Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/840 E. 2020/411 K. 13.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/840 Esas
KARAR NO:2020/411

DAVA:Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:13/09/2018
KARAR TARİHİ:13/07/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA
Davacı vekilinin Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin Özel hukuk sözleşmesi ile davalı şirkete ait alanların ve personelin korunması ve güvenlik hizmetlerinin sağlanması amacıyla sözleşme yapıldığını, dava dışı işçi …’ın belirli süreli iş sözleşmesine istinaden davalı İş yerinde 31.12.2011-19.08.2015 tarihleri arasında güvenlik görevlisi olarak çalıştığını, fazla mesai, yıllık izin ve … alacağının tahsili amacıyla …. İş Mahkemesinin … esas sayılı dosyasında açtığı davasında 06.12.2016 tarihinde 2016/1272 K sayılı kararı ile kısmen kabul edilerek müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verildiğini, …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına 04.07.2017 tarihinde 11.385,00-TL. ödeme yapıldığını, Yargıtay kararında sorumluluğun eşit oranda olduğunun hükme bağlandığını, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 5.4 maddesinde “taraflarca kabul edilen fiyat dini bayram, fazla mesai vb. tatil günlerinin ücretini kapsamaz, O günlerde verilen hizmetin bedeli fazla mesai ücreti olarak İŞVEREN tarafından FİRMA’ya ödenir” denildiğini, davalı tarafın fazla mesaiye ilişkin yapılması gereken ödemelerden sorumlu olduğunu, müvekkil şirket tarafından dava dışı işçiye fazla mesai alacağına karşılık yapılan toplamda 11.385,00 TL’nin davalı tarafından müvekkil şirkete ödenmesi gerektiğini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1,000,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte tahsilini” talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekilinin Mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin davacı alt işveren şirket ile Özel hukuk sözleşmeleri çerçevesinde çeşitli tarihlerde güvenlik hizmeti alım sözleşmesi yaptığını ve güvenlik hizmeti aldığını, davacı şirketin ayrı bir tüzel kişiliği olduğunu, alınan hizmetin karşılığı bedelin fatura karşılığı zamanında ve eksiksiz olarak ödendiğini, aradaki iş ilişkisinin İş Kanunun 2/6 maddesindeki asıl işveren alt işveren tanımına uygun şekilde kurulduğunu, sözleşmenin 5. Maddesinde belirtilen fazla çalışmalar karşılığı ücretin ödendiğini, davacı şirketin düzenli olarak puantaj kayıtlarını tuttuğunu, müvekkil şirkete her ay ödemesi gereken bedeli bildirdiğini, taraflarınca da bu bedelin ödendiğini, davacının personeline eksik ödeme yaptığını, davacı şirketin davacı dışı işçisinden dolayı yeniden talepte bulunmasının sebepsiz zenginleşmeye sebep olacağını, dava dışı işçinin …. İş mahkemesinde görülen davasında bilirkişinin hesaplamayı ücret bordrolarında dava dışı işçinin imzasının olmamasına atıf yaparak hesapladığını, imzaların olmamasının davacının kusuru olduğunu, haksız davanın reddedilmesi gerektiğini belirterek, açılan davanın esastan reddine yargılama gideri ve vekalet ücretinin de davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER
1- …. İş Mahkemesinin … esas sayılı dosyası.
2- …. İcra Dairesinin …
3- Taraflar arasındaki 24/10/2014 tarihli Özel Güvenlik Hizmet Sözleşmesi
4- Bilirkişi raporu.
5- Taraf vekillerinin beyan ve dilekçeleri.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ GEREKÇE:
Dava, taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesi uyarınca, dava dışı işçiye ödenen işçilik alacaklarının rücuen tahsili istemine ilişkindir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/6. maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmü bulunmaktadır.
Dava konusu olayda da, anılan madde hükmü uyarınca davacı ile davalı arasında alt işveren-asıl işveren ilişkisi mevcut olup, davalı asıl(üst) işveren, davacı (alt) işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunu’ndan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle müteselsilen sorumludur. Burada Kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müseselsilen sorumludurlar.
İç ilişkide (alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki ilişkide) ise, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda taraflar kendi aralarında sözleşme yapabilirler. Nitekim, TBK’nın 167. maddesinde “Aksi karşılaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır. Bu durumda borçlu, her bir borçluya ancak payı oranında rücu edebilir.” hükmüne yer verilmiştir. Yani, müteselsil sorumlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir.
Müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağından, dış ilişkide kanundan doğan teselsül gereğince borcu ödemiş olan müteselsil borçlunun, ödediği miktarın iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rücuen tahsilini talep edebileceği kabul edilmelidir.
Taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesinin 5.4 Maddesi ” Taraflarca kabul edilen fiyat, ulusal bayram, dini bayram, fazla mesai vb. Tatil günlerinin ücretini kapsamaz. O günlerde verilen hizmetin bedeli fazla mesai ücreti olarak İŞVEREN tarafından FİRMA’ya ödenir.” hükmü düzenlenmiştir.
Bu açıklamalar ışığında davacı ve davalının sunmuş oldukları tüm deliller dosya içerisine alınmış, icra dosyası getirtilerek incelenmiş, tüm deliller toplandıktan sonra alanında uzman bilirkişiden rapor alınmıştır.
Nitelikli Hesaplama Uzmanı Bilirkişi 08/07/2019 tarihli raporunda özetle;davacı … Güvenlik Hizmetleri AŞ’nin dava dışı işçi …’dan dolayı …. İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasına 04.07.2017 tarihinde yatırarak kapattığı 11.385,00 TL’nin asıl işveren ve alt işveren nezdinde dağılımının; davalı asıl İşveren … Tic. AŞ’nin 6.658,03 TL’lik fazla mesai ücret kısmından sorumlu olduğunu, davacı … Güvenlik Hizmetleri AŞ’nin bakiye (11.385,00 TL – 6.658,03 TL = 4.726,97 TL) 4.726,97 TL’lik fer’ilerden (işlemiş faiz, ilam vekalet ücreti, yargılama gideri vs) sorumlu olduğunu belirtmiştir.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde; davada ileri sürülen alacak, davacı şirketin dava dışı işçi için ödediğini beyan ettiği işçilik haklarından kaynaklanmaktadır. Rücu hakkı, başkasına ait bir borcu yerine getiren kişinin malvarlığında meydana gelen kaybı gidermeye yönelen tazminat niteliğinde bir talep hakkıdır. Davacı tarafça ,dava dışı işçinin işverenleri durumunda olan davalı şirketin, sözleşme gereğince işçi alacaklarından mesul oldukları ileri sürülerek rücuen alacak talep edilmiştir. Taraflar arasında dava dışı işçi …’ın davalı şirkette çalıştığı hususunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Davacı şirketçe icra dosyasına ödenen miktar ,bilirkişi raporu ve belgelere göre belli olup, bu konuda uyuşmazlık da bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, dava dışı işçiye ödenen işçilik alacaklarından hangi tarafın ne oranda sorumlu olduklarına ilişkindir. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine, aynı sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıkla ilgili verilmiş mahkeme kararları ve genel hukuk prensipleri dikkate alınarak bir sonuca gidilmelidir. Yine işçilik alacakları davası neticesinde davacının ödediği yargılama giderleri, faiz ve vekalet ücreti açısından da davacının davalıya bu alacağını da rücu edebileceği Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin içtihatları ile bellidir. O halde talebe konu İş Mahkemesi kararı ise fazla mesai alacağından ibaret olup taraflar arasındaki sözleşmenin 5.4 maddesi uyarınca fazla mesai ücretinden davalı sorumludur. Bilirkişi raporunda her ne kadar fazla mesai dışındaki tüm giderlerden davacının sorumlu olduğu belirtilmiş ise de yargılama gideri, vekalet ücreti vs. davacının sorumlu olduğu sonucunu çıkaramayız. Bu halde davacı 11.385,00-TL rücu edebilecek olup mahkememiz talep ile bağlı kalarak aşağıdaki şekilde hüküm kurmuştur.
( Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 2013/22286 Esas 2014/2147 Karar, 2013/23685 Esas 2014/5067 Karar; 2015/40097 Esas 2018/3016 Karar; sayılı ilamları ile Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2014/3992 Esas 2014/4794 Karar; Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2014/9000 Esas, 2014/7235 Karar; 2015/5859 Esas 2015/ 6854 Karar sayılı ilamları )
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1- Davanın KABULÜ ile, 6.658,03-TL’nin ödeme tarihi olan 04/07/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
2-Davacı tarafından yatırılan 35,90-TL peşin harç ve 35,90-TL başvurma harcı olmak üzere toplam 71,80-TL’ nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
3-Alınması gereken 454,81-TL harçtan peşin alınan 35,90-TL’den düşümü ile bakiye kalan 418,91-TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesap edilen 3.400,00-TL. vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
5-Davacı tarafından karşılanan 714,50-TL. yargılama giderinın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 13/07/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır