Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/728 E. 2020/771 K. 19.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/728 Esas
KARAR NO : 2020/771
DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 03/08/2018
KARAR TARİHİ : 19/11/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin halen petrol ürünlerinin ithalatı, bazı bayiler ve satış noktaları vasıtasıyla bu ürünlerin toptan ve perakende olarak pazarlanması işi ile iştigal ettiğini, davalı şirketin, dava dışı müvekkili şirketin eski bayisi olan … San. ve Tic. Ltd. Şti. ile müvekkili şirket arasında 17.08.2009 tarihinde sözleşme, 25.05.2012 tarihinde 17.08.2009 tarihli Sözleşme’nin eki niteliğinde olan “Değişiklik Protokol ve Mutabakatnamesi”ni imzaladıklarını, davalı şirketin 17.08.2009 tarihli sözleşme’nin 2. ve 6. maddeleri gereğince … İli, … İlçesi, … Mahallesi, … Caddesi, … Mevkii, … Pafta, … Ada, … Parsel numarasında kayıtlı toplam 1552,73 m2 yüzölçümlü taşınmazı üzerinde müvekkili şirket lehine 22.10.2009 tarihinden itibaren başlamak üzere 14 yıl, 5 ay süre geçerli olacak şekilde 11.11.2009 tarihinde intifa hakkı tesis ettiğini, dolayısıyla söz konusu taşınmazda müvekkili şirket lehine tesis edilen intifa hakkı 22.03.2024 tarihine kadar geçerli olduğunu, davalı şirket tarafından müvekkili şirket lehine tesis edilen 14 yıl 5 aylık intifa hakkına karşılık 17.08.2009 tarihli Sözleşme’nin 5. maddesi gereğince müvekkili şirketin davalı şirkete toplam 2.635.000-TL intifa hakkı bedeli ödediğini, ayrıca dava dışı … ile müvekkili şirket arasında 12.06.2012 tarihinde İstasyonlu Bayilik Sözleşmesi ve 12.06.2017 tarihli İstasyonlu Bayilik Sözleşmesi imzalanarak dava dışı … davalının taşınmazında inşa edilen akaryakıt istasyonunda müvekkili şirketin bayisi otarak faaliyet göstermeye başladığını, ancak dava dışı … Yapı’nın hem müvekkili şirket ile arasında imzalanan sözleşmelerdeki yükümlülüklerini yerine getirmemesi hem de malik-bayi bağlantısızlığını bozması nedeniyle müvekkil şirket tarafından … Noterliği’nden gönderilen 25.01.2018 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile taraflar arasındaki tüm sözleşmelerin feshedildiğini ve müvekkili şirket lehine söz konusu taşınmazda tesis edilen intifa hakkının da tapudan terkin edilmek zorunda kalındığını, müvekkili şirketin davalı şirkete ödediği intifa hakkı bedelinin davalı açısından intifa hakkının tapu sicilinden terkin edildiği 23.01.2018 tarihi sonrası dönem için sebepsiz zenginleşmeye yol açmakta olup intifa hakkı bedelinin intifa hakkından istifade edilmeyen süreye konu kısmı olan 2.828.391-TL’nin tarafa iadesinin gerektiğini, davalıların sebepsiz zenginleşme kuralı uyarınca aldıklarını geri vermekle yükümlü olduklarını, akdedilen 17.08.2009 tarihli sözleşme çerçevesinde sebepsiz zenginleşme nedeniyle alacağın varlığının bulunduğunu, HMK 389 ve devamı maddeleri kapsamında alacağın tahsilini teminen tapuda İstanbul ili, Bahçelievler ilçesi, … Mahallesi, … Caddesi … Mevkii … pafta, … Ada … Parsel numarasında kayıtlı toplam 1552,73 m2 yüzölçümtü taşınmazın üçüncü şahıslara devrinin ihtiyati tedbir kararı ile önlenmesinin talep edildiğini, neticeten; öncelikle ihtiyati tedbir talebi hakkında karar verilmesini, yapılacak yargılama sonucunda sebepsiz zenginleşmenin söz konusu olduğu 23.01.2018 ila 22.03.2020 tarihleri arası dönem için şimdilik 10.000TL’nin 23.01.2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket ve davalıya dava dilekçesinin usulüne uygun tebliğ edildiği, davalı şirketin davaya cevap vermediği, davalı … ise borcunun bulunmadığını iddia etmiştir.
Dava, sözleşmeden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkememizin 13/12/2019 tarihli ara kararı uyarınca, dosyamızda bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği, bilirkişilerin 10/03/2020 tarihli bilirkişi heyet raporunda özetle;
”DEĞERLENDİRME ;
Dava konusu, Rekabet Kurumu kararları kapsamında özel durum/istisna (Malik-Bayi-Dağıtım Şirketi-İntifa süresi istisnası) içerdiğinden, Sayın Mahkeme’yi bilgilendirmek gerektiği kanaatindeyim.
REKABET KURUMU KARARLARI DOĞRULTUSUNDA DİKEY İLİŞKİ SÜRESİ ve İSTİSNASI KONUSU;
Akaryakıt dağıtım sektörü genelinde, bayilik sözleşmesi süresince, istasyonun dağıtım şirketinin marka ve logosu altında, bayisi sıfatıyla işletilmesini ve kendi ürünlerinin satışını garanti etmek amacıyla, istasyon taşınmazı üzerinde dağıtım şirketi lehine ve bayilik sözleşmesinin süresi ile aynı süreli olarak intifa hakkı tesis edilmesi veya kira sözleşmesi akdedilerek tapuya şerh edilmesi, geçmiş dönemlerde uzun yıllar boyunca uygulanmıştır.
07.12.1994 tarihli ve 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un “Rekabeti Sınırlayıcı Anlaşma, Uyumlu Eylem ve Kararlar” başlıklı 4. maddesi, belirli bir mal veya hizmet piyasasında doğrudan veya dolaylı olarak rekabeti engelleme, bozma ya da kısıtlama amacını taşıyan veya bu etkiyi doğuran yahut doğurabilecek nitelikte olan teşebbüsler arası anlaşmaların, uyumlu eylemlerin ve teşebbüs birliklerinin bu tür karar ve eylemlerinin hukuka aykırı ve yasak olduğunu hükme bağlamıştır.
Rekabet Kurumu, kanunun kendisine tanıdığı yetkiye dayanarak 2002 yılında 2002/2 sayılı Dikey Anlaşmalar Grup Muafiyeti Tebliğini yürürlüğe koymuş ve tebliğde belirtilen anlaşmaların 5 yıl süreyle grup olarak kanunun 4. maddesindeki yasaklamadan muaf tutulmasına karar vermiştir.
Daha sonra, “18/09/2003 tarihinde yayınlanan 2003/3 sayılı tebliğ ile değiştirilen … Grup Muafiyeti tebliğine” göre, belirli bir mal ve hizmet piyasasında uygulanan ve rekabet etmeme yükümlüğü içeren belirsiz süreli veya uzun süreli anlaşmaların 5 yıl süreyle grup muafiyetinden yaralanacakları, bu süreyi aşan rekabet yasaklarının ise hukuka aykırı ve yasak olacakları belirtilmiş ve tüm sözleşmelerin tebliğ ile uyumlu hale getirilmesi için de “2 yıllık bir geçiş süresi” tanınmıştır. (Geçici Madde- (2003/3 sayılı Rekabet Kumlu Tebliği; RG- 18.09.2003. 25233) Bu Tebliğ’in [2003/3] yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılmış olan anlaşmaların 2002/2 sayılı tebliğ’de öngörülen grup muafiyetinden yararlanabilmesi için, bu tebliğ’in yürürlüğe girdiği tarihten 18.09.2003 itibaren iki yıl içerisinde yukarıdaki 1 inci maddesi ite getirilen [5. maddenin (a) bendinin ikinci fıkrasındaki değişikliğe uygunluğunun sağlanması gerekir. Bu süre içerisinde anılan anlaşmalara 4054 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesinde öngörülen yasaklama uygulanmaz.)
Rekabet Kurulunca yukarıda anılan yetkiye dayanılarak çıkarılan 2002/2 sayılı Tebliğ’de, üretim veya dağıtım zincirinin farklı seviyelerinde faaliyet gösteren iki ya da daha fazla teşebbüs arasında belirli mal veya hizmetlerin alımı, satımı veya yeniden satımı amacıyla yapılan anlaşmalar dikey anlaşmalar olarak tanımlanmakta ve hangi hallerde bu tür anlaşmaların 4054 sayılı Kanun’un 4.maddesindeki yasaklamadan grup olarak muaf tutulabileceğine ilişkin koşullar düzenlenmektedir.
2002/2 Tebliğ’in 5. maddesinde ise dikey anlaşma kapsamında alıcının anlaşma konusu mal veya hizmetlerle rekabet eden mal veya hizmetleri üretmesini, satın almasını, satmasını ya da yeniden satmasını engelleyen doğrudan veya dolaylı her hangi bir yükümlülük; bir başka deyişle rekabet etmeme yükümlülüğü altına girmesi halinde, bu tür yükümlülüklerin azami 5 yıl süreyle Tebliğ ile tanınan muafiyetten yararlanabileceği hükme bağlanmıştır.
2002/2 sayılı Tebliğ’in açıklanmasına ilişkin çıkarılan Dikey Anlaşmalara İlişkin Klavuz’un 33. paragrafında da rekabet etmeme yükümlülüğünü içeren sözleşme hükümlerinin sözleşmenin diğer bölümlerinden ayrılamaması halinde, sözleşmenin tamamının grup muafiyetinden yararlanamayacağı belirtilmektedir.
Söz konusu Tebliğ’in 5. maddesinin devamında, anlaşmalardaki rekabet etmememe yükümlülüklerine veya bu yükümlülüğün anlaşmanın aslî bir parçası olduğu hallerde anlaşmanın tamamına yönelik olarak getirilen beş yıllık grup muafiyeti sınırına ilişkin atarak bir istisnai durum düzenlenmiştir.
Tebliğ’in bahse konu hükmü şu şekildedir:”Alıcının anlaşmaya dayalı faaliyetlerini sürdürürken kullanacağı tesisin mülkiyeti arazi ile birlikte veya alıcı ile bağlantısı olmayan üçüncü kişilerden sağlanan bir üst hakkı çerçevesinde sağlayıcıya ait ise, yahut alıcı bu faaliyetini sağlayıcının alıcı ile bağlantısı olmayan üçüncü kişilerden elde ettiği bir ayni veya şahsi kullanım hakkının konusu olan bir tesisle sürdürecekse, alıcıya getirilen rekabet etmeme yükümlülüğü, söz konusu tesisin alıcı tarafından kullanıldığı süreye bağlanabilir; şu kadar ki, rekabet etmeme yükümlülüğü, bu sürenin beş yılı aşan kısmı bakımından, sadece alıcının söz konusu tesiste yürüteceği faaliyetini kapsar. “
2002/2 sayılı Tebliğ’in açıklanmasına ilişkin Klavuz’un 36. paragrafında ise, Tebliğ’in 5/a maddesinde dikey anlaşmalardaki rekabet etmeme yükümlülüklerine yönelik olarak düzenlenen istisna hükmüne ilişkin şu ifadeler bulunmaktadır: “Tebliğ’in 5 inci maddesi ile getirilen bu istisna. “öncelikle ve özellikle” ilişkinin başlangıcından itibaren üçüncü şahıslardan ayni ya da şahsi haklar kapsamında taşınmazın kullanma ve/veya yararlanma hakkının alınması ve bunu müteakiben tesisin bizzat sağlayıcı tarafından işletilmesi ya da kullanma/yararlanma hakkı veren ile hiçbir bağlantısı olmayan şahıslarla bayilik ilişkisinin kurulması ile sınırlıdır.
Muafiyet kapsamındaki beş yıllık süre dolmadan; faaliyetlerin sona erdirilmesi, devralma vb. yollarla dikey anlaşmanın taraflarında değişiklik ortaya çıkması halinde muafiyetten yararlanılabilecek sürenin uzaması söz konusu değildir.”
Söz konusu hükümler dikkatle irdelendiğinde, bahse konu istisnadan yararlanmanın, öncelikle iki koşuldan birinin varlığına bağlı olduğu görülmektedir. Buna göre alıcı (bayi) anlaşmaya dayalı faaliyetini:
• ya doğrudan veya alıcıyla hiçbir bağlantısı olmayan üçüncü kişilerden sağlanan bir üst hakkı çerçevesinde sağlayıcıya (dağıtıcıya) ait tesis (akaryakıt istasyonu) üzerinde,
• ya da bizzat sağlayıcı tarafından alıcıyla hiçbir bağlantısı olmayan üçüncü kişilerden elde edilen bir ayni veya şahsi kullanım hakkına konu bir tesiste sürdürmelidir.
Dolayısıyla, bir anlaşmanın istisna kapsamında değerlendirilebilmesi için; dağıtım şirketinin ilgili akaryakıt istasyonuna ilişkin ayni veya şahsi hakkını doğrudan malikten alması ve daha sonra bu istasyonu malik ile hukuki veya iktisadi bir bağlantısı olmayan başka bir şahsa işlettirmesi şartı aranmaktadır.
Bunun yanında Kılavuzun açık hükümleri çerçevesinde, taraflar arasındaki dikey ilişkinin istisna hükmünden yararlanabilmesi için, söz konusu ilişkinin en baştan itibaren yukarıda belirtilen koşullara uygun olarak kurulması ve devam etmesi gerekmektedir.
Türkiye akaryakıt piyasasında uzun bir geçmişe dayanan ve bir nevi ticari teamül haline gelen uygulama doğrultusunda ise, dağıtım şirketleri kendilerinden bayilik talep eden bayi adaylarına ait veya bu bayi adaylarınca daha önceden üçüncü kişilerden kiralan istasyonlar üzerinde öncelikle kendileri lehine intifa yahut tapuya şerh edilerek güçlendirilmiş kira hakkı talep etmekte; bayilik sözleşmeleri ise genellikle bu prosedürün tamamlanmasını müteakiben düzenlenmektedir.
Bu çerçevede taraflar arasında mal veya hizmet alımına, satımına veya yeniden satımına ilişkin faaliyetlerin tabi olacağı esaslar genel olarak münhasır nitelikte düzenlenen bayilik/işleticilik sözleşmeleri ile belirlenirken, anlaşmanın bir bütün olarak geçerli olacağı süre ise bahse konu intifa ve/veya kira sözleşmelerinin süresine bağlı olmaktadır.
Dolayısıyla, doğrudan doğruya istasyon sahibi olan yahut anlaşmanın geçerli olacağı istasyonu daha önce üçüncü bir malikten kiralayan bayiler, istasyon üzerinde dağıtım şirketleri lehine tesis edilen intifa yahut kira hakkı süresince, münhasıran aynı dağıtım şirketi ile çalışma; bir diğer deyişle intifa yahut kira hakkı süresince anlaşmanın diğer tarafı olan dağıtım şirketince sunulan mal veya hizmetlerle rekabet etmeme yükümlülüğüne tabi olmaktadır.
Öte yandan 04.12.2003 tarihli ve 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun 8. ve 02.03.2005 tarihli ve 5307 LPG Piyasası sayılı Kanun’un 7. maddeleri uyarınca dağıtım şirketleri ile bayiler arasındaki dikey anlaşmaların münhasır nitelikte düzenlenmelerinin zorunlu olduğunu, dolayısıyla bu tür anlaşmalarda rekabet etmeme yükümlülüğünün anlaşmanın diğer bölümlerinden ayrılmasının mümkün olmadığını vurgulamak gerekmektedir.
Yine Rekabet Kurulunun 2002/2 sayılı tebliğ’in uygulamasına ilişkin olarak daha önce almış olduğu muhtelif kararlan uyarınca, 18.09.2005 tarihinden önce yapılan ve bu tarih itibarıyla kalan süresi 5 yılı aşan dikey anlaşmaların, 18.09.2010 tarihinde kadar 2002/2 sayılı Tebliğ ile tanınan grup muafiyetinden yararlanma olanağı bulunmaktadır.
18.09.2005 tarihinden sonra yapılan dikey anlaşmalar ise yapıldıkları tarihten itibaren 5 yıl süreyle 2002/2 sayılı Tebliğ ile düzenlenen grup muafiyeti kapsamındadır.
5 yıllık grup muafiyeti süresinin hesaplanmasında başlangıç tarihi olarak, taraflar arasında süregelen rekabet yasağına dayalı dikey ilişkiye başlangıç teşkil eden ilk anlaşmanın yapıldığı tarih esas alınacaktır.
Yukarıda bulunan açıklamalar kapsamında, dava konusu olay irdelendiğinde; taraflar arasındaki dikey anlaşmanın ilk olarak davacı … ve davalı … arasında imzalanan 17.08.2009 tarihli “SÖZLEŞME” ite başladığı, sabittir. İşbu sözleşme sektörel uygulamalar çerçevesinde sık kullanılan ve ilgili akaryakıt İstasyonunun inşa edilmesi ve akdedilecek bayilik sözleşmesi şartlan çerçevesinde BAYİ (DAVALI …) tarafından işletilmesine yönelik bir ÇERÇEVE SÖZLEŞME (PROTOKOL) mahiyetindedir.
İşbu sözleşme kapsamında, ilgili tarihte dava dışı malik … LTD.ŞTİ tarafından, İstanbul … Tapu Sicil Memurluğunun … yevmiye numarası ile düzenlenen ve 22.10.2009 tarihinden itibaren ve davacı … lehine 14 yıl 5 ay süreli intifa tesis edildiği,
Daha sonra, 25.05.2012 tarihinde dava dışı malik … LTD. ŞTİ. ve kefil sıfatıyla … ile davacı …’in akdettiği, ve 17.08.2009 SÖZLEŞME (çerçeve Sözleşme mahiyetinde)’ ye atıfta bulunan; “DEĞİŞİKLİK PROTOKOL VE MUTABAKATNAMESİ”, dosya kapsamında görülmüştür.
Nihayetinde, 12.06.2012 tarihinde davacı … ve davalı … arasında süresi 5 (BEŞ) yıl olan standart “İSTASYONLU BAYİLİK SÖZLEŞMESİ” imzalandığı, dosya kapsamında sabittir.
İşbu bayilik sözleşmesine müteakiben, 14.06.2012 tarihinde davalı …, EPDK’dan bayilik lisansını alarak ilgili akaryakıt istasyonunda satış yapabilir hale gelmiş olduğu, EPDK internet bayilik lisansları sayfasından tespit edilmiştir.
Sürecin devamında; 23.01.2013 tarihinde, dava dışı malik … ‘den, ilgili akaryakıt istasyonunu üzerinde davacı … lehine İNTİFALI olarak, dava dışı …’in satın alarak yeni malik olduğu, dosya kapsamında görülmüştür.
28.06.2013 tarihinde yeni malik …, davalı şirket … SANAYİ VE TİCARET LTD. ŞTİ.’nin hissesini de satın alarak davalı şirketin ortağı olduğu, dosya kapsamında bulunan 24.07.2013 tarihli Ticaret Sicil gazetesinden tespit edilmiştir.
Yukarıda açıklanan Rekabet Kurumu kararları doğrultusunda; yeni malik …’ in işletici konumunda olan davalı …’ın hisselerini satın alarak ortak olması sonucu; tebliğ’in 5.maddesinin devamında, anlaşmalardaki rekabet etmememe yükümlülüklerine veya bu yükümlülüğün anlaşmanın asli bir parçası olduğu hallerde anlaşmanın tamamına yönelik olarak getirilen beş yıllık grup muafiyeti sınırına ilişkin olarak uygulanan istisnai durumun ortadan kalkmasına neden olduğu, anlaşılmaktadır.
Özetle, başlangıçta davacı …’in ilgili akaryakıt istasyonuna ilişkin İNTİFA hakkını doğrudan malikten alması ve daha sonra bu istasyonu malik ile hukuki veya iktisadi/organik bir bağlantısı olmayan başka bir şahsa işlettirmesi şartına bağlı istisnanın ortadan kalkmış olduğu, sabittir.
Bu durumda; taraflar arasında bahse konu 17.08.2009 tarihinde akdedilen “SÖZLEŞME”, 14 yıl 5 ay süreli İNTİFA HAKKI İle muhtelif tarihli BAYİLİK SÖZLEŞMELERİNDEN oluşan dikey anlaşmanın ve böylelikle … lehine tesis edilen İNTİFA hakkının 17.08.2014 tarihine kadar 2002/2 sayılı tebliğ ile düzenlenen grup muafiyeti kapsamında ve 5 yıl ile sınırlı olduğunun kabulü gerektiği düşünülmektedir.
Fakat dosya kapsamında davacı lehine tesis edilen 14 yıl 5 ay süreli İNTİFANIN tapudan 23.01.2018 tarihinde terkin edilmiştir. (Dosya kapsamında intifa terkin resmi senedi/Tescil İstem belgesi bulunmamaktadır.)
Rekabet Kurumu tarafından 2003 yılında yayınlanmış ve 2009 yılında bir kısım ilaveler yapılmış bulunan DİKEY ANLAŞMALARA İLİŞKİN KILAVUZ’da; “Beş yıllık rekabet etmeme yükümlülüğünün süresinin hesaplanmasında başlangıç tarihi olarak, taraflar arasında süregelen rekabet yasağına dayalı dikey ilişkiye başlangıç teşkil eden ilk anlaşmanın yapıldığı tarih esas alınacaktır. Taraflar arasındaki, rekabet yasağı içeren bayilik, işleticilik, tedarik vb. sözleşmeler ile birlikte bu sözleşmelerin süresine etki eden intifa, tapuya şerh edilmiş kira, ekipman gibi sözleşmelerin hepsinin aynı anda ortadan kalktığı tarih ise, rekabet yasağının sona erme tarihi olarak değerlendirilecektir. Bayilik, işleticilik, tedarik vb. sözleşmeler sürmekteyken intifa, kira, ekipman vb. sözleşmelerin sona erdirilmesi veya tam tersine; intifa, kira, ekipman vb. sözleşmeler sürmekteyken mevcut bayilik, işleticilik, tedarik sözleşmeleri sona erdirilerek bu nitelikte yeni bir sözleşme yapılması hallerinde dikey ilişkinin kesintiye uğramadığı kabul edilecek ve beş yıllık süre bu doğrultuda hesaplanacaktır. Bu çerçevede, tarafların yeniden sözleşme yapmalarının önünde herhangi bir engel bulunmamakla birlikte, taraflar arasında kesintisiz olarak süregelen rekabet yasağına dayalı dikey anlaşmalar 5 yıllık sınırlamayı aşmaları halinde muafiyetten yararlanamayacaktır.” şeklinde açıklama yer almaktadır.
Davacı …, dava dilekçesinde, taraflar arasında akdedilmiş bulunan, 12.06.2012 tarihli İstasyonlu Bayilik Sözleşmesi’nin 24.4. Maddesinde, “BAYİ, işbu sözleşmedeki hak, yükümlülük ve yetkilerini, ŞİRKET’in yazılı izni olmadıkça kısmen veya tamamen başkasına devir veya temlik edemez, ortak alamaz. ” ve 12.06.2012 tarihli İstasyonlu Bayilik Sözleşmesi’nin 24.5. Maddesinde, “BAYİ’nin işbu sözleşmedeki hak, yükümlülük ve yetkilerini ŞIRKET’in yazılı iznini almadan kısmen veya tamamen başkasına devir veya temlik etmesi durumunda, BAYİ, vadeli ve vadesiz bütün borçlarının devir ve temlik tarihi İtibariyle muaccel olacağını, bütün teminatlarının paraya çevrilebileceğini, borçları için her türlü takiplerin yapılabileceğini, şirketin zarar, ziyan, satış kaybından dolayı maruz kaldığı kar kaybını tazmin edeceklerini peşinen kabul ve taahhüt etmiştir.” ve yine, 12.06.2017 tarihli İstasyonlu Bayilik Sözleşmesi’nin 24.1. Maddesinde, “BAYİ, işbu sözleşmedeki hak. yükümlülük ve yetkilerini, şirket’in yazılı izni olmadıkça kısmen veya tamamen başkasına devir veya temlik edemez, ortak alamaz. ŞIRKET’in, bayi’nin iflası veya konkordato ilan etmesi, ŞIRKET’in onayını almadan sözleşmeyi temliki veya borçları ödemekte acze düşmesi, BAYİ’nin ŞİRKET’in itibarını zedeleyecek veya zararına ve aleyhine neden olacak hareketlerde bulunması, BAYİ’nin sözleşmenin imzası tarihindeki hissedarlık yapısının, ŞİRKET onayı olmaksızın esaslı şekilde değişmesi hallerinde, derhal hüküm doğuracak şekilde ve yazdı bir bildirimde bulunarak başkaca bir ihbara gerek kalmaksızın tek taraflı olarak işbu sözleşmeyi ve taraflar arasında akdedilmiş olan sair sözleşmeleri feshedebilecektir. BAYİ işbu fesih hakkının kullanılması halinde ŞİRKET’ten her ne ad altında olursa olsun herhangi bir tazminat ya da benzeri bir ödeme talebinde bulunmamayı peşinen kabul, beyan ve taahhüt eder.”
Hükümleri altında, davalı …’ın davacı …’in onayı olmaksızın ortak alamayacağı ve sözleşmenin imzası tarihindeki hissedarlık yapısını da değiştiremeyeceği şekliyle düzenlendiği beyan edilmiştir.
Bununla birlikte, davacı …, Yeni malik … ve davalı … arasındaki organik bağ neticesinde, Rekabet Kurumunun süreye ilişkin ilgili istisnasının ortadan kalktığını bilerek, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinden kaynaklı ticari ilişki sürdürülmüş olduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda, yukarıda açıklanan bu durumlar nedeniyle; davacı/bayilik verenin, intifa hakkının kullanılmadığı döneme tekabül eden intifa bedeli tutarının iadesini, davalılardan, sebepsiz zenginleşme hükümlerine istinaden talebe hak kazandığı,
Davacı … tarafından intifa hakkının terkin edildiği (ve dolayısıyla da sebepsiz zenginleşmenin meydana geldiği) 23.01.2018 tarihinden itibaren, işletilecek temerrüt faizi ile birlikte tahsili gerektiği kanaatine varılmıştır.
UYUŞMAZLIĞIN DEĞERLENDİRİLMESİ
1)Dava dosyası içeriğine göre;
Davacı (şirket) ile davah/… Petrol (malik), davalı/… (kefil) ve davadışı/… Şirketi (bayi) araşma 12.06.2012 tarihli Sözleşme akdedilmiştir.
Bu sözleşme bir çerçeve sözleşme niteliğinde olup, bu sözleşmeyle, ileride kurulması amaçlanan bayilik akdi ilişkisinin temel hükümleri düzenlenmiştir. İşbu sözleşmenin 2 nolu maddesi hükmüne göre; davalı/… Petrol (malik) tarafından, davacı/bayilik veren (şirket) lehine, bayiliğin icra edileceği taşınmaz üzerinde 14 yıl 5 ay süreli intifa hakkı tesis edilecektir.
Sözleşmenin 5 nolu maddesi hükmüne göre; davacı/bayilik veren (şirket) tarafından davalı/… Petrol’e (malike) 2.635.000TL intifa bedeli ödenecektir.
Sözleşmenin 21 nolu maddesi hükmüne göre; taraflar arasında çıkacak uyuşmazlıklarda davacı/bayilik verenin (şirketin) ticari defterleri delil olacaktır.
Dava dosyası içeriğinden; işbu intifa hakkının 22.10.2009 tarihinde, 14 yıl 5 ay süreli olarak (22.03.2014 tarihine kadar geçerli olmak üzere), davalı/… Petrol (malik) tarafından davacı/bayilik veren (şirket) adına tesis edilmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Raporumuzun mali kısmındaki tespitlerden; intifa hakkı bedelinin davacı/bayilik veren (şirket) tarafından davalı/… Petrol’e (malike) ödendiği anlaşılmaktadır.
Sözleşmenin 16.2 nolu maddesi hükmüne göre; davalı/… (keil), davalı/… Petrol’ün (malikin) bu sözleşmeden dolayı doğmuş ve doğacak bütün borçlarının 3.000.000 USD’lîk kısmına müşterek borçlu ve müteselsil kefil olmuştur. Davalı/…, işbu sözleşmenin son sayfasını da, kefil olarak imzalamıştır. İşbu kefalet anlaşması, taraflar arasındaki sözleşmenin akdedildiği tarihte yürürlükte olan eski BK.md.484 uyarınca geçerlidir.
Daha sonra, davacı/bayilik veren (şirket) ile davadışı/… Şirketi (bayi) arasında, 12.06.2012 tarihli Bayilik Sözleşmesi akdedilmiştir. Sonrasında da, 12.06.2017 tarihli Bayilik Sözleşmesi akdedilmiştir.
Davacı/bayilik veren (şirket), davalı/… Petrol Şirketi (malik) ile davadışı/… Şirketi’ne (bayi) keşide ettiği 25.01.2018 tarihli ihtarname ile, “taraflar arasında akdedilmiş olan bütün sözleşmeleri feshettiğini” bildirmiş ve “intifa hakkının kullanılmayan dönemine tekabül eden intifa bedeli tutarının ödenmesini” ihtar etmiştir.
2)Davacı/bayilik veren işbu davada, “intifa hakkının kullanılmayan dönemine tekabül eden (23.01.2018 ila 22.03.2024 tarihleri arası döneme tekabül eden) intifa bedeli tutannın şimdilik 10.000 TL’lik kısmının, 23.01.2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalılardan müteselsilin tahsiline” karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflar arasındaki sözleşmeler 25.01.2018 tarihinde feshedilmiştir. Davacı fesih ihtarnamesinin 2 nolu kısmında; “davalı/… Petrol Şirketi’nin özellikle, 17.08.2009 tarihli Sözleşmenin 7/a maddesi hükmünde öngörülmüş olan akaryakıt alım taahhüdünü yerine getirmediğini ve bu suretiyle alım taahhüdünü (alım borcunu) ihlal ettiğini” iddia etmiştir.
Ne var ki, işbu sözleşmenin 7/a maddesinde yer atan alım taahhütleri, bayilik sözleşmesinin 01.01.2010 tarihinde yürürlüğe gireceği varsayılmak suretiyle düzenlenmişlerdir. Oysa ki, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin 12.06.2012 tarihinde akdedilmiş olduğu ve dolayısıyla da bu tarihten sonra yürürlüğe girdiği anlaşılmaktadır.
12.06.2012 tarihli Bayilik Sözleşmesinde ise, herhangi bir alım taahhüdü öngören bir hükme rastlanmamıştır. Kaldı ki, davacı/bayilik veren ile davadışı/… Şirketi (bayi) arasındaki bayilik sözleşmesi, 5 yıllık süresinin dolması üzerine 12.06.2017 tarihinde sona ermiş olup, davacı/bayilik veren bayilik sözleşmesinin devamı boyunca davadışı/bayinin alım taahhüdünü ihlal ettiği yönünde bir ihtarda bulunmamıştır. Taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin 12.06.2017 tarihinde sona ermesinden sonra, taraflar arasında 12.06.2017 tarihinde yeni bir bayilik sözleşmesi akdedilmiştir. Bu nedenlerle, …/Şirketinin (bayinin) 12.06.2012 -12.06.2017 tarihleri arasında yürürlükte kalmış olan 12.06.2012 tarihli bayilik sözleşmesinde öngörülmüş olan herhangi bir alım taahhüdünü ihlal ettiği kanaatine ulaşılamamıştır.
Davacı/bayilik veren (şirket) ile davadışı/… Şirketi (bayi) arasında, 12.06.2017 tarihinde yeni bir bayilik sözleşmesi akdedilmiş olup, bu sözleşmenin 02.08.2017 tarihine kadar süreli olarak akdedilmiş olddgu anlaşılmaktadır. Bu sözleşmede de herhangi bir alım taahhüdü öngören bir hükme rastlanmamıştır. Bu sözleşmenin 02.08.2017 tarihinde süresinin sona ermesinden sonra da uygulanıp uygulanmadığı anlaşılmamaktadır. Bu nedenlerle, davadışı/… Şirketinin (bayinin) 12.06.2017 -12.08.2017 tarihleri arasında yürürlükte kalmış olan 12.06.2017 tarihlî bayilik sözleşmesinde öngörülmüş olan herhangi bir alım taahhüdünü ihlal ettiği kanaatine de ulaşılamamıştır.
Davacı, 12.06.2017 tarihli bayilik sözleşmesi ile 17.08.2009 tarihli çerçeve sözleşmeyi, 25.01.2018 tarihli ihtarname ile feshetmiştir. Dava dosyasında yer alan tapu belgesine göre; intifa hakkını da 23.01.2018 tarihinde tapudan terkin ettirmiştir.
Yukarıda açıklandığı üzere, taraflar arasında en son olarak akdedilmiş olan 12.06.2017 tarihli bayilik sözleşmesi, 12.08.2017 tarihinde, süresinin dolması ile sona ermiştir.
Davacının bu sözleşmeyi ve çerçeve sözleşmeyi 25.01.2018 tarihli ihtarnamesi ile feshetmiş olmasından, taraflar arasındaki en son bayilik sözleşmesinin 25.01.2018 tarihine kadar, belirsiz süreli olarak uygulanmaya devam ettiği anlaşılmaktadır. Belirsiz süreli olarak uygulanmaya devam etmiş olan bayilik sözleşmesi davacı tarafından 25.01.2018 tarihinde feshedilmiştir.
Davacı bayilik veren, 23.01.2018 tarihinde intifa hakkını terkin ettirmiştir. Yukarıda açıklanan bu durumlar nedeniyle; davacı/bayilik verenin, intifa hakkının kullanılmadığı döneme tekabül eden intifa bedeli tutarının iadesini, davalılardan, sebepsiz zenginleşme hükümlerine istinaden talebe hak kazandığı kanaatine varılmaktadır.
3)Davacının iadesini talebe hak kazandığı intifa bedeli tutarına gelince: Raporumuzun mali kısmında, davacının delil gücüne sahip olan ticari defter kayıtları esas alınmak suretiyle yapılan hesaplama neticesinde, davacının iadesini talebe hak kazandığı intifa bedeli tutarı,1.126.068,38TL olarak hesaplanmıştır. Davacının talebi gibi, 1.126.068,38TL’lik tutarın, intifa hakkının terkin edildiği (ve dolayısıyla da sebepsiz zenginleşmenin meydana geldiği) 23.01.2018 tarihinden itibaren işletilecek temerrüt faizi ile birlikte tahsili gerektiği kanaatine varılmıştır.
NİHAİ SONUÇLAR
Yukarıda açıklanan gerekçelerle; davacının davalılardan, dava tarihi itibariyle 1.126.068,38 TL alacağı bulunduğu; bu alacağın talep gibi, 23.01.2018 tarihinden itibaren işletilecek ticari faizi (kanaatimizce avans faizi) ile birlikte tahsili gerektiği;
Davalılann davacı alacağından müteselsilen sorumlu oldukları yönündeki kanaat ve düşüncelerimizi Mahkemenin takdirine sunarız.” denilmiştir.
Dava feshedilen sözleşme doğrultusunda daha önce ödenmiş olan intifa bedelinin kullanılmayan intifa süresine tekabül eden bedelin talebine ilişkindir.
Taraf şirketler 17.08.2009 tarihinde çerçeve sözleşme imzalamış olup, davalı …’da bu sözleşmede müteselsil kefalet vermiştir.
Davalı …’nın müteselsil kefaleti, EBK 484 ve 485. Maddelerdeki yazıl olma, kefalet miktarının gösterilmesi, borcun geçerli bir borç olması ve kefilin medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olması şartlarını taşıdığı ve geçerli olduğu anlaşılmıştır.
Çerçeve sözleşmesinin 2. Maddesi gereğince 14 yıl 5 ay süreli intifa hakkı verilmesi; 5. Maddesi gereğince de 2.635.000 TL intifa bedeli ödenmesi kararlaştırılmış olup, bu intifa bedeli de davacı tarafça ödenmiştir.
Taraflar arasındaki 12.08.2017 tarihli bayilik sözleşmesi ve 17.08.2009 tarihinde çerçeve sözleşmesi 25.01.2018 tarihli ihtarname ile feshedilmiş, fesih ihbarnamesi 27.01.2018 tarihinde davalı şirkete tebliğ edilmiştir.
17.08.2009 tarihli çerçeve sözleşmesinden sonra bayilik sözleşmesinin 12.06.2012 tarihinde kurulduğu bu sonraki bayilik sözleşmelerinde akaryakıt alım taahhüdünün bulunmadığı, bu nedenle bu yöne ilişkin iddianın sübut bulmadığı, dava konumuzu da etkiler nitelikte olmadığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki 12.08.2017 tarihli bayilik sözleşmesi ve 17.08.2009 tarihinde çerçeve sözleşmesi 25.01.2018 tarihli ihtarname ile feshedilmiş olması ve intifa hakkının terkin edilmiş olması dikkate alındığında, intifa hakkının kullanılmadığı süreye isabet edin 1.126.068,38 TL’nin iadesinin gerektiği, 17.08.2009 tarihli çerçeve sözleşmesinin 16. Maddesi gereğince bu bedelden davalı …’nın da sorumlu olduğu anlaşılmıştır.
İntifa hakkının terkini, feshin tebliğinden önce 23.01.2018 tarihinde olsa da ihbarname ile verilen tebliğden itibaren işleyecek 5 günlük süreye göre temerrüt tarihinin 02.02.2018 tarihi olduğu anlaşılmıştır.
HÜKÜM:Yukarıda gerekçesi ve ayrıntısı açıklanan nedenlerle;
1-1.126.068,38-TL’nin 02/02/2018 tarihinden itibaren işleyecek 3095 S.K.nun 2/f-2. maddesi hükmüne göre ticari işlerde Merkez Bankası’nın kısa vadeli avanslar için uyguladığı avans faizi oranında temerrüt faizi ile davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
2-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 76.921,73-TL ilam harcından peşin alınan 19.508,34-TL’nin mahsubu ile bakiye 57.413,39-TL ilam harcının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 35,90-TL başvuru harcı ve 19.508,34-TL peşin harcı olmak üzere toplam 19.544,24‬-TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı, kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan 72.212,39-TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 2.553,30-TL yargılama giderinin red ve kabul durumuna göre takdiren oranlayarak 2.516,90-TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine; arda kalan bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı tarafça yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı.19/11/2020

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …

Bu belge elektronik imza ile imzalanmış olup ayrıca ıslak imza uygulanmayacaktır.“5070 sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”