Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/680 E. 2020/159 K. 17.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/680 Esas
KARAR NO : 2020/159

DAVA : Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/07/2018
KARAR TARİHİ : 17/02/2020

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA
Davacı vekilinin Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinde özetle; davacının, …A.Ş.’ne ait Alaçatı’da bulunun otel işletmesinin ahşap /mobilya ve bunların montajı işini taşeron olarak aldığını, bu kapsamda; otelin restoran ahşap masalarının imalatı için davalı … ile anlaşıldığını, ahşap masaların imalatı için gerekli malzemelerin müvekkili tarafından alınarak davalı …’e teslim edildiğini, yapılan imalatlar için davalı tarafından müvekkili adına 28.08.2017 tarih ve … no.lu faturanın(107.380 TL tutarlı) tanzim edildiğini, müvekkili tarafından da davalı adına, imalat için gerekli malzemelerin müvekkili tarafından temin edilmesi nedeniyle, 14.09.2017 tarih ve 25.842 TL tutarlı fatura tanzim edilerek davalıya gönderildiğini, davalı tarafından faturanın kabul edilmeyerek iade edildiğini, davalı tarafından müvekkili aleyhine yapılan icra takibinden haberi olmadığını, takibe yaptıkları itirazın reddedildiğini, cari hesap ekstresinden de görüleceği üzere, takibinin kesinleşmesinden önce müvekkili tarafından davalı … 107.380,00 TL ödeme yapıldığını, davalı tarafından takibe konu edilen ikinci faturadan müvekkilinin hiçbir bilgisinin olmadığını, öyle bir anlaşma ve faturada belirtilen hiçbir işlem ve alacağın söz konusu olmadığını, davalının birinci faturada yer alan aynı mallar ve aynı hizmete ilişkin olarak ikinci bir fatura keserek mükerrer tahsilat yapmaya çalıştığını tanzim edilen ikinci faturanın müvekkiline tebliğ edilmediğini beyan ederek, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydı ile kötü niyetle yapılan takibin durdurulmasına, akabinde iptaline, müvekkilinin borçlu olmadığının tespiti ile kötü niyetli olan davalının, %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkûm edilmesine, müvekkilinin borçlu olmadığı halde cebri icra tehdidi altında ödemek zorunda kaldığı fazla ödemenin ve malzeme faturası bedelinin, ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte istirdadına, masraflar ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekilinin Mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından davacı şirkete işçilik bedeli olarak teklif sunulduğunu, sunulan teklifin davacı tarafından 04.06.2017 tarihinde kabul edildiğini, davacı tarafından … Ürünleri’nden malzemeler alınarak, müvekkiline teslim edildiğini, 21.06.2017 tarihinde ilk sipariş edilen 48 adet 80 X 80 masa, 36 adet 80X140 masa, 1 adet 80 X 210 masanın imal edildiğini ve davacı şirkete gönderildiğini, bu ürünlerin sadece işçilik parasının davacı şirkete fatura edildiğini, akabinde, davacı tarafından müvekkiline 21.06.2017 tarihinde, 35 adet masa servantı siparişi verildiğini, verilen bu siparişlere ilişkin olarak müvekkili tarafından, 30 adet 40X80 ve 5 adet 40X80 masayı imal ederek davacı şirkete teslim edildiğini, davacı tarafından verilen malzemelerin imalata uygun olmadığının müvekkili tarafından davacı yana müteaddit kez söylendiğini, ancak, davacının bu bilgiyi önemsemediğini ve teslim ettikleri malzemelerden ürünlerin yapılmasında ısrarcı olduğunu, sonrasında, davacı tarafın masaların çatlamaya başladığını ve müvekkilimin haklı olduğunu ve bu kez malzemelerin müvekkili tarafından seçilmek suretiyle ürünlerin yeniden yapılmasını istediğini, 03.07.2017 tarihinde, davacı tarafın bu teklifi üzerine masaların yeniden imalatı için … Ürünlerinden tekrardan malzeme alınarak 21 Haziran ve 3 Temmuz’da alınan siparişlerin tamamlanarak 14/07/2017 tarihinde davacı şirkete teslim edilmek üzere gönderildiğini, bu olayda müvekkilinin hiç bir hata ve kusurunun olmadığını, yapılan işlemler için tanzim edilecek faturalar ile ilgili olarak davacı tarafa bilgi verildiğini, tutar konusunda herhangi bir itirazlarının olmadığını, 28/08/2017 tarihli ilk faturanın karşı tarafa tebliğ edildiğini, 11/09/2017 tarihli ikinci faturanın davacıya gönderildiğini ancak davacı tarafından teslim alınmadığını beyan ederek, haksız açılan davanın reddine, %20 den aşağı olmamak üzere davacı aleyhine tazminat hükmedilmesine, yargılama gideri ve karşı dava vekalet ücretinin karşı davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER
1-İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası
2-İstanbul … İcra Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası
3-Tarafların ticari defter ve kayıtları
4-Bilirkişi raporları
5-Taraf vekillerinin beyan ve dilekçeleri
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ GEREKÇE
Dava, faturadan kaynaklı icra takibine karşı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun “Menfi tespit ve istirdat davaları” başlıklı 72. maddesi:“Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.” düzenlemesini içermektedir.
Anılan maddeden anlaşıldığı üzere borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir ve takip konusu alacağın borçlusu olmadığının tespiti isteyebilir.
Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur. Somut uyuşmazlıkta davacı icra takibinden sonra menfi tespit davası açmıştır.
İspat yükü ise; bir vakıanın doğru ve gerçek olup olmadığı konusunda hakimi inandırma faaliyetidir. İspat, ispat anıdan önce vuku bulmuş ve tekrar etmeyen, vakıalara ilişkindir. İspat yükü aynı zamanda bir haktır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2013/10133 Esas 2014/451 Karar sayılı ilamında da belirttiği üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK), “İspat Yükü” başlıklı 6. maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” şeklinde; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190. maddesinde ise: “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde düzenlemelere yer verilmiştir. Sözkonusu ispat yükünün kime ait olduğunu belirleme görevi, davanın taraflarına değil, mahkemeye aittir.
İspat yüküne ilişkin bu genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf, o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir.
Borçlu, borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır.
Bu açıklamalar ışığında davacı ve davalının sunmuş oldukları tüm deliller dosya içerisine alınmış, icra dosyası getirtilerek incelenmiş, tüm deliller toplandıktan sonra alanında uzman mali bilirkişiden rapor alınmıştır.

İcra takip dosyasının incelenmesinde, davacının İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı takip dosyasında faturadan kaynaklanan 194.228,00-TL asıl alacak 3.320,50-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 197.548,50-TL takip yapıldığı, takibin kesinleştiği görülmüştür.
Mali Bilirkişinin 14/06/2019 tarihli 7 sayfadan ibaret raporunda özetle; taraf defterlerinin usulüne uygun tutulduğunu, noter onaylarının bulunduğunu, takibe konu edilen faturalardan, 28.08.2017 tarih, …no.lu ve 107.380 TL tutarlı birinci faturanın tarafların defterlerinde karşılıklı olarak yer aldığını ve fatura içeriği mal ve hizmetlerin davalı … tarafından davacı …’e sunulduğunu, 11.09.2017 tarih, … ve no.lu 86.848 TL tutarlı ikinci faturanın, tarafların yasal ticari defterlerinde kayıtlı olmadığını, fatura içeriği hizmet veya malın davalı tarafça alınıp alınmadığının ispata muhtaç olduğunu, 14.11.2017 takip tarihi itibariyle davacı …’in davalıdan herhangi bir alacağının bulunmadığını, aksine, davalı …’in davacı Elmir’den 22.302 TL alacağının bulunduğunu, 22.302 TL alacağın, 21.538,76 TL’nın icra yoluyla 09.01.2018 tarihinde tahsil edildiğini, 09.01.2018 tarihi itibariyle kalan alacağın 763,24 YL olduğu kanaatine vardığını bildirmiştir.
Mali Bilirkişinin 22/01/2020 tarihli 3 sayfadan ibaret ek raporunda özetle; takibe konu edilen 11.09.2017 tarihi … no.lu ve 86.848 TL tutarlı ikinci faturanın, davalı … tarafından davacı … Ltd. Şti.’ ne tebliğ edildiğine ilişkin olarak dosyada herhangi bir belgenin bulunmadığını, teslim edilmeyen fatura içeriğine davacı … Ltd. Şti’nin itirazından bahsedilemeyeceğini, söz konusu 86.848 TL fatura bedelinin, davacı Elmir’in kayıtlarında yer almadığı gibi, faturayı tanzim eden davalı …’ in kendi yasal ticari defterlerinde de kayıt altına alınmadığını şeklinde tespit ve değerlendirmeler yapıldığını, davalı … tarafından her ne kadar 11.09.2017 tarih, … no.lu ve 86.848 TL tutarlı fatura icra takibine konu edilmiş olsa da, ilgili faturanın kendi yasal ticari defterlerinde kayıtlı olmadığını, fatura belgesinin ve fatura içeriği ürün ve malzemelerin davacıya teslim edildiğinin davalı tarafından ispat edilemediği hususu göz önüne alındığında, davacı Elmir tarafından davalı …’e cari hesaba mahsuben ve icra hesabına yapılan tüm ödemelerin, takibe konu edilen 28.08.2017 tarihi … no.lu ve 107.380 TL tutarlı fatura ilişkin olduğunun kabulü gerektiğini, yapılan ödemelerin, takibe konu edilen ve tarafların yasal ticari defterlerinde kayıtlı olmayan 11.09.2017 tarih, … no.lu ve 86.848 TL tutarlı faturaya ilişkin olduğu yönünde tarafların herhangi bir beyan ve itirazları da bulunmadığını, sonuç olarak davalı …’in davacı Elmir’den 14.11.2017 takip tarihi itibariyle takibe konu edilen 28.08.2017 tarihi … no.iu ve 107.380 TL tutarlı faturadan kaynaklanan 77.380 TL alacağının bulunduğunu, takip tarihinden sonra davacı Elmir tarafından 22.11.2017 tarihinde yapılan 55.078 TL ve icra hesabına 09.01.2018 tarihinde yapılan toplam 21.538,76 TL ödeme sonrasında 20.07.2018 dava tarihi itibariyle davalı …’in davalı Elmir’den 28.08.2017 tarihi …no.lu ve 107.380 TL tutarlı faturadan kalan 763,24 TL alacağının bulunduğu kanaatine vardığını bildirmiştir.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, dava icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. İcra takibine konu alacak faturadan kaynaklı olup davalı alacaklı olduğunu ispat etmelidir. Bilindiği üzere faturalarda belirtilen malların davalı alıcıya teslim edildiği iddiasını davacı ispatla yükümlüdür. Fatura içeriğindeki malların davalıya teslimi dayanak belgelerle kanıtlanmadığı sürece ticari defterler tek başına malın teslim edildiğini ispata yeterli değildir. Nitekim Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2016/19744 Esas 2018/5005 Karar sayılı emsal ilamı da bu doğrultudadır. Somut olay da davalı aynı ürünlerin imalatının ikinci kez istendiğini ve ikinci kez fatura kesildiğini iddia etmektedir. Mahkememizce tüm deliller toplandıktan sonra dosya bilirkişiye tevdi edilmiş, tarafların ticari defter ve kayıtları incelenmiştir. Taraf defterlerinin usulüne uygun tutulmuş olup tarafların lehine delil teşkil edebilecektir. İcra dosyasının incelenmesinde takibin dayanağının 107.380,00 TL bedelli ve 86.848,00-TL bedelli faturadan kaynaklandığı, 3.320,50-TL işlemiş faiz bulunduğu görülmektedir.
28/07/2017 tarih … nolu 107.380,00-TL bedelli fatura yönünden; fatura konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı gibi malın teslim edildiğinin tarafların kabulünde olduğu, taraf defterlerinde kayıtlı olduğu bu nedenle işbu fatura yönünden davalının alacaklı davacının borçlu olduğunun kabulü gerekir.
11/09/2017 tarihli …seri nolu 86.848,00-TL bedelli fatura yönünden: yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere faturalarda belirtilen malların davalı alıcıya teslim edildiği iddiasını alacaklı davalı ispatla yükümlüdür. Fatura içeriğindeki malların davacıya teslimi dayanak belgelerle kanıtlanmadığı sürece ticari defterler tek başına malın teslim edildiğini ispata yeterli değildir. Bu kapsam da işbu fatura taraf defterlerinde kayıtlı olmadığı gibi davalı tarafından faturaya konu malın teslim edildiği ispatlanamamış olup, ispat yükü üzerinde olan davalının, alacağını ispatlayamadığından davacının iş bu fatura bedelinden borçlu olmadığının kabulü gerekir.
İşlemiş faiz yönünden; davalının takip talebinde 3.320,00-TL işlemiş faiz talep ettiği ancak Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2018/1037Esas 2019/2322 Karar, 2017/3150 Esas 2019/647 Karar sayılı ilamlarında da belirtiği üzere işlemiş faiz yönünden davacının temerrüde düşürülmesi gerektiği, davalı tarafından davacıya ihtarname gönderilmediği, o halde davacı tarafın takip tarihinden önce işlemiş faiz talep edemeyeceğinden davacının bu talep yönünden borçlu olmadığının kabulü gerekir.
Bu durumda davalının alacaklı olduğu takibe konu 107.380,00-TL bedelli fatura yönünden inceleme yapılması gerektiği, taraf defterlerinin bilirkişi incelemesi sonucu takip tarihi itibariyle davalının davacıdan 77.380,00-TL alacaklı olduğu, bu halde işbu faturadan 30.000,00-TL borçlu olmadığının kabulü gerekir.
O halde davacının talebe konu takipten 86.848,00-TL + 3.320,50-TL + 30.000,00-TL = 120.168,50 -TL davacının borçlu olmadığı, takipten sonra yapılan ödemelerin infazda dikkate gerektiği kanaatiyle davanın kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Davacının tazminat talebi yönünden; her ne kadar davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de kabul edilen kısım yönünden davacının tazminat talebinin değerlendirilmesinde, davalının icra takibi ile kötü niyeti olduğu ispatlanamadığından talebin reddine karar verilmiştir.
Davalının tazminat talebi yönünden; her ne kadar dava kısmen reddedilmiş ise de reddedilen kısım yönünden davalının talebinin değerlendirilmesinde, İİK’nın 72/4. maddesi hükmü uyarınca tazminata hükmolunabilmesi için menfi tespit davasına konu icra takibinin ihtiyati tedbir talebi ile durdurulmuş olması ve alacaklının alacağını geç almış olması gerekir. Somut olayda mahkememizce verilen tedbir bulunmadığı bu nedenle yukarıda belirtilen yasa hükmündeki koşulların oluşmadığı anlaşıldığından talebin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1-Davanın kısmen kabulü ile; davacının İstanbul… İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında 120.168,5-TL üzerinden borçlu olmadığının tespitine, icra müdürlüğüne yapılan ödemelerin infazda esas alınmasına,
2-Davacı ve davalının tazminat taleplerinin ayrı ayrı reddine,
3-Karar tarihi itibariyle alınması gereken 8.208,71-TL harçtan, peşin alınan 1.539,86-TL harç mahsup edilerek kalan 6.668,85-TL nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafça yatırılan 1.539,86-TL peşin harç ve 35,90-TL başvuru harcı olmak üzere toplam 1.575,76-TL nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Kabul-red oranına göre davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 15.366,01-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Kabul-red oranına göre davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinnin 13/3 maddesine göre hesaplanan 10.859,40-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 958,50-TL yargılama gideri kabul ve red durumuna göre takdiren oranlayarak 583,10-TL’lik kısmının davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine; arda kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.17/02/2020

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır