Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/758 E. 2020/360 K. 01.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/758 Esas
KARAR NO : 2020/360
BİRLEŞEN … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
2016/428 ESAS, 2016/290 KARAR SAYILI DAVA DOSYASI
ASIL DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 14/08/2018
BİRLEŞEN DAVA : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 01/07/2020

Mahkememizde görülen İtirazın İptali davasının yapılan yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı banka nezdinde 48 ay taksitle 400.000,00 TL bedelli ticari emtina kredisi kullandığını, taraflar arasında akdedilen kredi sözleşmesi ticari mahiyette olduğunu, müvekkilinden mevzuata aykırı şekilde KKDF bedeli tahsil edildiğini, hukuka aykırı tahsil olunan KKDF bedellerinin iadesi için girişilen … İcra Müdürlüğünün 2018/26276 Esas sayılı dosyasından takibe davalı yanca itiraz edildiğini, davalı bankadının takibe yaptığı itirazın iptali ile takibin devamını karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen Dava Yönünden;
Davacı vekili, müvekkili ile davalı banka arasında akdedilen ticari kredi sözleşmesi kapsamında müvekkilinden yasaya aykırı şekilde KKDF tahsil edildiğini, bu bedelin iadesini teminen …. İcra Müdürlüğünün 2018/19326 E sayılı dosyası üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı bankanın itirazı ile takibin durdurulduğunu, takibe konu bedelin yasal mevzuat gereği iadesi zorunlu olması nedeniyle ve müvekkilinin takibinde haklı olup takibe yapılan itirazın iptaline ve takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili, taraflar arasında münakit olan genel kredi sözleşmesinin 6 ve 7.maddelerinde ve devamında davacıya kullandırılan kredi işlemi nedeniye tüm vergi ödemelerinin KKDF, BSMV veya sair vergi ödemelerinin davacıdan tahsil edeceği düzenlendiğini, anılan geri ödeme planında 16.066,11 TL tutarında KKDF tahakkuk ettiğini ve müvekkili banka tarafından ilgili Vergi Dairesine ödendiğini, anılan KKDF tutarı müvekkil banka uhdesinde daha olmadığını, alılan tutarın banka tarafından vergi dairesine gönderildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Birleşen Dava Yönünden;
Davalı vekili, davacı …’ nun, işbu huzurdaki davadan önce aynı gerekçelerle müvekkil bankaya karşı konusu ve içeriği aynı olan (KKDF ile ilgili) …. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/ 758 Esas sayılı dava dosyası ile 14/08/2018 tarihinde dava açtığını açtığını, tarafları aynı olan, konusu ve içeriği aynı olan, hatta dava dilekçeleri içeriği şablon olarak dahi birebir aynı olduğu görünen davanın öncelikle derdestlik nedeniyle usulden reddine karar verilmesini, esasa ilişkin olarak davacı tarafın KKDF (kaynak kullanımı destekleme fonu) ile ilgili tüm beyanlarının yanlış olduğunu, KKDF tutarlarının müvekkil banka tarafından vergi dairesine ödendiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Asıl ve birleşen davalar hukuksal niteliği itibariyle, taraflar arasındaki ticari kredi kapsamında davalı banka tarafından kesilen KKDF bedellerinin iadesi için başlatılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı kredi müşterisine kullandırılan kredinin ödeme planına nazaran toplamda KKDF adı altında 16.066,11 TL kesinti yapıldığı çekişmesizdir. Uyuşmazlık, özellikle ticari nitelikli krediler yönünden KKDF kesintisi yapılmasının yasal olup olmadığı yönündedir.
Davalı banka fon kesintisi yönünden yapmış olduğu tahsilatları aydan aya ilgili vergi dairesine aktarmakla mükelleftir, yani vergi kesintileri gibi adı geçen fon kesintisininde vergi dairesine aktarılmasına bağlı olarak bankanın maliye bakanlığı ile ticari kredi müşterisi arasında köprü vazifesi gördüğü anlaşılmaktadır.
Gelir İdaresi Başkanlığı’nın dava konusu uyuşmazlık ile doğrudan bağlantılı olan 11/09/2007 tarihli özelgesi uyarınca; 88/2944 sayılı 12/05/1988 tarihli KKDF hakkındaki tebliğin 2.maddesi uyarınca tüketici kredilerinde %15 (gerçek kişilere ticari amaçla kullanılmamak kaydıyla kullandırılan krediler), diğer kredilerde ise KKDF kesintisi yapılmayacağının kararlaştırıldığı, ticari ve mesleki faaliyet belgelendirildiği takdirde tebliğin 2. maddesi gereğince kesinti yapılmayacağı anlaşılmaktadır. Kredi kullanım tarihinde mükellefiyeti olmayan gerçek kişi tacirlerin sonradan mükellefiyet tesis ettirerek söz konusu menkul yada gayrimenkulün işletmenin aktifine kaydettirmesi ve bankayı bilgilendirmesi halinde yine kesinti yapılmayacaktır. Ancak bu durum ispatlanamaz ise gerçek kişilere ticari araç, dükkan, iş yeri v.b nitelikteki taşınmazları edinmek amacıyla kullandırılan kredilerin tüketici işlemi olarak değerlendirileceği belirtilmiştir. Yine Gelir İdaresi Başkanlığı’nın 06/11/2019 tarihli cevabı yazısında da Türkiye Bankalar Birliği’ne gönderilen iş bu özelgeye atıf yapılmaktadır. Buna göre basit usule tabi gerçek kişilerin satın aldıkları iktisadi kıymetleri işletme aktifine kaydedilemeyeceğinden bu kişilerin gayrimenkul alımı için kullanacakları kredilerde fon kesintisi yapılmaması için ilgili finans kuruluşuna vergi levhası ile oda kayıt belgesinin ibrazı ve gayrimenkulün ticari faaliyette kullanılacağına dair yazılı beyanda bulunulması zorunludur.
Somut olayda, davacı tarafından vergi mükellefiyeti ve meslek odası kaydının bulunduğuna ilişkin herhangi bir belge sunulmadığı gibi davacının basit usulde mi yoksa gerçek usulde mi vergi mükellefi olup olmadığı anlaşılamamıştır. HMK’nın 140/5 maddesi gereğince 21/10/2019 tarihli celsenin 2 nolu ara kararı uyarınca verilen kesin süre içerisinde de bu yönde bilgi belge sunulmuş değildir. Davacının öncelikle 400.000,00 TL tutarlı iş yeri satın alınması finansmanı kredisinin ticari amaçla kullandığını ispat etmekle mükelleftir. Bu ispatın yukarıda belirtilen özelge uyarınca gerçek usulde vergi mükellefi olunduğu ve kredi ile satın alınan iktisadi kıymetin işletme aktifine kaydedilmesi ve buna kredi kullandıran bankaya tevsik edilmesi zorunludur.
Kredi kullanılan davalı bankaya bu aşamaya kadar geçen süre içerisinde herhangi bir bilgi ve belge sunulmamış olması nedeni ile tebliğin 2.maddesi gereğince fon kesintisinin uygulanmasında herhangi bir kanuna aykırılık görülmemiştir.
Davacı vekili özelge ile yasa hükmünün bertaraf edilemeyeceğini ileri sürmüş ise de, kanuni düzenlemelerde ilgili özelgeye atıf söz konusudur. Aksi yönde herhangi bir kanun düzeyinde norm söz konusu değildir. Bu nedenle bu yöndeki itirazda yerinde görülmemiştir.
HÜKÜM : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-ASIL ve BİRLEŞEN DAVANIN REDDİNE,
2-Asıl dava yönünden alınması gereken 54,40 TL harçtan peşin alınan 446,44 TL harcın mahsubu ile artan 392,04 TL harcın istek halinde yatıran davacıya iadesine,
3-Asıl dava yönünden davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince reddedilen miktar üzerinden hesap edilen 3.921,21 TL nisbi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
4-Birleşen dava yönünden alınması gereken 54,40 TL harçtan peşin alınan 354,88 TL harcın mahsubu ile artan 300,48 TL harcın istek halinde yatıran davacıya iadesine,
5-Birleşen dava yönünden davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince reddedilen miktar üzerinden hesap edilen 3.400,00 TL nisbi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
6-Asıl dava ve birleşen dava yönünden davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
7-HMK’nın 333. maddesi gereğince, mahkeme veznesine depo edilen gider avansından kullanılmayan kısmının kararın kesinleşmesi ile birlikte yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı HMK’nın 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 01/07/2020

Katip …

Hakim …

*5070 Sayılı Kanun Gereğince Elektronik İmza İle İmzalanmıştır.*