Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/926 E. 2021/996 K. 16.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/926 Esas
KARAR NO:2021/996 Karar

DAVA:Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:05/10/2018
KARAR TARİHİ:16/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin Mahkemeye sunmuş olduğu 05/10/2018 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket, köklü ve saygın bir uluslararası nakliye ve lojistik şirketi olduğunu, davalı şirketin haklı olarak elde ettiği mali kazanımları ele geçirmek amacıyla haksız rekabet yapmak, haksız kazanç elde etmek gayesinde planlı olarak hareket planı belirlediğini, davalı şirket müvekkilin kilit personellerini ayarttığını, müvekkilinin söz konusu haksız fiil eylemi nedeniyle gelir kaybına uğradığını maddi ve manevi zarar gördüğünü, davalı devamlı sistemli olarak müvekkilden üst düzey yönetici ve müşteri ilişkilerinde çalışan kilit personel ayartmak metodu içerisinde olduğunu belirterek yapılan haksız rekabetin durdurulmasını, personel ayartmama konusunda ihtiyati tedbir kararı verilmesini veya HMKVE TTK kapsamında mahkememce mahkemece uygun görülecek tedbirlerin alınmasını, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydı ile davalıdan şimdilik 200.000,00-TL maddi, 20.000,00-TL manevi tazminata hükmedilmesine, en yüksek avans faizi ile birlikte tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin Mahkemeye sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; Davacı iddiaları yerinde olmayıp işi saptıran nitelikte beyanlar olduğunu, müvekkillerinin lojistik hizmet veren bir şirket olduğunu, davacıdan ayrılan çalışanların iş akitlerinin haksız fesih edilip edilmediği konulunda … …. Asliye Ticarete Mahkemesi, …. Asliye Ticaret Mahkemesi ve …. Asliye Ticaret Mahkemesinde davaların devam ettiğini, bu davaların bekletici mesele yapılmasını talep ettiklerini, davacının talepleri zaman aşımına uğradığını, çalışanların bildikleri işi yapmaları haksız rekabet teşkil etmeyeceğini, ayartılarak işten ayrıldıkları iddiasının kanıtlanması gerektiğini, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Yanların tüm delilleri toplandıktan sonra dosya iddia, savunma ve yanların tüm delilleri ile ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılarak icra takip tarihi itibarıyla davacının davalıdan alacağı varsa saptanması için bilirkişiye verilmiştir.
Bilirkişi heyetinin düzenlediği 09.07.2022 tarihli 53 sayfalık raporunda özetle; Davacının 2017-2018-2019 yılları ticari defterlerinin yasal süresi içerisinde yaptırmış olduğu, yukarıda açıklanan mevzuata dayalı ilmi anlatım/perspektif de gözetildiğinde, haksız rekabetin varlığı kabul edilse bile, kanımızca davacı yanın maddi zarara ile ilgili savlarını ispatlamaya salih maddi verileri dosyaya sunmuş değildir, davalının defter sunmamasmın takdir makamı da sayın Mahkemedir, Mezkur sebeplerle sayın Mahkeme davayı bu talep yönünden red seçeneğini benimsemek ya da TBK md. 50/M’deki prensipten de hareketle davacıdan sadır İstemi benimsemek hususunda münhasır takdir makamıdır. Bu noktada, maddesi giderim savı açısından hesaplama yapılamamaktadır. Davalının cevap dilekçesinde andığı dosyalar ile bu dosyayı birleştirmek veya o dosyaları getirterek incelemek veya bilirkişi incelemesi yaptırmak yahut dosyaları bekletici mesele saymak konusunda da muhterem Mahkeme ayrıca muhtardır, bunun dışında manevi tazminat istemi ile sair talepler sayın Mahkemenin münhasır takdiri içinde olduğu kanaatleriyle raporlarını sunmuşlardır.
Bu rapora yapılan itiraz üzerine itirazların değerlendirilmesi için dosya yeniden bilirkişi kuruluna verilerek ek rapor düzenlemeleri istenilmiştir.
Bilirkişinin düzenlediği 30.06.2021 tarihli 17 sayfadan ibaret ek raporunda özetle; Sunulu mali tablolar davalı yanın eylem ve işlemlerinin bir haksız rekabet hali olarak tavsifine elverişli bulunmuştur. Mevzuata egemen ilmi esaslar, Kök Rapor’da Mahkemenin değerlendirmesine sunulmuştur. Buna karşılık yukarıda ifadesini bulan mali tablolar, davalının haksız rekabet teşkil eden eylemleri neticesi eylemli/rakamsal olarak davacının maddi zarara uğradığını tevsike salih görülmediği. Haksız rekabetin var olduğu durumda, davacı bu sebeple maddi zarara uğramasa bile, teorik manada, davacının bu yönün meşru yayın vasıtalarıyla kamuya duyurulmasını Mahkemeden talep etme hakkı ve delilleri değerlendiren Mahkemenin de bu istem gibi hüküm kurma imkânı/seçeneği mevcut olduğu, manevi giderim talebi ise, tamamen Mahkemenin değerlendirmesine muntazır olduğu kanaatleri ile ek raporlarını sunmuşlardır.
Dosyaya getirtilen yanlara ait tüm deliller, getirtilen delil dosyası, davacı ve davalı şirketin ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen rapor, ek rapor ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığı üzere;
Huzurdaki dava davacı şirket, uluslararası nakliye ve lojistik şirket olduğu anlaşılmaktadır. Davalı şirketin, davacı şirketin haklı olarak elde ettiği mali kazanımları ele geçirmek amacı ile haksız rekabet yapmak suretiyle haksız kazanç elde etmek gayesiyle sistemli ve planlı olarak bir hareket planı belirlediğini. Davalı şirket, davacı kilit personellerini ayartarak departman bazlı peyderpey alımlarla personelin daima şirkette elde ettikleri bilgi ve ticari sırları kullanarak müşteri elde etmeyi seçmiş bu kapsamda planlı olarak davacı şirketteki çalışanları devamlı sürekli ayarttığını. Davacı söz konusu haksız fiil eylemleri neticesi gelir kaybına uğradığını maddi ve manevi zarar gördüğünü, davalıya daha öner bu hususta bildirimler yapılmış olmasına rağmen, davalı aynı hızla personel alma işlerine aynen devam ettiğini, davalı şirketin personel Ayartma faaliyetleri son 1 yılda hız kazandığını, davalı şirket ile davacı şirkette önemli görev bilgileri bulunan …’yi işe almak suretiyle, davacı şirketin carı bilgilerim ulaşarak haksız rekabet yaptığım, davacı şirketin zarar görme ihtimali yüksek olmakla birlikte fiilen de zararları olduğunu, bu bağlamda, davalı yanın davacı personelini ayartarak, davacı şirketteki konumları nedeniyle öğrendikleri, müşteriler, kar marjları, yurtdışı acentelik ilişkileri, çalışma prensipleri, fiyat listeleri, teklifler, ihale teklifleri, ihale sözleşmeleri, vb. davacı şirketin ticari sırlarını kullandırarak kazanç elde etmek amacıyla hareket ettiği gerekçesi ile davalının yaptığı haksız rekabetin tespitini, haksız rekabetin durdurulmasını, haksız rekabet eylemleri hızla devam etmekte olduğundan T.T.K. 56 ve MK. 397 kapsamında personel ayartmama konusunda ihtiyati tedbir kararı verilmesi istemli bu dava açılmıştır.
Bu anlamda serbest piyasa ekonomilerinin temel prensipleri olan serbest ticaret hakkı ve rekabet özgürlüğü, ayni ekonomik düzeni uygulayan ülkemizde de geçerlidir. Anayasa’nın 48, maddesinin 1. fıkrasında ”Herkes, dilediği olanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir” denilmek suretiyle, hem serbest ticaret ilkesi hem de dolaylı olarak da olsa- rekabet özgürlüğü vurgulanmıştır.
Anayasa’nın 48. maddesinin ikinci fıkrasında ve 167. maddesinde ise Devlete kişilerin serbest ticaret ve rekabet özgürlüğü ile ilgili olarak yüklenen görevler gösterilmiştir: Devlet, özel teşebbüslerin milli ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri almak, rekabetin korunmasına yönelik olarak da para, kredi, sermaye, mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici tedbirleri almakla, piyasalarda fiili veya anlaşma sonucu doğacak tekelleşme ve kartelleşmeyi önlemek görev ve yetkisine sahiptir.
Ancak: Ticaret serbestisi ve rekabet özgürlüğü sınırsız rekabet hakkının bulunduğu anlamına da gelmez. Bir tacir, rakiplerinin menfaatlerini korumakla yükümlü olmamakla birlikte, daha çok müşteri kazanabilmek amacıyla istediği her yola başvurması, hiçbir kısıtlamaya tabi olmadan reklam vermesi, kendisi veya başkaları hakkında açıklamalarda bulunması, islediği her işareti marka veya tanıtım vasıtası olarak kullanması mümkün değildir.
Haksız rekabet sebebiyle ileri sürülecek tazminat talepleri ile ilgili zamanaşımı süresi TK 60’da özel olarak düzenlenmiştir. TTK rn.66’ın lafzı, hükümde öngörülen zamanaşımı süresinin haksız rekabete ilişkin tüm davalar bakımından geçerli olduğu intibaını uyandırmaktadır. Oysa zamanaşımı bakımından tazminat davaları ile diğer davalar arasında yapılmalıdır: Tespit, men ile eski hale iade talepleri zamanaşımına tabi değildir.
Tespit, men (sona erdirme/önleme) ile eski hale iade davaları zamanaşımına tâbi değildir, devam etmekte olan haksiz rekabetin sona erdirilme sine yönelik bir dava ancak haksız rekabet devam ettiği hallerde açılabilir. Keza önleme talepli bir dava da, haksız rekabet fiilinin gerçekleşmesinden önce ve gerçekleşme tehlikesine binaen açılacak olması sebebiyle, haksız rekabetin gerçekleşme ihtimalinin veya tekrar etme tehlikesinin bulunduğu süre boyunca açılması mümkündür. Haksız rekabetin gerçekleşme ihtimalinin veya tekrar tehlikesinin ortadan kalktığı hallerde zaten önleme talebinde bulunulması mümkün değildir.
Tespit davası da haksız rekabet devam ettiği müddetçe ve sona erdikten sonra dahi etkileri devam ettiği sürece açılabilir. Haksız rekabet sona erdikten sonra tespit davası sadece haksız rekabetin etkilerinin devam etmesi durumunda açılabilir.
Eski hale iade davası da, haksız rekabetin sonuçları ve etkileri devam ettiği müddetçe açılabilir. Örneğin, haksız rekabet teşkil eden etiketlerin malların üzerinden sökülmesi mümkün değilse, etiketler malların üzerinde durduğu müddetçe malların imhası talep edilebilir.
Tazminat taleplerinde bir ve üç yıllık zamanaşımı süreleri geçerlidir. Haksız rekabet açılacak olan tazminat davaları, davaya hakkı olan tarafın bu hakların doğumunu öğrendiği günden itibaren, yani zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren, bir yıl ve her hâlde bunların doğumundan itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına uğrar ancak haksız rekabet fiili aynı zamanda TCK gereğince daha uzun dava zamanaşımı süresine tabi olan cezayı gerektiren bir fiil niteliğinde ise, bu süre hukuk davaları için de geçerli olur. Zararı öğrenme tarihi, zararın niteliği ve esaslı unsurları hakkında yeterli bilgiye sahip olunduğu tarihtir. Tüzel kişiler ve kamu kurumları yönünden zamanaşımı süresinin işlemeye başlaması için tüzel kişinin dava açma konusunda emir vermeye yetkili organları tarafından zararın ve failin öğrenilmesi gerekir; buna karşılık tacir tüzel kişiler bakımından basiretli iş adamı gibi davranma prensibi gereği tüzel kişinin çalışanları tarafından zararın ve failin öğrenilmiş olması yeterlidir.
Bazı hallerde haksız rekabet fiili tekrarlanabilir ya da süreklilik arz edebilir. Tekrarlanan fiil, davranış veya uygulamalarda zamanaşımı süresi her bir fiil bakımından ayrı ayrı hesaplanır.
Buna karşılık süreklilik taşıyan haksız rekabet tülleri bakımından bir ve üç yıllık zamanaşımı süreleri haksız rekabet devam ettiği müddetçe başlamaz. Örneğin, bir işaretin ticaret unvanı veya marka olarak kullanılması durumunda, haksız rekabet fiili süreklilik arz eder ve bu nedenle zamanaşımı süresi haksız rekabet devam ettiği müddetçe işlemeye başlamaz. Esasen burada tek bir haksız rekabet fiili söz konusudur ve fakat bu fiil devam etmektedir. Bu prensibin sadece maddi ve manevi tazminat ise menfaat devri talepleri bakımından geçerli olduğunu hatırlatalım.
Zamanaşımı definin ileri sürülmesi kimi halde de MK 2’ye aykırılık teşkil edebilir. Haksız rekabet teşkil eden fiil devam etmesine rağmen haksız rekabet davalarının uzun süre sonra açılması çelişkili davranış yasağı çerçevesinde hakkın kötüye kullanılması olarak da nitelendirilebilir. Gerçekten de uygulama ve doktrinde haksız rekabet fiilinin başladığı tarihten çok sonra dava açılmasının MK 2’ye aykırılık teşkil edeceği ve davanın reddini gerektireceği kabul edilmektedir,
Haksız rekabet nedeniyle talep edilebilecek ihtiyati tedbir talepleri hakkında TK 61’de özel bir düzenleme mevcuttur. Adı geçen hüküm uyarınca; dava açma hakkını haiz bulunan kimsenin talebi üzerine mahkeme mevcut durumun olduğu gibi korunmasına. Haksız rekabetin men’ine haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesine ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasına ve diğer tedbirlere HMK’nın ihtiyati tedbir hakkındaki hükümlerine örneğin hâkim tarafından ihtiyati tedbir olarak, haksız olarak kullanılan işletme adına veya karıştırılma ihtimali bulunan bir işaretin kullanılmasının men’ine karar verilmesi mümkündür.
Dava dosyasındaki belgelere göre; Davanın temelinde davacı uhdesinde çalışanların davalının teşvikleri ile alınarak davacının ticari sırlarına ulaşan davalının bu nedenle haksız rekabet yaratarak davacıyı zarara uğrattığı iddiası noktasında toplandığı anlaşılmaktadır.
Davacı yana ait ticari defterler ile belgeler ve dosya münderecatı üzerinde yapılan incelemeler neticesinde, tarafımıza tevdii edilen görev çerçevesinde yapılan tespit ve değerlendirmeler aşağıdaki gibi arz edilmiştir.
Davacı işyerinde çalışıp daha sonra davalı işyerinde çalıştığı iddia edilen personellerin “davacı şirketteki çalışma süreleri” aşağıdaki gibidir. Personellerin giriş ve çıkış bildirimleri dosyaya sunulmuştur.
Tüm bu nedenlerle çalışanların bildikleri işi yapmaları haksız rekabet teşkil etmeyecekleri, çalışanların ayartılarak işten ayrıldıkları iddiasının kanıtlanamadığından davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Bu nedenle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davanın Reddine,
2-59,30-TL karar harcının peşin alınan 3.757,05-TL den düşümü ile kalan 3.697,75 -TL nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı taraf kendisini dava ve duruşmalarda vekili ile temsil ettirdiği anlaşılmakla AAÜT gereğince 23.850,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacının gider avansından artan bakiyesinin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair davacı ve davalı vekilinin yüzünde ilamın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize verilecek bir dilekçe ile veya başka bir yer Mahkemesi aracılığı ile gönderilecek bir dilekçe ile İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.16/11/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır