Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/931 E. 2018/1187 K. 17.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/931 Esas
KARAR NO : 2018/1187

DAVA TARİHİ : 28/12/2014
KARAR TARİHİ : 17/12/2018

Mahkememizde görülmekte olan Sigorta (Kaza Sigortası Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinden özetle; davalı şirkete kasko sigorta kapsamında sigortalı … plakalı aracın dava dışı müvekkilinin müşterisi olan …’ın tarafından kullanılan aracın 09.08.2014 tarihinde meydana gelen trafik kazasından hasara uğradığını, kaza sonrası polise ve davalı kasko şirketine haber verildiğini, müvekkilinin kasko şirketine zararının giderilmesi amacıyla başvurulduğunu ancak davalı şirketin müvekkiline gönderdiği yazı cevabında kasko genel şartları B1. 11 (B.1.11 maddesi genel şartlarda olmadığından B.1.1.1 olarak anşılan ) maddesine istinaden talebinin karşılanmayacağı bildirildiğini, müvekkilinin haklı ödeme talebinin red edildiğini, müvekkilinin kendi kasko şirketi olan davalı tarafından ödeme yapılmayarak mağdur edildiğini, bu nedenlerle davanın kabulü ile belirsiz alacak niteliğindeki davada kasko poliçesi kapsamında müvekkiline ait aracın hasar ve yapılan masraf bedeli olarak gerçek zarar miktarı belirli hale geldiğinde arttırılmak üzere şimdilik 1.000-TL olay tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde mahkemenin yetkisiz olduğunu, eldeki davanın belirsiz alacak davası ile açılamayacağının, davacıya ait … plakalı aracın 02.06.2014 -02.06.2015 tarihli arasında müvekkili şirket tarafından sigortalandığını, 09.08.2014 tarihli kaza ile ilgili olarak müvekkili şirket nezdinde … no.lu hasar dosyası açıldığını, yapılan incelemede meydana kazada sürücünün geçerli bir neden olmaksızın kaza yerinden ayrılması (firar etmesi) nedeniyle kaza anında sigortalı aracı kullanan sürücünün kimliği ve ehliyeti tespit edilemediği gibi bunu sonucunda da sigortalı araç sürücüsünün alkol tespitinin de yapılamamış olması nedeniyle kara araçları kasko sigortası genel şartları’nin 5.10 maddesi uyarınca kasko sigorta poliçesi teminatı dışından kaldığından ve ayrıca davacı sigortalının rizikonun gerçekleşmesine ilişkin ihbar mükellefiyetinin kasten ihlal edilmiş olmasından dolayı TTK 445/5 maddesi gereğince sigorta hakları zayi olduğundan red edildiğini, hasar tazminatının reddi haklı nedenlere dayandığını, davaya konu hasar kasko sigortası genel şartları A.5-5.4-5.5 ve 5.10 maddeleri uyarınca sigorta teminatı kapsamı dışında olduğunu, bu nedenlerle davanın reddini talep etmiştir.
Mahkememizin 06/02/2017 tarih ve 2014/1492 esas 2017/75 sayılı kararı davanın reddine dair karar verildiği, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi Başkanlığının 16/05/2018 tarih 2018/1309 esas 2018/5150 karar sayılı ilamıyla bozularak Mahkememize yukarıda esasına kaydedildiği görülmüştür.
6100 sayılı Yasanın 114/1-c maddesi gereğince mahkemenin görevli olması dava şartlarından olup 115.madde gereğince de Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
Aynı yasanın 137 ve devam maddeleri gereğince dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır. Mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir. Mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir; gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebilir. Yasanın 138.maddesi gerekçesinde de belirtildiği üzere yargılamada usule ilişkin iddia ve savunma sebeplerinin hallinden sonra işin esasına girilerek uyuşmazlık çözümlenir. Usule ilişkin hususlar ya dava şartıdır ya ilk itiraz niteliğindedir. Usule ilişkin hususlar şekli nitelik taşıdığından yargılamanın başında dosya üzerinden de incelenerek karar bağlanabilir. Ancak Mahkeme kararını vermek için tarafların dinlenmesine ihtiyaç duyuyorsa bunu da tahkikat aşamasında değil ön inceleme oturumunda yapacaktır. Aynı husus Yasanın 140/1.maddesinde de belirtilmiş olup ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verebilmek için hakimin gerekli gördüğü takdirde tarafları dinleyebileceği hükme bağlanmıştır.
Bilindiği üzere; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 Sayılı Yasa ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre; her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı yasanın 5/3.maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler uyarınca Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde olduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının, TTK’da ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 6335 sayılı Yasa ile değişik 4.maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise; tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların, Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği kuşkusuzdur.
28/05/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Yasa gereğince bu Kanunun amacı; kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konulardaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir ve bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar.
Bu Kanunun uygulanmasında tüketici ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici işlemi ise mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder.
Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.Bu Kanunda hüküm bulunmayan hâllerde genel hükümler uygulanır ve taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez.
Bu yasal çerçevede eldeki talebin değerlendirilmesinde, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi Başkanlığının 16/05/2018 tarih 2018/1309 esas 2018/5150 karar sayılı ilamında taraflar arasında akdi bir ilişki olduğu, davalının sorumluluğunun kaynağı davacıyla yaptığı kasko sigorta sözleşmesine aykırılık olduğu belirtilmiştir.
Dosyada davacının tacir olduğuna dair bir bilgi bulunmamaktadır. Davacı tüketici olup, davalı şirket ile arasındaki ilişki ticari olmayan tüketici işlemidir. Dava konusu 6102 sayılı Yasada düzenlenen hususlardan da değildir. Davanın bu özelliği itibariyle mutlak ve nispi ticari dava olarak nitelendirilemeyeceği, Asliye Ticaret Mahkemelerinin uzmanlık gerektiren ticari davalara bakmakla görevli özel nitelikli mahkemeler olduğu, taraflar arasında Türk Ticaret Kanunu hükümleri veya özel kanun hükümlerinin uygulanmasını gerektirir ticari bir uyuşmazlık bulunmadığı hususları bir bütün halinde değerlendirildiğinde davada 6502 sayılı Yasa’nın yukarıda belirtilen hükümleri gereğince Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğu anlaşılmaktadır.
Dava, 6502 sayılı Yasanın yürürlük tarihinden sonra açılmış olup, eldeki davaya bakma görevi Tüketici Mahkemelerine aittir. Dava şartı olan görev hususu yönünden Mahkememizce yapılan değerlendirme sonucunda, bu yönde karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, Görev hususunun HMK 114/1-c hükmü kapsamında dava şartı niteliğinde olması sebebiyle ve HMK md 115/2 hükmü uyarınca davanın usulden reddine;
2-Görevli mahkemenin İstanbul Nöbetçi Tüketici Mahkemesi olduğunun tespitine;
3-HMK’nın 20. Maddesi uyarınca, iş bu kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki haftalık süre içinde başvuru halinde, dava dosyasının görevli ve yetkili İstanbul Nöbetçi Tüketici Mahkemesine gönderilmesine, aksi halde davanın açılmamış sayılacağına,
4-HMK’nın 331/2. Maddesi uyarınca yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
5-Kararın birer örneğinin taraflara tebliğine, giderin avanstan karşılanmasına,
Dair, Davalı vekili ile davacı vekilinin yüzüne karşı HMK’nın 345. Maddesi gereğince gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 17/12/2018

Katip
e-imza

Hakim
e-imza