Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/277 E. 2021/322 K. 08.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/277 Esas
KARAR NO:2021/322

DAVA :İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:23/12/2014
KARAR TARİHİ:08/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın İmsan İkitelli Şubesi ile borçlu dava dışı ….ŞTİ. arasında kredi genel sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmeye istinaden söz konusu şirkete kredi kullandırıldığını ve davalıların kredi sözleşmelesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını, kullandırılan kredi borçları, davalılar tarafından müvekkili bankaya geri ödenmediğini, bunun üzerine hesap katı yapılarak davalılara …. Noterliğinin 22.07.2014 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi keşide edilerek; “kredi hesaplarının kesildiği ve fazlaya dair haklar saklı kalmak üzere, 22.07.2014 itibariyle toplam 341.216,85.-TL kredi borcunun ödemenin yapılacağı güne kadar işleyecek temerrüt faizi ve diğer ferileriyle birlikte, ihtarnamenin tebliğinden itibaren bir içinde gün ödenmesi, aksi halde kanuni takibe geçileceğinin ihtar ve ihbar edildiğini, ihtarnameye rağmen borcun ödenmediğini, borç ödenmediğinden dolayı borçlu firma ve kefilleri hakkında 21.08.2014 tarihinde 320.287,51.-TL üzerinden, …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile ilamsız takip başlatıldığını, davalıların takibe itiraz ettiğini, bu nedenlerle ….İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasına yapılan itirazın iptaline ve takibin devamına, davalıların takip konusu borcun % 20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı dava dışı kredi asıl borçlusu …. Ltd. Şti. arasında imzalanan genel kredi sözleşmesi kapsamında dava dışı firmaya krediler kullandırdığını ve davalı diğer şahıslarında müşterek borçlu-müteselsil kefil sıfatıyla kefil olduklarını, Genel Kredi sözleşmesinden doğan borç ödenmediğinden müvekkillerine ….İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasıyla ilamsız takip yapıldığını,müvekkillerinin davacı bankaya borcu olmadığından yapılan itiraz üzerine davacı banka huzurda bulunan davayı ikame ettiğini ve davacının iddialarını kesinlikle kabul etmediklerini, müvekkillerinin borçlu …. Ltd. Şti.inde bulunan hisselerini …. Noterliğinin 03.12.2013 gün ve …, … ve … yevmiye sayılı hisse devir sözleşmeleri ile ayrı ayrı diğer ortak …’ya devretmek suretiyle şirket ortaklığından ayrıldıklarını, ayrıca …. Noterliğinin l5/02/2014 gün ve … yevmiye sayılı ihtarı ile durumu davacı bankaya bildirerek kefilliklerinin sonlandırılmasmı talep ettiklerini, bankanın göndermiş olduğu kat ihtarına karşı …. Noterliğinin 08/08/2014 gün ve … Yev. Sayılı ihtarı ile kat ihtarını kabul etmediklerini ve bankaya borçlu olmadıklarını beyan ettiklerini, müvekkillerinin ortak ve kefil olduğu dönemde davacı banka ile müşteri çeklerinin teminata verilmesi suretiyle kredi kullanılmakta ve banka kullanılan kredilere karşılık % 125 çeki teminata aldığını, banka tarafından bu çeklerin akibeti ile ilgili olarak hiç bir beyanda bulunulmadığını, müvekkillerin kefil oldukları dönemde kullanılan krediler sona ermişse yeni kullanılan kredilerden ve kredi sözleşmesinden müvekkillerinin sorumlu olmadığını, bu nedenlerde davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkememizin 25/01/2018 tarih … Esas, … Karar sayılı kararı ile;
“Davacı banka ile dava dışı asıl borçlu şirket ve davalı müteselsil kefiller arasındaki genel kredi sözleşmesinin tanzim tarihi 14/02/2013 olup, o tarih itibariyle 6098 sayılı TBK’nın 584/3 maddesinde 6455 sayılı kanun ile değişik 77. madde uyarınca 28/03/2013 tarihli ticari işlerde tacirler yönünden eş rızasının gerekli olmadığı hususundaki düzenlemenin henüz yürürlükte olmadığı,
Şirket ortağının şirket lehine imzalayacağı kefalet sözleşmesinde eşin rızasının gerekli olmadığına ilişkin TBK’nun 584/3. maddesinin 28/03/2013 tarihinde yürürlüğe girdiği,dava konusu sözleşmenin ise bu yasal değişiklikten önce 14/02/2013 tarihinde akdedilmiş olması nedeniyle, incelenen nüfus kayıtlarına göre o tarihte evli oldukları anlaşılan davalı şirket ortağı kefillerin eşlerinin işbu dava konusu GKS’deki kefalet sözleşmesine münhasıran yazılı rızaları bulunması gerekirken bulunmadığı dosya içeriğiyle sabit olduğu,
Davacı vekili tarafından 25/01/2018 havale tarihli dilekçe ekinde eş rızasına ilişkin belgeler sunulmuş ise de, bu evrakların incelenmesinde banka ile dava dışı asıl borçlu şirket arasında imzalanacak … sözleşmesi/sözleşmeleri nedeniyle kredi borçlusunun banka nezdinde doğmuş ya da doğacak tüm borçlarına eşlerinin kefil olmasına ilişkin 20/07/2012 ile 16/07/2012 tarihlerinde ucu açık bir şekilde yazılı muvafakatname sundukları, oysaki sözleşmenin tanzim tarihinin 14/02/2013 olduğu, eş muvafakatlerinin bu tarihten çok önce ve hangi kredi sözleşmesine atıf yapıldığı belli olmaksızın verildiği,
TBK’nın 584/1 maddesi uyarınca kefalet sözleşmesine eş tarafından verilecek rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç sözlemenin kurulması esnasında verilmiş olmasının gerektiği, Kanunun lafız ve amacından içeriği belli bir sözleşmeye münhasıran eşin yazılı onayının arandığının anlaşıldığı, ancak somut olayda GKS’nin tanzim tarihinden yaklaşık 6 ay evvel hangi sözleşmeye atıf yaptığı belli olmayan yazılı eş muvafakatnamelerinin geçerlilik koşullarını taşıdığının kabulünün mümkün olmadığı,yazılı eş muvafakatinin belirlenen sözleşmeye münhasıran hiçbir tereddüte mahal vermeyecek şekilde atıf yapmak suretiyle verilmiş olmasının gerektiği,
Kefaletin sözleşme tarihi itibariyle yürürlükte bulunan mevzuat hükümleri uyarınca gerekli şekil şartlarını taşımadığı …” gerekçesi ile, davanın reddine karar verildiği, Mahkememizin kararının davacı vekilince istinaf edildiği,
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 10/04/2019 tarihli, … Esas, … Karar sayılı ilamıyla,
”Eşlerin asıl borçlu ve kefalet miktarını somutlaştırmış şekilde verdikleri rızalar sözleşmeden önce verilmiştir. Eş rızasının, sözleşmenin kurulmasından önce ve en geç sözleşme kurulduğunda verilmesi yasa gereğidir. Sözleşmenin kurulmasından önceki zamanın ne kadar olacağı konusunda açıklık yoktur. Davalıların eşlerinin bankaya başvurarak ucu açık şekilde belirsiz bir kredi sözleşmesindeki kefalete peşinen rıza göstermiş olmaları mümkün olamayacağına ve bankanın kredi vermeden önce belli olmayan bir kredi sözleşmesine atfen eş rızalarını peşinen almasının da hukuken anlamsız olmasına göre bu rızaların dava konusu sözleşmedeki kefaletlere ilişkin olduğunun kabulü gerekir. Davalıların krediyi kullanan şirketin ortakları oldukları, davalı şirket ortaklarının eşlerinin, eşlerinin ortak olduğu şirketin kullanacağı krediyi bilme durumunda oldukları ve buna ilişkin sözleşmenin de kullanılacak krediye atfen olduğunu bildikleri, eşlerin iradelerinin belli bir sözleşmeye ve krediye yönelik olarak yansıdığı, bu durum bilinmesine rağmen eşlerin rızalarının sözleşmeyle ilişkilendirilmediği yönündeki savunmanın 4721 sayılı TMK’nın 2. Maddesi ve 6100 sayılı TMK’ nın 29/1.maddesi uyarınca dürüstlük kuralına aykırı olduğu kanaatine varılmakla hukuken itibar edilmesi mümkün değildir.
Sonuç olarak davalıların eşlerinin kefaletlere verdikleri rızaların, dava konusu sözleşmeye hasren verilen rıza beyanları olduğu, mahkemece yapılan yorumun dosya içeriğine, usul ve yasaya uygun olmadığı, mahkemenin taraf delillerini toplamadığı ve değerlendirmediği anlaşılmakla; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’ nın 353/1-a-6. maddesi gereğince kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.” denilerek Mahkememizin kararının kaldırıldığı, dosyamızın Mahkememize iade edilerek Mahkememizin 2019/277 Esasına kaydı yapılmıştır.
Mahkememizin 08/10/2020 tarihli celsesi 2 numaralı ara kararı gereğince, dosyamızda bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği, bilirkişinin 02/02/2021 tarihli raporunda özetle;
”SONUÇ ve KANAAT:
1-Davacı banka ile dava DIŞI kredi borçlusu/kredi lehtarı …. LTD. ŞTİ. arasında Genel Kredi Sözleşmesi akdedildiği, işbu sözleşmeyi davalı kefillerinde müteselsil kefil sıfatıyla imzalamış oldukları,anılan sözleşme kapsamında kullandırılan kredilerin öngörülen süre içinde ödenmemesi nedeniyle, davacı bankanın davalı/kefiller hakkında takip ve dava hakkının bulunduğu kanaati edinildiği,
2-Davalı/Kefilin Kefalet limiti ve Sorumluluğu: Davalı kefilin/lerin, sözleşmede gösterilen kefalet limitleri toplamının 3.500.000,00TL ile 2.000.000,00TL olduğu, temerrüt tarihi itibariyle hesaplanan toplam asıl alacak tutarının 311.979,15TL olduğu nazara alındığında, hesaplanan asıl alacağın, kefalet limitinden daha düşük seviyede olması nedeniyle, davalı KEFİLLERİN hem kendi ve hem de dava dışı kredi lehtarı şirketin temerrüdü ve bunun hukuki sonuçlarından dolayı müştereken ve müteselsilen sorumlu sayılabilecekleri düşünülmektedir, (lütfen bkz: TBK 589 m. mülga B.K 490.m)Anın sayın yargı makamınca değeriendirilebilineceği)
TAKİP tarihi ile DAVA tarihi aralığında yapılan kısmi TAHSİLAT tutarı nazara alınarak, hem TAKİP ve hem de DAVA tarihi itibariyle yapılan hesaplama sonuçları aşağıda (A) ve (B) bentleri altında arz edilmiştir.
3.A)Davacı Bankanın TAKİP TARİHİ İtibariyle Hesaplanan Alacakları
Sayın Mahkemece raporun benimsenmesi halinde, fazlaya ilişkin 2.156.41 TL’nın (320.287.51-318.131.10 reddi durumunda,TAKIP TARİHİNDEN itibaren asıl alacak tutarı (kredili mevduat hesabı için) 56.329,15 TL tamamen ödeninceye kadar yıllık %30,24 oranında, asıl alacak tutarı (iskonto kredileri için) 255.650,00TL tamamen ödeninceye kadar yıllık %39 oranında sözleşmesel temerrüt faizi ve bunun % 5 gider vergisi (BSMV) ile birlikte istenilebileceği,
3.B)Davacı Bankanın DAVA TARİHİ İtibariyle Hesaplanan Alacakları
1-İskonto kredilerinin tamamı bakımından;
Asıl alacak (anapara): : 136.833,39
İşlemiş faiz : 7.402,00
BSMV : 370.00
TOPLAM ALACAK TUTARI :144.605,39-TL’dır.
Sayın Mahkemece raporun benimsenmesi halinde, DAVA TARİHİNDEN itibaren asıl alacak tutarı 136.833,39TL tamamen ödeninceye kadar yıllık %39 oranında sözleşmesel temerrüt faizi ve bunun % 5 gider vergisi (BSMV) ile birlikte istenilebileceği,
2-Kredili mevduat hesabı bakımından; Kredili mevduat hesabına takip tarihinden sonra herhangi bir TAHSİLAT sağlanmadığı için, bu yönde dava tarihi itibariyle haliyle bir hesaplama yapılamamıştır.
C)İcra inkar tazminatı bakımından; Davalı/kefillerin hesap kat ihtarnamesi ile talep edilen alacağa, karşı bir ihtarname ile itiraz etmiş olmaları, davalıların tamamının müteselsil kefil olmaları ve şirket ortaklığından ayrılmış olmaları da nazara alındığında, davalı/kefillerin borcun miktarını tespit etmeleri kendi imkanları bakımından olanaklı olmadığı düşünülmektedir. Sayın mahkemece de bu görüşe iştirak edilmesi halinde kanımca davalı/kefiller bakımından muayyen öiçülebilinir bir borçtan/alacaktan söz edilemeyeceği söylenebilinir.
D)Davalı/kefiller şirket ortağı oldukları ya da olmadıkları için değii, GKS’deki müteselsil şahsi kefaletlerinden dolayı borçtan müteselsilen sorumlu oldukları düşünülmektedir. Başka bir anlatımla şirket ortaklığından ayrılmak demek, eş zamanlı olarak kefaletin düştüğü ya da kefaletten otomatik olarak dönüldüğü anlamına gelmediği sayın mahkemenin takdirterindedir.
Keyfiyeti, 6100 sayılı HMK 282 hükmü de gözetilmek kaydıyla ve HUMK 266/C.2 uyarınca bilcümle hukuki tavsif ve takdir tamamıyla ve münhasıran sayın makamına ait olarak, yüce Mahkemenin değerlendirmesine saygıyla arz ederim.” denilmiştir.
Dava, genel kredi sözleşmesine dayalı olarak kullandırılan kredilerin kat’ı sonrası açılan icra takibine itirazın iptali davasıdır.
GKS’mesi, ihtar, ihtarın tebliğine ilişkin evraklar, ticari defterler, ticaret sicil kaydı ve tüm dosya içeriği ile bilirkişi raporu hep birlikte değerlendirildiğine;
Kefalet sözleşmesi 6098 sayılı yeni TBK’nu yürürlüğe girdikten sonra tanzim edilmiştir. Davalı kefil açısından kefalet limitlerinin sözleşmede açıkça gösterilmiş olduğu ve TBK.’nun 582. 583. ve 584 m. öngörülen kefalet sözleşmesinin yazılı yapılması, kefaletin türü, sorumlu olunacak azami kefalet limiti, kefaletin tarihi ve yasada şartların bizzat kefillerin kendi el yazıları ile yazılmış olduğu kefalette bulunduğu, tüm bunlara göre geçerli bir kefalet akdinin kurulmuş olduğu, TBK’nun 598/3. maddesindeki 10 yıllık sürenin henüz dolmadığı anlaşılmıştır.
Davalıların kefil oldukları genel kredi sözleşmesinde alınan eş rızaları dosyamıza ibraz edilmiştir.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’ nun 584/1. maddesine göre; “Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir, bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır.”

Davacı banka ile dava dışı asıl borçlu …. Ltd Şti arasında 14/02/2013 tarihli kredi genel sözleşmesi imzalandığı, davalıların bu sözleşmeyi aynı tarihte müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları ve asıl borçlunun kullanacağı krediye 2.000,000,00 TL limitli olarak kişisel teminat verdikleri sabittir.
Davacı vekili, dava sürecinde davalıların sözkonusu kefaletlere ilişkin rıza belgelerini sunmuştur. Bu belgelerden …’in eşi …’in 02/07/2012, …’in eşi …’in 16/07/2012, …’nun eşi …’nun ise 20/07/2012 tarihinde matbu yerlerin arası el yazısıyla doldurulmuş şekilde bankanın …. Ltd Şti arasında imzalanacak …(bu kısım boş) Sözleşmesi/sözleşmeleri nedeni ile kredi borçlusunun bankanız nezdinde doğmuş/doğacak borçlarına eşim …(eşlerin adı elle yazılmış) kefil olmasına rıza göstermekteyim yazılı olup alt kısımda kefaletin türü, müteselsil kefilin adı soyadı azami kefalet tutarı, işbu rıza belgesinin tanzim tarihi kısımları matbu karşılıkları elle yazılmış şekilde her biri azami kefalet tutarı olarak 2.000.000 TL yazılmış belgelerdir. Sağ altta ise rıza veren eş adı soyad T.C kimlik no kısımları matbu altları elle yazılmış ve imzalanmıştır.
Eşlerin asıl borçlu ve kefalet miktarını somutlaştırmış şekilde verdikleri rızalar sözleşmeden önce verilmiştir. Eş rızasının, sözleşmenin kurulmasından önce ve en geç sözleşme kurulduğunda verilmesi yasa gereğidir. Sözleşmenin kurulmasından önceki zamanın ne kadar olacağı konusunda açıklık yoktur. Davalıların eşlerinin bankaya başvurarak ucu açık şekilde belirsiz bir kredi sözleşmesindeki kefalete peşinen rıza göstermiş olmaları mümkün olamayacağına ve bankanın kredi vermeden önce belli olmayan bir kredi sözleşmesine atfen eş rızalarını peşinen almasının da hukuken anlamsız olmasına göre bu rızaların dava konusu sözleşmedeki kefaletlere ilişkin olduğunun kabulü gerekir. Davalıların krediyi kullanan şirketin ortakları oldukları, davalı şirket ortaklarının eşlerinin, eşlerinin ortak olduğu şirketin kullanacağı krediyi bilme durumunda oldukları ve buna ilişkin sözleşmenin de kullanılacak krediye atfen olduğunu bildikleri, eşlerin iradelerinin belli bir sözleşmeye ve krediye yönelik olarak yansıdığı, bu durum bilinmesine rağmen eşlerin rızalarının sözleşmeyle ilişkilendirilmediği yönündeki savunmanın 4721 sayılı TMK’nın 2. Maddesi ve 6100 sayılı TMK’ nın 29/1.maddesi uyarınca dürüstlük kuralına aykırı olduğu kanaatine varılmakla hukuken itibar edilmesi mümkün değildir.
Sonuç olarak davalıların eşlerinin kefaletlere verdikleri rızaların, dava konusu sözleşmeye hasren verilen rıza beyanları olduğu anlaşılmış ve sonuçta kefaletlerin geçerli olduğu sonucuna varılmıştır.
GKS gereğince düzenlenen hesap kat ihtarı, kredi lehdarı açısından bila tebliğ iade edilmiş ise de İİK 68/b maddesi gereğince kredi lehdarı açısından tebliğ edilmiş sayılması gerektiği, bu nedenle kefile başvuru için TBK 586. Madde gereğince “ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması” koşullarının da gerçekleştiği; 24.07.2014 tarihi itibariyle her üç davalıya tebliğ edilmiş olup, verilen 1 günlük sürenin sonu olan 26.07.2014 tarihi itibariyle her üç davalı da temerrüde düştüğü anlaşılmıştır.
Teknik ayrıntısı yukarıda özetlenmeye çalışıldığı ve bilirkişi raporunda tam detayı olduğu üzere bilirkişi tarafından hesap kat tarihinde, takip tarihinde ve hukuki menfaatin tespiti açısından takipten sonra davadan önce yapılan ödemeler dikkate alınarak dava tarihinde asıl alacak ve temerrüt tarihi ve temerrüt faiz oranına göre fer’ileri hesaplanmıştır.
Hesapların kat’ı, ödemelerdeki gecikme nedeniyle GKS’ne dayalı olarak yapılmış olup bu nedenle davalı tarafın “Tahsilatlar teminat çeklerinden sağlanmış ise kefillerin temerrüde düşürülmesi hukuka aykırı” savunmasının kat ve temerrüt açısından etkisinin bulunmadığı anlaşılmıştır.
Her ne kadar bilirkişi 02.02.2021 tarihli raporunun 6. Sayfasında kredilerin kullandırıldığı tarihlerin dökümünü vermiş ise de dosyamız içinde bulunan davacı banka tarafından ibraz edilen kredi ekstrelerinde her bir kredinin kullanıldığı tarihin yazılı olduğu, bilirkişinin ise ödemeler sonrası dava konusu alacak miktarlarına düştüğü tarihlerin kredilerin kullandırılma tarihi olarak belirtiği, tüm iskonto kredilerinin kullanma tarihin tüm davalıların kefil oldukları 2. GKS döneminde kullandırılmış olduğu, kredili mevduat hesabı (KMH) gereğince kredi lehdarının yaptığı çekimlerin – 29.08.0213 ile 21.07.2014 tarihleri arasında sürekli eksi bakiyeli para çekimleri nedeniyle oluşmuş olup- büyük bir kısmının 2. GKS döneminde yapılmış olduğu, çok az bir kısmının 3. GKS olan 05.06.2014 tarihinden sonra olduğu, KMH mahiyeti, kullanım şekli de dikkate alındığında bu miktar açısından da 2. GKS kapsamında davalıların tamamının sorumlu olduğu; kefaletten dönülmesine ilişkin …. Noterliğinin 17.02.2014 tarihli ihtarı nedeniyle bu tarih sonrasındaki kredi kullandırımlarından da sorumlu olmadığı iddia edilse de yukarıda açıklandığı üzere dosya içindeki banka kredi hesap ekstrelerine göre sadece KMH kredisinde bir kısım kullanımların bu dönme beyanından sonra kullanılmış olduğu, bu kısım açısından ise kefaletinden tek taraflı olarak dönmesinin hukuken geçersiz olması nedeniyle davalı kefillerin sorumlu olduğu anlaşılmıştır.
İcra inkar tazminatı yönünden;dava konusu alacağının önceden belirlenebilirlik, bilinebilirlik, hesap edilebilirlik vasfı ve dolayısıyla likit alacak niteliği taşıdığı, bu haliyle İİK’nın 67. maddesindeki koşullar gerçekleştiği görülmekle, davacının icra inkar tazminatı kabulü ile, alacağın % 20’si oranında icra inkar tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Tüm bu nedenlerle, teknik hesaplama ayrıntısı bilirkişi raporunda anlaşıldığı üzere sonuçta aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda gerekçesi ve ayrıntısı açıklanan nedenlerle;
1-Davanın kısmen kabulüyle davalıların …. İcra Dairesinin … sayılı takip dosyasındaki
Ödeme emrindeki iskonto kredilerin toplamı açısından 136.833,39 TL asıl alacağa, 7.402 TL işlemiş temerrüt faizine, 370 TL BSMV olmak üzere bu kalem açısından toplamda 144.605,39 TL ve işleyecek % 39 sözleşmesel yıllık temerrüt faiz oranına itirazın iptaline,
Ödeme emrindeki kredili mevduat hesabı alacak kalemi açısından 56.329,15 TL asıl alacağa, 804,38 TL işlemiş temerrüt faizine, 40,22 TL BSMV’ye, 363,71 TL ihtarname masrafına olmak üzere bu kalem açısından toplam 57.537,46 TL ve işleyecek % 30,24 değişen oranlarda TCMB’ca belirlenen 2006/1 ve 2013/8 sayılı tebliğindeki yıllık temerrüt faiz oranına itirazın iptaline,
Bunların dışında takibin ödeme emrindeki kayıt ve şartlarda devamına,
Fazlaya ilişkin istemin reddine
2-202.142,85’nin % 20’si olan 40.428,57 TL tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
3-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 13.808,38-TL ilam harcından peşin alınan 3.839,35-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 9.969,03-TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irad kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 25,20-TL başvuru harcı, 3.839,35-TL peşin harç olmak üzere toplam 3.864,55-TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı, kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan 22.600,00-TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davalılar, kendilerini vekille temsil ettirmiş olmakla, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan 15.173,74-TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 2.145,10-TL yargılama giderinin red ve kabul durumuna göre takdiren oranlayarak 1.353,84-TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine; arda kalan bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davacı tarafça yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde resen davacıya iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı.08/04/2021

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …