Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/293 E. 2021/125 K. 22.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/293 Esas
KARAR NO : 2021/125
DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/03/2015
KARAR TARİHİ : 22/02/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinde özetle;”davacının Şanlıurfa’daki Kültür ve Turizm Bakanlığından Belgeli … oteli ile ilgili olarak, Davalı Şirketin abonesi olduğunu, elektrik dağıtım ve satış hizmetlerinin adeta tekel konumda olması tam anlamıyla serbest piyasaya dayanmaması ve İdarenin gözetiminde olması nedeniyle abonelere serbestlik tanınmadığını, özellikle davacı gibi yüksek eneıji maliyetleri ile boğuşan Turizm İşletme Belgeli Konaklama Tesisi işletmecileri olan Tüketiciler, Kayıp Kaçak Bedelleri ve bu bedel üzerinden tahakkuk ettirilen diğer fon ve vergileri, elektrik kesintisi yaşamamak adına ödemek zorunda kaldığını, Davalı tarafından yapılan tahakkuk ve tahsilatın Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.05.2014 E. 2013/7-2454 K. 2014/679 No.lu Kararına aykırı olduğunu, yapılan tahakkuk ve tahsilat tüm mevzuata aykırı olup EPDK’ya Elektrik Bedeli Fiyatlandırma Unsuru Belirleme Konusunda Sınırsız Yetki ve Görev verilmediğini, Kayıp Kaçak Bedeli tahakkuk ve tahsilatının hukuka aykırı olduğu gibi bunun üzerinden Enerji Fonu, TRT Payı, Belediye Vergisi, KDV alınmasının da hukuka aykırı olduğunu, davacının aboneliği ile ilgili olarak Ocak 2011-Haziran 2012 elektrik tüketim dönemleri faturalarında tahakkuk ve tahsil edilmiş olan Kayıp Kaçak Bedelinin ve bu bedel dahil edilerek hesaplanmış; % 1 Enerji Fonu, %2 TRT Payı, %5 Belediye Vergisi ve %18 KDV içindeki Kayıp Kaçak toplam bedeline isabet eden farkın ki şimdilik en az 67.390 TL’nin, her bir fatura ödeme tarihlerinden itibaren yürütülecek avans faizi oranında faizi ile birlikte Davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekilinin Mahkememize vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davalı şirketin davacı şirket ile akdedilen 13.4.2010 tarihli “Elektrik Enerjisi Tedariki ve Tüketimine İlişkin Sözleşme” uyarınca davacı şirket için gerekli elektrik enerjisini tedarik ettiğini, davacı iddialarının mesnetsiz olduğunu, taraflar arasında akdedilmiş sözleşme hükümlerine aykırılık teşkil ettiğini, Sözleşmenin 4. ve 5. Maddeleri hükümlerine dayanmakta olup yapılan tahakkuk ve tahsilatın mevzuata ve düzenlemelere uygun olduğunu, Elektrik Piyasası Kanunu EPDK’yı kanunda yer alan fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten sorumlu kıldığını, her bir dağıtım bölgesinin kayıp-kaçak oranlan dikkate alınarak elektriğin üretilmesi gerektiğini, % 1 Enerji Fonu, %2 TRT Payı, %5 Belediye Vergisi ve %18 KDV de mevzuat hükümlerine göre tahsil edildiğini, davalı şirketin tahsil ettiği kayıp kaçak bedellerini ….ye aktardığını, davanın ….ye ihbar etme zarureti hasıl olduğunu, davalı şirketin davaya taraf olmadığını, Yargıtay Hukuk Genel Kurul Kararına mahkemelerce uyma zorunluluğu bulunmadığını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararının bu davada emsal olamayacağını, davacının tüketici olmadığını, davacı sözleşme akdetmiş, faturalara itiraz etmemiş, ödeme tarihinden itibaren değil, dava tarihi itibariyle işleyecek reeskont faizi olması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İhbar olunan vekilinin cevap dilekçesinde özetle; husumet ve görev itirazında bulunarak elektrik fatura bedellerinin tahsilatı, abonelik sözleşmesinin tarafı olmadıklarını beyan etmiş, tahakkuk ve tahsilatların mevzuata uygun olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Dava; davacı abone tarafından ödenen elektrik tüketim bedellerinde yer alan Kayıp Kaçak Bedeli, Enerji Fonu, TRT Payı ve Belediye Vergisi bedellerine ilişkin alacağın tahsili istemine ilişkindir.
Mahkememizin 2015/337 Esas 2016/429 Karar sayılı dosyası ile davanın kabulüne dair karar verilmiş olup Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2016/20692 Esas 2018/8336 Karar sayılı kararı ile bozularak Mahkememizin yukarıda belirtilen esasına kaydedilmiştir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2016/20692 Esas 2018/8336 Karar sayılı kararının bozma gerekçesinde “karar tarihinden sonra yürürlüğe girmiş bulunan bu yasa değişikliklerinin, yürürlük tarihi öncesi dönemde geçerli olan EPDK kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan bedeller ile ilgili olarak açılan ve halen devam eden davalarda da geçmişe etkili olacak şekilde uygulanması gereken hükümler içerdiğinden, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17., geçici 19. ile 20. maddelerinin, somut olaya etkisinin bulunup bulunmadığının yerel mahkemece tartışılıp değerlendirildikten sonra sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekmektedir. Bozma nedenine göre, davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.” şeklinde karar verilmiştir.
Bozma üzerine Mahkememizce yeniden oturum günü tayin edilmiş, taraflara tebliğ edilmiş, tayin edilen gün, bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devamla esas hakkında hüküm tesis edilmiştir.
Bozma sonrası Mahkememizce Yargıtay 3.Hukuk Dairesi ilamı doğrultusunda alınan elektrik mühendisi bilirkişisinin 13/03/2021 tarihli 4 sayfadan ibaret raporunda özetle; Yargıtay kararından sonra yürürlüğe girmiş olan 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile değiştirilen 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 17., Geçici 19. ile 20. maddelerinin, somut olaya etkisi olduğunu, Yargıtay kararında, tahsil edilen K/K bedellerinin tüketicilere kayıtsız şartsız iade edilmesi söz konusu iken değiştirilen kanun maddelerinde K/K oranlarının EPDK hedef oranlarını aşması halinde iade edileceği hükmü yer aldığını, somut olayda, Kayıp/Kaçak oranları EPDK hedef oranlarını aşmadığından Kayıp/Kaçak bedellerinin mükerrer tahsil edilen miktarlar hariç davacıya iadesinin söz konusu olmadığını, bu nedenle kanun değişikliğinden önce mahkemece karara bağlanan ancak Yargıtay kararı ile bozulan 67.843,97-TL Kayıp/Kaçak bedeli ve 31.153.79-TL faiz olmak üzere toplam 98.997,76 TL’yi mükerrer tahsil edilen miktarlar hariç davacı şirket talep edemeyeceği, ancak davalı şirket, Kayıp/Kaçak bedelinin gömülü olduğu EPDK Tarife fiyatından indirim yaptığından Kayıp/Kaçak bedellerinin faturalara mükerrer olarak yansıdığını, faturalara yansıyan mükerrer Kayıp/Kaçak bedelleri 44.468,62-TL olduğu, davacı …’ııin davalı …’den iadesini talep edebileceği mükerrer Kayıp/Kaçak bedelinin 44.468,62-TL olduğu, davacının, dava tarihinden önec faiz talebi olmadığından temerrüt oluşmadığı, bu nedenle iade edilecek mükerrer Kayıp/Kaçak Bedellerine dava tarihine kadar faiz işletilmediğini belirtmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki HMK’nın 119 uncu maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca davacı, iddiasının (davasının) dayanağı olan bütün vakıaların (olayların ve olguların) sıra numarası altında açık özetlerini dava dilekçesinde yazmalıdır. Bunlar, dava dilekçesindeki talep sonucunun dayanağı olan ve bu talep sonucunu haklı göstermeye elverişli bulunan vakıalardır. Bu vakıalar, maddi bir fiil olabileceği gibi bir hukuki işlem de olabilir.
Öte yandan, HMK’nın 194 üncü maddesi uyarınca; taraflar dayandıkları vakıaları ispata elverişli şekilde somutlaştırmalıdır. Kanun, buna (vakıaları) somutlaştırma yükü demektedir. Bir davada, ispat faaliyetinin tam olarak yürütülebilmesi, mahkemenin uyuşmazlığı doğru tespit ederek yargılama yapabilmesi, karşı tarafın ileri sürülen vakıalara karşı kendini savunabilmesi için, iddia edilen vakıaların açık ve somut olarak ortaya konulması gerekir. Somut bir şekilde ortaya koymadan iddia veya savunma amacıyla vakıaların ileri sürülmesi durumunda, yargılamanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesi mümkün olmayacağı gibi, vakıaların anlaşılması için ayrıca bir araştırma yapılması ve zaman kaybedilmesi söz konusu olacaktır. Taraflar, haklarını dayandırdıkları hukuk kuralının aradığı koşullara uygun, somut vakıaları açıkça ortaya koymalıdırlar. Bu vakıaların somut olarak ileri sürülmesi, ilgili taraf için bir yüktür; bu yükü yerine getirmeyen taraf sonuçlarına katlanmak durumundadır.
Yukarıda da açıklandığı üzere; davacı, davasının dayanağı (temeli) olan bütün vakıaları (açık özetlerini) dava dilekçesinde bildirmekle yükümlüdür. Davacının, dilekçeler aşamasından sonra (dilekçesinde bildirmediği) yeni vakıalar ileri sürmesi, HMK’nın 141 inci maddesi uyarınca iddianın değiştirilmesi olup, ancak davalının rızası veya ıslah yolu ile mümkündür.
HMK’nın 25 inci maddesi uyarınca; hakim, davacının dava dilekçesinde göstermediği vakıaları kendiliğinden gözetemez (inceleyemez) ve onları hatırlatabilecek hallerde dahi bulunamaz. Aynı Kanun’un 31 inci maddesi uyarınca; hakim, müphem (belirsiz) veya çelişik gördüğü iddia ve sebepler (vakıalar) hakkında izahat (açıklama) isteyebilir. Ancak, bu izahat isteme sadece dava dilekçesinde bildirilmiş olan vakıalar için söz konusudur. Dava dilekçesinde gösterilmeyen (bildirilmeyen) bir vakıa, izahat isteme (veya izahat verme) bahanesi ile (davalının rızası olmadıkça) sonradan ileri sürülemez.
Az önce belirtildiği gibi, davacı davasının dayanağı olan bütün vakıaları dava dilekçesinde bildirmekle yükümlü kılındığı için, kanunumuz iddiaların teksifi ilkesini kabul etmiş demektir.
Bununla birlikte, hakim, HMK’nın 33 üncü maddesi uyarınca hukuki sebepleri (kanun hükümlerini) kendiliğinden gözetir. Diğer bir anlatımla hakim, davacının dava dilekçesinde göstermiş olduğu hukuki sebepler ile bağlı olmayıp, davacının dava dilekçesinde bildirmiş olduğu vakıaların hukuki sebebini (hukuki niteliğini) kendisi araştırıp bulmakla yükümlüdür. Davacının dava dilekçesinde hukuki sebebi yanlış göstermiş (ve hatta hiç göstermemiş) olmasının bir önemi yoktur.
Buna karşılık, hakim, davacının dava dilekçesinde bildirdiği vakıalarla bağlı olup, davacının bildirmediği vakıaları kendiliğinden inceleyemez ve onları hatırlatabilecek hallerde dahi bulunamaz.
Davacının dava dilekçesinde bildirdiği vakıalar davanın temelidir. Çünkü, sadece bu vakıalar davanın sınırını çizmekte, hakim ancak bu vakıalar hakkında inceleme yapabilmektedir. Bu nedenle, hukukumuzda dava sebebi (hukuki sebepler değil) davacının davasını dayandırmış olduğu vakıalardır.
Bu aşamada; uyuşmazlığın çözümü için davanın konusuna ilişkin kavramların, 17/06/2016 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un ve değişiklikten önceki yasal düzenlemelerin de incelenmesi gerekmektedir.
Kayıp-kaçak miktarı, dağıtım sistemine giren enerji ile dağıtım sisteminde tüketicilere tahakkuk ettirilen enerji miktarı arasındaki farkı göstermektedir. Kayıp-kaçak bedeli, elektrik sisteminde ortaya çıkan teknik ve teknik olmayan kaybın maliyetinin kayıp-kaçak bedeli oranları ölçüsünde karşılanabilmesi amacıyla belirlenen bir bedeldir.
Yapılan değişiklikten önce lisans sahibi şirketler, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 4 üncü maddesi ile bu kanunun bazı maddelerini değiştiren bazı maddelerini de yürürlükten kaldıran 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17 nci maddesinde, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumuna (EPDK) sınırsız bir fiyat belirleme hak ve yetkisi verilmemesine rağmen, bu maddelere dayanak olarak yayımlanan ikincil mevzuat hükümlerini gerekçe göstererek, tüketicilerden kayıp-kaçak bedeli adı altında bir bedel tahsil etmekte ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21/05/2014 tarihli ve 2013/7-2454 E. 2014/679 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi abonenin faturalara yansıtılan kayıp-kaçak bedelinin hangi miktarda olduğunu apaçık denetleyebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödediğini bilmesi de mümkün bulunmamakta idi.
17/06/2016 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 3 üncü maddesine eklenen (şş) bendinde teknik ve teknik olmayan kayıp tanımlanmış, dağıtım sistemine giren enerji ile dağıtım sisteminde tüketicilere tahakkuk ettirilen enerji miktarı arasındaki farkı oluşturan ve maliyeti etkileyen, teknik kayıp ve/veya kaçak kullanım gibi sebeplerden kaynaklanan ve teknik bir sebebe dayanmayan kaybı ifade edeceği belirtilmiştir.
Yine 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. maddesinin (1) numaralı fıkrası; “…Bu Kanun kapsamında düzenlenen ve bir sonraki dönem uygulanması önerilen tarifeler, ilgili tüzel kişi tarafından Kurulca belirlenen usul ve esaslara göre, tarife konusu faaliyete ilişkin tüm maliyet ve hizmet bedellerini içerecek şekilde hazırlanır ve onaylanmak üzere Kuruma sunulur. Kurul, mevzuat çerçevesinde uygun bulmadığı tarife tekliflerinin revize edilmesini ister veya gerekmesi hâlinde resen revize ederek onaylar. İlgili tüzel kişiler Kurul tarafından onaylanan tarifeleri uygulamakla yükümlüdür.”, (6) nolu fıkrasının (ç) bendi; “…Dağıtım tarifeleri; dağıtım sistemi yatırım harcamaları, sistem işletim maliyeti, teknik ve teknik olmayan kayıp maliyeti, kesme-bağlama hizmet maliyeti, sayaç okuma maliyeti, reaktif enerji maliyeti gibi dağıtım faaliyetinin yürütülmesi kapsamındaki tüm maliyet ve hizmetleri karşılayacak bedellerden oluşur. Dağıtım şirketlerinin tarifelerine esas alınacak teknik ve teknik olmayan kayıplara ilişkin hedef oranlar bu kayıpları düşürmeyi teşvik edecek şekilde Kurul tarafından belirlenir. Kurulca belirlenen hedef oranlarını geçmemek kaydı ile teknik ve teknik olmayan kayıplara ilişkin maliyetler dağıtım tarifelerinde yer alır ve tüketicilere yansıtılır. Teknik ve teknik olmayan kayıplara ilişkin hedef oranlarının tespiti ve değiştirilmesi ile oluşacak maliyetin tarifelerde yer alması ve tüketicilere yansıtılmasına ilişkin usul ve esaslar Kurul tarafından düzenlenir…” olarak değiştirilmiş,
Ve aynı maddeye (10) nolu fıkra olarak; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.”;
Geçici 19. madde olarak; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.”;
Geçici 20. madde olarak; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” eklenmiştir.
Özetle, 17/06/2016 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanunun ilgili maddelerinde kayıp-kaçak bedelinin tanımı yapılmış olup, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun değişik 17 nci maddesinin 1. fıkrasında ilgili tüzel kişilerin bu tarifelere uymakla yükümlü oldukları belirtilmiş, aynı maddenin 10. fıkrasında ise mahkemelerin ve tüketici hakem heyetlerinin yetkisinin, bu bedellerin kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlı olacağı öngörülmüş, nihayet Geçici 20. maddesinde, “… Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” düzenlemesi getirilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin 28/12/2017 tarihli ve 2016/150 E. 2017/179 K. sayılı kararı ile 6446 sayılı Kanun’a eklenen Geçici 19. ve Geçici 20. maddelerine yönelik iptal talepleri reddedilmiş olup, 6446 sayılı Kanun’un 17 nci maddesine eklenen (10) numaralı fıkranın ise hak arama özgürlüğüne ölçüsüz bir müdahalede bulunduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir.
Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davacı, dava dilekçesinde davaya konu kayıp-kaçak bedelinin yürürlükteki mevzuat uyarınca davalı tarafından kendisinden alınmasının mümkün olmadığını, bu hususun Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21/05/2014 tarihli 2013/7-2454 E. 2014/679 K. sayılı kararı kararlarıyla belirlendiğini ileri sürmüştür. Diğer bir anlatımla, davacı kayıp-kaçak bedelinin alınamayacağı yönündeki iddiasının dayanağı olan maddi vakıayı, yürürlükte olan mevzuat hükümleri ve bu mevzuata işaret eden yargı kararları olarak bildirmiştir.
Bu itibarla, davanın davacı tarafından bildirilen vakıalar doğrultusunda incelenmesi yasal bir zorunluluktur
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, uyulan Yargıtay ilamı kapsamı itibari ile dosya bilirkişiye tevdi edilmiştir. Bilirkişi raporu denetime elverişli olup, yapılan incelemede davalının EPDK hedef oranlarını geçmediği ancak mükerrer tahsilat yapıldığı tespit edilmiştir.
Davacı vekili tarafından (bozmadan sonra) verilen 23/12/2019 tarihli dilekçede her ne kadar mükerrer tahsil edilmiş kayıp-kaçak bedellerinin tespiti için bilirkişi incelemesi yaptırılmasını talep edilmiş ise de, davacı vekili, sunduğu işbu dilekçe ile davasını dayandırdığı maddi vakıaları, dolayısıyla davayı değiştirmiştir. Ne var ki, davalı tarafça davanın değiştirilmesine rıza gösterilmemiştir. Bu nedenle yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı, eş söyleyişle geçmişe etkili yeni yasa nedeniyle davanın konusuz kaldığı, ancak davacının davanın açıldığı andaki mevzuat ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklı olduğu gözetilerek, davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin ve bu giderlere dahil olan maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2020/144 Esas 2020/6283 Karar sayılı emsal ilamı)
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1-Konusu kalmayan dava hakkında Karar Verilmesine Yer Olmadığına
2-Alınması gereken 59,30-TL harcın, peşin alınan 1.150,86-TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.091,56-TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan 1.869,19-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 7/2 maddesi gereğince 4.080,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün yasal süresi içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.22/02/2021

Katip … Hakim …
¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır