Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/399 E. 2021/340 K. 14.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/399 Esas
KARAR NO : 2021/340
DAVA : Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/07/2019
KARAR TARİHİ : 14/04/2021

Mahkememizde görülen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/
İDDİA:
Davacı vekili, taraflar arasındaki acentelik sözleşmesine istinaden müvekkilinin Nisan 2018 tarihine kadar … Kargo Adana … Şubesi olarak faaliyet gösterdiğini, acentelik faaliyeti süresince haksız uygulama, yansıtma ve cezalardan kaynaklanan maddi zararlarının tazmini amacıyla iş bu davanın ikame edildiğini, acentenin elde ettiği gelirden hangi oranda davalı şirkete hangi oranda acenteye pay verileceğini belirleyen acente katsayısını hesaplanma yönteminin davalı tarafından hazırlanan “performans bazlı hakkediş modelinde” göre belirlendiğini, davalının tamamen kuralsız şekilde ve tek taraflı olarak katsayıyı belirlediğini, davalının hatalı katsayı belirlemesi sonucunda müvekkilinin hakkedişinin (acentelik ücretinin) eksik hesaplanmasına neden olunduğunu ve bu nedenle müvekkili acentenin zarannın doğduğunu, bu kapsamda “katsayı farkından kaynaklanan zarar + iade faturalar + cezalar + verilmeyen primler + hak edişler” toplamının aylık faaliyet süresine oranlanması sonucunda ortaya çıkan rakamın portföy tazminatı olarak belirlenmesi gerektiğini, ayrıca bakanlık tarafından acenteye fazla mesai ücreti ödetildiğini oysaki çalışma saatlerini … kargo tarafından belirlendiğini, dolayısıyla personelin geçmişe yönelik mesaileri ödemelerinden davalının sorumlu olduğunu, ayrıca müvekkili acentenin tonaj, trafik cezası, müşteri çeklerindeki vade farkları, kira stopaj kesintisi ve benzeri bir çok haksız kesintinin de iadesinin gerektiğini, şimdilik bu kalemler yönünden 9.000,00-TL tazminat talep ettiklerini, ayrıca hedef ciroya ulaşılamaması nedeniyle yapılan kesintiler içinde 5.000,00-TL tazminat istediklerini belirterek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla yapılacak bilirkişi incelemesi sonucunda ıslah edilmek üzere şimdilik 30.000,00-TL tazminatın tahsilini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili, taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davacının sağlık sebepleri ile acentelik sözleşmesini feshettiğini, bu nedenle davacının denkleştirme tazminatı talep etme hakkının bulunmadığını, müşterilerin kazanılmasında gerek müvekkil şirket markasının, gerek satış politikalarının gerekse müvekkil şirket yöneticilerinin katkısının bulunduğunu, taraflar arasında akdedilen acentelik sözleşmesine bağlı olarak ödeme ilişkilerinin düzenlenmesi amacıyla cari hesap sözleşmesi düzenlendiğini, davacının herhangi bir iddiasını kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekkili şirketin bu sözleşmenin 4. maddesi gereği acente katsayısını yılda en az 2 kez olarak yeniden belirleme hakkına sahip olduğunu, sözleşme gereği katsayı belirleme hakkının müvekkil şirkete ait olduğunu, müşterilerin davacı acenteyi tercih etme sebebinin … Kargo firmasından kaynaklandığından portföy tazminatı istenemeyeceğini, taraflar arasında akdedilen acentelik sözleşmesinin 27/a ve 14/b maddelerinin personel yapısı ve sorumluluklarını içerdiğini, buna göre personelin her türlü ücret, prim ve istihkakının ve işçi tazminatlarının acentenin sorumluluğunda olduğunu yapılmış olan vadesi geçmiş alacak yansıtması ile diğer kesintilerin haklı olarak ve taraflar arasında akdedilen sözleşmeler kapsamında gerçekleştirildiğini, dava ile müvekkil şirket arasında mutabakat bulunmasına rağmen dava konusu taleplerde bulunulmasının mümkün olmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava hukuksal niteliği itibariyle, acentelik ilişkisinden kaynaklanan portföy tazminatı, haksız olarak kesildiği iddia edilen bir kısım kesintilerin ve eksik ödendiği iddia edilen hak ediş bedellerinin tazmini ve iadesine ilişkindir.
TTK’nın 122/4 maddesi gereğince denkleştirme isteminin sözleşmenin sona ermesinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde ileri sürülmesi gerekir. Somut olayda davacı yan bir yıllık bu söz konusu süre içinde denkleştirme talebini karşı tarafa iletmiş olup eldeki davayı da 5 yıllık zaman aşımı süresi içinde açmıştır.
Acentelik sözleşmesi davacı acente tarafından karşılıklı olarak sona erdirilmesi için davalıya mail atılmıştır. Esasında tek taraflı fesih değil, tarafların karşılıklı iade beyanında bulunarak sözleşmeyi sona erdirdikleri yani ikale yaptıkları anlaşılmaktadır. İlişkinin sona ermesinde acentenin herhangi bir kusurunun bulunduğu anlaşılamamaktadır. Denkleştirme talebinin bir diğer koşulu ise sözleşme ilişkisi sona erdikten sonra acente tarafından işletmeye kazandırılan müşteriler nedeniyle müvekkilin önemli menfaatler elde etmesidir. Bu nokta da ispat külfeti davacı acentededir. Dosyada ve sunulan delillerde davacı acentenin davalı müvekkili lehine sonradan da faaliyet gösterebilecek yeni bir müşteri portföyü oluşturduğu anlaşılamamıştır. Dolayısıyla bu husus ispata muhtaçtır. Müvekkil şirketin kargo firması olması gözetilerek hangi faaliyetlerle adı geçen ilçede müşteri kazandırıldığının ispatı dosyada görülememiştir. Bu alacak kaleminin reddi gerekir.
Davacı vekili davalının ücret hesabına esas kat sayıyı tek taraflı olarak belirlemesinin haksız olduğu ve hak ediş ücretinin eksik ödendiğini beyan etmişse de yanlar arasında varlığı çekişmesiz sözleşmenin 4. maddesinde davalı müvekkil firmaya seneden en az iki kez acente kat sayılı belirleme hakkı tanımıştır. Taraflar arasındaki sözleşme açık ve bağlayıcı olup tacir olan davacının genel işlem koşulları ilkesine somut olay itibariyle dayanabilmesi düşünülemez. Buna göre davalı şirket tarafından kat sayıların güncellenmesinde sözleşmeye ve emredici kurallara aykırılık söz konusu değildir.
Davacının bir diğer iddiası ise, davalı şirketin yönlendirmesi ile acentenin açık tutulduğu saatlere ilişkin çalışma bakanlığı tarafından personele fazla mesai ödeme zorunda kaldığından bahisle fazla mesai ücretlerinin rücuen tahsiline ilişkindir. Oysa ki, sözlemenin 16. maddesinde acentenin … Kargo’nun belirlediği zaman zarfında çalışılacağı hüküm altına alınmıştır. Yine 14/b maddesinde ise acente personelinin her türlü işçilik alacaklarından acentenin sorumlu olacağı düzenlenmiştir. Davacı tarafından çalıştırılan personelin her türlü masrafının olağan giderler kapsamında acente üzerinde kalması gerektiği TTK’nın 117. maddesinin gereğidir. Dolayısıyla fazla mesai ödemelerinin de rücuen tahsili istenemez.
Davacı vekili vadesi gelmiş alacaklardan kaynaklanan gecikme faizine müşterilerin değil acentenin katlanması sebebiyle bu bedellerin de iadesini istemiştir. Sözleşmenin 22/e maddesinde acente vadesi gelen tahsil edemediği alacak ve fatura bedellerinin tamamından sorumlu olduğu ve cari ticari faiz oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile beraber … Kargo’nun sözleşmenin 38. maddesine göre tahsil yetkisinin bulunduğu ve buna ilişkin alacak performansı bölünde yer alan ceza uygulamasının yapılabileceğinin kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Buna göre sözleşmede belirlenen mali şartların gerçekleşmesi durumunda tüm vadesi geçmiş alacağın %4’ü belirlenecek alt limit ile sınırlı olmak üzere ceza olarak acenteye yansıtılacağı ön görülmüştür. Yani acentenin vadesi gelen alacakları tahsil edememesi nedeniyle işlemiş olan faize katlanması taraflar arasındaki bağlayıcı sözleşme kapsamında açıkça ön görüldüğünden bu bedellerin de iadesi söz konusu değildir.
Hedef cironun keyfi olarak davalı müvekkil tarafından tespit edilerek acentenin zarara uğramasına sebebiyet verildiğini ileri sürerek zararın tazmini istenmiştir. Taraflar arasındaki sözleşmeye göre prime esas cironun nasıl arttırılacağı kararlaştırılmamıştır. Buna göre TTK’nın 2/1 maddesi gereğince taraflar arasındaki iradenin tespitinde süre gelen uygulama ve teamül dikkate alınarak sözleşme boşluğu doldurulmalıdır. Eldeki uyuşmazlıkta davalının tek taraflı olarak hedef ciroyu arttırması ya da güncellemesi, davacının ise buna herhangi bir itirazda bulunmaması ve ihlal durumunda ceza bedelinin ödenmesine itiraz etmemesi göz önünde bulundurulduğunda davalı müvekkile hedef ciroyu belirleme yetkisinin davacı acente tarafından teamülen verildiği anlaşılmaktadır. Diğer yandan konulan ciro hedefinin somut olay itibariyle TMK’nın 2. maddesi uyarınca dürüstlük kuralına aykırı düşecek biçimde, davacının ekonomik anlamda zora düşmesine yol açacak şekilde yüksek tutulduğu da söylenemez. Dolayısıyla ticari denge bağlamında hedef cironun hakkaniyete aykırı olmadığı gözetilerek tatbik edilen ceza kesintisinin davalıdan iadesi istenemez. Bununla bağlı olarak davacının hedeflenen ciroya erişememesi nedeniyle prime hak kazanamaması da doğal sonucudur. Prim alacağı da bu nedenle söz konusu değildir.
Davalı müvekkilin davacı acenteye yansıtmış olduğu sair zarar kalemleri yönünden yapılan incelemede belirlenen gider kalemlerinin sözleşmeye göre acente tarafından tazmin edileceği ön görülmüştür. Bu giderlerin olağan üstü giderlerden olduğu da söylenemez. Kaldı ki, acente bağımsız bir tacir yardımcısı olup ayrıca tacir sıfatına da haizdir. Bu yapılan kesintiler de müvekkilden istenemez.
Davalı şirket vekilinin 12/02/2020 tarihli dilekçe ekindeki mevcut CD içeriğindeki dosyaya sunulan aylık hak ediş raporları sondaj usulüne göre bilirkişiler tarafından incelendiğinde Aralık 2015-2016-2017-2018 aylarına ilişkin hak edişlerdeki hesaplamaların sözleşmede belirtilen kıstaslara uygun olarak yapıldığı ve kat sayıların aynen uygulandığı anlaşılmıştır.
Davacının TTK 89 ve devamı maddelerine göre düzenlenen cari hesap sözleşmesi gereğince aynı kanunun 94. Maddesi gereğince hesap bakiyelerinin bir ay içinde itiraz etmediği anlaşılmakla hesap bakiyelerini de kabul etmiş sayılacaktır. Davalı şirket tarafından davacının hesabına borç kaydedilen kesintilerin sözleşmeye bağlılık gereği taraflar arasındaki acentelik sözleşmesindeki düzenlemelere aykırı olmadığı anlaşılmakla yukarıda belirtilen kesintilerin sözleşmeye uygun olduğu anlaşılmaktadır.
Sonuç olarak davacının müvekkili lehine müşteri portföyü yarattığının ispatlanamadığı, davalı müvekkilin hak ediş oranının tek taraflı belirleme yetkisinin sabit olduğu ve bu yetkinin dürüstlük kuralına aykırı düşecek biçimde kullanıldığının anlaşılamadığı, acentenin istediği bir kısım giderlerin TTK’nın 117. maddesi gereğince acente üstünde kalacak olağan giderlerden olduğu, müşterilerden tahsil edilemeyen vadesi geçen alacaklar nedeniyle işlemiş faizden davacı acentenin sorumlu olmasının yanlar arasındaki sözleşmede kararlaştırıldığı dolayısıyla rücu şartlarının oluşmadığı, hedef ciroya ulaşılamaması nedeniyle yapılan ceza kesintilerinin haklı olduğu kanaatine varılmakla aşağıdaki şekilde davanın külliyen reddi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30-TL harçtan peşin alınan 512,33-TL harçtan mahsubu ile artan 453,03-TL harcın istek halinde yatıran davacıya iadesine; sarf kararı gereğince ödenen ara buluculuk gideri 1.320,00-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince reddedilen miktar üzerinden hesap edilen 4.500,00-TL nisbi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-HMK’nın 333. maddesi gereğince, mahkeme veznesine depo edilen gider avansından kullanılmayan kısmının kararın kesinleşmesi ile birlikte yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı HMK’nın 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 14/04/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

*5070 Sayılı Kanun Gereğince Elektronik İmza İle İmzalanmıştır.*