Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/915 E. 2021/439 K. 26.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/915 Esas
KARAR NO:2021/439

DAVA:Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:07/05/2018
KARAR TARİHİ:26/05/2021

Mahkememizde görülen menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/
İDDİA:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı ile aralarıkdaki kitap alım satım ilişkisi kapsamında 30/04/2018 vadeli 08/12/2017 tarihli 12.500,00 TL bedelli senet verdiğini, sözleşmeye göre davalının müvekkiline 2018/2019 eğitim öğretim yılı için avans verdiğini ancak davalı müvekkilinin satış performansını beğenmediğinden sözleşmeyi feshettiğini, buna karşın 12.500,00 TL bedelli bonoyu iade etmediğini, ayrıca müvekkilinden daha evvel tahsil edilen ancak karşılığı olmayan paranın iade edilmediğini belirterek adı geçen bono nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine ve davalı tarafından iadesi gereken 12.500,00-TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili, taraflar arasında iki tane bayilik sözleşmesi olduğunu, uyuşmazlığın ilk sözleşmeden kaynakladığını, davacının performans yetersizliği nedeniyle sonlandırıldığını, davacının davalıdan herhangi bir alacağının olmadığını ikinci sözleşmeye ait senetlerin iade edildiğini, müvekkilinin bayilik sözleşmesi gereğince elinde bulundurduğu teminat niteliğindeki senetleri iade etmekle yükümlü olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava hukuksal niteliği itibariyle, bayilik sözleşmesi kapsamında bedelsiz kalan senet nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti ve fazla ödendiği iddia olunan bedelin istirdadı istemine ilişkindir.
Taraflar arasında 18/04/2017 günlü…Bayilik Sözleşmesi ile 16/03/2018 tarihli Bayilik Sözleşmesinin mevcudiyeti ihtilafsızdır. 18/04/2017 tarihli ilk sözleşmenin 6. maddesinin 5. bendinde ticari ilişki kapsamında bayinin üreticiye 50.000,00-TL tutarlı teminat evrakı vereceği kararlaştırılmıştır. Ayrıca bu teminat senedinin sözleşme ayakta kaldığı sürece üreticinin uhdesinde kalarak sipariş verilen ürünlerin ücret tahsilatının bu teminat evrakı ile yapılabileceğini kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Yine sözleşmenin 6. bendinde bayinin sözleşmeyi ihlal etmesi durumunda teminat senedinin davalı üretici tarafından tahsile konulabileceği hüküm altına alınmıştır.
Her iki taraf defterlerinin mukayese edilmek suretiyle mali incelemelerin yaptırıldığında davacı bayinin davalı üreticiden dava tarihi itibariyle 24.848,12-TL alacaklı olduğu anlaşılmaktadır. Bu yönlerden taraf defterleri birbirini doğrulamaktadır. Ayrıca davacı tarafından düzenlenen tüm faturalar ihtirazi kayıtsız bir şekilde davalı defterlerine kaydedildiği anlaşılmıştır. Davalının davacıya borçlu olduğuna dair kayıtları bu yönüyle aleyhine delil teşkil edecektir. İspat külfeti artık davalı üzerine geçmiş olup defter de borçlu göründüğü bedelin var olmadığını ya da ödendiğini HMK’nın 200 ve devamı maddeleri gereğince usulüne uygun maddelerle ispat etmelidir. Ancak bu yönde bilgi ve belge sunulmadığından davacının alacak davası yerinde görülmüştür.
Davalı yan itirazında sözleşmenin performans yetersizliği nedeniyle feshedildiğini, teminat senedinin esasında peşin alış olarak kabul edilmesi nedeniyle iadesinin yapılamayacağını ileri sürmüştür. Diğer yandan bayilik sözleşmesi yürürlükteyken davacının müvekkili aleyhine piyasada kötüleyici faaliyetlerde bulunduğunu, sözleşmenin devamının çekilemez hale geldiğini beyan etmiştir. Ancak bu iddialar eldeki davada mevcut deliller kapsamında ispata muhtaç kalmaktadır. Söz konusu çekin teminat amaçlı alındığı esasında taraflarında zimmi olarak kabulündedir. Bu senetlerin davalının elinde kalmasını haklı kalacak mevcut sebeplerin olması gerekir.
Davacı tarafın ilk sözleşme kapsamında istenen performansı yakalayamadığı ileri sürülmüşse de buna rağmen ikinci dönem içi sözleşme yapılması ve ilk dönem için alınan senedin iadesinden kaçınılması dürüstlük kuralına aykırıdır. Zira, davalı taraf ikinci sözleşme ilişkisi kurmakla esasında önceki ilk sözleşmeden kaynaklı olası performans düşüklüğüne zımnen de olsa göz yumarak bu teminat senetlerine ilişkin talepte bulunulmayacağı yönünde irade ve görüntü oluşturmuştur. Kaldı ki, bu senetlerin davalının elinde kalmasını ya da senedin paraya çevirmesini haklı kılacak somut deliller dosyaya sunulamamıştır. Önceki sözleşmeden sonra ilişkinin sona erdirilip ilgili teminat senetlerinden olası maddi zararların karşılanması imkanı varken ikinci sözleşme yapılması çelişkili bir davranıştır.
Davalı vekilince rapora itiraz dilekçesinde ilk sözleşmenin 4. maddesinin genel hükümler başlıklı 20. fıkrasında bayi tarafından üreticiye verilen teminat evrakının miktarı üretici tarafından bölgede hedeflenen minimum satışa göre belirleneceği, dolayısıyla teminat evrakının peşin alış olarak kabul edilebileceği, bayiye sözleşme sonunda üretici tarafından teminat evrakının iadesinin yapılmayacağı şeklinde kararlaştırılan düzenleme uyarınca elde bulundurdukları teminat evrakının hiç bir şekilde iadesinin mümkün olmayacağını müvekkilinin birinci sözleşmeden doğan bu hakkının mevcut olduğunu ileri sürmüştür. TBK’nın 19/1 maddesi uyarınca sözleşmenin içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır. Yani, sözleşmedeki bu maddenin kaleme alış biçimi ve vasıflandırma tarafların iradeleri doğrultusunda hakim tarafından yapılacaktır.
Somut olaydaki madde hükmünün kaleme alış biçimi ve tarafların amaçladıkları iradelerine nazaran esasında hedeflenen satışa ulaşılamaması halinde kalan bakiye tutarın teminat senedinden karşılanarak davalı lehine irad kaydedileceği, bir başka söyleyişle hukuken “ceza-i şart” olarak teminat senedinin bozdurulma yetkisinin davalıya tanındığı kanaatine varılmaktadır. Ne var ki, yukarıda da değinildiği üzere davalı yan ilk sözleşme dönemine ilişkin haklarını ihtirazi kayıtsız bir şekilde talep etmeksizin ilişkiyi yenileyerek ikinci bir sözleşme tesis etmiştir. Buna göre TBK’nın 179/2. fıkrası uyarınca davalı üretici çekince koymaksızın davacı bayi ikinci sözleşmeyi imzaladığı ve yeni bir ticari ilişki dönemini başlattığı anlaşılmakla ilk dönem için (ceza-i şart mahiyetinde) alınan dava konusu senedin artık bedelsiz kaldığının kabulü gerekir. Bu nedenle iş bu menfi tespit davası da yerinde görülmüştür.
HÜKÜM / Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
Davanın KABULÜ ile;
1-Dava konusu 30/08/2018 vade tarihli, 08/12/2017 düzenleme tarihli, 12.500,00-TL bedelli, lehtarı davalı … Ltd. Olan, keşidecisi ise … ( …) bir adet bono nedeni ile davacının davalıya İİK’nın 72. maddesi uyarınca borçlu olmadığının tespitine,
2-Alacak miktarı 12.500,00-TL’nin de dava tarihi de 07/05/2018 tarihinden itibaren işleyecek ve hesaplanacak avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
3-Alınması gereken 1.707,75-TL harçtan peşin alınan 426,94-TL harcın mahsubu ile, bakiye 1.280,81-TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından sarfedilen, 426,94-TL peşin harç, 35,90-TL başvuru harcı, 5,20-TL vekalet harcı olmak üzere cem’an 468,04-TL’den ibaret harcın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
5-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesap edilen 4.080,00-TL nisbi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
6-Bu dava kapsamında davacı tarafından sarfedilen, 322,19-TL posta ve tebligat masrafı, 1.480,00-TL bilirkişi masrafı olmak üzere cem’an 1.812,19-TL’den ibaret yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, davalı tarafından yapılan masrafların ise kendi üzerinde bırakılmasına,
7-HMK’nın 333. maddesi gereğince, mahkeme veznesine depo edilen gider avansından kullanılmayan kısmının kararın kesinleşmesi ile birlikte yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı HMK’nın 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 26/05/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır