Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/681 E. 2020/477 K. 21.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/681 Esas
KARAR NO : 2020/477
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/07/2018
KARAR TARİHİ : 21/09/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinden özetle; Davacı ve davalı arasında ticari ilişkiye istinaden fatura düzenlendiğini, davalı tarafın düzenlenmiş olduğu faturaların bedelini ödemediğini, Davalı aleyhine, …. İcra Müdürlüğü’nün 2018/15015 esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatılığını, fazlaya ilişkin hakların saklı kalmak üzere, davalı tarafın itirazlarının iptali ile icra takibinin devamını, ödenmeyen alacağın ticari faiz ve sair tüm ferileriyle birlikte tarafımıza ödenmesini, kötü niyetli olarak itiraz edildiğinden alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra tazminatına hükmedilmesine, mahkeme masrafları ile ücreti vekaletin davalı tarafa tahmiline karar talep etmiştir.
Davalı vekilinin Mahkememize vermiş olduğu beyan dilekçesi ile; müvekkilinin şahıs olduğunu herhangi bir ticari işletme sahibi olmadığını, müvekkilinin taciz sıfatının olmadığını, taraflar arasındaki sözleşmenin ifa yeri olan Kayseri’de icra takibinin ve bahse konu davanın açılması gerektiğini, faturada belirtilen ürünlerin perakende olarak müvekkili tarafından piyasaya satışı esnasında “…” ürünlerinden bazılarının eksik gramajlı olduğunu, üzerinde yazan gramaj ile içeriğinin gramajının aynı olmadığını, ürünlerin bir kısmının insan sağlığına zararlı olduğu ve bu ürünleri kullanan ustaların hastanelik olduğu belirtilerek ürünler müşterileri tarafından müvekkile iade edildiğini, ürünlerin ayıplı olmasından müvekkilin zararının mevcut olduğunu, Davacının davasının usulden reddini, bunun mümkün olmaması taktirde esastan reddini, kötüniyetle yapılan icra takibinin iptali ile alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere haksız icra tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacı tarafa yükletilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
Mali Müşavir bilirkişinin 09/03/2020 tarihli 4 sayfadan ibaret raporunda özetle; davacı tarafından ibraz edilen 2018 yılı işletme defterinin noter tasdikinin mevcut olduğu, davacı tarafından davalıya düzenlenen takip konusu toplam 28.886,40-TL tutarlı iki adet faturanın davalı işletme defterinin gider kısmında kaydının bulunduğu, işletme defterinin mahiyeti itibarıyla gelir ve gider kısmından oluşması nedeniyle davalı tarafından davacıya yapılan ödemelerin işletme defteri üzerinden tespit edilmesinin mümkün olmadığı, ürünlerin iadesi konusunda davacı ile kargo ödemesi hususunda anlaşmadıklarını beyan etmesine karşılık takip konusu faturaların bedelinin davalı tarafından ödenmediğinin davalı kabulü olduğu, davalının 2018 yılında işletme defterine tabi olduğu, esnaf ve tacir ayrımı için davalının bağlı bulunduğu vergi dairesine ve Kayseri Esnaf ve Sanatkarlar odasına yazılan yazıların gelecek cevaplarına istinaden davalının durumunun belirlenmesinin gerektiğin bildirmiştir.
Mahkememizce davalı tarafın Ticaret Sicil Gazetesinde kaydı olup olmadığı hususu incelenmiş, kaydı olmadığı görülmüştür.
… Esnaf ve Sanatkarlar Odasına yazılan müzekkerede de davalının kaydı bulunmadığının bildirildiği görülmüştür.
6100 sayılı Yasanın 114/1-c maddesi gereğince mahkemenin görevli olması dava şartlarından olup 115. madde gereğince de Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
Bilindiği üzere; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 Sayılı Yasa ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre; her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı yasanın 5/3.maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler uyarınca Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde olduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının, TTK’da ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 6335 sayılı Yasa ile değişik 4.maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise; tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların, Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği kuşkusuzdur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) yürürlüğe girdiği 01.11.2011 tarihinden sonra 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 5. maddesinde 6335 sayılı Kanun ile değişiklik yapılmış ve ticaret mahkemeleri ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisine dönüştürülmüştür.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, uyuşmazlığın taraflar arasındaki fatura alacağından kaynaklandığı, bu davanın ticari bir dava niteliği taşımadığı, 6100 sayılı TTK’nun 4 ve 5.maddelerinde tarif edilen ticari davalardan sayılmadığı, davanın mutlak ticari davalardan olmadığı, dosya içeriğinin incelenmesinde davalının tacir olduğuna dair bilgi ve belge de bulunmadığı, mahkememizce yazılan müzekkere cevaplarında da davalının tacir olduğuna dair kayıt bulunmadığı, davalının ticaret sicil gazetesinden yapılan kontrol de kaydının bulunmadığı, bu hali ile TTK 4.maddesinde tarif edilen her iki tarafında ticari işletmesiyle ilgili olma şartının bulunmadığından nispi ticari dava olarak da kabulünün mümkün bulunmadığından eldeki davaya bakma görevi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemesine aittir.
Bu nedenlerle davanın görev şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1- Davanın 6100 sayılı Yasanın 114/1-c maddesi ve 115/2.maddesi gereğince görev dava şartı yokluğu nedeni ile usulden REDDİNE,
2- 6100 sayılı Yasanın 20/1 maddesi delaletiyle kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde Mahkememize başvurularak dosyanın görevli İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesinin talep edilmesi gerektiği, aksi durumda davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin kararın tebliği ile birlikte ihtarına,
3- 6100 sayılı Yasanın 331/2.maddesi gereğince davaya görevli mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına, davaya devam olunmaması halinde Mahkememizce dosya üzerinden durumun tespiti ile davacının yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere karar verildi.21/09/2020

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza