Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/273 E. 2021/344 K. 15.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO:2019/273 Esas
KARAR NO:2021/344

DAVA :İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:17/05/2019
KARAR TARİHİ:15/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın… Şubesi ile kredi borçlusu … Şti ve diğer borçlular arasında akdedilen Genel Kredi Sözleşmesi gereğince …. Şti. lehine nakit döviz kredisi tesis edildiğini ve kullandırıldığını, davalı diğer borçlular İ…. Şti., …ve …’ın iş bu kredinin müşterek borçlusu ve müteselsil kefili olduğunu, borçluların vadesinde borçlarını ödememeleri üzerine kredi hesapları kat edildiğini ve 08/12/2017 tarihi itibari ile 6.441.749,32 TL (1.418.450,11 Euro) borcun ödenmesi için …. Noterliği’nin 08/12/2017 tarih ve … yevmiye numaralı hesap kat ihtarnamesinin keşide edildiğini ve borçlulara tebliğ edildiğini, ihtarnamede belirtilen süre ve sonrasında alacaklarının ödenmediğini, davacı bankanın borcun tahsili için borçlular hakkında … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … D. İş sayılı dosyasından 17/05/2018 tarihinde ihtiyati haciz kararı alındığını ve kararın süresinde uygulanarak,…. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız takiplerde haciz yolu ile tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla ve asıl kredi borçlusu için gerçek satış limitini aşan kısımdan sorumlu olmak üzere icra takibine geçildiğini, buna rağmen davalı borçluların haksız ve kötü niyetli olarak sırf icra takibini durdurmak ve alacaklarının tahsilini geciktirmek için borca, faize ve ferilerine itiraz ettiklerini, davalı borçluların ….İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına vaki itirazlarının müvekkili bankaya 13/05/2019 tarihinde tebliğ edildiğini ve huzurdaki davanın yasal süresi içinde açıldığını, banka defter ve belgelerindeki kayıtların kesin delil niteliğinde olduğunu, borçluların faize itirazının taraflar arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesi karşısında yerinde olmadığını, TBK’nun 88 ve 120. maddesinde yer alan akdi ve temerrüt faizi ile ilgili sınırlamaların ticari işler bakımından uygulanmadığından, borçluların bu yöndeki itirazının da yerinde olmadığını, bu nedenle davalı borçluların … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından açılan icra takibinden, borca, faize ve ferilerine yönelik yaptıkları haksız ve yasal dayanaktan yoksun itirazlarının iptali ile takibin davamını, davalı borçluların %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmelerini, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının dava dilekçesi ve ekine sunduğu evraklardan ve derkenardan anlaşılacağı üzere davacının itirazları 13.05.2019 tarihinde tebliğ aldığını, bu nedenle 13.05.2019 tebliğ tarihinden önce 03.04.2019 tarihinde sonlandırılan arabuluculuk tutanağının kanuna aykırı yok hükmünde olduğunu, kanun ile öngörülen dava şartının yerine yetirilmesi işlemi olamayacağının açık olduğunu, davanın basit bir alacak davası olmadığını, davanın basiretli tacir sıfatı ile hareket etmesi gereken kusursuz sorumluluk ilkesine tabi bankanın açmış olduğu itirazın iptali davası olduğunu, ihtiyati haciz dosyasına sunulan sözleşme irdelendiğinde, sözleşmenin her bir sayfasının imzalı olmadığını, sadece 4-5 sayfa evrak sunulduğunu, ekspertiz raporlarının 2015 tarihli olduğunu, sunulan ihtarname ile Genel Kredi Sözleşmesini ilişkilendirecek hiçbir emare olmadığını, 21. sayfada önceki tüm kredi borçlarını da kapsar şekilde 2.000.000 Euro olduğunu, 22. sayfada müteselsil kefaletin 2.300.000 Euro olduğunu, 23. sayfada 27.02.2017 tarihinde müteselsil kefilden yine 2.300.000 Euro kefalet alındığını, kredi sözleşmesinin numarası olmadığını, sadece müşteri numarasının yazılı olduğu sabit olduğunu, bu tespitlere göre, ne kefillerin ne de asıl borçlunun kredi sözleşmesinde imzalı olmayan sayfalarındaki maddelerden sorumlu tutulamayacağını, sözleşmede herhangi bir limit artırımı olmadığı halde asıl borçtan fazla kefalet miktarı olduğunu, sözleşmenin aslı ile feri kefalet ilişkisinin birbiriyle çeliştiğinden kabul edilemeyeceğini, ödeme planının bulunmadığını, bu nedenlerle öncelikle dava şartı yokluğundan usulden davanın reddini, mahkeme aksi kanaatte ise, itirazın iptaline konu alacağını hiçbir tereddüte mahal bırakmayacak şekilde ispatlayamamasından dolayı ve ödendiğinden haksız ve mesnedsiz olan davanın reddi ile kötü niyetli olan davacı banka hakkında asıl alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkumiyetini, yargılama harç ve masrafları ile vekalet ücretinin de davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkememizin 11/10/2019 tarihli celsesi, 4 nolu ara kararı gereğince, dosyamızda bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği,bilirkişinin 15/01/2020 tarihli raporunda özetle;
Davacı banka ile dava dışı kredi lehtarı … Şti. arasında Genel Kredi Sözleşmeleri imzalandığını, davalı kefillerinde iş bu sözleşmeyi müteselsil kefil sıfatıyla imzalamış olduklarını, anılan sözleşmeye istinaden davacı banka tarafından dava dışı kredi lehtarı adına kredi hesapları açıldığını ve bu hesaplar üzerinden nakit kredilerin kullandırılmış olduğunu, kredi borçlarının öngörülen süre içinde ödenmemesi nedeniyle, davacı bankanın davalılar aleyhinde takip ve dava hakkının bulunduğuna kanaat edildiğini, davalı kefilin sözleşmede gösterilen kefalet limitlerinin 2.300.000,00 Euro (10.490.530,00TL) olduğunu, temerrüt tarihi itibariyle hesaplanan nakdi kredi asıl borcun tutarının 5.293.978,76 TL’sinin kefalet limitlerinden daha düşük seviyede olması nedeniyle, davalı kefillerin hesaplanan borcun tamamından müteselsilen sorumlu olduklarının düşünülebileceğini, davacı bankanın takip tarihi itibariyle hesaplanan alacaklarının talep edilen toplam; 7.740.068,32TL olduğunu, hesaplanan ve talep edilmesi gereken alacağın toplamının ise 6.188.772,87TL olduğunu, raporun benimsenmesi halinde, fazlaya ilişkin 1.551.295,45TL talebin reddi durumunda, takip tarihinden başlamak üzere 5.293.978,76TL asıl alacak tutarı tamamen ödeninceye kadar yıllık %34,29 oranında temerrüt faizi ve bunun %5 gider vergisi ile birlikte istenilebileceği tespit edilmiştir.
Mahkememizin 06/02/2020 tarihli celsesi, 3 nolu ara kararı gereğince, dosyamızda ek bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği, bilirkişinin 27/01/2021 tarihli ek raporunda özetle;
Davalı kefilin sözleşmede gösterilen kefalet limitlerinin 2.300.000,00 Euro olduğunu, temerrüt tarihi itibariyle hesaplanan nakdi kredi asıl tutarının 5.293.978,76TL’sinin kefalet limitlerinden daha düşük seviyede olması nedeniyle davalı kefillerin hesaplanan borcun tamamından müteselsilen sorumlu olduklarının düşünülebileceğini, davacı bankanın takip tarihi itibariyle hesaplanan alacaklarının;
-Davacı bankanın ticari defter ve kayıtlarında gözüken alacağı yönünden; toplam alacağın talep edilen 7.740.068,32 TL olduğunu, hesaplanan ve talep edilmesi gereken alacağın ise toplam 6.191.175,54 TL olduğunu,
-Davacı bankanın hesap kat tarihindeki Euro’nun güncel karşılığı alacağı yönünden; toplam alacağın talep edilen 7.740.068,32 TL olduğunu, hesaplanan ve talep edilmesi gereken alacağın ise toplam 7.302.539,43 TL olduğunu,
Raporun mahkemece benimsenmesi halinde, fazlaya ilişkin 437.528,89 TL’nin reddi durumunda, takip tarihinden başlamak üzere 6.244.343,40TL asıl alacak tutarı tamamen ödeninceye kadar yıllık %34,38 oranında temerrüt faizi ve bunun %5 gider vergisi ile birlikte istenilebileceği tespit edilmiştir.
Dava, genel kredi sözleşmesine dayalı olarak kullandırılan kredilerin kat’ı sonrası açılan icra takibine itirazın iptali davasıdır.
GKS’mesi, ihtar, ihtarın tebliğine ilişkin evraklar, ticari defterler, ticaret sicil kaydı ve tüm dosya içeriği ile bilirkişi raporu hep birlikte değerlendirildiğine;
TBK’nun 589 ve 590. maddesine göre; “Kefil her durumda, kefalet sözleşmesinde belirtilen azami miktara kadar sorumludur.
Kefilin/lerin sözleşmede gösterilen azami kefalet limiti aşılmamak üzere, temerrüt tarihine kadar işlemiş olan akdi faiz ve ferilerinden dolayı da ayrıca sorumludurlar.
26 Kasım 2013 tarihinde yürürlükte bulunan, 6102 sayılı TTK’nun 7. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesinde: “Ancak, kefil ve kefillere, tahahhüt veya ödemenin yapılmadığı veya yerine getirilmediği ihbar edilmeden temerrüt faizi yürütülemez. hükmüne yer verilmiştir.
TTK yasa tasarısının 7. maddesinin 1. fıkrasına eklenen 2. cümle ilgili olarak kanunlaşma sürecinde verilen önerge ve kanunun gerekçesinde kefile alacağın ve borcun yerine getirilmediğinin ihbarı gerektiği, ihbar edilmeden asıl borçlunun temerrüdü yönünden kefillerden temerrüt faizi istenemeyeceği belirtilmiştir. Eklenen bu fıkra 6762 sayılı Eski TTK’nunda bulunmayan yeni bir hükümdür.
6102 sayılı TTK’nun yürürlükte olduğu dönem içerisindeki kefillere yönelik alacağın tahsili yönündeki hukuki işlemlerde bu hükmün uygulanması gerekir. Buna göre asıl borçlunun borcunu ödemediği müteselsil kefile ihbar edilmedikçe asıl borçlunun temerrüdü nedeniyle oluşan temerrüt faizinden müteselsil kefil sorumlu tutulamaz.
Ancak kefil kendi temerrüdünün hukuki sonuçlarından sorumlu olacağından kendi temerrüdü sonucu ortaya çıkan temerrüt faizleri ve fer’ilerinden sınırsız olarak sorumlu tutulabilir.

Kefalet sözleşmesi 6098 sayılı yeni TBK’nu yürürlüğe girdikten sonra tanzim edilmiştir. Davalı kefil açısından kefalet limitlerinin sözleşmede açıkça gösterilmiş olduğu ve TBK.’nun 582. 583. ve 584 m. öngörülen kefalet sözleşmesinin yazılı yapılması, kefaletin türü, sorumlu olunacak azami kefalet limiti, kefaletin tarihi ve yasada şartların bizzat kefillerin kendi el yazıları ile yazılmış olduğu kefalette bulunduğu, tüm bunlara göre geçerli bir kefalet akdinin kurulmuş olduğu, TBK’nun 598/3. maddesindeki 10 yıllık sürenin henüz dolmadığı anlaşılmıştır.
Sözleşme limiti ile kefalet limitinin farklı olduğu ileri sürülmüş ise de bunun kefaletin geçerliliğine bir etkisi bulunmadığı gibi verilen kredide temerrüt nedeniyle GKS miktarını aşan sorumluluk doğabilmekle GKS miktarını aşan kefalet alınması da işin gereğine uygundur.
Taraflar arasında akdedilen sözleşmeler yasal değişiklik tarihi 28.03.2013’den sonra akdedilmiş olması nedeniyle, davalı kefil Ömer’in eş muvafakati belgesi vermiş olduğu görülmüştür.
GKS gereğince düzenlenen hesap kat ihtarı, dava dışı kredi lehdarı açısından bila tebliğ iade edilmiş ise de İİK 68/b maddesi gereğince kredi lehdarı açısından tebliğ edilmiş sayılması gerektiği, bu nedenle kefile başvuru için TBK 586. Madde gereğince “ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması” koşullarının da gerçekleştiği; 11.12.2017 tarihi itibariyle davalılar İnta ve Ömer’e tebliğ edilmiş olup, verilen 1 günlük sürenin sonu olan 13.12.2017 tarihi itibariyle bu iki davalının temerrüde düştüğü anlaşılmıştır.
Davalı KKG açısından hesap kat ihtarı tebliği bila tebliğ iade edilse de asıl kredi borçlusunun kusur ve temerrüdünden kefalet limitine kadar sorumlu olduğu anlaşılmıştır.
GKS’de temerrüt faizi açısından “bankaca tespit edilmiş en yüksek faiz oranı” kıstas alınmış ise de bu oranın bankanın TCBMB’na bildirdiği en yüksek faiz mi yoksa fiilen uygulanan en yüksek faiz mi olduğu konusunda açıklık barındırmasa da;
Genel kredi sözleşmelerinde temerrüt faizi oranın belirleme yetkisinin bankanın keyfine bırakılmasında doktrinde eskiden beri çok kuvvetli bir şekilde ileri sürülen görüşleri “Ticari Kredilerde Temerrüt Faizi oranının Sözleşme Eliyle Bankaların inisiyatifine Bırakılması Sorunu” ( …) isimli makaleden aynen aktarmak gerekir ise:
“Öğretide özellikle ekonomik özgürlükleri sınırlandıran sözleşmelerin sözleşme ile taahhütte bulunan kişinin ekonomik özgürlüğünü yok etmesi veya ağır şekilde kısıtlaması halinde ahlaka aykırı kabul edildiği dikkat çekmektedir.
Konumuzla ilgisi nedeniyle Sungurbey’in genel kredi sözleşmelerinde yer verilen kurallarla, bankalara faiz oranlarını tek taraflı artırma yetkisi hakkındaki görüşlerini burada özellikle zikretmek gerekmektedir. Yazara göre bu hükümler, bankaya tek yanlı olarak, diledikleri kadar artırma yetkisi vererek, banka müşterisi sanayici ve tüccarın iktisadi varlığının yok olması tehlikesi yaratacak biçimde mutlak surette bankaların keyfine bağlı tutmakta, tüccar ve sanayicileri bankaların vesayetine sokmakta ve iktisadi faaliyet hürriyetinin kullanılmasını felce uğratan bir nitelik taşımaktadır. Bu hükümler, BK md 19 ve 20 gereğince hem kişilik haklarına hem de ahlaka aykırı olduğundan batıldır.
Eren daha dar bir çerçevede, sözleşmenin taraflarından birinin hukuki veya fiili tekel durumunda bulunması halinde, güçlü ve üstün durumunu kullanarak edimler arasında büyük oransızlığa sebep olmasının gabin dışında bir olgu sayılarak ahlaka aykırı olarak nitelendirilmesi gerektiği görüşündedir.62 Kocayusufaşaoğlu, ise “Türk hukukunda banka kredi sözleşmelerinde bankalara sözleşmede yer alan faiz oranlarını sonradan herhangi bir sınıra bağlı olmaksızın tek taraflı olarak istedikleri kadar artırma” yetkilerinin tanınmasının ahlaka aykırı olduğu BK md 19 ve 20 gereğince hükümsüz sayılması gerektiğini belirtmektedir.
Ticari kredi ilişkisinin doğumunda öncelikle bir temel ve çerçeve sözleşmesi olan genel kredi sözleşmesi (GKS) yapılmaktadır. GKS ile kredi kuruluşu kredi limiti çerçevesinde belirli bir miktara kadar nakdi veya gayrı bir nakdi bir kredi sağlama borcu altına girmektedir. GKS Borçlar Kanunu md 306 vd’da düzenlenen karz sözleşmesi niteliği taşır (Canaris, Bankvertragsrecht, Rn. 1206). Yüksek Yargıtay kararlarında da bu görüş savunulmaktadır.”
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/…-… esas,… karar sayılı ilamında açıklandığı üzere de “Ne var ki Yargıtay uygulamasında bankaların Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’na bildirdikleri ancak müşterilerine uygulamadıkları akdi faizlerin temerrüt faizinin tespitinde esas alınmayacağı kabul edilmekte…”dir, gerekçeleriyle sözleşmenin bu hükmü ile temerrüt faizinin belirlenmesinde baz alınacak faizin TCMB’na bildirilen en yüksek faiz değil, fiilen uygulanan en yüksek faiz olduğu sonucuna varılmıştır.
Teknik ayrıntısı yukarıda özetlenmeye çalışıldığı ve bilirkişi raporunda tam detayı olduğu üzere bilirkişi tarafından hesap kat tarihinde, takip tarihinde ve hukuki menfaatin tespiti açısından dava tarihinde asıl alacak ve temerrüt tarihi ve temerrüt faiz oranına göre fer’ileri hesaplanmıştır. Yapılan hesaplamada … kredide kat tarihindeki kur üzerinden yapılan hesaplamaya itibar edilmesi gerektiği, muhasebesel nedenlerle bankanın … kredileri kullanım tarihindeki döviz kuru üzerinden TL’ye çevirerek deftere işlemesinin borç miktarına etkisinin bulunmadığı anlaşılmıştır.
Her ne kadar alacağın ipotek ile teminat altına alındığı itirazı ileri sürülmüş ise de, ipoteğin kefalet borçlarını kapsamadığı anlaşılmıştır.
GKS’nin tüm sayfalarında imza bulunmadığı itirazı ileri sürülmüş ise de; -metin içerik, anlam ve devam eden maddeler ile başlıkları bakımından mantıksal sıralama ( silsile ) ve bütünlük taşıması koşuluyla- sözleşme metninin birden çok sayfadan oluşması halinde her sayfanın imzalanması zorunlu olmayıp, son sayfasının imzalanması yeterli olup, somut olayımızda da bu koşular sağlandığındın bu savunmanın yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
İcra inkar tazminatı yönünden;dava konusu alacağının önceden belirlenebilirlik, bilinebilirlik, hesap edilebilirlik vasfı ve dolayısıyla likit alacak niteliği taşıdığı, bu haliyle İİK’nın 67. maddesindeki koşullar gerçekleştiği görülmekle, davacının icra inkar tazminatı kabulü ile, alacağın % 20’si oranında icra inkar tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Tüm bu nedenlerle, teknik hesaplama ayrıntısı bilirkişi raporunda anlaşıldığı üzere sonuçta aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda gerekçesi ve ayrıntısı açıklanan nedenlerle;
1-Davanın kısmen kabulü ile davalıların …. İcra Dairesinin … sayılı takip dosyasındaki itirazlarının;
6.244.343,40 TL asıl alacak,
1.007.805,74TL işlemiş temerrüt faizi
50.390,29 TL BSMV olmak üzere
toplamda 7.032.539,43 TL üzerinden itirazın iptaline,
İşleyecek faiz oranına itirazın ise “asıl alacak üzerinden takip tarihinden tahsil tarihine kadar işleyecek % 34,38 sözleşmesel yıllık temerrüt faizi ile” şeklinde iptali ile
Takibin bu şekilde ödeme emrindeki kayıt ve şartlarda devamına,
2-7.032.539,43TL’nin % 20’si olan 1.406.507,88 TL tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
3-Fazlaya ilişkin 437.528,89 TL’lik istemin reddine,
4-Kötü niyet ispatlanamadığından davalı tarafın tazminat talebinin reddine,
5-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 480.392,77-TL ilam harcından peşin alınan 93.480,68-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 386.912,09-TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irad kaydına,
6-Davacı tarafından yatırılan 93.480,68-TL peşin harç ve 44,40-TL başvuru harcı olmak üzere toplam 93.525,08-TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davacı, kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan 158.950,39-TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
8-Davalılar, kendilerini vekille temsil ettirmiş olmakla, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan 52.426,44-TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalılara müştereken ve müteselsilen verilmesine,
9-Davacı tarafından yapılan 1.996,30-TL yargılama giderinin red ve kabul durumuna göre takdiren oranlayarak 1.813,82-TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine; arda kalan bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
10-Davacı tarafça yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde resen davacı tarafa iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı.15/04/2021

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …