Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/202 E. 2021/832 K. 04.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/202 Esas
KARAR NO:2021/832

DAVA:Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:27/12/2017
KARAR TARİHİ:04/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA
Davacı vekilinin Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinde özetle; davacı aleyhine davalı … A.Ş. tarafından …. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile haksız takip yapıldığını, davacının şehir dışında olması nedeniyle süresinde itiraz edemediğinden takibin kesinleştiğini, davacı ile akdedilen sözleşmelerin üzerinden uzun süre geçtiğinden alacakların zaman aşımına uğradığını, 2013 yılından sonra yapılan tüm sözleşmelerde eş muvafakati zorunluluğu getirildiğini, bu eksende eski tarihli sözleşmelerde de bu eksikliğin giderilmeye çalışıldığını, fakat davacı ile yapılan sözleşmelerde eş muvafakati bulunmadığını, bu haliyle tüm sözleşmelerin geçersiz olup borçlu olmadığı meblağın ödenmesinin talep edildiğini, davacının takip konusu yapılan kredi kartı ve çek yaprağı risklerinin kefili olmadığını, genel kredi sözleşmelerinin asıl borçlusunun davacının eski işvereni olup davacının 02.07.2015 yılından itibaren iş akdinin sonlandırıldığını, takip dayanağı 34.146,97-TL’lik asıl alacağın kredi kartı borcu olup iş bu kart davacının kendisi adına iken iş akdinin sonlandırılmasının ardından … adına bizzat banka tarafından değiştirilerek düzeltildiğini, bu duruma bankanın muvafakatinin bulunduğunu, ayrıca … 15. Noterliği’nin 03.07.2015 tarihli ve … yevmiye numaralı azilnamesi ile de davacının vekillikten azledilerek banka ile yapılmış ve yapılacak tüm yetkilerden azledildiğini, davalı aleyhine açılan menfi tespit davasının kabulüne, davalıya herhangi bir borcunun olmadığının tespitine, dava konusu …. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takibin iptaline, icra takibinin durdurulması amacıyla ihtiyati tedbir kararı verilmesine, haksız ve kötü niyetli icra takibi nedeniyle %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalıya usulüne uygun tebligat yapılmış olup davalı davaya cevap vermeyerek HMK 128 uyarınca tüm iddiaları inkar etmiş sayılmıştır.
Davalı (temlik eden) … A.Ş.’nin 16/12/2019 tarihli, davalı … A.Ş. (temlik alan) vekilinin 16.12.2019 tarihli dilekçesi ile bir kısım alacakların… A.Ş.’den temlik alındığı, bu alacaklarla ilgili davalara … A.Ş. tarafından bakılacağı beyan edilmiştir.
DELİLLER
1-…. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası
2-Genel Kredi Sözleşmesi
3-İhtarname, ihtarname tebliğ şerhi
4-Davalı banka kayıtları
5-Bilirkişi raporu
6-Taraf vekillerinin beyan ve dilekçeleri
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ GEREKÇE
Dava, temlik eden banka ile dava dışı şirket arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesi ve kredi kartı uyarınca davacının kefil olduğu kredinin geri ödenmemesi iddiasıyla yapılan kesinleşlen icra takibi nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
…. Tüketici Mahkemesi’nin … Esas … Karar sayılı dosyası ile mahkemenin görevsizliğine dair karar verilmiş olup Mahkememize tevzi edilmekle 2019/202 Esasını aldığı, 04.10.2021 tarihinde harcın tamamlatıldığı görülmüştür.
Kefalet sözleşmesi, alacaklı ile kefil arasında kurulan ve alacaklıya kişisel güvence sağlayan bağımsız nitelikte bir borç ilişkisidir. Kefalet sözleşmesi kişisel bir teminat sözleşmesidir. Diğer sözleşmeler gibi kefil ile alacaklının karşılıklı ve birbirine uygun iradelerinin birleşmesi ile meydana gelir. Bu sözleşme ile kefil, asıl borçlunun borcunu alacaklıya karşı ifa edememesi tehlikesini kişisel olarak üstlenmektedir. Müteselsil kefil kendi temerrüdünün sonuçlarından sorumlu olup, kefilin temerrüdü için hesap kat ihtarının tebliğ edilmesi gereklidir. Kefiller, kendi temerrüdünün sonuçlarından kefalet limiti kapsamında asıl borçlunun borcu kadar sorumludur. Başka bir anlatımla kefiller kefalet limitini aşmamak kaydıyla en fazla asıl borçlunun borcu kadar sorumlu olacaklardır.
Bu açıklamalar ışığında davacının sunmuş oldukları tüm deliller dosya içerisine alınmış, icra dosyası getirtilerek incelenmiş, tüm deliller toplandıktan sonra alanında uzman bankacı bilirkişiden rapor alınmıştır.
İcra takip dosyasının incelenmesinde; …. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasında genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan 34.146,97-TL asıl alacak 2.104,14-TL temerrüt faizi, 105,20-TL faizin %5 gider vergisi, 379,03-TL masraf olmak üzere toplam 36.735,44-TL nakit toplamına ek 10.595,00-TL depo talep edilen gayrinakit toplamı da dahil olmak üzere toplam 47.330,34-TL takip yapıldığı, ödeme emrinin davacıya 20/07/2017 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun da 28/07/2017 tarihinde süresi geçtikten sonra borca itiraz ettiği görülmüştür.
Sözleşmelerin incelenmesinde; davalı (temlik eden) … A.Ş. ile dava dışı… San ve Tic Ltd Şti arasında 27.07.2007, 27.01.2011, ve 14.01.2013 tarihlerinde Genel Kredi ve Teminat Sözleşmeleri akdedildiği, 27.01.2011, 14.01.2013 tarihli kredilere … ve …’nun 1.000.000,00-TL’den sorumlu olmak kaydıyla müteselsil kefil oldukları, kefillerin eş muvafakatlerinin bulunduğu, 27.07.2007 tarihli … CIF numaralı, … sözleşme numaralı 700.000,00-TL bedelli Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesi’ne …, … ve davacı …’ın müteselsil kefil olarak bulunduğu, sözleşmenin 31. Maddesinde kredi limitinin tamamı veya bir bölümünün … Card Kredi Kartı Kredisi olarak kullandırılabileceğinin beyan edildiği görülmüştür.
Davalı (temlik eden) … A.Ş.’nin kayıtlarının tetkikinde; Genel Kredi ve Teminat Sözleşmeleri ve ilk kullanım tarihlerinden itibaren kredi kartı hesaplarının ekstrelerinin gönderildiği görülmüştür.
İhtarnamenin incelenmesinde; … 48. Noterliği’nin 10.05.2017 tarih … yevmiye numaralı ihtarnamede ihtar eden … A.Ş. tarafından… San ve Tic Ltd Şti, …, … ve davacı …’a hesap kat’ının gönderilerek 34.146,97-TL borcun ve 10.595,00-TL 13 adet çek yaprağı garanti edilen depo bedelinin 24 saat içerisinde yatırılmasının ihtar edildiği, ihtarnamenin davacı …’a 11.05.2017 tarihinde tebliğ edildiği görülmüştür.
Bankacı bilirkişinin 28/05/2020 tarihli 13 sayfadan ibaret raporunda özetle; taraflar arasında akdedilen Genel Kredi Sözleşmesinin 9. hükmü uyarınca, … 48. Noterliğinin 10.05.2017 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile kredi cari hesabı 30.04.2017 tarihinde kesildiği ve kat edildiği, dava dışı kredi lehtarı şirkete ve davacı kefile hesap kat ihtarnamesiyle ödeme için verilen (1) günlük mehil süresi bitimini takip eden 13.05.2017 tarihi itibariyle temerrüde düşürülmüş sayılabileceklerini, temerrüt tarihi itibariyle 33.414,52 TL asıl alacak hesaplandığını, takip talebinde ise 34.146,97 TL asıl alacak talep edilmekle 732,45 TL fazla talebin yerinde olmadığını, davalı banka takip talebinde her ne kadar 10.595,00 TL gayrinakdi çek taahhüt bedelinin depo edilmesini talep etmiş ise de, çek karnesi teslim tutanağı, çek taahhütnamesi ve çek statü raporunu sunmadığı bu nedenle bir değerlendirme yapılmak mümkün olamadığını, kefalet limitlerinin 800.000,00 TL olduğu, temerrüt tarihi itbariyle hesaplanan nakdi kredi asıl borç tutarı 33.414,52 TL’sının kefalet limitlerinden daha düşük seviyede olması nedeniyle, davacı kefilin hem kendi ve hem de dava dışı kredi lehtarı şirketin temerrüdü ve bunun sonuçlarından sorumlu oldukları, Kredili mevduat hesabı ile şirket kredi kartı hesabının ilk kullandırım tarihlerinden itibaren ayrıntılı hesap ekstreleri sunulmamış olduğu için, takip ve dava konusu iki adet kredinin hangi sözleşme kapsamında kullandırıldığının tespit edilememiş olduğunu belirtmiştir.
Bankacı bilirkişinin 14.12.2020 tarihli 4 sayfadan ibaret 1. ek raporunda özetle; Davalı bankaca sunulan kredi kartı ekstreleri tetkik edildiği, davacıya tahsis edilip teslim edilen kredi kartının … no.lu olduğu, diğer dava dışı şirket yetkilisi …’ya tahsis edilip teslim edilen kredi kartının … no.lu olduğu, dolayısıyla iki ayrı … kredi kartı tahsis edildiği yani davacıya ait olan kredi kartının dava dışı …’ya tahsis edilip verilmesinin söz konusu olmadığı, davacının kefalet sözleşmelerinin tanzim tarihleri 11.02.2004 ve 27.07.2007 olup, Davacının kefalet akitleri eski 818 sayılı B.K’nun yürürlükte olduğu dönem içinde akdedildiği yeni TBK’nu ise bilindiği üzere 01.07.2012 tarihinde fiilen yürürlüğe girdiği yeni TBK’nun 598 m. altında gerçek kişilerin kefalet akdi süreleri 10 yıl ile sınırlandırıldığını, TBK’nun yürürlük ve uygulanması çerçevesinda çıkarılan 6101 sayılı Kanun çerçevesinde davacının kefaleti bulunan sözleşmelerin kefalet süresi yönünden değerlendirilmesi mahkemenin takdirinde olduğu, Davacının 11.02.2004 ve 27.07.2007 tarihli iki adet genel kredi sözleşmesinde müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla kefalet imzaları bulunduğunu, davacının kefalet imzalarının sahteliği iddia edilmediği, bu durumda 11.02.2004 ve 27.07.2007 tarihli sözleşmelerdeki kefalet imzasının davacıya ait olduğu açıkça kabul edildiğini, Davacının kefalet imzası bulunan 11.02.2004 ve 27.07.2007 tarihli İki adet GKS eski 818 sayılı B.K.nun yürürlükte olduğu dönem içinde imzalanmış olduğunu, Yargıtay 11.HD. 26.11.2012 T. 2012/16385 E. ve 201 2/19174 s. K. göre yeni TBK’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce yapılan sözleşmelerde yer alan genel işlem koşullarının yeni yasada bulunan hükümlerle denetlenemeyeceği belirtildiğini, neticeten takibe konu edilen kredili mevduat hesabı ile … kredi kartı hesap ekstreleri celp edildiği görülmekle anılan hesap ekstreleri tetkik edilip tarandığında, hem kredili mevduat hesabı ve hem de … kart borcu davacının kefalet imzası bulunmayan sözleşmeler kapsamında doğduğu, belirtilen nedenlerle davacının takibe konu edilen kredi borçlarından dolayı davalı bankaya borçlu olmadığını belirtmiştir.
Bankacı bilirkişinin 23/06/2021 tarihli 4 sayfadan ibaret 2. ek raporunda özetle; KMH kredisi ilk olarak 04.11.2016 tarihinde 6.950,16 TL olarak doğmuş başka bir deyişle ilk KMH kredisi 04.11.2016 tarihinde kullandırılmış olduğunu, dolayısıyla takibe konu edilen KMH riski 04.11.2016 tarihinden başlamak üzere daha sonraki süreçte bir cari hesap mantığı içinde bakiye verecek şekilde süregelmiş olup, 30.04.2017 tarihinde cari hesap kesilip kat edildiğinde tespit edilen alacak 10.707,36 TL’na baliğ olduğunu, davacının en son imzaladığı kefalet sözleşmesi tarihi 27.07.2007 olup bundan sonra davacının kefalet imzası bulunmayan 27.01.2011 ve 14.01.2013 tarihli 2 adet daha sözleşme imzalandığını, KMH riski ilk olarak 04.11.2016 tarihinde doğmuş olduğu nazara alındığında, bahse konu kredi davacının kefalet imzası bulunmayan daha sonra akdedilen sözleşmeler kapsamında kullandırıldığının aşikar olduğunu, … no.lu davacının … kart borcu Haziran 2014 ayında kapatıldığını davacı haliyle kendisine ait kart borcundan her ne kadar sorumlu ise de, davacıya ait kart borcu hesap kat tarihinden önce zaten ödenip kapatıldığını, Yargıtay’ın istikrar kazanmış yerleşik içtihatları uyarınca, davacı/kefilin kefalet imzası bulunmayan daha sonra akdedilen sözleşmeler kapsamında kullandırılan dava konusu kredi borcundan sorumlu tutulamayacağını, hesap kat ihtarıyla talep edilen alacak kalemleri hesap ekstreleriyle teyit edildikten sonra, kredilerin hangi sözleşme kapsamında kullandırıldığı irdelenmeden kök raporda hesaplama yapıldığını, takip konusu alacağın davacı kefilin kefalet imzası bulunmayan sözleşmeler kapsamında kullandırılmış olduğu tespit edilmekle hem kredili mevduat hesabı ve hem de … kart borcu davacının kefalet imzası bulunmayan sözleşmeler kapsamında doğduğu, belirtilen nedenlerle davacının takibe konu edilen kredi borçlarından dolayı davalı bankaya borlçu olmadığı belirtilmiştir.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, davalı banka ile dava dışı asıl borçlu …. Parça San Ve Tic. Ştd. Şti. arasında 100.000,00-TL ve 800.000,00-TL limitli 11.02.2004 ve 27.07.2007 tarihli genel kredi sözleşmeleri imzalandığı, bu sözleşmeyi davalının da kefil olarak imzaladığı, sonrasında yine aynı borçlu ile davalı temlik eden banka arasında 27.01.2011 ve 14.01.2013 tarihli sözleşmelerin de imzalandığı, ancak davacının sonradan imzalanan işbu sözleşmelerde kefalet imzasının bulunmadığı, davacının kefalet imzasının bulunmadığı 14.01.2013 tarihli sözleşmeden sonra 04.11.2016 tarihinde asıl borçluya KMH hesabı açıldığı, dava ve takip konusu 5.586,03-TL borcun da işbu KMH hesabından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Davacının kefalet imzasının bulunduğu kredi sözleşmesi mevcut ve aynı sözleşmeye dayalı olarak davalı kefilin sorumluluğu devam ederken, davalı temlik eden bankanın yeni kredi sözleşmeleri düzenlemesi nedeniyle, iradesinin önceki sözleşmenin devamı değil, yeni sözleşmeler yapmak olarak yorumlanması gerektiği, dolayısıyla davacının imzasının bulunmadığı yeni sözleşmelerin önceki sözleşmenin devamı olarak kabul edilmesinin olanaksız olduğu görülmektedir. Nitekim takip konusu borcun dayanağı hesap, davacının kefil olduğu sözleşmeye dayalı olarak açılmamış olup, davacının kefili olmadığı sonraki sözleşmeden daha sonraki bir tarihte açılmıştır. Bu nedenle dava konusu borcun sonraki sözleşmeye dayalı olduğu kabul edilmelidir. Bu yüzden davacının, kefalet imzası bulunmayan sonraki sözleşmeden kaynaklanan dava ve takip konusu kredi borcu ve ferilerinden davacının sorumlu tutulamayacağı kanaatiyle davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Kötü niyet tazminatı talebi yönünden; İcra ve İflas Kanunun 72. maddesinin 5.fıkrasına göre; “Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz. ”Kötüniyet tazminatı, takibe girişmekte kötüniyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir. Anılan yasa hükmüne göre, alacaklının anılan tazminata mahkum edilebilmesi, açıkça, takibin kötüniyetle yapılmış olması koşuluna bağlanmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, alacaklının icra takibini kötüniyetli olarak yaptığı hususu, borçlu tarafından kanıtlanmalıdır. Öğretiye ve Yargıtay uygulamasına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu halde, icra takibine girişen alacaklı, kötüniyetli kabul edilir. Açıklanan bu yasal durum ve ilke çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde davacı, davalının icra takibinde kötüniyetli olduğunu yasal delillerle kanıtlayamamış olup, dosya içeriğinde de kötüniyetin varlığını açıkça ortaya koyacak bir yöne rastlanmamıştır. Bu nedenle davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile, …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında takibe konu kredi alacağı yönünden davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine
2-Davalının kötüniyeti tespit olunamadığından kötüniyet tazminat talebinin reddine,
3-Alınması gereken 3.233,13-TL harcın, peşin alınan 808,28-TL harçtan mahsubu ile bakiye 2.424,85-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 808,28-TL tamamlama harcının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacıdan tahsil edilmediği görülen, dava açılış tarihinde yürürlükte bulunan 27,70-TL başvuru harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
6-Davacı tarafından yapılan 1.820,90-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
8-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 6.952,94-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
9-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.04/10/2021

Katip … Hakim …
e-imzalıdır e-imzalıdır