borç alacak bakiyesinin sıfırlandığı, taraflar arasındaki ticari ilişkin bu yeni hesap üzerinden devam ettiği, 31.12.2018 yıl sonu ve takip tarihi olan 12.04.2019 tarihi itibariyle davalı defterlerine göre davalı yanın davacıdan 163.055,63 TL alacaklı olduğu, taraflların ticari defterleri arasındaki farkın 77.468,39 TL’lik 37161 nolu faturanın dava yan kayıtlarında yer almamasından kaynaklandığı anlaşılmıştır.
Davalı taraf her ne kadar 31.03.2017 tarihli 143.436,86 TL, 17.08.2017 tarihli 476.694,17 TL, 15.11.2017 tarihli 900.000,00 TL fatura ve 17.11.2017 tarihli fatura ve 957.503,01 TL ödeme dekontu ile davaya konu kurumsal satış hizmetinin devri nedeniyle doğan 1.5000.000 TL borcun ödendiğini iddia etmiş ise de; söz konusu 3 faturanın “Danışmanlık Bedeli” açıklaması ile düzenlendiği, ödeme dekontunda ise “… Ödemesi” açıklaması bulunduğu; yine bu üç fatura açısından, … uzantılı mail adresinden … tarafından…’a gönderilen mailde “danışmanlık, prim, benzin ve benzeri 12 kalemden oluşan”, “yapılan … hesaplaşması sonucu faturalana tutar”, “Danışmanlık bedeli, “… organizayon bedeli” ifadelerine davalı şirketin bütçe raporlama müdürünün her hangi bir itiraz olmadığı, söz konusu faturaların davaya konu kurumsal satış hizmetinin devri nedeniyle doğan 1.5000.000 TL borç için ödenmediğinin tüm bu hususlara göre açık olduğu anlaşılmıştır.
Söz konusu mail içeriğinde “kurumsal departman devriyle ilgili” ibaresi bulunsa da söz konusu 3 faturanın “Danışmanlık Bedeli” açıklaması ile düzenlendiği, ödeme dekontunda ise “… Ödemesi” açıklaması bulunduğu hususları ile birlikte mailde 20 aylık faiz hesaplaması yapıldığı beyan edilmiş olup, buna göre bu faturaların 2015 yılına ilişkin borca dair olup, dava konusu 2016 yılında imzalanan sözleşmeden kaynaklanan alacağa ilişkin olmadığının da açık olduğu anlaşılmıştır.
Davalı defterlerinde, muavin hesap ekstrelerinden anlaşıldığı üzere üzere, davalının iş devri kapsamında düzenlendiklerini ileri sürdüğü 31.03.2017 tarihli 143.436,86 TL, 17.08.2017 tarihli 476.694,17 TL, 15.11.2017 tarihli 900.000,00 TL faturalardan önce de bu faturalarla aynı hesap altında kayıtlı, benzer açıklamalar ihtiva eden birçok faturanın yer aldığı bu anlamda davalı yanın, davacı ile arasında bu ödemeyi doğuracak başka bir ilişki bulunmadığı yönündeki beyanlarının geçeriz olduğu anlaşılmıştır.
Davalı tarafın Ek Sözleşmenin 3. Maddesi ile değiştirilen Kurumsal Süreçlerin İşletilmesi Sözleşmesinin 6. Maddesi hükümlerine uygun olarak 1.500.000 TL borç altında olduğunda ve u borcun muaccel olduğunda taraflar arasında ihtilaf olmayıp, ihtilaf yapılan ödemelerin bu sözleşmenin 6. Maddesindeki borç için mi yoksa diğer borçların ödenmesi için mi yapıldığı hususunda olup, yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere yapılan ödemlerin dava konusu borcun ödenmesi için yapılmadığının açık olduğu, davacının sözleşmeden kaynaklanan alacağının da kendi defterine henüz kaydedilmediği anlaşılmış, sözleşmenin 6. Maddesinde kesin bir vade bulunmayıp, muaccel olduğunda ihtilaf olmasa da hangi tarihte şartların yerine getirilerek muaccel hale geldiği ve böylelikle temerrüde düşürüldüğü ispatlanamadığından işlemiş faiz miktarın itirazın iptalinin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda gerekçesi ve ayrıntısı açıklanan nedenlerle;
1-Davanın kısmen kabulü ile davalının İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı takip dosyasındaki itirazlarının;
1.500.000 TL asıl alacak üzerinden itirazın iptaline,
İşleyecek faiz oranına itirazın ise “asıl alacak üzerinden takip tarihinden tahsil tarihine kadar 3095 S.K.nun 2/f-2. maddesi hükmüne göre ticari işlerde Merkez Bankası’nın kısa vadeli avanslar için uyguladığı avans faizi ile, ” şeklinde iptali ile
Takibin bu şekilde ödeme emrindeki kayıt ve şartlarda devamına,
2-Fazlaya ilişkin istemin reddine,
3-1.500.000TL’nin % 20’si olan 300.000TL tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Kötü niyet ispatlanamadığından davalı tarafın tazminat talebinin reddine,
5-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 102.465,00-TL ilam harcından peşin alınan 21.755,38-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 80.709,62TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
6-Davacı tarafından yatırılan 44,40-TL başvuru harcı, 21.755,38-TL peşin harç olmak üzere toplam 21.799,78-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan 85.300,00-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
8-Davalı, kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan 29.542,05-TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
9-Davacı tarafından yapılan 3.151,90-TL yargılama giderinin red ve kabul durumuna göre takdiren oranlayarak 2.624,67-TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine; arda kalan bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
10-Davalı tarafından yapılan 800,00-TL yargılama giderinin red ve kabul durumuna göre takdiren oranlayarak 133,82-TL’nin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine; arda kalan bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
11-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde resen taraflara iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı.01/04/2021

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …

Bu belge elektronik imza ile imzalanmış olup ayrıca ıslak imza uygulanmayacaktır.“5070 sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”