Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/991 E. 2020/448 K. 14.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/991 Esas
KARAR NO : 2020/448
DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/10/2018
KARAR TARİHİ : 14/09/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA
Davacı vekilinin Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinde özetle; davalı borçlu firmanın müvekkili şirkete muhtelif zamanlarda gönderici olarak taşıttırdığı kargo veya ücret alıcı olarak kabul ettiği kargo bedellerini tüm girişimlere rağmen ödemediğini bunun üzerine müvekkilinin … İcra Müdürlüğü’nün 2017/38730E sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını ancak davalı borçlunun borca ve ferilerine haksız bir şekilde itiraz ettiğini, müvekkili şirketin üzerine düşen yükümlülüğü olan kargo taşıma hizmetini süresinde eksiksiz ve tam bir şekilde gerçekleştirdiğini, bunun sonucu olarak sözleşme ve tarifeye uygun olarak taşıma faturası düzenlenmiş olup davalı borçluya imza karşılığı teslim edildiği halde davalı borçlunun bugüne kadar herhangi bir ödeme yapmadığını beyan ederek icra takibine haksız ve kötü niyetli yapılan itirazın iptaliyle takibin devamına, %20 icra inkar tazminatına, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekilinin Mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacı firmanın taraflar arasındaki anlaşmaya ve kanun kanun ile ilgili sair mevzuat hükümlerinden doğan yükümlüülüklerine aykırı hareket ettiğini, edimini buna göre ifa etmediğini, müvekkil şirketin davacı ile kurulan ticari ilişki gereği tüm edimlerini yerine getirdiğini, müvekkil şirketin göndereni olduğu kargo bedellerini ödediğini, alıcı ödemeli olarak kendisine gelen kargo bedellerini de davacıya ödediğini, davacının tahsilde tekerrüre yol açacak haksız icra takibinde bulunması ve devamında işbu davayı açması haksız olduğunu beyan ederek davanın reddini, %20 kötü niyet tazminatına, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacı tarafa yüklenmesine talep etmiştir.
DELİLLER
1-… İcra Müdürlüğü’nün 2017/38730 Esas sayılı dosyası
2-Davacının ticari defter ve kayıtları
3-Bilirkişi raporu
4-Taraf vekillerinin beyan ve dilekçeleri
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ GEREKÇE
Dava, faturalardan kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Yetki itirazı yönünden; 6100 sayılı HMK’nun 19. maddesinde “Yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını, davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorundadır; taraflar da mahkemenin yetkisiz olduğunu her zaman ileri sürebilir. Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi, birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz. Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı süresinde ve usulüne uygun yetki itirazında bulunmazsa davanın açıldığı mahkeme yetkili hale gelir” hükmü düzenlenmiştir.
İtirazın iptali davasının öncelikle görülme şartı; yetkili icra müdürlüğünde usulüne uygun yapılıp süresinde itiraz ile durmuş bir icra takibinin bulunmasıdır. İcra müdürlüğünün yetkisine itiraz edildikten sonra itirazın iptali davası açılması halinde, mahkemece öncelikle (mahkemenin görev ve yetkisinden önce) icra müdürlüğünün yetkili olup olmadığı incelenmeli, icra müdürlüğü yetkisiz ise dava, dava şartı yokluğundan HMK 114/2. maddesi uyarınca usulden reddine karar vererek işten el çekmesi gerekir. İtirazın iptaline bakan mahkemenin icra dairesini yetkili daireye göndermek gibi bir karar vermesi mümkün değildir. Ancak icra müdürlüğü yetkili ise ara kararı ile gerekçesi yazılarak icra müdürlüğünün yetkisine vaki itiraz ret edilerek, mahkemenin görevli olup olmadığı, şayet mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş ise mahkemenin yetkili olup olmadığı incelenmelidir. Nitekim Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2012/7166 Esas 2012/12627 Karar, 2014/19073 Esas 2015/8884 Karar, İstanbul BAM 13. Hukuk Dairesi 2018/1614Esas 2019/27Karar sayılı emsal ilamları da bu doğrultudadır.
Somut olayda, davalı tarafından icra dairesinin yetkisine usulünce ve süresinde yapılmış bir itiraz olmamakla birlikte, kesin yetki hali mevcut olmayan işbu davada mahkemenin yetkisine süresinde itiraz edilmiştir.
İİK’nın 50/1. maddesi uyarınca, para veya teminat borcu için takip hususunda HMK’nın yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile uygulanır. 6100 sayılı HMK 10. maddesi gereğince sözleşmeden doğan uyuşmazlıklarda dava ve icra takibi, sözleşmenin yerine getirileceği (ifa edileceği) yerde açılabilir. Sözleşmenin yerine getirileceği yer tarafların açık ya da örtülü isteklerine göre belirlenir. Aksi durumda ise sözleşmenin yerine getirileceği yer Türk Borçlar Kanunu’nun 89. maddesi gereğince tespit edilir. Uyuşmazlık sözleşmeden doğan bir para borcuna ilişkin olup, sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, bu para borcu alacaklının ödeme zamanındaki ikametgahında ödenir. Somut olayda, taraflar arasında ticari satımdan kaynaklanan bir sözleşme ilişkisinin varlığı konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı, icra takibinde bu sözleşme ilişkisi nedeniyle doğan para alacağının tahsilini talep etmektedir. Taraflarca para borcunun ifa yeri bakımından alacaklının ikametgahından başka bir yer kararlaştırıldığı iddia ve ispat olunmamıştır. Bu itibarla, Mahkememizce ilk celse 1 nolu arar karar ile davaya bakmaya İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğu gerekçesiyle davalının yetki itirazının reddine karar verilmiştir.
Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre fatura emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır (229. md.). Fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami “yedi gün” içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır (231/5. md.). 6102 sayılı TTK’da da fatura konusunda hükümler vardır. Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.” (6102 Sayılı TTK 21/1) Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır (6102 Sayılı TTK 21/2).
Faturanın onu teslim alan kişiyi borç altına sokabilmesi için taraflar arasında borç doğurucu bir ilişkinin varlığı ve faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Borç münasebeti olmaksızın düzenlenen ve muhatap tarafından her nasılsa teslim alınan faturaya sekiz günde itiraz edilmemiş olması onu borç altına sokmaz. Ancak TTK 21/2 maddesi uyarınca , faturalara 8 gün içerisinde itiraz edilmediği takdirde faturadaki gösterilen bu bedeli kabul edilmiş sayılır.
Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya PTT aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur.
Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir.
Faturanın delil olması ile ticari defterlerin delil olması birbirinden farklıdır. 6102 sayılı TTK’nın 21/2. maddeye göre faturaya itiraz edilmemiş ise içeriği kesinleşir ise de akdî ilişkinin yazılı delillerle ispatı gerekir. Fatura ticari defterlere kayıt edilmiş ise artık faturanın delil olmasıyla ilgili bu maddeye değil ticari defterlerin delil olmasıyla ilgili TTK’nın 222. maddeye bakmak gerekir. Bu nedenle ticari defterlere kaydedilmiş fatura akdi ilişkinin varlığını da kanıtlar. Faturayı teslim aldıktan sonra süresi içinde itiraz ve iade etmeyerek ticari defterlerine kaydeden kimse, bu faturanın mal veya hizmet aldığı için geçerli bir sözleşme ilişkisine göre düzenlendiğini kabul etmiş sayılır ve fatura nedeniyle mal veya hizmet almadığını, bu faturadan dolayı borçlu olmadığını yazılı veya kesin delillerle ispatlaması gerekir.
Faturalarda belirtilen mal veya hizmetin davalı alıcıya teslim edildiği iddiasını davacı ispatla yükümlüdür. Fatura içeriğindeki mal veya hizmetin davalıya teslimi dayanak belgelerle kanıtlanmadığı sürece ticari defterler tek başına malın teslim edildiğini ispata yeterli değildir.
İspat yükü, bir vakıanın doğru ve gerçek olup olmadığı konusunda hakimi inandırma faaliyetidir. İspat, ispat anıdan önce vuku bulmuş ve tekrar etmeyen, vakıalara ilişkindir. İspat yükü aynı zamanda bir haktır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2013/10133 Esas 2014/451 Karar sayılı ilamında da belirttiği üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK), “İspat Yükü” başlıklı 6. maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” şeklinde; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190. maddesinde ise: “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde düzenlemelere yer verilmiştir. Sözkonusu ispat yükünün kime ait olduğunu belirleme görevi, davanın taraflarına değil, mahkemeye aittir.
İtirazın iptali davacı alacaklı takip konusu alacağın varlığını ispat etmelidir. Ancak borçlunun itirazındaki beyanına göre ispat yükü yer değiştirebilir. İtirazında borcu varlığını kabul edip, ödeme savunmasında bulunan borçlu bu savunmasını ispat etmelidir.
Bu açıklamalar ışığında davacının sunmuş olduğu tüm deliller dosya içerisine alınmış, icra dosyası getirtilerek incelenmiş, tüm deliller toplandıktan sonra alanında uzman mali bilirkişiden rapor alınmıştır.
İcra takip dosyasının incelenmesinde, davacının … İcra Dairesinin 2017/38730 esas sayılı takip dosyasında faturadan kaynaklanan 7.528,97 TL asıl alacak üzerinden takip yapıldığı, ödeme emrinin 07.12.2017 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun da süresi içerisinde 14.12.2017 tarihinde borca itiraz ettiği, borca itirazla birlikte takibin durduğu, durdurma kararının alacaklı vekiline tebliğ edilmediği , dava İİK’nın 67. maddesi düzenlenen bir yıllık hakdüşürücü süre içinde açıldığı görülmüştür.
Mali bilirkişinin 19/06/2019 tarihli 3 sayfadan ibaret raporunda özetle; taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacı ile davalı arasında gerçekleşen kargo taşıma ücretine dayalı fatura alacağına ilişkin olduğu, davacı yana ait ticari defterler ve dosya kapsamında bulunan tüm belgeler incelendiğinde davacı yanın dava konusu tutarlara ait 2017 yılında e-defter mükellefi olduğu ve davacı yanca dosyaya sunulduğu ve ticari defter ve kayıtların sahibi davacı şirket lehine delil vasfına haiz olduğu kanaatine ulaşıldığı, cari hesap harektleri incelendiğinde taraflar arasındaki ticari ilişkinin 2017 yılı öncesinde de var olduğu ve 30.11.2017 yılında sona erdiği, takip tarihi itibariyle davacının davvalı şirketten 7.528,97 TL cari hesap bakiyesi olduğu, davalı şirkete ait herhangi bir kayıt belge bulunamadığından inceleme yapılamadığını beyan etmiştir.
Mali bilirkişinin 02/12/2019 tarihli 1 sayfadan ibaret ek raporunda özetle; davaya konu alacağın tek bir faturadan kaynaklanmadığını, bakiye cari hesaba ilişkin tutar olduğunu dosya kapsamında bulunan 26 sayfa “Fatura Teslim Tutanağı” incelendiğinde faturaların davacı yanca davalı yana kaşe ve imza mukabili teslim edilerek tebliğ edildiği dolayısıyla dava konusu hizmetin davacı yanca verildiği kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde; taraflar arasında ticari ilişki bulunduğu, dava konusu takibe ilişkin borç bakiyesi bulunduğu ve bu anlamda cari hesap borç ilişkisinin oluştuğu, davacının bu cari hesap alacağının tahsili istemiyle icra dosyasında takip yaptığı, davalının yasal süresi içerisinde yaptığı itiraz üzerine takibin durmasına karar verildiği, davacının alacağına dayanak olan faturaların davalıya tebliğ edildiği, faturaya itiraz olmadığı, davacının ticari defterlerini usulüne uygun tutulduğu faturaların davacının ticari defterlerinde kayıtlı bulunduğu, faturaların davacı yanca davalı yana kaşe ve imza mukabili teslim edildiği, ancak davalının bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde işbu imza ve kaşeyi inkar ettiği, bu durumda imza incelemesi yapılması gerekmekte ise de, davalının cevap dilekçesi ile ödeme definde bulunduğu, bu halde ispat yükünün davalıya geçtiği, davalının ödeme defini yazılı veya kesin delil ile ispatlayamadığı, o halde davacının davasını tüm bu açıklamalarla ispatladığının kabulü gerektiği kanaatiyle
İcra İnkar Tazminatı yönünden; dava konusu fatura alacağının önceden belirlenebilirlik, bilinebilirlik, hesap edilebilirlik vasfı ve dolayısıyla likit alacak niteliği taşıdığı, bu haliyle İİK’nın 67. maddesindeki koşullar gerçekleştiği görülmekle, davacının icra inkar tazminatı kabulü ile, alacağın % 20 si oranında icra inkar tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tahsis edilmiştir.14/09/2020
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile davacı tarafından davalı aleyhine başlatılan …. İcra Müdürlüğü’nün 2017/38730 Esas sayılı icra takip dosyasına davalı borçlu tarafından yöneltilen itirazın iptaline, takibin takip talebindeki kayıt ve şartlarla aynen devamına,
2-Alacak niteliği itibari ile likit ve belirlenebilir olduğundan %20 oranında icra inkar tazminatı 1.505,79-TL’nin davalıdan tahsili dava ile davacıya verilmesine,
2-Alınması gereken 514,30-TL harcın, peşin alınan 128,58-TL harçtan mahsubu ile bakiye 385,72-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 3.400,00-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yatırılan 35,90-TL başvurma harcının ve 128,58-TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 823,90-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza