Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/403 E. 2021/1125 K. 20.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/403 Esas
KARAR NO : 2021/1125
DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/03/2015
KARAR TARİHİ : 20/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 29.06.2013 tarihinde akdedilen Ortaklık Ayrılık Sözlemesi uyarınca taraflar, … A.Ş’de ve … Tic. A.Ş’de var olan ortaklıklarının sonlanması konusunda mutabakata varıldığını, sözleşme hükümleri uyarınca müvekkili …’daki hisselerinin tümünü davalıya devretmek suretiyle …’daki hissedarlığını sona erdirmeyi, davalı ise müvekkili ile ayrıca ortak oldukları …’ya ait tüm hisselerini müvekkiline devretmek suretiyle …’daki hissedarlığını sona erdirmeyi beyan ve taahhüt ettiklerini, taraflar söz konusu sözleşme ile mutabakatın sağlandığı tarihe kadarki dönem için ortaklığın ortaklar tarafından finanse edilmesinden kaynaklı cari hesaplar ve ortakların birbirleri arasındaki alacak-borç rakamları üzerinde mutabakata varıldığını, 28.06.2013 tarihli Ortaklar Cari Hesabı Karşılaştırması başlıklı belgesinde ise toplam ortaklar hesabı ayrıntılı olarak carileştirilmiş olup, hissedarlar, davalı tarafından en geç 31.12.2013 tarihine kadar müvekkiline 201.737$ tutarındaki meblağın ödenmesi hususunda mutabık kaldıklarını, ancak davalıya sözlü ve yazılı hatırlatmalara rağmen, düzenlenen belgeleri imzalamaktan ve sözleşmeden belirtilen ödemeleri yapmaktan kaçındığını, bu nedenlerle müvekkili ile davalı arasında 29.06.2013 tarihinde akdedilen Ortaklık Ayrılık Sözleşmesi uyarınca, sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yazılı ve sözlü olarak uyarılmasına rağmen ifa etmeyen davalıdan, TBK m. 177-182 hükümleri uyarınca sözleşmenin cezai ödeme başlıklı 4. Maddesinde belirlenen 100.000-$ tutarındaki cezai ödeme tutarının fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekilinin Mahkememize vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; Libya vatandaşı olan davacı 5718 sayılı MÖHUK m. 48 uyarınca yabancılık teminatı yatırması gerektiğini, 29.06.2013 tarihinde davacı ile imzalalanan sözleşmenin tarafların … Ltd.A.Ş ve … A.Ş’de varolan ortaklıklarının sonlanması ve hisse devirleri konusunda hükümler içeren Ortaklığın Giderilmesi Sözleşmesi’nin 805 sayılı kanun’un 1 maddesine aykırılık teşkil ettiği, bu nedenle geçersiz olduğu ve geçersiz bir sözleşme uyarınca cezai şart talep edilemeyeceği yönündeki iddiaları yerinde olmadığını, taraflar arasında hukuken yürürlükte olan ortaklık fesih sözleşmesi bulunmadığını, davacının dava konusu yaptığı sözleşme hukuken geçersiz olduğunu baştan itibaren yürürlüğe girmeyerek hükümsüz kaldığını, davacının hükümsüz sözleşmeye göre cezai şart talep hakkı olmadığını, davacı da bu sözleşmenin hiçbir şekilde yürürlüğe girmediğini bildiğinden sözleşme hükümlerine göre şirketlerle olan ticari bağlarını koparmamış dosyaya delil olarak sunulan ihtarnamelerde her iki şirket yönünden de yönetim kurulu toplantıları ve genel kurul yapılması konularını sürekli olarak görüştüklerini, tarafların 29.06.2013 tarihli fesih protokolünü uygulamadıkları bizzat davacının belgeleri ve ikrarı ile ortada olduğunu, cezai şart koşulunun geçerli olabilmesi için öncelikle taraflar arasında geçerli bir asıl borç ilişkisi olması gerektiği, davacının şirket giderlerine ilişkin şirkete ödemeler yapması sözleşmenin feshedildiğinin kabul edildiği anlamına geldiğini, cezai şartın geçerli olduğu düşünülse dahi fahiş miktardaki cezai şart miktarının hakkaniyet gereği indirilmesi gerektiğini, bu nedenlerle haksız olarak açılan davanın reddini talep etmiştir.
Dava; sözleşmeden kaynaklanan cezai şart bedeli tahsili istemine ilişkindir.
Mahkememizin 2015/… Esas 2017/… Karar sayılı dosyası ile davanın reddine dair karar verilmiş olup … BAM 2017/… Esas 2017/… Karar sayılı kararı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş ise de Yargıtay …. Hukuk Dairesinin 2018/… Esas 2019/… Karar sayılı kararı ile bozularak Mahkememizin yukarıda belirtilen esasına kaydedilmiştir.
Yargıtay … Hukuk Dairesinin 2018/… Esas 2019/… Karar sayılı kararının bozma gerekçesinde “Somut olayda, taraflar arasındaki sözleşmenin karşılıklı borç yükleyen sözleşme olmasına, 6098 sayılı TBK’nın 124. maddesindeki süre verilmesini gerektirmeyen durumlardan hiç birinin bulunmamasına ve davacının davalıya gönderdiği 19.08.2013 tarihli ihtarnamenin, 6098 sayılı TBK’nın 123. maddesi uyarınca verilmesi gereken uygun süreyi içerdiğinin anlaşılmasına göre, mahkemece, davacı talebinin 6098 sayılı TBK’nın 125. ve 179. maddeleri uyarınca uygun olup olmadığının değerlendirilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi isabetli olmamış olup, karar aleyhine davacı vekili istinaf başvurusunu esastan reddeden bölge adliye mahkemesi kararının, bu nedenle bozulması gerekmiştir.” şeklinde karar verilmiştir.
Bozma üzerine Mahkememizce yeniden oturum günü tayin edilmiş, taraflara tebliğ edilmiş, tayin edilen gün, bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devamla esas hakkında hüküm tesis edilmiştir.
Bozma sonrası mahkememizce alınan mali bilirkişisinin 09/11/2020 tarihli 27 sayfadan ibaret raporunda özetle; davacı taraf huzurdaki davada taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 4. Maddesinde belirlenen 100.000.- USD cezai ödeme bedelini talep ettiğini, davalının ortak olduğu … ve … şirketinin özkaynaklarının kaydi değerlere göre borca batık durumda olduğunu, … şirketinin 19.06.2019 tarihinde iflasına karar verildiğini, bu çerçevede davalının bu şirketlerdeki ortaklık payının değerinin negatif olduğunu, dosyada bulunan 17.02.2016 tarihli takbis kayıtlarından davalı üzerinde bir kısım gayrimenkullerin göründüğünü, söz konusu gayrimenkullerin rayiç değerlerinin dosyada mevcut olmadığını bu nedenle dava konusu 100,000- USD cezai ödeme bedelini davalının ödemesi durumunda ekonomik malıvına sebep olup olamayacağı hususunda bu aşamada bir değerlendirme yapılamadığını, 100.000 USD tutarındaki cezai ödeme bedelinin huzurduki dava tarihi itibariyle TL karşılığının 262.770- TL olarak hesaplandığını, cezai ödeme bedelinin tahsili konusunda davacının davalıyı huzurdaki dava tarihine kadar temerrüde düşürdüğü hususunda dosyada herhangi bir belgeye rastlanılmadığını, dava dilekçesinde atıfta bulunan ihtamamc incelendiğinde bu hususta bir ibarenin mevcut olmadığının görüldüğünü belirtmiştir.
Bozma sonrası mahkememizce alınan mali bilirkişisinin 14.10.2021 tarihli 10 sayfadan ibaret raporunda özetle; davalıya ilişkin … ve … Ticaret Sicil Memurluğu tarafından dosyaya gönderilen bilgilerden davalının … ve … şirketleri haricinde 5 adet firmada daha ortaklığının bulunduğunun görüldüğünü, yine aynı şekilde … Dairesinden dosyaya gönderilen yazı ekinde davalıya ait bir kısım gayrimenkullere ait bilgilerin olduğunun görüldüğünü, davalının ekonomik durumunun tam olarak tespit edilebilmesi için davalıya ait gayrimenkullerin rayiç değerlerinin tespiti ile davalının ortak olduğu şirketlerin mali tablolarının dosyaya celbedilmek suretiyle varlık, borç ve özkaynak tutarlarının tespit edilmesinin gerektiğini, gayrimenkullerin rayiç değer tespiti konusunun uzmanlık alanı dışında olduğunu, bu nedenle söz konusu gayrimenkullerin rayiç değerlemesinin yapılamadığını, mahkemece … Ticaret Odası tarafından dosyaya gönderilen bilgilerin yeterli olduğu kabulünde ve davacının ortak olduğu 3 şirketteki sermaye pay tutarı olan 99.323.003,75.- TL dikkate alındığında davalının 100.000.- USD tutarındaki cezai şart tutarını (dava tarihi itibariyle TL karşılığı 262.770- TL) ödemesinin davalının ekonomik mahvına sebep olmayacağı yönünde yapılan hesaplamamızın mahkemenin takdirinde olduğunu, cezai şart bedeli yönünden davalı temerrüdü oluşmadığı hususundaki bilirkişi kök raporundaki kanaatte herhangi bir değişiklik olmamakla birlikte mahkemece davalının temerrüdü oluştuğu hususunda bir kanaate varılması durumunda dava tarihine kadar cezai şart bedeli yönünden hesaplanan işlemiş faiz tutarının 10.008,22-USD olarak hesaplandığını, mahkeme davacının cezai şart işlemiş faiz tutarını talep edebileceği kanaatindeyse bu durumda dava tarihi itibariyle davacının cezai şart bedeli işlemiş faiz tutarı alacağı toplamının 100.000 USD + 10.008,22 USD = 110.008,22.- USD ve bu tutarın TL karşılığının 262.770,00TL +26.298,60.- TL =289.068,60.- TL olarak hesaplandığını belirtmiştir.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, uyuşmazlık taraflar arasında karşılıklı hisse devrine ilişkin 29.6.2013 tarihli ortaklık ayrılık sözleşmesi uyarınca sözleşmenin hükümlerinin davalı tarafından ihlal edildiği gerekçesi ile açılan cezai şart istemine ilişkindir. Mahkememizce her ne kadar davanın reddine karar verilmiş ve istinaf yasa yolu incelemesinden geçmiş ise de temyiz incelemesi ile karar davacı lehine TBK madde 125 ve 179. Madde kapsamında bozulmuştur. Mahkememizce Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilmek suretiyle Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda yargılamaya devam olunmuştur.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 123. maddesinde;
”Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, taraflardan biri temerrüde düştüğü takdirde diğeri, borcun ifa edilmesi için uygun bir süre verebilir veya uygun bir süre verilmesini hâkimden isteyebilir.” hükmü ile karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde taraflardan biri temerrüde düştüğü takdirde, diğer tarafın borcun ifa edilmesi için süre verebileceğini açıkça düzenlemiş olup, diğer taraf, temerrüde düşen tarafa verdiği uygun süre içinde ifa yerine getirilmediği takdirde, 125. maddedeki seçimlik hakları kullanabilir.
Yasanın 123. maddesinde öngörülen uygun süreyi temerrüde düşen borçluya vermeyen taraf, TBK 125. maddede öngörülen seçimlik hakları kullanamayacaktır.
TBK 124. maddede ise, süre verilmesini gerektirmeyen durumlar tadadi olarak sayılmış olup, temerrüde düşmüş borçlunun içinde bulunduğu durumdan veya tutumundan süre verilmesinin etkisiz olacağı anlaşılıyorsa veya borçlunun temerrüdü sonucunda borcun ifası alacaklı için yararsız kalmışsa veya borcun ifasının, belirli bir zamanda veya belirli bir süre içinde gerçekleşmemesi üzerine, ifanın artık kabul edilmeyeceği sözleşmeden anlaşılıyorsa, diğer taraf temerrüde düşen tarafa süre vermesine gerek olmaksızın, doğrudan, TBK 125. ve devamı maddelerdeki seçimlik hakları kullanabilir.
TBK’nun 125. Maddesi ;
“Temerrüde düşen borçlu, verilen süre içinde, borcunu ifa etmemişse veya süre verilmesini gerektirmeyen bir durum söz konusu ise alacaklı, her zaman borcun ifasını ve gecikme sebebiyle tazminat isteme hakkına sahiptir.
Alacaklı, ayrıca borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebilir veya sözleşmeden dönebilir.
Sözleşmeden dönme hâlinde taraflar, karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulurlar ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Bu durumda borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat edemezse alacaklı, sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir.”
Aynı yasanıın 179. Maddesi ise
“Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir.
Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir.
Borçlunun, kararlaştırılan cezayı ifa ederek sözleşmeyi, dönme veya fesih suretiyle sona erdirmeye yetkili olduğunu ispat etme hakkı saklıdır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Taraflar arasındaki sözleşme karşılıklı borç yükleyen sözleşmedir. Davacı tarafından davalıya … Noterliği’nin 19.08.2013 tarihli … yevmiye nolu ihtarname ile 6098 sayılı TBK’nın 123. maddesi uyarınca verilmesi gereken uygun süreyi içerdiği görülmüştür. Yine taraflar arasındaki sözleşmenin ceza-i şart başlıklı 4. maddesine göre taraflardan herhangi birisi yükümlülüklerini uygun ve gerekli olduğu şekilde yerine getirmemesi halinde ilgili taraf diğer tarafın ilk yazılı bildirimi üzerine talepte bulunan tarafa 100.000-USD ceza-i şart ödemekle yükümlü olduğunun kararlaştırıldığı görülmüştür. Tüm bu açıklamalarla Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda davacının ceza-i şart talep edebileceğinin kabulü gerekir.
Bilindiği üzere tacirler arasındaki sözleşmelerde cezai şart kararlaştırılmış ise, cezai şarttan indirim yapılmayacağı yasa gereğidir. Ancak, hüküm altına alınacak cezai şart, cezai şartı ödeyecek tarafın ekonomik mahvına neden olacak nitelikte ise uygun bir indirim yapılması gerekir. Somut olay da davalı tarafından ceza-i şartın tenkisi talep edilmiştir. Mahkememizce bu kapsamda dosya mali bilirkişiye tevdi edilmiştir. Toplanan evraklarda davacının birden çok taşınmazı bulunduğu, 5 ayrı şirkette ortaklığı bulunduğu, ortaklığı bulunduğu şirketlerden sadece üçündeki sermaye pay tutarı olan 99.323.003,75.- TL, olduğu, bu halde davalının ticari mahvına sebep olacağından bahsedilemeyeceği, taraflar arasında her ne kadar ihtarnameler keşide edilmiş ise de ceza-i şartı talep eden temerrüt ihtarnamesinin bulunmadığı, bu halde davacının ancak dava tarihinden itibaren faiz talep edebileceği, davacının talebinin avans faizi olduğu, ancak yabancı paralara uygulanan faiz talep edebileceği, bu halde 3095 sayılı kanunun 4/a maddesi uyarınca kamu bankalarınca 1 yıllık vadeli mevduatına uygulanan en yüksek faiz oranını geçmemek üzere avans faizi işletilmesi gerektiği kanaatiyle davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1- Davanın KABULÜ ile; 100.000-USD cezai şartın dava tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4/a maddesi uyarınca kamu bankalarınca 1 yıllık vadeli mevduatına uygulanan en yüksek faiz oranını geçmemek üzere talep gibi avans faizi işletilmesine,
2-Alınması gereken 17.949,81-TL harcın, peşin alınan 4.474,31-TL harçtan mahsubu ile bakiye 13.475,50-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 27,70-TL başvurma harcının ve 4.474,31-TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 1.521,20-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 7/2 maddesi gereğince 26.843,90-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
8-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 günlük yasal süresi içerisinde Yargatay nezdinde temyiz kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.20/12/2021

Katip … Hakim …
¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır