Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/322 E. 2021/517 K. 10.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/322 Esas
KARAR NO:2021/517

DAVA:Tazminat (Malpraktis- Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ:10/06/2019
KARAR TARİHİ:10/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin burnundaki eğrilik ve nefes almakta güçlük çekmesi şikayetleri nedeniyle davalı Dr. …’a başvurduğunu, …’ın 23/12/2012 ve 25/08/2014 tarihli ameliyatları nedeniyle müvekkilinin istediği sonucu alamadığını, bu nedenlerle müvekkilinin yaşadığı bu ameliyatlar sonrasında doğru düzgün çalışamadığı ve halen de işsiz olduğu, herhangi bir menkül ve aracının bulunmadığı, başkaca bir gelirinin olmadığı, ailesinin yardımlarıyla yaşamını sürdürdüğü, ailesinin ekonomik durumunun da iyi olmadığı, yargılama harç ve giderlerinin adli yardım ödeneğinde karşılanması için adli yardım taleplerinin kabulüne karar verilmesini, 10.000,00-TL maddi, 400.000,00-TL davalılardan müteselsilen ve müşteriken tahsilini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesini karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkiline burun estetiği ameliyatı yaptıran davacının, adli yardım talebinin kabulü yönündeki karar hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, müvekkili tıp kurullarına uygun olarak davacıyı ameliyat ettiğini, davacının iddia ettiği zarar ilee müvekkilinin eylemi arasında hiçbir illiyet bağı olmadığını, müvekkilinin kusursuz izafe edilemeyeceğini, davacının, müvekkili tarafından 2 yıla yakın süre oyalandığı iddiası gerçekdışı olduğunu, davacı oyalandıysa neden 2. ameliyatı başka bir doktora gitmeden müvekkiline yaptırdığını, davacı, burnunun olması gerekenden küçük olduğunu, burnunda çöküntü ve iz kaldığını ve burun deliğinde daralma olduğunu iddia etmiş ise de bunların hiçbiri olmadığını, davacının hastaneye yaptığı ödemeyle ilgili fatura vermediği iddiasının gerçekdışı olduğunu, faturanın muhasebe kayıtları ile sabit olduğunu, burun estetiğinin kötü olduğundan bahisle … isimli kuruluştaki işinden atıldığını iddia etmiş ise de ameliyat öncesi ve sonrası resimlerden de görüleceği üzere davacı daha iyi bir görünüme kavuştuğunu, davacının estetik operasyonlar sonucu elde edilen sonucun değerlendirilmesi ve herhangi bir doktor hatasının olup olmadığının saptanması mahkeme heyeti tarafından görevlendirilecek uzman heyet raporuna bağlı olduğunu, işbu nedenlerle davacın tarafın haksız ve mesnetsiz davasının reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Şirketine dava dilekçesinin usulüne uygun tebliğ edildiği, davaya cevap verilmediği görüldü.
Dava, estetik burun operasyonu nedeniyle davacının uğradığı maddi ve manevi zararın tazmini istemine ilişkindir.
Mahkememizin 18/03/2021 tarihli celsesinde tanıklar … ve …’ın Mahkememizde hazır oldukları;
Tanık … beyanında; “2012/2015 yıllları arasında davacı ile aynı basın kurumunda çalıştık, ameliyat öncesi çok pozitif bir kişi iken ameliyat sonrasında baya değişme oldu. İş olarak da etkilendiğini düşünmekteyim. Normalde muhabir olarak çalışırken alıp masa başına verdiler.” dedi.
Davacı vekilinin talebi ile tanıktan soruldu:masa başına alınca davacı ile sohbet ettiğimde davacı da bir kırılma başladı. O dönemde mobing mi desem verilen sözler vardı. İçeri de çalışman gerekiyor denilerek masa başına alınmıştı. Anlaşmazlıklar çıktı ve işten çıktı mı çıkarıldı mı bilmiyorum ancak çalışmaya son verildi.” demiştir.
Tanık … beyanında; “davacının burnu içten ve dıştan sorunluydu. İç kısımdan burnu eğriydi, burnu hem görünüş açısından hem de nefes alma açısından sorunluydu. Devlet hastanesindeki doktorlar estetik cerrah tarafından ameliyat yapılması gerektiğini söylemişlerdi. Bizde davalı doktoru bulduk, şikayetleri anlattık kendisi de onayladı. Ayrıca davalı doktor ameliyattan sonra çok güzel nefes alacağını görünüşün de cillop gibi olacağını söyledi. Ameliyattan sonra burun deliklerinin orta kısmındaki dikey et parçası aşağı doğru fazla çıkıntılıydı, ayrıca da burun deliklerini olduğundan aşırı derecede küçültmüştü, kendisine bir yıl boyunca gelip gittiğimizde oturacaktı, düzelecekti diyerek bizi bir yıl bekletti, çevremizden olumsuz tepkiler geliyordu, o burnunu çok güzel ameliyat yapamamış, olmamış diyorlardı. Davacı da bunun üzerine çöküntü içerisine girdi. Kendisi muhabirken editörlüğe gitti, spikerlik yoluna giderken spikerlik imkanı kalmadı. Sesi de değişti. Bundan bir yıl sonra yeniden ameliyat oldu. Burun deliğini daha da küçülttü. Ayrıca ortadaki dikey et parçasını da küçülttü. Ameliyat gününden bu yana gece horlaması ve ağzı açık uyuma halen devam etmektedir, yıllardır burun bandı kullanmaktadır, halen nefes almakta zorlanmaktadır. ” demiştir.
Mahkememizin 20/12/2019 tarihli tarihli celsesi 7 numaralı ara kararı gereğince, dosyamızda… Üniversitesi Hastanesi Plastik Cerrahi ve Rekonstüritif Bölümünden sağlık raporu aldırılmasına karar verildiği, Öğr. Görevlisi Dr. …’ün raporunda özetle;
”Davacı … 14.02.2020 tarihinde muayene edildi.
Davacının dosyasından ve kendi ifadelerinden daha önce 23.12.2012 tarihinde … Hastanesinde septorinoplasti operasyonu geçirdiği, daha sonra sonuçtan memnun olmaması nedeniyle tekrar aynı hastanede 25.08.2014 tarihinde revizyon operasyonu geçirdiği öğrenildi. Davacı operasyon sonrasında sonuçtan memnun olmadığını, görünümü doğal bulmadığını ve nefes alıp vermede güçlük yaşadığını ifade etti. Davacının ifadesinden anlaşıldığı kadarıyla burunda eğrilik ve nefes almada güçlük şikayeti bulunan hasta Dr. …’a başvurmuş. Hastanın septorinoplasti operasyonundan fayda görebileceği öngörülerek davacı ile birlikte operasyon kararı alınmış. 23.12.2012 tarihinde gerçekleştirilen operasyon için tutulmuş dosyalar incelendiğinde kayıtlar uygun şekilde tutulmuş, operasyonlar ve tedaviler tıbbi gereksinimlere uygun şekilde gerçekleştirilmiştir. Hasta dosyasında geçirilen operasyona dair olası kötü sonuç ve komplikasyonlan detaylı şekilde içeren bir onam formu hasta tarafından imzalanmış şekilde bulunmaktadır. Operasyon sonrasında eğrilik şikayeti düzelmesine rağmen nefes alma sıkıntısı devam eden ve bunrn orta alt kısmında (kolumellada) sarkık görünümden şikayetçi olan davacı kontrollerine devam etmiş ve durumu doktoruna bildirmiş. Bunun üzerine 25.08.2014 tarihinde bir revizyon operasyonu gerçekleştirilmiş. Bu operasyona ait hasta dosyasında da onam formu hasta tarafından imzalanmış şekilde bulunmaktadır. Bu operasyonun sonucunda ise davacı orta kısımdaki sarkıklığın düzeldiğini ancak burun deliklerini küçük bulduğunu, burnunun doğal görünmediğini ve nefes sorununun devam ettiğini ifade etmekte.
Davacının 14.02.2020 tarihli muayenesinde burun aksında belirgin deviasyon veya asimetri yok. İntemal ve eksternal nazal valf yetmezliği mevcut. Her iki yumuşak üçgen retrakte görünümde izlendi. Davacının ameliyat öncesi çekilmiş olan fotoğrafları incelendi; fotoğraf üzerinden yapılacak muayene suboptımal koşullarda olsa da ameliyat öncesinde aks belirgin sağa deviye, özellikle alt 2/3 burunda belirgin asimetri mevcut, tip düşük, dorsal hump mevcut olarak görüldü. Bu bulgular doğrultusunda ameliyat endikasyonlannın doğru ve yerinde, hastanın istek ve taleplerine uygun olduğuna kanaat getirildi. Hastanın talepleri doğrultusunda seçilmiş olan ameliyat tekniklerinin bu talepleri yerine getirmeye uygun olduğu düşünüldü. Hasta dosyasından anlaşıldığı üzere septoplasti ve rinoplasti operasyonları tanımlanmış tekniklere uygun olarak, tıbbi ve fenni gereksinimlere uygun şekilde yerine getirilmiştir. Ameliyat sonrası bakım ve takipler davacının doktoru tarafından uygun şekilde gerçekleştirilmiş, ameliyat sonrası komplikasyon yönetimi uygun şekilde yapılmıştır.
Ameliyat öncesi fotoğraflar incelendiğinde hastanın burun akşındaki eğriliğin düzelmiş olduğu, dorsal hump’ın giderilmiş olduğu, estetik anlamda davacının ameliyattan fayda görmüş olduğu sonucuna varıldı. Davaya konu olan nefes almada güçlük ve görünümle ilgili memnuniyetsizlik, söz konusu ameliyatın olası komplikasyonlan arasında yer almaktadır ve hasta tarafından operasyon Öncesinde imzalanmış olan aydınlatılmış onam formlarında bahsi geçmektedir. Yapılan muayenede eksternal ve intemal nazal valf yetmezliği saptanmıştır; ancak bu durumun hekim ihmal veya hatasından kaynaklanmamış olduğu, ameliyatın olası bir komplikasyonu olduğu kanaatine varılmıştır. Hastanın şu anki kozmetik sonucu kabul edilebilir düzeydedir. Davacının nefes almada güçlük şikayeti, intemal nazal valf onarımı yapılacak bir ameliyat ile düzelebilecek niteliktedir.” denilmiştir.
Mahkememizin 08/10/2020 tarihli celsesi 4 numaralı ara kararı gereğince, dosyamızda … Üniversitesi Hastanesi Plastik Cerrahi ve Rekonstüritif Bölümünden 3’lü uzman heyetinden sağlık raporu aldırılmasına karar verildiği, karar verildiği, heyet uzman raporunda özetle;
”SONUÇ:
İlk operasyondan sonra ortaya çıkan yumuşak üçgen bölgesindeki deformitenin ikinci operasyon sonrasında giderilmiş olduğu çekilen fotoğraflarda görülmüştür. Bununla birlikte operasyonun notları bir şablon şeklinde yazılmış olup, ameliyatların hangi yöntemle yapılmış olduğu hakkında fikir vermemiştir. Notların nasıl yazıldığı veya yazılmadığı ameliyat sonucuna etki eden bir edim değildir. Deformite bulunan bölgeyi desteklemek ve depresyonu gidermek için bölgeye aktarılan dokuların zaman içinde destek gücünü kaybettiği ve deformitenin tekrar ortaya çıktığı ön planda akla gelmektedir. Dokuların bu desteğini kaybetmesi zaman içinde gerçekleşen olağan bir durumdur, bu açıdan tıbbi bir hatayı işaret etmediği gibi, ilk ameliyattaki kusurların ikinci ameliyat ile giderilmiş olması, eserin kabul edilecek halde olduğunu, yani ayıplı olmadığını göstermektedir. Hastaya nasıl bir eser vaadedildiği konusunda bir kanıt dosyada bulunmamaktadır, bu nedenle eserin vaadedilene uygunluğu konusunda bir kanaate varmak mümkün değildir. Bu vaat ile birlikte, hasta ile hekim arasındaki sözleşmenin niteliği yüce mahkemenin takdirindedir. Eğer hasta ile doktor arasındaki sözleşmenin vekalet sözleşmesi değil, eser sözleşmesi olduğu varsayıldığında, ameliyat öncesinde kemerli, ucu sola deviye olan bir burundan, ilk ameliyat sonrasında kemersiz, ucu deviye olmayan bir burun elde edilmesi ve ilk ameliyatta ortaya çıkan yeni bir deformitenin ikinci ameliyatta düzeltilmiş olması, yüklenilen işin, iş sahibine uygun şekilde teslim edilmiş olduğunu gösterir. Uzun yıllar içinde dokuların destek güçlerini kaybetmesi olağan bir durumdur. İki ameliyat arasında 6 ay – 1 yıl arası süre bırakılması tıbbi bir gereklilik olarak kabul edilebilir. İnternal nazal valf yetersizliği, burun sırtında bulunan yumuşak dokuların nefes alırken içeri doğru çökerek hava younu daraltmasıdır. “Yanlış burun estetiği olmak”, sübjektif niteliği nedeniyle bilimsel tıp literatüründe geçebilecek bir tabir değildir, “burun ameliyatı geçirmek” ise internal nazal valf yetersizliği komplikasyonunu yaratacak bir durumdur, çünkü ameliyata maruz kalan herhangi bir dokunun dayanıklılığı azalabilir ve hava akımına karşı direnç de buna bağlı azalır. İnternal nazal valf yetersizliği kurallara tamamen uygun, her şeyin özenle gerçekleştiği bir ameliyat sonrasında da hastaların karşılaşabileceği istenmeyecek bir durumdur. Bazen yaş ilerledikçe kıkırdak ve deri dokularının zayıflaması ile ameliyat olmayan kişilerde dahi görülebilmektedir. Bu hastada da hafif derecede ortaya çıkmıştır. Böyle istenmeyen bir durumun gerçekleşme ihtimalinin bulunduğu, hasta tarafından imzalanmış olan aydınlatılmış onam formunda “Geç Dönem Sorunlar” alt başlığında yazılıdır. Bu başlık altında, oluşabilecek şekil bozuklukları ve eğrilikler de anlatılmıştır. Davacı hastada oluşan internal valf yetersizliği hayatını negatif yönde etkileyebilecek düzeyde olmayıp görüntüye de bir etkisi bulunmamaktadır. Davacıya yapılması gereken, zaruri bir ameliyat bulunmadığından dolayı, bir tedavi gideri de ön görülmemektedir. Kanaat bildirir bilirkişi heyet raporudur.” denilmiştir.
Dava, estetik ameliyat nedeniyle malpraktis davasıdır.
Aldırılan birinci raporda ameliyat öncesi fotoğraflar incelendiğinde, hastanın burun aksındaki eğrilerin düzelmiş olduğu, dorsal humpın giderilmiş olduğu, estetik anlamda davacının ameliyatta fayda gördüğü, nefes almada güçlük ve görünüm ile ilgili memnuniyetsizliğin söz konusu ameliyatın olası komplikasyonlara arasında yer aldığı ve bu bilginin aydınlatılmış onam formunda bulunduğu yapılan muayene de eksternal ve internal nazal valf yetmezliği saptanmış ise de, doktorun uzman hatasından kaynaklanmadığı, ameliyatın olası komplikasyonları olduğu, hastanın şuandaki kozmatik durumunun kabul edilebilir düzeyde olduğu hususundaki teknik görüşün ve itiraz üzerine 3 lü heyetten aldırılan raporda, aynı doğrultu da görüş beyanında bulunulmuş olup, ayrıca bölgeye aktarılan dokuların zaman içinde destek gücünü kaybettiği ve deformitenin tekrar ortaya çıktığının ihtimal dahilinde olduğunun bildirildiği, bu durumunda olağan bir durum olduğu, bunun tıbbi bir hataya işaret etmediği, ilk ameliyattaki kusurların ikinci ameliyat ile giderilmiş olması, eserin kabul edilebilecek halde olduğunu ayıplı olmadığını gösterdiği, ayrıca hastaya nasıl bir eser vadedildiği konusunda dosya da bir kanıt bulunmadığı, mahkememizce de dinlenen tanıklardan … ”çok güzel nefes alacağını, görünüşünün de cillop gibi olacağını”, davalı doktorun beyan ettiğini ifade etmişse de, bu beyanın dava dilekçesinde davalı doktora atfen ifade edilen beyan ile ayniyet göstermediği, her iki bilirkişi raporuyla da sabit olmak üzere yüklenilen işin iş sahibine uygun şekilde teslim edilmiş olduğu, dokuların destek güçlerini kaybetmesini olağan bir durum olduğu, iki ameliyat arasında 6 ay – 1 yıl arasında süre bırakılmasını tıbbi bir gereklilik olduğu, internal nazal valf yetersizliğinin kurallara tamamen uygun her şeyin özenle gerçekleştirildiği bir ameliyat sonrasında da hastaların karşılaşabildiği istenmeyecek bir durum olduğu, davacı da da hafif derecede ortaya çıktığı, bu durumun aydınlatılmış onam formunda da geç dönem sorunlar başlığı altında yazılı olduğu ve de davacının hayatının negatif yönde etkileyecek olmayıp, görüntüye de bir etkisinin olmadığı tüm bu hususlara göre malpraktis davasının yasal koşullarının oluşmadığı anlaşılmış ve davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda gerekçesi ve ayrıntısı açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Dava adli yardım talepli açılmış olduğundan peşin harç ve başvuru harcı yatırılmamış olduğundan alınması gereken 59,30-TL peşin harç ve 59,30-TL başvuru harcı olmak üzere toplam 118,60-TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davalı …, kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. Uyarınca manevi tazminat yönünden hesaplanan 4.080,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Davalı …, kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca maddi tazminat yönünden hesaplanan 37.150,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafın adli yardım talebinin kabul edildiği anlaşıldığından, dava reddolduğundan dava açılıştan bugüne kadar hazineden karşılanan 4.000,00-TL bilirkişi ücreti, 323-TL tebligat ücreti, 55-TL e-tebligat ücreti, 68,40-TL müzekkere ücreti olmak üzere toplam 4.446,4‬0-TL yargılama giderlerinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
6-Davalı … tarafından yapılan 38,40-TL yargılama giderinin, davacıdan tahsili ile davalı …’a verilmesine,
7-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde resen taraflara iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı.10/06/2021

Başkan …

Üye …

Üye ..

Katip …