Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/822 E. 2022/3 K. 06.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/822 ESAS
KARAR NO:2022/3

DAVA:Şirket Yöneticinin Sorumluluğu ve Azli
DAVA TARİHİ:11/09/2018
KARAR TARİHİ:06/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan Şirket Yöneticinin Sorumluluğu ve Azli davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; “… … Tic. ve San. Ltd. Şti. 10.07.2007 tarihinde -… … … Caddesi, No:…/… D:…” (yeni kapı no 101) adresinde kurulduğunu ve halen bu şirket merkezinde faaliyetini sürdürdüğünü, şirketin, … isimli 28,50 m boyunda 5 kamara ve 9 yolcu kişi kapasiteli üst gelir gruplarına hitap eden lüks olarak sınırlandırılabilecek yelkenli bir ticari tekne imal ederek 2011 yılında … … bağlı olarak denize indirdiğini, gelirini … faaliyetlerinden yani şirkete ait teknenin tur satışlarından sağladığını, şirketin ağırlıklı müşterileri yabancılardan oluşmakta, sözleşme ve haftalık tur bedelleri Euro cinsinden gerçekleştirildiğini, şirket kuruluşundan beri şirket ortakları ve müdürleri olan davacı … ve davalı … tarafından çift imza ile temsil ve ilzam olunduğunu, ancak 2011 yılından beri şirkete ait teknenin ticari satışları, sözleşmeleri, tahsilatları ve kayıtları şirket müdürlerinden biri sıfatıyla davalı tarafından takip edildiğini, davalının bu yetkiyi kullanırken işlemlerin takibini dürüstlük ve sadakat ilkesine bağlı olarak gerçekleştirmesini, tur satış sözleşmesi ve tahsilatlarının şirket bilgisi dahilinde müşterek imza ile yapılarak şirket hesabına yatırılmasını, davalının şirket haklarını ihlal ve kendisine haksız menfaat temin edecek işlemlerden kaçınmasının gerektiğini, şirketin … isimli bir internet sitesi olup, her yıl ilgili dönemler itibarıyla teknenin ticari olarak kiralanabileceği bedeller ilan edildiğini ve kiralama bedelleri bu liste fiyatları esas alınarak yapıldığını, teknenin yaz ayları sezonu Mayıs Eylül sonuna kadar önemli bir doluluk oranında yani 90-100 günü charter kiralamasıyla geçtiğini, haftalık tur bedeli 28.000,00 Euro, yıllık gelir 280.000,00-300.000,00 Euro arasında olduğunu, şirketin 2007 yılında kurulmuş ve ticari faaliyetine 2011 yılında başlamış olduğu halde kuruluşundan bugüne kadar Genel Kurullarının yapılmadığını, davalı müdür şirketin gelirleri, giderleri ve kazançları hakkında ortaklara ve şirketin diğer müdürü davacıya bilgi ve hesap vermediğini, verdiği bilgiler, doğruluk ve samimiyetinden şüpheye düşürür nitelikte olduğunu, 410 pay sahibi sıfatıyla …, … 24. Noterliğinin 18.06.2018 tarih ve … yevmiye sayılı şirket müdürlerine yolladığı ihtarnamesi ile yapılmamış Genel Kurulların yapılması, 6102 Sayılı TTK Madde 437, 438 gereği özel denetim ve bilgi alma kapsamında bilgi ve dokümanların (bilançolar, banka hesapları, gelir ve giderler ile faaliyetlere ilişkin bilgiler) noter kanalıyla kendisine yollanmasını istediğini, davalının bu ihtara cevap vermediğini, şirketin ortak ve ikinci müdürü müvekkili, davalıya … 9. Noterliğinin 20.06.2018 tarih ve … Sayılı ihtarı ile Genel Kurul kararı alınması için davette bulunduğunu, ancak davalı bu davete icap etmediğini, bugüne kadar genel kurulların yapılmadığını, davalı müdürün şirkete ilişkin gerçekleştirdiği tur satışları, tahsil ettiği paralar ve şirkete ilişkin kayıtlar hakkında hiçbir yazılı bilgi, kayıt ve hesap vermemesi, işlem ve gelirlerin muhasebe kaydında bulunan faturalardan ibaret olduğunu söylemesi, genel kurul davetine icabet etmemesi üzerine çift imza ile temsil olunan şirkette genel kurul kararı alınamadığını, müdür ve şirket ortağı sıfatıyla müvekkili 2018 Yılı Temmuz başı itibariyle şirket gelirlerine ve kayıtlarına ilişkin bilgileri araştırmaya başladığını, bu kapsamda teknenin bağlı limanı … giderek teknede seyahat gerçekleştiren yolcuların liman çıkış belgeleri, teknenin mazot defterinin suretlerini aldığını, şirketin muhasebecisinden kesilen faturaları istediğini, faturaya mesnet sözleşmelerin bulunmadığını gördüğünü, müvekkili, davalı müdürün şirketin tur satışları, müşterilerle yapılan sözleşmeler ve tahsilat yazışmalarını bulmak amacıyla şirket mail serverından – www…com.tr adresindeki resmi ….com.tr mail adresinin yazışmalarına bakmak istediğini, ancak yazışmaların bu mail adresinden yapılmadığını ve maillerin 8 haftada bir otomatik olarak silindiğini gördüğünü, bu defa davalı müdürün adına kayıtlı şirket uzantılı mail adresi olan … mail adresinin yazışmaları incelendiği bunların da 8 haftada bir otomatik silindiğinin tespit edildiğini, ancak tesadüf eseri olarak 17.07.2018 tarihinde davalının daha önce bir teknik düzenleme yaparak yedekleme olarak kaydettiğini düşündüğü şirket maili server yedek kayıtlarından 2013/2018 dönemini kapsar önemli sayıda mail kaydına ulaşıldığını, ulaşılan sınırlı sayıdaki mail ve ekleri kayıtları tekne yolcuları, liman kayıtları ve mazot defteri ile muhasebe kaydını tutan davalının aynı zamanda yakın arkadaşı …’den alınan 2016-2017-2018 yıllarına ait yemek kayıtları ve fatura kayıtları ile şirket gelirlerinin yatırıldığı banka kayıtları karşılaştırmaya başlandığını, temin edilen bu belgelerin karşılaştırılmaları sonucu, belgelerin birbiriyle uyumlu olmadığını, davalının münferit imzayla şirket adına tur sözleşmeleri tanzim etme yetkisi bulunmamasına rağmen tekne kiralama sözleşmelerini münferit imzayla tanzim ettiğini, bu sözleşmeleri şirketten ve diğer müdürden gizlediğini, sözleşme bedellerini tam olarak tahsil ettiği halde, tahsil ettiği bedellerin %30-40 gibi bir kısmını şirket banka hesabına yollattığını, geri kalan % 60 ila 70’lik kısmını elden aldığını veya kendisi annesi …, babası …, kuzeni …’ın şahsi banka hesaplarına aktarttığını, bu suretle davalının elde edilen gelirlerin tamamını şirkete aktarmadığını, tahsil edilen sözleşme bedellerinin tamamına fatura kesilmediğini, ya eksik fatura kesildiği veya hiç fatura tanzim ettirilmediğini, bazen tur kiralaması ve yolcu liman çıkış belgesi bulunmadığı halde sahte tabir edilecek faturalar (fatura satışı gibi) tanzim ettirerek kayıtlara işlettiğini, şirketi hem usulsüz kayıtlarla hem de elde edilen geliri kişisel zimmetine geçirip küçük bir bedelini şirket kayıtlarına aktararak şirketi büyük bir maddi zarara uğrattığını ve maliyeye sunulu bilanço ve mizanlarda “zarar” gösterdiğinin tespit edildiğini, davalı, tur yapacak müşteriler veya acenteler ile yapılan sözleşmeler ve tahsilat yazışmalarının çoğunu … adresinden takip ettiğini, ancak münferit imzası ile tanzim ettiği sözleşme ve tahsilat şekli belirtili bu yazışmalara ne şirketin resmi mail adresi … ne de müdür olarak … adresini bilgi (cc) olarak eklemediğini ve var olan sözleşme ve tahsilat bedellerinin girildiği 2017 yılından itibaren Şirket uzantılı mail adresini kullanmayı azalttığını, Temmuz 2018 de ise, geçmiş dönem yazışmalara ilişkin bir kısım maillerine şirket ‘yedek server’ından ulaşıldığından şüphelenmesi üzerine 17.07.2018’den sonra kayıtların izlenmesini ortadan kaldırmak için müşteri ve tekne brokerleriyle yaptığı yazışmalarda şirketin resmi mail adresi ve/veya kendi … uzantılı adresim hiç kullanmadığını, muhtemelen şirkete ilişkin sözleşme ve bedel tahsilat yazışmalarını … ve başka özel mail adreslerinden yapmaya devam ettiği gözlemlendiğini, tespit edilen bu ağır usulsüzlükler üzerine davacı şirket gelirlerinin yaklaşık %60 ile 70’lik kısmını zimmete geçiren ve şirketin bu fifli ile zarara uğratan davaya zimmetine geçirdiği tahmin edilen yaklaşık 1.000.000,00 Euro tutarındaki şirket gelirini 3 gün içerisinde şirket kasasını aktarılması için … 9. Noterliği’nin … yevmiye sayısıyla 01.08.2018 tarihinde keşide edilen ihtarla talep ettiğini, ancak 17 Ağustos 2018 tarihinde ihtarnameyi elden tebliğ alan davalı parayı iade etmediği gibi ihtara cevap da vermediğini, şirket müdürü davacı ayrıca, 2016 yılının başından beri Şirketin defter ve kayıtlarını tutan, faturalarını kesen, Vergi Dairesi ilgili bildirimlerini yapmakta olan muhasebeci …’e … 9. Noterliğinin 27.08.2018 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesini keşide ederek davalının suiistimali ölçüsünde hatalı tanzim edilen tüm fatura ve kayıtların hukuki ve cezai sorumluluğu kendisine ait olmak üzere düzeltilmesini, bu aşamadan sonra ise şirketi çift imza ile temsil ve ilzam yetkisi çerçevesinde bilgi ve onayı olmadan ve fatura tanzimine mesnet teşkil eden sözleşme bedeli ve liman çıkış belgelen gibi belgelere dayanmadan şirkete ilişkin hatalı, eksik bedelli ya da usulsüz bir kayıt oluşturulmamasını” ihtar ettiğini, yukarıda kısaca izah edildiği gibi Şirket Müdürü ve %50 pay sahibi ortağı davalı’nın müdürlük yetkisini ve şirketin güvenini kötüye kullanarak şirketi zarara uğrattığı tespit edildiğini, dilekçemizde (EK-1) olarak sunulu şirket esas sözleşmesinin 10. maddesi gereğince müdürler görev süreleri sona ersin veya ermesin şirketin ödenmiş sermayesinin yarısından fazlasını temsil eden ortaklarının kararı ile değiştirilebileceği’ hüküm altına alındığını, davalının şirketteki pay oranı sermayenin %50’sine tekabül ettiğinden ve Müdürün azliyle ile ilgili olarak esas sözleşmeye göre çoğunluğun sağlanması mümkün olamayacağından TTK madde 630/2 uyarınca davalının müdürlük görevinden azli ve TTK madde 555/1 uyarınca davalının şirket gelirini zimmetine geçirerek şirketi uğrattığı zararın davalıdan alınarak şirkete ödenmesi talebiyle huzurdaki dava pay sahibi sıfatıyla açıldığını, şirket ortağı ve müdürü şirketi tek imza ile temsil ederek ve bazı sözleşmelerde diğer şirket müdürünün imzasını taklit ederek yetkisini aştığını ve kötüye kullandığını, şirket esas sözleşmesinde şirketin çift imza ile yani şirket ortağı ve müdürü … ile …’ın müşterek imzaları ile temsil ve ilzam olunacağı açıkça belirtilmiş olmasına rağmen davalı tekne kiralama sözleşmelerini tek imza ve “tekne sahibi” sıfatıyla imzaladığını, tespit ettikleri 2 örnekte ise müvekkili müdürün imzasını taklit ettiğini, 2011 yılından bu yana davacının sözleşmeleri sorguladığı durumlarda davalı kimi durumlarda sözleşme yapılmadığını ve pazarlık usulüne göre teknenin kiralandığını söylemiş olmasına rağmen, şirket yedek server’ından ulaşılan e-mail hesabının incelenmesiyle birlikte sözleşmelere ulaşıldığı ve davalının kötü niyetle kendine menfaat sağlamak amacıyla tekne kira bedelini saklama niyetiyle hareket ettiği sübut bulduğunu, davalının kanuna ve şirket esas sözleşmesine aykırı olarak ek imza ile Şirketi Temsil Ettiği Sözleşmeler Dilekçesinin II/1/A ve II/1/B başlıkları altında davalının tespit edebildiği yirmi altı usulsüzlüğünün tümünde Şirket Esas Sözleşmesine aykırı olarak Sözleşmeler davalının yetkisiz tek imzası ile temsil ve ilzam edilerek imzalandığını, sözleşme ve bedelleri hakkında davacı ve şirket bilgilendirilmeyerek gizlendiğini, davalının kanuna ve şirket esas sözleşmesine ve kanuna aykırı olarak ortağı ve diğer şirket müdürü davacının imzasını taklit ettiği sözleşmeler davalı, .. … … … ile 09.03.2016 tarihinde akdettiğini ve 17.07.2016-23.07.2016 dönemi için … isimli ticari tekneyi kiraladığını, sözleşmenin ilk sayfasında Şirket müdürü davacı …’nun imzasını taklit ettiğini, diğer sayfalarda tek başına paraf attığını, davalı, … ile 09.03.2016 tarihinde sözleşme akdettiğini ve 26.04.2016-30.04.2016 dönemi için … isimli ticari tekneyi kiraladığını, Sözleşmenin ilk sayfasında Şirket müdürü Davacı …’nun imzasını taklit ettiğini, diğer sayfalarda tek başına paraf attığını, basit bir hesapla davalı tarafından tahsil edildiği halde şirket kasasına beyan edilmeyen ve eksik fatura kesilerek zimmetine geçirilen miktar 2016 yılında 133.296,00 Euro; 2017 yılında 141.504,00 Euro; 2018 yılında (mail yazışmalarından tespit edebildiğimiz 17.07.2018 tarihine kadar) 43.000,00 Euro olmak üzere toplam 317.800,00 Euro olarak tespit edildiğini, salt usulüne aykırı olarak akdedilen imzalı sözleşmeler ve ilgili döneme ait kesilen faturaların toplamına göre davalının açıktan tahsil ederek zimmetine geçirdiği bedel 201.368,00 Euro tutarında olduğunu, fazlaya dair hakları saklı olmak üzere huzurdaki dava delilleriyle tespit edebildikleri işbu bedel üzerinden açıldığını, mıştır. Haftalık tur bedeli ortalaması 28.000,00 Euro ve yıllık geliri 280.000.00-300.000,00 Euro ortalamasında bulunmasına rağmen, 2016’da kesilen yıllık fatura tutarının 124.,000,00 Euro; 2017’de kesilen fatura tutarının 87.896,00-Euro: 2018’de kesilen fatura tutarının 49.149,00 Euro olmak üzere üç yılda kesilen toplam fatura tutarının 261.045,00 Euro olduğu ve faturaların hiç veya eksik bedel üzerinden usulsüz kesildiği yukarıda izah edildiği gibi davalının hesap vermekten kaçınması üzerine e-mail yazışmaları, davalının usulüne aykırı olarak akdettiğini ve diğer Şirket Müdürü müvekkilinden gizlediği Sözleşmeler, liman çıkış belgeleri ve kesilen faturalara karşılaştırılmasıyla tespit edildiğini, davalının ortağı ve münferit imza yetkisinin bulunduğu … A.Ş’ye 17.08.2015 tarihinde 42.000.00 TL, 07.09.2015 tarih ve 14.000,00 TL tutarlı faturalar kestirerek ortağı bulunduğu şirketten usulsüz para çıkışı yapıldığını, bu işleme şirketimizi de aracı kılarak usulsüzlük yaptırdığı ilgili döneme ait yolcu liman çıkış belgelerinden tespit edildiğini, yukarıda arz ve izah edildiği gibi; 6102 Sayılı TTK Madde 630/2 gereği davalı …’ın müdürlük görevinden azlini, 6102 Sayılı TTK Madde 644, 553 vd. hükümleri gereği fazlaya dair haklar saklı tutularak (bilirkişiler tarafından tespit edilecek olan belirsiz miktara tamamlatılmak ve harcı sonradan ikmal edilmek üzere) şimdilik 201.368,00 Euro zararın dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan … … Tic ve San. Ltd. Şti’ne ait olacak şekilde tazminini, 4721 Sayılı TMK Madde 427/4 gereği dava sonuçlanıncaya kadar ihtiyati tedbir mahiyetinde davalı …’ın yerine kayyım müdür atanarak şirketin kayyım müdür ve diğer müdürü … ile birlikte temsil ve ilzamını, şirkete ait gelirlerin bir kısmının hesaplarına geçirilmiş olduğu tespit edilen davalının babası …, annesi …, kuzeni …’a ihbar edilmesini, davanın kabul edilerek dava harç ve masrafları ile vekalet ücretinin davalı şirkete yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; “… Şirketi 2007 yılında kurulduktan sonra dava dilekçesinde de belirtildiği üzere 28.50 m boyunda 5 kamara ve 9 yolcu kapasiteli, … isimli yelkenli tekne yaptırarak, 2011 yılında … limanına bağlamak suretiyle … yolculuk olarak adlandırılan ve genellikle 1 hafta ile 10 gün arasında değişen tur satışları yapmaya başladığını, asıl işi taşımacılık olan … şirketinin tahsis ettiği tekne bedelinin üzerine bir takım masraflarla oluşturulan turların satış ve pazarlaması doğal olarak yurt içi ve/veya yurt dışı acenteler vasıtasıyla yapılmakta olduğundan ağırlıklı olarak yabancı-müşterilerle çalışıldığını, davacının ve vekili olan eşinin, davalı müvekkilimizin şirkette sözde düşük fatura keserek ve/veya aile fertleri ve akrabaları vasıtasıyla açıktan aldığını iddia ettikleri tutarlar taraflar arasında anlaşmazlık olmadığını, 2015 yılı öncesinde de aynı şekilde şirket kayıtlarına muhasebeleştiğini, üstelik açıktan alındığı iddia edilen tutarlar daha sonra bu aile fertleri ve/veya akrabalar tarafından … şirketi muhasebecisi olan …’e teslim edildiğini ve onun tarafından da ya her iki ortak adına yarı yarıya … ve … şirketlerine “ortaklar cari hesabı alacağı” olarak girildiğini ya da tekne ile ilgili bir takım faturasız giderlerin karşılanmasında kullanıldığını, bu bilgiler ışığında hemen belirtmek gerekir ki, davacı ve davacı vekili olan şirketin diğer ortağı eşinin 2018 yılı yaz başlarından itibaren, baştan beri bildikleri ve müştereken uyguladıkları sistemdeki açıklıktan faydalanmaya çalışacakları ve komisyon bedellerini … şirketindeki emellerine ulaşmak için koz olarak kullanacakları anlaşılınca dava ihbar edilen davalının aile fertleri ve akrabaları vergi barışı kapsamında bu gelirlerini bildirerek yapılandırmadan yararlanmışlar ve davacı ile eşinin şantaj olarak kullanacakları bu kozu ortadan kaldırdıklarını, hal böyle olunca da dava ihbar olunanlar tarafından davacının yönetim kurulu başkanı, davacı vekili eşinin de yönetim kurulu üyesi oldukları … şirketinin muhasebecisi …’e verdiklerini ve … tarafından da davacı ve davalı adlarına yarı yarıya şirketlere (ortaklar cari hesap alacağı olarak) sokulan bu paralar nedeniyle hukuken alacaklı, davacı ve dava dışı …’in de cezai anlamda sorumlu olduklarını, bu nedenle gerek müvekkilinin ve gerekse dava ihbar olunanların hukuki ve cezai tüm yasal haklarının saklı ve mahfuz olduğunu, gerekli yasal girişimlerde bulunulacağı izahtan vareste olduğunu, her ne kadar dava dilekçesindeki kurgu sürekli olarak müdürlerin, görevlerini özenle, şirketin menfaatlerini tüm yönleriyle gözeterek şirketin menfaatlerini başkalarının menfaatlerine başkalarının menfaatlerine feda edemeyerek yürütmeleri gerektiğine ilişkin doktrin örneklerine dayandırılmışsa da belirttikleri açıklamalar ve toplanacak delillerle sabit olacağı üzere asıl, davacı ve dahi vekili olan diğer ortak şirketin bugüne kadar gerçekleşen tüm ticari faaliyetlerini birebir ve tüm detayları ile bilmekte, desteklemekte hatta bu şekilde gerçekleşmesi için teşvik etmekte olduğunu, şirketin resmileşen tüm ticari faaliyetlerinde (ki dava dilekçesinde yer alan sözde usulsüz işlemler ile aynı sistemde yapılmışlardır) onayı, imzası, muvafakati olan, acentelerin (brokerlerin) müşterileri ile ters düşmemeleri açısından doğrudan müşteri ile yapılan sözleşmelerle fatura tutarlarının aynı olmadığını gayet iyi bilen davacının birdenbire bunları bilmiyormuş gibi davranmaya başlamasının Türk Medeni Kanununun 2 nci maddesindeki objektif dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, davacının dava dilekçesinde haklı sebep olarak göstermeye çalıştığı sözleşme ve faturalar arasındaki farklılıkların acenteler (aracılar) ve müşteri getiren aile bireyleri ile yıllardır davacının da bilgisi dahilinde gerçekleşen ve resmileşen uygulamalar dahilinde olduğu sunulan delillerin yargılama sonunda değerlendirilmesi sonucu ortaya çıkacağını, bu durumda asıl davacının tüm iddialarının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ve dürüstlük kuralına aykırı olduğu kanıtlanacağını, öte yandan davacının, TTK 644 yollamasıyla 553 ve devamı maddeleri hükümlerine göre davalının sözde şirketi uğrattığı iddia edilen zararların tazminine yönelik talebi de tamamen yersiz ve dayanaksız olduğunu, davacının şirketin ve dolayısıyla kendisinin menfaatlerine olacak hususları baştan beri kurgulayan, uygulamaları teşvik eden, ses çıkartmayıp, onaylayıp hatta resmileştirip ondan sonra bir aşamada bunları yeni öğreniyormuş gibi yaparak davalı müvekkilini suçlamasının bedeli ise hem ceza davası hem de TTK 630/4 maddesi uyarınca tazminat olarak kendisine geri döneceğini, davacının bütün gerçeklere rağmen sanki davalı müvekkilinin müdür tarafından kendisine ve/veya ailesine çıkar sağlama iddiasıyla son derece kötü niyetli ve de dürüstlükten tamamen uzak bir şekilde dava sonuna kadar davalı müvekkili yerine kayyım atanarak şirketin kayyım müdür ve diğer müdür davacı tarafından müştereken çift imza ile temsil ve ilzam edilmesini talep etmesinin de son derece yersiz ve dayanaksız olduğunu, her şeyden önce davacının dava ile elde etmek istediği davalı müdürün azli talebinin ihtiyati tedbir yoluyla elde edilmesi anlamını taşıyacak olan bu talebin HMK hükümleri çerçevesinde kabulünün mümkün olmadığını, dava sonucunun ihtiyati tedbir yoluyla elde edilmesine olanak sağlayacak şekilde ihtiyati tedbir kararı verilmesinin mümkün olmadığına dair Yargıtay kararlarının mevcut olduğunu, tüm bu nedenlerle samimiyetten ve dürüstlükten uzak davanın ve davacının tüm taleplerinin reddini, yersiz ve mesnetsiz ihtiyati tedbir talebinin reddini, davanın gerektireceği tüm harç ve masraflarla avukatlık ücretinin davacıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce celse arasında tanıklara davetiyelerin çıkarıldığı, yapılan yoklamada tanıkların Mahkememiz duruşma salonunda hazır olduğunun anlaşıldığı,
Tanık …; ”Ben … Menkul Kıymetler şirketinde veznedar mutemet olarak çalışıyorum. İş bankasına bu nedenle sürekli gidip gelmekteyim. Davacının talimatları doğrultusunda … şirketini temsilen bankaya para yatırıp para çekiyorum. Müşteri talimatları da oluyordu. Bu işlemleri gerçekleştiriyordum. Usulsuz işlemlere ilişkin bir bildiğim yoktur. dedi.
Davacı vekilinin talebi üzerine tanıktan soruldu: Gerek davalı …’ın gerekse davacı …. dışardan para getirirerek bunların ortaklar cari hesabına yatırılmasına ilişkin bana bir talimatı olmadı. Buna ilişkin de bilgim yoktur. Ayrıca .., … ve …’ın hesaplarından para çekerek … veya … şirketlerinin ortaklar cari hesabına kesinlikle para yatırmış değilim. Ne çektim ne de yatırdım. Sadece 2014 yılında …’ın kendi hesabına 15-20 bin EURO civarında bir paranın çekilerek kendisine verilmesini istemişti. Bende …’ın hesabından iki farklı tarihte toplamda bu kadar parayı çekerek yine …’a vermiştim. … … muhasebecisi …’dür. Ben kesinlikle … … hesaplarını tutmadım. Ben Muhasebeci değilim. Veznedar ve mutemetim ve … şirketinde çalışıyorum. Yaklaşık bir sene kadar önce … bana bir exel tablosu verdi. Bunlar … … ait işlemlerdi. … ve … Müşteri nolu hesaplarda exel deki tabloları karşılaştırmamı istedi. Bende karşılaştırıp mail olarak attım. dedi.
Davalı vekilinin talebi ile tanıktan soruldu: … kendisi dışarıdan para getiriyordu. Bu parayı da 397 ve 432 müşteri nolu hesaplara yatırıyordu. Daha sonra bu hesaplardan da babasının veya kendisinin kredi kartları ödemelerini yapıyordu. Bunun notlarını exel dosyasında tutmuş. Bende bunun çekini yaptım ve kendisine gönderdim. … şirketi SPK’ya tabi bir şirkettir. Makbuzsuz bir işlem yapılamaz. … adına bankadan yapmış olduğum çekimlerden sonra bu parayı …’e teslim ettiğime ilişkin makbuz yoktur. Bu şekilde bir makbuz düzenlemedik. …’ın talebi üzerine … ile …’nın çalıştığı banka şubeleri aynı olduğundan dolayı … … ait maaş ödemeleri yapmış olduğu işlemlerden kaynaklanan fatura ödemeleri ve SGK ödemelerini, vergi ödemelerini bankaya üzerinden yaptığım olmuştur. Bu işlemleri … Rotanın internet bankacağılı üzerinden yapmaktaydım. Ayrıca her iki şirkette de avans hesabına ve ortaklar cari hesabına para yatırmadım. Böyle büyük işlemler yaptığımı hatırlamıyorum. Ancak yıllar önce … Gayri Menkulun ortaklar cari hesabına para girişi yapılmıştır. Ben muhasebecisi olmadığım için maaş hesabı ile ilişkili kişiler avansı hesabının kapatılıp kapatılmadığını bilmiyorum dedi.
Davacı vekilinin talebi üzerine tanıktan soruldu: Yıllar önce … Menkulün cari hesabına para girişi sermaye arttımı nedeni ile olmuştur.” beyanında bulunmuştur.
Tanık …; “1995-2019 tarihleri arasında … şirketinde çalıştım, davacı da genel müdür olarak görev yapmaktaydı, … rotanın defterlerini … tutmaktadır, bilirkişiler … rotanın merkezi olup, … de … şubesi olan yere defter incelemesi için geldiklerinde … bavullarla … rotanın defterlerini getirir, sonra geri … rotanın merkezine götürür, 2019 mayıs ayında davacı beni çağırdı … rotayla ilgili iki sayfalık soru verdi, cevaplamamı istedi bunları, piramitin özlük dosyasına koyacağını söyledi ancak 2 hafta sonra bir mahkeme dosyasına sunulmuş, piramitteki bazı olaylardan dolayı davalı gelen paralar nedeni ile davacı …’in kendisini tehdit ettiğini vergi barışına başvuralım dedi, bende vergi barışına başvurdum, 2019 yılında baskılara dayanamayarak emekliliğimi isteyerek ayrıldım tanıklık ücreti istemiyorum” dedi.
Davalı vekilinin talep ile tanıktan soruldu: Tanığa yukarıdaki yemin tahtı altında soruldu: piramitin şişli şubesindeki aynı zamanda … rotanın merkezine gelen evrakların hiçbiri burada kalmada hepsini piramitin merkezindeki …’e gönderdik, ayrıca kaptan ve tayfaların bordrolarını düzenleyen …’dir, imzaya götüren de bendim, ayrıca … rotaya ait paraların şahıs hesaplarına aktarıldığı iddiasına ilişkin bir görgüm yoktur, ben aldığım paraları …’a verdiğimde, o da telefonla …’i aradığında paraları getirirsin, dediğini kulağımla duydum, … ve … …’ın hesabına gelen paralar … rotanın parasıydı ancak daha sonra …’ın paralarını … bankadan çekmiş, … rotaya ve piramite yatırmış, Noterde vermiş olduğum beyanda baskı altında değildim, dedi.
Davacı vekilinin talebi ile tanıktan soruldu: … beyden öğrendiğime göre aileler müşteri bulurlarsa komisyon alabileceklermiş” beyanında bulunmuştur.
Tanık …; “ben … rotanın mali müşaviriyim, sorulursa anlatırım, tanıklık ücreti istemiyorum” dedi.
Davacı vekilinin talebi ile tanıktan soruldu: Tanığa yukarıdaki yemin tahtı altında soruldu: defter ve belgeleri … Beyle görüşüyoruz, … de belgeleri getirip götürmektedir, ilk başta liman çıkış kayıtları yoktu bize firma isimleri söylüyorlardı, bizde faturaları düzenliyorduk, genellikle ilk dönemlerde fatura miktarlarını ve isimlerini … Bey söylüyordu, 2016’dan 2018’e kadar … Beyle irtibatlıydım daha sonra … Beyle irtibata geçtim, 2018’den sonra liman çıkış kayıtları ve tur sözleşmelerini karşılaştırarak faturaları düzenliyorduk, ayrıca şirkete yapılacak ödemelerin şahsa yapıldığına ilişkin bir bilgim yoktur, dedi.
Davalı vekilinin talebi ile tanıktan soruldu: 2016 yılında … Bey beni …’le tanıştırdı, … Bey’in pek bir muhasebe bilgisi yoktur, … ortaklar cari hesabının numarasını sormuş olabilir 2018 tarihleri olduğu için hatırlamıyorum, ayrıca …’in haricen gelen paraların şirket hesabına geçirilmesine ilişkin bir soru sorup sormadığını hatırlamıyorum, beyanname ve bordroları ben yaparım bizim işimizdir, … Bey bilmez” beyanında bulunmuştur.
Mahkememizin 12/10/2018 tarihli ara karar ile dosyamızda bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği, bilirkişinin 11/02/2019 tarihli raporunda özetle;
”Sonuç olarak tarafıma iletilen, tüm dosya münderecatı ve tarafların kayıtları üzerinde yapılan incelemeler sonrasında ve yukarıda paylaşılan bilgiler ışığındanihai karar Sayın Mahkeme’nize ait olmak üzere;
… sayılı yazıda … … Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi Temsile, … ile …’ın Müştereken imzayla yetkili oldukları,
Davacı tarafından dava dosyasında paylaşılan Kontratlarda … … Tic. Ve San. Ltd. Şti. Kaşesi üzerinde TEK imza mevcut olup, İmzalanan evrak üzerinde İmzalayan olarak da … … isminin yer aldığı,
… … A.Ş. adına faturalar düzenlenmiş olup, tahsilatlarına ait bilgide Kayıtlarında yer almıştır.
… … Ltd. Şti ve … …A.Ş için düzenlenip kayda alınan faturaların, Ulaştırma Bakanlığı Seyir İzin Belgesi Sisteminden gelen bilgiler ışığında muhteviyatı itibari ile “Sahte ve Yanıltıcı Belge” olduğu,
Şirketin 2009-2016 döneminde Kurumlar Vergisi Beyannamesinde devamlı ZARAR olarak Mali idareye beyanda bulunduğu,
Şirket içinde Mahkeme kararına göre; Kayyum atanmasına karar verilmesi durumunda bu atamadan sonra veya kayyum ataması olmaz ise yetkilendirilebilecek Bağımsız Denetimci kanalı ile 2013 – 2018 yıllarını kapsayacak şekilde, Karşılaştırmalı olması amacıyla Yatla ilgili, Defter / Seyir İzin Belgeleri/Düzenlenen Faturalar/Şirket Banka ekstreleri/ Seyahat acentaları ile yazışmalar ve Kontratlar üzerinde yapılabilecek daha detay çalışma ile Şirketten dışarı aktarıldığı öne sürülen Tutar daha NET belirlenebilecek olduğu,
Davaya konu edilen 2013 – 2018 yılları arasında … bankası ve … Bankasından dava dosyasına gelen bilgiler ışığında, … … Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi Yat kiralama hizmetlerinden dolayı bu kişi ve hesaplara geldiği belirlenen;
a)… hesabına 99.804,38-Euro,
b)… hesabına 72.790,64-Euro,
c)… hesabına 29.972,27-Euro,
d)ŞEMİNE … hesabına 23.390.-Euro olmak üzere toplam tutarın 225.957,29 EURO olduğu kanaatine varılmış olmakla birlikte bilcümle hukuki tavsif ve değerlendirme münhasıran Sayın Mahkeme’nize ait olmak üzere, işbu inceleme ve tespitlerimizi Sayın Mahkeme’nizin yüksek takdirlerine Saygılarımla arz ederim.” denilmiştir.
Mahkememizin 24/09/2020 tarihli celsesi 1 numaralı ile dosyamızda bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği, bilirkişilerin 11/03/2021 tarihli raporunda özetle;
”Tüm İnceleme, tespit ve değerlendirmeler ile rapor içerisinde açıklanan nedenlere binaen:
* … Limited Şirketinin uğramış olduğu zararın, dosyada yer alan sözleşmeler toplamı 897.174,00 Euro’dan, rapor içerisinde yer verilen sebeplerle mahsup edilen tutarlardan sonra kalan 453,947.00 Euro ile Jurnal defteri kayıtları dikkate alınarak tespit edilen 276.089.00 Euro olmak üzere toplam 730.036,00 Euro olduğu,
* Davalının kusurlu işlemleri ile Şirketi zarara uğrattığı, yukarıda belirtilen meblağların şirkete verilmesi gerektiği sonuçlarına varılmıştır.” denilmiştir.
Mahkememizin 10/06/2021 tarihli celsesi 1 numaralı ara kararı gereğince, dosyamızda ek bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği, bilirkişilerin 01/10/2021 tarihli ek raporunda özetle;
” Kök raporda yer verilen tespit ve değerlendirmelerin aynen muhafaza edildiği hususunu Sayın Mahkemenin takdirlerine saygı ile arz ederiz.” denilmiştir.
Dava, şirket yöneticinin sorumluluğu ve azli konularında toplandığı istemine ilişkindir.
Limited şirket müdürünün azli davası açısından, davada husumetin azli istenen müdüre yöneltilmesi gerekli ve yeterlidir.
Şirket yöneticileri hakkında sorumluluk davası açılabilmesi için mülga 6762 sayılı TTKnın 341. Maddesinde şirket genel kurulunda bu yönde karar alınması gerektiği açık bir şekilde düzenlenmiş iken dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK hükümleri arasında mülga TKKnın 341. maddesi gibi açık bir düzenleme bulunmamaktadır. 6102 sayılı TTKnın 408/1 ve 479 maddelerindeki düzenleme ve bu husustaki Yargıtay yorumu karşısında anonim şirket yöneticileri hakkında sorumluluk davası açılabilmesi için, şirket genel kurulunda karar alınması gerekmektedir. Bu husus dava şartı olup mahkemece resen gözetilmesi gerekmektedir.Ancak, mülga 6762 sayılı kanunun 341. Maddesinin madde başlığı şirket namına açılacak dava olup madde içeriğinde de yöneticiler aleyhine şirket tüzel kişiliği tarafından sorumluluk davası açılmasına ilişkin düzenlemeye yer verilmiştir. Söz konusu açık düzenleme 6102 sayılı TTKda yer almasa da 408/1 ve 479. Maddelerdeki düzenleme karşısında şirket tarafından yöneticiler aleyhine açılacak sorumluluk davalarında şirket genel kurulunun bu yönde alınmış bir kararının gerektiği Yargıtay uygulamaları ile sabittir. Söz konusu dava şartı, davacının şirket olması halinde gerekli olan dava şartıdır. 6102 sayılı TTKnın 555. Maddesinde şirketin uğradığı zararların tazminini şirketin ve her bir pay sahibinin isteyebileceği düzenlenmiştir. Ortağın, şirket zararının tazmini için yöneticiler hakkında sorululuk davası açabilmesi için genel kuruldan bu yönde karar alınmış olması gerektiğine ilişkin bir düzenleme yasalarda yer almamaktadır. Yani ortağın şirketin zararı nedeniyle yöneticiler hakkında sorumluluk davası açması için şirket genel kurulundan bu yönde bir karar alınmasına gerek bulunmamaktadır.
Mail yazışmalarına ilişkin delillerin hukuka aykırı delil olması nedeniyle dosyadan çıkartılması talebinin, Yargıtay, bir ilamında(“… E Sayılı ilam”) açıkça “İşverenin kendisine ait bilgisayar ve e-mail adresleri ile bu adreslere gelen e-postalan her zaman denetleme yetkisi bulunmaktadır.” içtihadı, TTK. 437. madde ve AYM’nin … numaralı Bireysel Başvuru kararı da dikkate alınarak reddine karar verilmiştir.
Davalı tarafça dava dışı 3. gerçek kişilerin banka hesap dökümlerinin celbi talep edilmiş ise de kişisel verilerin korunması ilkesine aykırı bu talebin reddine karar verilmiştir.
Mahkememizce; dosya kapsamı mevcut delil durumu, davanın vasıf ve mahiyeti, TTK’nun 408/2 bend (b) fıkrası ve TMK’nun 426 ve mütekaip maddeleri gereğince her ne kadar şirkette organsızlık hali söz konusu değil ise de, ortaklar arasındaki anlaşmazlık bulunduğuna dair yaklaşık ispat ölçütlerindeki delil durumu ve müşterek imza nedeniyle olumlu fiili eylemlerle zarar doğurucu işlem gerçekleştirilmesi mümkün değil ise de; olumsuz fiili eylemler ile şirketin işlerinin aksatılması mümkün olması yanında davalının da kısmen kabulünde olan ve bilirkişi tarafından da tespit edilen şirket gelirinin şirket kayıtlarına geçirilmemesi iddiaları dikkate alındığında davalı yetkilerinin tedbiren kaldırılarak yerine yönetici kayyumu atanması gerektiği nazara alındığında, şirket yönetiminde meydana gelen çekişmenin ve şirketin zarar görmesinin önlenmesi adına HMK’nun 389 ve müteakip maddeleri gereğince ihtiyati tedbir talebinin takdiren 250.000-tl teminat karşılığında kabulu ile, davalı şirketin müşterek imza sahiplerinden %50 hisseye sahip …’a ait hissenin yönetim yetkisinin (sadece yönetim yetkisi ile ilgili olup genel kurul toplantısında temsili etkilememek kaydıyla) ihtiyati tedbiren kısıtlanmasına ve bu hisselerin mahkememizce resen kayyum olarak atanan MM … tarafından diğer müşterek imza sahibi ortaklarla birlikte ve müştereken temsil edilebilmesi kaydıyla ihtiyati tedbiren kayyum tarafından temsil edilmesine karar verilmiştir.
Tüzel kişinin ortakları ve üyelerinden bağımsız olarak başlı başına bir kişilik olması ve bu nedenle de yaptığı hukuki işlemlerinin sonuçlarından kendisinin sorunlu olması ayrılık ilesini doğurmuştur. Ayrılık ilesinin iki farklı görünüm biçimi vardır: Tüzel kişiliği oluşturanların malvarlığı ile tüzel kişiliğin malvarlığının birbirinden bağımsız olması “malvarlığının bağımsızlığı” veya “mal ayrılığı ilkesi” olarak ifade edilmektedir. Bu ayrılık ilkesinin ilk görünümüdür. Tüzel kişi kurucularından üyelerinden ve organlarını oluşturan kişilerden bağımsızdır. Bu nedenle tüzel kişilik kendisine ait malvarlığına, hak ve borçlara sahiptir. Nitekim Yargıtay bir kararında “Tüzel kişiliklerde mal ayrılığı ilkesi geçerli olup, tüzel kişinin malvarlığı onun ortaklarının ve onun yönetiminde bulunan organları oluşturan kişilerin ve kardeş ortaklıkların malvarlığından bağımsız ve ayrıdır” diyerek bu ilkeyi vurgulamıştır. Ortaklar, ortaklık alacaklılarına karşı sorumlu olmadıklarından, tüzel kişilik sadece kendi malvarlığı ile sınırlı olarak sorumludur. Bu nedenle kanun koyucu ortaklığın, devamlılığının sağlanması ve dolayısıyla mal varlığının korunması amacıyla çeşitli hükümler sevk etmiştir. Bu hükümlere; itibari değerinden aşağı bir bedelle hisse senedi çıkarılamaması, ortaklığın kendi paylarını, esas veya çıkarılmış sermayenin onda birini aşan veya bir işlem sonunda aşacak olan miktarda ivazlı olarak iktisap ve rehin olarak kabul edememesi, mal varlığın azalması durumunda özel tedbirler alınması örnek olarak verilebilir.
Davalı tarafın savunmasının temeli, açıktan para tahsili konusunda davacının baştan beri bilgisi ve yönlendirmesi ile yapıldığı, zaten bu şekilde gelen paraların da tarafların ortak olduğu … Şirketinin muhasebecisi – veznedarı … tarafından alınarak gerek … ve gerekse … şirketine ortaklar üzerinden sokulduğu, zimmete geçirilen bir bedel olmadığı yönündedir.Davalı tarafın savunmalarında aktarılan paraların davacının da şahsi hesabına geçtiği işlemlerine ilişkin tarih ve miktar bazında bir somutlaştırma da bulunmamaktadır. Bu iddianın bir an için ispatlanabildiği kabul edilse bile bir üst paragrafta açıklandığı üzere tüzel kişinin, ortakları ve üyelerinden bağımsız olarak başlı başına bir kişilik olması, tüzel kişiliği oluşturanların malvarlığı ile tüzel kişiliğin malvarlığının birbirinden bağımsız olması “malvarlığının bağımsızlığı” veya “mal ayrılığı ilkesi”nin bulunması dikkate alındığında, şirketin malvarlığına girmesi gereken paraların bir kısmının 3. Kişi bir şirketin hesabına ortaklar üzerinden sokulması, bir kısmının ise dava konusu … şirketine sokulsa da ortaklar üzerinden sokulması nedeniyle şirketin kendi malvarlığında olması gereken para yerine bu para nedeniyle bir de ortaklar hesabında ortaklara borçlandırılması şirket yöneticisinin sorumluluğunun kaldırılmasına bir etkisi bulunmamaktadır. Tüm ortaklar bu durumu bilse bile şirkete iadesi için dava açmaları MK 2’ye de aykırı olmaz. Davalı, davacının da bu tür eylemlerde bulunduğu iddiası açısından, var ise bu bedellerin şirkete iadesi için dava açmakta elbette muhtardır.
Bu son gerekçeye göre uyuşmazlığın hallinde kalan tek sorun, bu şekilde davalı ortağa aktarılan meblağın miktarını belirlemektir.
Davacı tarafın davalının mail yazışma ve eklerinden ulaştığı bir kısım tur sözleşmeleri ve sonradan sunduğu sözleşme örnekleri ve davalı tarafın sunduğu sözleşme örneklerine ve bu sözleşme örnekler kapsamında düzenlendiği tespit edilen faturaların dökümü kök raporun 9,10,11. Sayfalarda dökümü verilmiş olup, davalı, …, … banka hesaplarına gelen tur bedelleri dökümü de yine kök raporun 13,14 ve 15. Sayfalarında teknik ayrıntısı verilmiş olup, davalı taraf, davacı adına … ve … hesaplarına yatırılan paraların her zaman kendisinin ve akrabalarının hesaplarına gelen para birimleri ile aynı gün ve saatlerde yapıldığı iddia edilse de …’e avans hesabına ve … hesabına ise ortaklar adına yatan paraların toplamının dahi tutmadığı, – kaldı ki “malvarlığının bağımsızlığı” veya “mal ayrılığı ilkesi”nin bulunması nedeniyle bu hususun da bir öneminin bulunmadığı, dosyaya sunulan sözleşme örnekleri, jurnal defteri, davalı, …, … hesaplarına yatan tur bedelleri teknik ayrıntısı kök raporun 21 ve 22. sayfalarında anlatıldığı üzere 730036 Euro’nun kayıt dışı bırakılarak şirket malvarlığına davalı tarafından aktarılmadığı anlaşılmıştır.
Tüm bu nedenlerle sonuçta aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda gerekçesi ve ayrıntısı açıklanan nedenlerle;
1-730.036 Euronun davalıdan alınarak … Limited Şirketine verilmesine,
2-Davalının … Limited Şirketine yönetim hakkının kaldırılmasına,
3-Kayyım atanması kararının seçim yapılıncaya kadar devamına,
4-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 374.748,76-TL karar ve ilam harcından 119.876,12-TL peşin harcın düşümü ile eksik kalan 254.872,64-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
5-Davacı tarafından yatırılan 35,90- TL başvuru harcı, 119.876,12-TL peşin harç olmak üzere toplam 119.912,02-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan 143.485,02-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 169.008,98-TL yargılama gideri davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
8-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde resen taraflara iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı.06/01/2022

BAŞKAN …

ÜYE …

ÜYE …

KATİP …