Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/673 E. 2021/554 K. 21.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/673 Esas
KARAR NO:2021/554

DAVA:Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:09/04/2018
KARAR TARİHİ:21/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA
Davacı vekilinin Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinde özetle; Davalının …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile müvekkilleri aleyhine kambiyo senedine özgü haviz yoluyla ödeme emri düzenleyerek tebliğini sağladığını, takibe konu bononun borçlularının, müvekkilleri … ve …’nun gözükmesine rağmen, bonoyu kesinlikle müvekkilinin eşi …’nun imzalamadığını ve kefil olmadığını, murisin 06/11/2016 tarihinde vefat ettiğini, murisin …. İcra Hukuk Mahkemesinin … esas sayılı dosyasına itirazda bulunduğunu, savcılığa davalı hakkında şikayette bulunulduğunu, savcılık tarafından imza ve yazı örneklerinin alındığını, senette …’nun imzasının olmadığından ve sahtecilikten söz edilemeyeceğinden bahisle takipsizlik kararı verildiğini, kambiyo senedindeki imzanın vefat edene ait olmadığını, bu nedenle müvekkillerinin borçlu olmadıklarının tespitine, adli yardım talebinin kabulünü, icra takibinin iptaline, haksız ve kötü niyetli takip nedeniyle takip miktarının %20 sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.

SAVUNMA
Davalı vekilinin Mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; Öncelikle davacıların adli yardım talebinin haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olup reddinin gerektiğini, davacılardan …’nun maddi durumunun adli yardımı gerektirecek bir düzeyde olmadığını, 2015 yılı Nisan ayında müvekkili …’ın … servisi olarak çalışan iş yerini ve içindeki tüm ekipmanları davacılara 293.000,00 TL bedelle devretmeyi kabul ettiğini, davacıların devir bedelinin bir kısmını ödedikten sonra kalan 165.000,00 TL’lik kısmı için ödeme tarihi olarak 31.08.2015 tarihi üzerinde anlaştıklarını, senedin vadesinin 31.08.2015 tarihinde gelmesine rağmen senet borçluları tarafından müvekkiline hiçbir ödeme yapılmadığını, müvekkilinin uzun süre bekletildiğini ve oyalandığını, ancak hiçbir ödeme yapılmadığından borçlular hakkında …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … D. İş sayılı dosyasından ihtiyati haciz kararı alındığını ve bu kararın …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından 07.10.2015 tarihinde icraya konulduğunu, senet borçlusu …’nun ihtiyati haciz kararına karşı haksız itirazda bulunduğunu, …. Asliye Ticaret Mahkemesince …’nun itirazının reddedildiğini, borçlu …’nun 06.11.2016 tarihinde vefat ettiğini, bu nedenlerle davanın usulden reddini, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın esastan reddini, …’nun borçlu olduğunun tespitini, borçluların %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatı ödemeye mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacılara yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLER
1-…. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası
2-İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı … soruşturma sayılı dosyası
3-Bilirkişi raporu
4-Taraf vekillerinin beyan ve dilekçeleri
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ GEREKÇE
Dava, davacıların murisi aleyhine başlatılan kesinleşen icra takibine dayanak bonodaki imzanın davacıların murisine ait olmadığı iddiasıyla borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun “Menfi tespit ve istirdat davaları” başlıklı 72. maddesi:“Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir.” düzenlemesini içermektedir.
Anılan maddeden anlaşıldığı üzere borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir ve takip konusu alacağın borçlusu olmadığının tespiti isteyebilir.
Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur. Somut uyuşmazlıkta davacı icra takibinden sonra Menfi tespit davası açmıştır.
İspat yükü ise; bir vakıanın doğru ve gerçek olup olmadığı konusunda hakimi inandırma faaliyetidir. İspat, ispat anıdan önce vuku bulmuş ve tekrar etmeyen, vakıalara ilişkindir. İspat yükü aynı zamanda bir haktır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2013/10133 Esas 2014/451 Karar sayılı ilamında da belirttiği üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK), “İspat Yükü” başlıklı 6. maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” şeklinde; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190. maddesinde ise: “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde düzenlemelere yer verilmiştir. Sözkonusu ispat yükünün kime ait olduğunu belirleme görevi, davanın taraflarına değil, mahkemeye aittir.
İspat yüküne ilişkin bu genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf, o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir.
Borçlu, borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Aynı ilkeler, HGK’nun 17.12.2003 gün ve 2003/19-781 E., 2003/768 K. sayılı ilamında da benimsenmiştir.
Görevsizlik; …. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 30/04/2018 tarih ve … Esas… Karar sayılı kararı görevsizlik kararı nedeniyle dosya mahkememize tevzi edilmekle 2018/673 Esasını almıştır.
İcra takip dosyasının incelenmesinde, davalı tarafından … Ltd Şti, …, … aleyhine …. İcra Dairesinin … esas sayılı takip dosyasında senetten kaynaklanan 165.000,00-TL asıl alacak 1.756,23-TL işlemiş faiz, 495,00-TL %0,30 komisyon, 2830-TL ihtiyati haciz masrafı, 300,00-TL ihtiyati haciz vekalet ücreti olmak üzere toplam 167.579,53-TL takip yapıldığı, ödeme emrinin muris … ve …’na 03/11/2015 tarihinde tebliğ edildiği, borçluların süresi içerisinde itiraz etmediği, takibin kesinleştiği görülmüştür.
Dava konusu bononun incelenmesinde; 07/05/2015 düzenlenme, 31/08/2015 vade tarihli, 165.000,00-TL bedelli, keşidecisi … San. Tic. Ltd. Şti, avalist … ve …, lehtarının … olduğu görülmüştür.
… Cumhuriyet Başsavcılığı … soruşturma sayılı dosyasının incelenmesinde; müşteki …, şüpheli …, 07/10/2015 suç tarihi, bilişim sistemleri banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılığa teşebbüs, resmi belgede sahtecilik suçlarından soruşturma açıldığı, müşteki aleyhine takip yapılmasının dolandırıcılığa teşebbüs suçu oluşturmadığı, kötü niyet tazminatı konusu olduğundan kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına kararı verildiği görülmüştür.
Bu açıklamalar ışığında davacı ve davalının sunmuş oldukları tüm deliller dosya içerisine alınmış, icra dosyası getirtilerek incelenmiş, mukayese edilecek ıslak imza asılları toplanılmış, tüm deliller toplandıktan sonra alanında Adli Tıp kurumu’ndan rapor alınmıştır.
Adli Tıp kurumu’nun 03/05/2021 tarihli 2 sayfadan ibaret raporunda özetle; inceleme konusu senette … isim yazısı karşısında bulunan imza ile …’nun mukayese imzaları arasında, tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultusu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından uygunluk ve benzerlikler saptanmadığından söz konusu imzasının mevcut mukayese imzalarına kıyasla …’nun eli ürünü olmadığını belirtmiştir.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, davacıların murisinin dava konusu bononun avalisti olduğu, davalı lehtar tarafından icra takibi başlatıldığı ve takibin kesinleştiği, davacı …’nun da bono da avalist olarak imzası bulunduğu ancak bu imzanın inkar edilmediği eldeki davanın avalist murisin mirasçıları tarafından murisin imzasının inkarı nedeniyle açılan menfi tespit davası olduğu, bonodaki imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfeti senet elinde olup, takibe başlayan ve imzasının borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya ait olduğu (Yargıtay HGK’nın 2006/12-259 Esas, 2006/231 Karar sayılı kararı), bu kapsamda ispat yükünün davalı alacaklıda olduğu, toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporuna göre, bonodaki imzanın murise ait çıkmadığı ve imza itirazının mutlak defilerden olup iyiniyet-kötüniyet ayrımı yapılmaksızın herkese karşı ileri sürülebileceği, bu halde davacıların murisinin imzası nedeniyle davaya konu bono ve icra takibine borçlu olmadığı kanaatiyle davanın kabulüne karar verilerek;
Kötü niyet tazminatı talebi yönünden; İcra ve İflas Kanunun 72. maddesinin 5.fıkrasına göre; “Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırşa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz. ”Kötüniyet tazminatı, takibe girişmekte kötüniyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir. Anılan yasa hükmüne göre, alacaklının anılan tazminata mahkum edilebilmesi, açıkça, takibin kötüniyetle yapılmış olması koşuluna bağlanmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, alacaklının icra takibini kötüniyetli olarak yaptığı hususu, borçlu tarafından kanıtlanmalıdır. Öğretiye ve Yargıtay uygulamasına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu halde, icra takibine girişen alacaklı, kötüniyetli kabul edilir. Açıklanan bu yasal durum ve ilke çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde davacı, davalının icra takibinde kötüniyetli olduğunu yasal delillerle kanıtlayamamış olup, dosya içeriğinde de kötüniyetin varlığını açıkça ortaya koyacak bir yöne rastlanmamıştır.Bu nedenle davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1- Davanın KABULÜ ile, …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında takibe konu edilen bonodaki murisin (…) imzası nedeniyle davacı mirasçıların davalıya borçlu olmadığının tespitine,
2-Davalının kötüniyeti tespit olunamadığından kötüniyet tazminat talebinin reddine,
3-Alınması gereken 11.447,35-TL harcın, peşin alınan 3.234,65-TL harçtan mahsubu ile bakiye 8.212,70-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 35,90-TL başvuru harcı, 341,55-TL peşin harç (09.04.2018’de yatırılan), 73,10-TL nisbi harç (18.10.2019’da yatırılan), 2.820,00-TL tamamlama harcı olmak üzere 3.270,55-TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 1.321,25-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 7/2 maddesi gereğince 19.870,06-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
8-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 21/06/2021
Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır