Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/724 E. 2018/1066 K. 05.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/724 Esas
KARAR NO : 2018/1066
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ: 03/08/2018
KARAR TARİHİ: 05/11/2018
Mahkememizde görülen davanın dosya üzerinden yapılan incelemesi sonucunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi ile vekil eden davacı şirketin 10/04/2018 tarihinde işletme devir sözleşmesi ile… Otel işletmesini devraldığını, 28/07/2018 tarihinde otelin tahliye edildiğini haber aldığını, mülk sahibi kiralayan ile diğer davalı kiracı arasında kira sözleşmesine ilişkin çekişme bulunduğu ve kira bedellerinin ödenmemesi nedeni ile icra takibi başlatıldığını, bu kapsamda tahliye kararı alındığını, davalıların 2013 yılında yaptıkları sözleşmeye güvenen davacı vekil eden uyarılmadan işlem yapıldığını beyanla tedbiren tahliyenin durdurulmasını beyanla fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydı ile şimdilik 250.000,00-TL’lik maddi ve 5.000,00-TL manevi tazminata hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekilinin dava dilekçesindeki talep sonucu tensip ara kararı ile açıklattırılmış, yine tensip ara kararı ile takip dosyası ve tahliyeye ilişkin İstanbul …İcra Hukuk Mahkemesinin … esas sayılı dosyası getirtilmiştir. İcra Hukuk Mahkemesi dosyasının incelenmesinde, kiralayan tarafından kiracı aleyhine açılan tahliye istemli dava olup, Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne ve kiracının tahliyesine 17/04/2018 tarihinde karar verildiği görülmüştür. Takip dosyası arasında bulunan işletme devir sözleşmesinin incelenmesinde davacı ile davalı arasında akdedildiği, kiralayanın sözleşmede taraf olmadığı görülmüştür.
Davalı … vekili Mahkememize vermiş olduğu yanıt dilekçesi ile dava konusu tahliyenin mahkeme kararına göre yapıldığını, haksız davanın davalı … yönünden reddini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
6100 sayılı Yasanın 114/1-c maddesi gereğince mahkemenin görevli olması dava şartlarından olup 115.madde gereğince de Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
Aynı yasanın 137 ve devam maddeleri gereğince dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır. Mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir. Mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir; gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebilir. Yasanın 138.maddesi gerekçesinde de belirtildiği üzere yargılamada usule ilişkin iddia ve savunma sebeplerinin hallinden sonra işin esasına girilerek uyuşmazlık çözümlenir. Usule ilişkin hususlar ya dava şartıdır ya ilk itiraz niteliğindedir. Usule ilişkin hususlar şekli nitelik taşıdığından yargılamanın başında dosya üzerinden de incelenerek karar bağlanabilir. Ancak Mahkeme kararını vermek için tarafların dinlenmesine ihtiyaç duyuyorsa bunu da tahkikat aşamasında değil ön inceleme oturumunda yapacaktır. Aynı husus Yasanın 140/1.maddesinde de belirtilmiş olup ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verebilmek için hakimin gerekli gördüğü takdirde tarafları dinleyebileceği hükme bağlanmıştır.
Bilindiği üzere; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 Sayılı Yasa ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre; her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı yasanın 5/3.maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler uyarınca Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde olduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının, TTK’da ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 6335 sayılı Yasa ile değişik 4.maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise; tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların, Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği kuşkusuzdur.
Yasanın “Sulh Hukuk Mahkemelerinin Görevi” başlığını taşıyan 4.maddesi gereğince Sulh hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın; kiralanan taşınmazların, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları görürler.
Somut durumda, davacı vekili davalı şirket ile akdedilen işletme devir sözleşmesine dayanarak, tahliye nedeni ile, sözleşme akidi ve mal sahibi aleyhine tazminat istemli olarak eldeki davayı açmıştır.
Davacı ile davalı şirket arasında akdedilen işletme devir sözleşmesinin incelenmesinde, sözleşme ile davalının sözleşmede belirlenen bedel karşılığında oteli işletme hakkının tamamı ve içinde bulunan bilimum demirbaşları ile birlikte davacıya devrettiği, işletmenin devir tarihinden önceki borç ve alacaklarının devredene ait olduğu, işletme ilgili gayrimenkulün kira bedelleri dışındaki tüm masraf ve giderlerinin ilgili süreler içinde devralan tarafından ödeneceği, devralanın işletme süresi boyunca kira bedeli ödemeyeceği, devralan tarafından işletmenin kira bedeli de dahil tüm bedellerinin sözleşmede yer alan devir bedeli ile devredene ödendiği kararlaştırılmıştır.
Davalılar arasında ise aynı taşınmaza ilişkin kira sözleşmesi akdedilmiş olup kira sözleşmesi ile kiracı davalı şirketin otel inşaatını yapmak ve işletmek üzere dilediği şirketi kurabileceği, oteli dilediği işletme ortağı ile birlikte işletme, üçüncü kişilere oteli alt kiraya verme yetkisi tanınmıştır.
Gerek davacı ile davalı şirket arasında akdedilen sözleşme gerekse kiralayan ile davalı kiracı şirket arasında akdedilen sözleşme birlikte değerlendirildiğinde, davalılar arasında kira sözleşmesi, davacı ile davalı kiracı arasında ise alt kira sözleşmesi akdedildiği anlaşılmaktadır. Yani davacı ile davalılar arasındaki uyuşmazlık kira ve alt kira sözleşmelerinden kaynaklanmaktadır. Her ne kadar taraflarca sözleşme işletme devir sözleşmesi olarak adlandırılmış ise de davalının taşınmazın/otelin kullanılmasını ve işletilmesini davacıya bıraktığı, davacının da bedel ödemeyi üstlendiği, bu hali ile taraflar arasındaki sözleşmenin unsurları itibari ile 6098 sayılı Yasanın 299 ve devam maddelerinde düzenlenen kira sözleşmesi olduğu görülmektedir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, kiralayan, kiracı ve alt kiracı arasındaki tazminat istemini konu almakla, davaya bakma görevi Sulh Hukuk Mahkemelerine ait olduğundan bu yönde aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1- Davanın 6100 sayılı Yasanın 114/1-c maddesi delaleti ile 115/2.maddesi gereğince görev dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine,
2-6100 sayılı Yasanın 20/1 maddesi delaletiyle kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde Mahkememize başvurularak dosyanın görevli İstanbul Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesinin talep edilmesi gerektiği, aksi durumda davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin kararın tebliği ile birlikte ihtarına,
3-6100 sayılı Yasanın 331/2.maddesi gereğince davaya görevli mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına, davaya devam olunmaması halinde Mahkememizce dosya üzerinden durumun tespiti ile davacının yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilmesine,
Dair, 6100 sayılı Yasanın 138.maddesinin verdiği yetki ile dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere karar verildi.
Katip …
Hakim …