Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/860 E. 2020/507 K. 24.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/860
KARAR NO : 2020/507
DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 03/02/2012
KARAR TARİHİ : 24/09/2020
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilleri … ve … ile davalı …’in davalı şirketin ortak ve müdürleri olduğunu, davalı …’in aynı zamanda dava dışı … Ticaret Limited Şirketinin eski imza yetkilisi ve çalışanı bulunduğunu, davalı limited şirketin de dava dışı işbu şirketin %49 oranında ortağı olduğunu,…’in … Türkiye’yi suç niteliğinde fiillerle zarara uğrattığını, hem … ile ortaklığa devamın maddi manevi ve hukuki açıdan mümkün olmadığını hem de davalı şirketin … Türkiye hissesini devretmesi nedeniyle asli ve münhasır amacı olan bu şirkete iştirak etme amacının ortadan kalktığını ileri sürerek davalı şirketin fesih ve tasfiyesini, davalı …’in müdürlükten azlini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket davaya cevap vermemiştir.
Dava, şirketin fesih sebeplerinin oluşup oluşmadığına ilişkindir.
Davalı şirketin kayıt ve defterleri incelenmek suretiyle fesih tasfiye koşulları değerlendirilmek üzere bilirkişi incelemesi yaptırılmış; bilirkişi kurulu raporunda özetle, davalı şirketin 18.12.2008 tarihinde tescil edilerek kurulmuş olduğu, %33,3 oranında ve eşit paylarla davacılar ile davalının eşit pay sahibi olduğu, şirketin TTK 376 bakımından sermayesinin 2/3ünü kaybetmiş durumda bulunduğu 2008 yılından 2013 yılına kadar satış veya hizmet geliri bulunmadığı, haklı sebeblerin bulunması halinde her ortağın mahkemeye başvurarak şirketin sona erdirilmesini talep hakkı bulunduğunu, dosya içerisinde mevcut suç duyuruları ve beyanlardan şirket ortakları arasında anlaşmazlık bulunduğu ve ortakların bir araya gelmediği kurulduğu tarihten itibaren bir faaliyeti olmadığı, aralarında güven zaafiyeti bulunan tarafların biraraya gelmelerinin artık mümkün olmadığını, ortak olan müdürler konusunda TTK’nın bir ayrıma gittiği ve bu ayrımda müdür olarak belirlenme şekline göre yani şirket sözleşmesi ile atanma veya ortaklar genel kurulu tarafından seçilmesine dayandırıldığı, şirket sözleşmesi ile atanan ve aynı zamanda ortak olan limited şirket müdürleri ise ortaklar genel kurulu tarafından azledilemeyecekleri gibi idare hak ve yetkileri diğer ortaklar tarafından sınırlandırılamaz, buna karşın ortaklar genel kurulu tarafından ve aynı zamanda ortak olan limited şirket müdürleri ise kendilerini seçenırlandırılamaz, buna karşın ortaklar genel kurulu tarafından ve aynı zamanda ortak olan limited şirket müdürleri ise kendilerini seçen ortaklar kurulu tarafından azledilebilirler. Azil kararının ortakların çoğunluğu ile alınması gerektiği, seçimle gelen ortak müdürün azladilmesinini çoğunluk sağlanamaması nedeniyle mahkemeden azlinin talep etmenin mümkün olduğu, somut olayda ana sözleşme ile atandıklarından ortaklar kurulu kararıyla azledilmelerinin mümkün olmadığını şirket zarar etmekte ise de davalının tek müdür olmadığı gibi şirketi tek başına temsil ve ilzam yetkisi olmadığı, şirketin kötü idaresinden yalnızca davalının sorumlu tutulamayacağı yolunda rapor sunulmuştur.
Davalı … tarafından davalı şirket mevcudunun davacılar tarafından müvekkilinin haberi olmadan elden çıkartıldığı yolundaki beyanları üzerine bankadan havale ile ilgili bilgiler istenilmiş, bilirkişi kuruluna itirazlar değerlendirilmek üzere ek rapor için tevdii edilmiş bilirkişi kurulu ek raporunda özetle; havale bedelinin 12.1.2010 tarihinde Ticaret sicil gazetesinde ilan edilen hisse devri ile … Ltd. Şti’nin davadışı … Ltd. Şti’de bulunan 318.500 adet hissesini davalı … Ltd. Şti’ne devretmiş olduğu, davalı şirketin bu hisse devrinden dolayı … Ltd. Şti’ne 318.500-TL borçlanmış olduğu, 2011 yılındaki pay devri sözleşmesi çerçevesinde ödenen 318.500-TL ödemenin davalı şirketin ticari defterlerinde kayıtlı olduğu şirketin gayrifaal olduğu, kök rapordaki görüşlerini değiştirecek bir husus olmadığını beyan etmişlerdir.
Mahkememizce verilen 24/12/2015 tarihli karar ile; iddia, savunma ve tüm dosya kapsamı uyarınca taraflarca karşılıklı olarak açılmış bulunan dosyalarda, ortakların karşılıklı olarak suç duyurusunda bulunarak, davalar açtıkları, şirketin kurulduğu 2008 yılından davanın açıldığı tarihe kadar ve halen bir ticari faaliyetinin olmadığı, sermayesini kaybetmiş durumda olduğu, ortak çoğunluğunda ticari faaliyete devam iradesi olmadığı, davalı ortağın ortaklıktan çıkartılarak şirketin devamında da bir irade beyan edilmediği, haklı sebebin gerçekleştiği, faaliyeti olmayan şirketin devamında bir yarar olmadığı gerekçesiyle davalı şirketin fesih ve tasfiyesine, müdürlükten azil talebi nedeniyle davalı …’e husumet yöneltildiği kabul edilerek, davalı … bakımından ise davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkememizin kararı, davalı … vekilince temyiz edildiği, Yargıtay … Hukuk Dairesinin 2016/… Esas, 2018/… Karar sayılı ilamıyla; ”1-Dava, davalı limited şirketin fesih ve tasfiyesi ile diğer davalının müdürlükten azli talebini içermektedir. Ancak, davacılar ve davalı …’in davalı şirkette birlikte müdür sıfatını taşıdıkları, tasfiye davasının şirkete yöneltilmesi gerektiği, zorunlu hasım olarak gösterilmesi gereken şirketin davanın tarafı olan ve müdür sıfatı bulunan üç gerçek kişiden ikisinin imzası ile temsil edilebileceği anlaşılmaktadır. Temsil yetkisi bulunan iki ortağın (müdürün) davacı, diğer ortağın (müdürün) ise davalı tarafta yer aldığı işbu davada şirketin temsili konusunda taraflar arasında menfaat çatışması bulunduğu, davalı müdürün azlinin de talep edildiği ve bu talebin reddi ile kararın kesinleştiği de göz önünde bulundurulduğunda işbu davada şirketin temsili bakımından şirkete temsil kayyımı tayini gerekirken bu eksiklik giderilmeden yanılgılı değerlendirme ile yargılamaya devam olunması doğru olmamış kararın bu nedenle re’sen bozulması gerekmiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre, davalı … vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.” denilerek dosyamızın iade edildiği, Mahkememizin 2018/860 Esasına kaydedildiği görüldü.
…. ATM’nin 2018/… esas sayılı dosyasında şirkete temsil kayyımı atanması sağlanmış ve kayyıma tebligat yapılarak duruşma günü bildirilmiştir.
Davalı … hakkındaki azil davası kesinleşmiş olmakla bu hususta yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. …’e davanın yöneltilmesinin nedeni kesinleşen bu azil talebi olduğu anlaşılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Davalı şirketin kayıt ve defterleri incelenmek suretiyle fesih tasfiye koşulları değerlendirilmek üzere bilirkişi incelemesi yaptırılmış ; Bilirkişi kurulu raporunda:davalı şirketin 18.12.2008 tarihinde tescil edilerek kurulmuş olduğu, %33,3 oranında ve eşit paylarla davacılar ile davalının eşit pay sahibi kurulmuş olduğu, %33,3 oranında ve eşit paylarla davacılar ile davalının eşit pay sahibi olduğu, şirketin TTK 376 bakımından sermayesinin 2/3 ünü kaybetmiş durumda bulunduğu 2008 yılından 2013 yılına kadar itibaren satış veya hizmet geliri bulunmadığı, haklı sebeblerin bulunması halinde her ortağın mahkemeye başvurarak şirketin sona erdirilmesini talep hakkı bulunduğunu, dosya içerisinde mevcut suç duyuruları ve beyanlardan şirket ortakları arasında anlaşmazlık bulunduğu ve ortakların biraraya gelmediği kurulduğu tarihten itibaren bir faaliyeti olmadığı, aralarında güven zaafiyeti bulunan tarafların biraraya gelmelerinin artık mümkün olmadığını, ortak olan müdürler konusunda TTK nun bir ayrıma gittiği ve bu ayrımda müdür olarak belirlenme şekline göre yani şirket sözleşmesi ile atanma veya ortaklar genel kurulu tarafından seçilmesine dayandırıldığı, şirket sözleşmesi ile atanan ve aynı zamanda ortak olan limited şirket müdürleri ise ortaklar genel kurulu tarafından azledilemeyecekleri gibi idare hak ve yetkileri diğer ortaklar tarafından sınırlandırılamaz, buna karşın ortaklar genel kurulu tarafından ve aynı zamanda ortak olan limited şirket müdürleri ise kendilerini seçen ortaklar kurulu tarafından azledilebilirler. Azil kararının ortakların çoğunluğu ile alınması gerektiği, seçimle gelen ortak müdürün azladilmesinini çoğunluk sağlanamaması nedeniyle mahkemeden azlinin talep etmenin mümkün olduğu, somut olayda anasözleşme ile atandıklarından ortaklar kurulu kararıyla azledilmelerinin mümkün olmadığını şirket zarar etmekte ise de davalının tek müdür olmadığı gibi şirketi tek başına temsil ve ilzam yetkisi olmadığı, şirketin kötü idaresinden yalnızca davalının sorumlu tutulamayacağı yolunda rapor sunulmuştur.
Davalı … tarafından davalı şirket mevcudunun davacılar tarafından müvekkilinin haberi olmadan elden çıkartıldığı yolundaki beyanları üzerine bankadan havale ile ilgili bilgiler istenilmiş, bilirkişi kuruluna itirazlar değerlendirilmek üzere ek rapor için tevdii edilmiş bilirkişi kurulu ek raporunda ;havale bedelinin 12.1.2010 tarihinde Ticaret sicil gazetesinde ilan edilen hisse devri ile … ltd.şti.nin davadışı … ltd.şti de bulunan 318.500 adet hissesini davalı … ltd.şti.ne devretmiş olduğu ,davalı şirketin bu hisse devrinden dolayı … ltd.şti.ne 318.500-TL borçlanmış olduğu, 2011 yılındaki pay devri sözleşmesi çerçevesinde ödenen 318.500-TL ödemenin davalı şirketin ticari defterlerinde kayıtlı olduğu şirketin gayrifaal olduğu, kök rapordaki görüşlerini değiştirecek bir husus olmadığını beyan etmişlerdir. etmişlerdir.
Taraflarca karışılıklı olarak açılmış bulunan … ATM … ATM 2011/… , … ATM 2011/…, esas sayılı dosyaları yine … Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/…, … Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/… soruşturma numaralı evraklarının birer sureti dosyaya getirtilmiş dava ve soruşturma dosya kapsamlarından ortakların karşılıklı olarak suç duyurusunda bulunarak, davalar açtıkları şirketin kurulduğu 2008 yılından davanın açıldığı tarih ve halen bir ticari faaliyetinin olmadığı, sermayesini kaybetmiş durumda olduğu, ortak çoğunluğunun ticari faaliyetine devam iradesi olmadığı, davalı ortağında bu yolda bir iradesinin mevcut olmadığı, ortak müdürler tarafından hisse devri yapılması davacı tarafın ise yapılan muhasebe işlemleri nedeniyle davalının şirketi zarara uğrattığı iddiaları açılmış bulunan davalarda incelenmesinin mümkün olduğu, davalı ortağın ortaklıktan çıkartılarak devamında da bir irade beyan edilmediği,haklı sebebin gerçekleştiği, faaliyeti olmayan şirketin devamında bir yarar olmadığından fesih ve tasfiyesine karar verilmesi gerekmiş, şirket feshi davasında husumetin tüzel kişiliğe yöneltilmesi yeterli olduğu anlaşılmış ve tüm bu nedenlerle sonuçta aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Yargıtayca usulden bozma kararı verilmiş olması nedeniyle kanun yolu istinaf olup, istinaf kanun yoluna başvuruya ilişkin ihtaratlar yapılmıştır.
HÜKÜM:Yukarıda gerekçesi ve ayrıntısı açıklanan nedenlerle;
1-İstanbul Ticaret sicilinin … sicil numarasında kayıtlı …nin fesih ve tasfiyesine,
-Tasfiye memuru olarak Av. … ‘in atanmasına, aylık net 400-TL ücret takdirine, kayyım ücretinin ilerde davalı şirketten tahsil edilmek üzere davacılar tarafından karşılanmasına, 
2-Davalı … hakkındaki azil davası kesinleşmiş olmakla bu hususta yeniden karar verilmesine yer olmadığına,
3-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 54,40-TL ilam harcından peşin alınan 21,15-TL’nin mahsubu ile eksik yatan bakiye 33,25-TL ilam harcının davalı … Şirketinden tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 21,15-TL peşin harç ve 21,15-TL başvurma harcı olmak üzere toplam 42,30-TL’nin davalı … şirketinden tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan 3.400,00-TL vekalet ücretinin davalı …’den tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 1.747,00-TL yargılama gideri davalı …’den tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı.24/09/2020

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …

Bu belge elektronik imza ile imzalanmış olup ayrıca ıslak imza uygulanmayacaktır.“5070 sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”