Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/586 E. 2021/546 K. 17.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/586 Esas
KARAR NO:2021/546

DAVA:Anonim Şirket Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ:15/05/2018
KARAR TARİHİ:17/06/2021

Mahkememizde görülen genel kurul iptali davasının yapılan yargılaması sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/
İDDİA:
Davacı vekili, davalı şirketin %25 hissedarı olan müvekkilinin 28/03/2018 tarihli Genel Kurul Toplantısında muhalefet şerhi koyduğu 7. maddesinde kar dağıtımı talebinin haksız olarak reddedildiğini, zira 10 yıldır kar dağıtmayıp yedek akçelere eklenmesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, şirket karlarının sadece belli ortaklara huzur hakkı ve ikramiye ödenmek suretiyle harcandığını, 8. maddesinde ise sermayenin 17.580.000,00-TL’den 25.000.000,00-TL’ye çıkarılmasına karar verilmiş ise de, bu kararın da davacının şirketteki etkinliğinin azaltılmasına yönelik dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, gündemin 9. maddesinde ise yönetim kurulu üyelerine ayrı ayrı aylık 10.000,00-TL net huzur hakkı ödenmesine karar verilmiş ise de, ortak yöneticilerin şirketten emek vermeksizin para kazanmasına yol açtığını ve örtülü kar dağıtımına sebebiyet verildiğini beyanla 28/03/2018 tarihinde icra edilen 2017 yılı olağan genel kurulunun 7, 8 ve 9. maddelerinin iptalini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili, kar dağıtılmayarak şirketin ekonomik olarak güçlü kalmasının amaçlandığını, sermaye artırımına ilişkin dava dilekçesinde herhangi bir gerekçe ileri sürülmediğini, ayrıca huzur hakkının kanundan doğan bir hak olup kararlaştırılan miktara nazaran fahiş tutarda olmadığını, davacının şirket adına hiçbir riske girmediğini ancak yönetim kurulu üyelerinin şirket adına imzalanan kredi sözleşmelerine şahsi kefaletlerini koyduklarını, açılan davanın diğer ortakları yıldırmaya matuf olduğunu, ayrıca çıkarılma davası açılacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava hukuksal niteliği itibariyle, TTK’nın 445. maddesi uyarınca anonim şirket genel kurul kararının iptali istemine ilişkindir.
Davalı vekili, tahkikat aşamasındaki sunmuş oldukları beyan dilekçelerinde TTK’nın 446. maddesi gereğince davacının alınan kararlara peşinen muhalefet yaptığını, usulüne uygun olarak muhalefet şerhinin işletilmediğini, ayrıca muhalefet gerekçesinin de olmadığını savunmuştur. Bilindiği üzere TTK’nın 445. maddesi uyarınca açılacak iptal davalarında alınan kararın altına muhalefet şerhinin eklenmesi özel dava şartlarındandır. Tutanağa yazdırılan muhalefetin gerekçeli olması gerekir mi? Yargıtay tarafından 6762 sayılı Mülga TTK döneminde bazı kararlarında muhalif oyun gerekçeli olmasını aramışsa da, bazı kararlarında gerekçe gösterilmesine gerek olmadığı belirtilerek çelişkili bir durum yaratılmıştır. Ne var ki, muhalefete dayanak teşkil eden gerekçeler iptal davasında mahkemede ortaya konularak tartışılacağına ve haksız karar iptal edileceğine göre, muhalefetin gerekçeli olarak tutanağa geçirilmesi zorunlu değildir. Ancak muhalefetin gerekçeli olarak ileri sürülmesi halinde, aydınlatıcı bilgilerin verilmesi ve ileri de belki de iptal davasının açılmasına gerek kalmayabileceği düşünülebilir. Fakat muhalif oyun gerekçesiz olması, açılan iptal davasında özel bir dava şartı değildir. (Prof. Dr. Hasan PULAŞLI, Şirketler Hukuku Şerhi Cilt II , 3. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara-2018, s. 1085) Somut olayda, toplantı zabıt varakası incelendiğinde, davacı … vekilinin her bir karar alındıktan sonra alınan karara muhalif olduklarını belirterek kararın altına muhalif olduklarına dair şerh düştükleri görülmüştür. Doktrinde isabetle savunulan yukarıda değindiğimiz ilmi görüş mahkememizce de benimsenmiş olup, muhalefet şerhinde gerekçenin bulunmasına lüzum olmadığı gibi, toplantı da peşinen muhalefet de yapılmamıştır. Her bir kararın altına ayrı ayrı şerh düşülmüştür. Dolayısıyla, dava şartına ilişkin vaki olmuş davalı vekili itirazları yerinde görülmemiştir.
Genel kurulun 7. nolu ara kararında şirket karında yasa ve esas sözleşme gereği gerekli miktarlar ayrıldıktan sonra kalan kısmın tamamının olağan üstü yedek akçe olarak ayrılmasına karar verilmiştir. Şirketin kar payı dağıtmamasının şirketin gelişimi için uygun olup olmadığı ve özellikle dürüstlük kuralı yönünden, yapılan incelemede finansal analiz tabloları gereğince, şirketin borç yükü ve pasifinin nakit ödeme çıkışından fazla olduğu görülmekle beraber 31/12/2017 itibariyle 6.780.381,31-TL tutarında likit değerinin bulunduğu ve dağıtılması mümkün kar toplamının 1.384.263,32-TL olduğu görülmekle kar dağıtmama kararının dürüstlük kuralına aykırı olduğu müşahede edilmiştir. Tetkik edilen şirket kar zarar durumu ve mal varlığı uyarınca kar dağıtmamak yerine belli miktarda kar dağıtımı yapma kabiliyetinin mevcut olduğu sabittir. Kaldı ki, iş bu genel kurulda nakit sermaye artırımına yani dış kaynaklardan taahhüt yoluyla artırıma gidildiği görülmüş olup, geçmiş yıllar karlarının sermayeye ilave edilmesine gerek görülmemiştir. Bu durum da esasında çelişkili bir davranıştır. Zira, şirketin zorunlu yasal yedek akçeler mahsup edildikten sonra yaklaşık 1.038.000.000,00-TL kar dağıtabileceği görülmektedir. Anonim şirketlerde kar payı hakkı TTK’nın 507. maddesinde düzenlenmiş olup, pay sahiplerinin müktesep haklarındandır. Her bir pay sahibi ekonomik anlamda kar elde etme amacıyla şirkete ortak olmaktadır. Uzun yıllar hiçbir yasal ve ekonomik gerekçe olmaksızın kar dağıtılmaması yukarıdaki mali tespitler doğrultusunda dürüstlük kuralına aykırı görülmüş olup, 7 numaralı kararın bu sebeplerle iptali gerekir.
Sermayenin artırılmasına ilişkin 8 nolu karar yönünden yapılan incelemede ise, sermayenin 8.542.000,00-TL’den 15.000.000,00-TL’ye dış kaynaklardan nakdi olarak artırılmasına karar verildiği çekişmesizdir. Şirketin herhangi bir iflas riskinin bulunmadığı mali analiz tabloları ve bilançolarında anlaşılmaktadır. Davalı vekili, artırım gerekçesi olarak kredi borçları nedeniyle şirketin getirilecek sermaye ile güçlendirilmesi zorunluluğu bulunduğunu ileri sürmüştür. Ancak şirketin mali tabloları analiz edildiğinde sürekli artan miktarda kredi kullanımı olduğu ve bu kredi borçlarının karşılanabilmesi için yeterli likiditenin sağlanamadığı, alacaklıların alacağının arttığı sabittir. Üstelik arttırılması istenen 6.458.000,00-TL tutarlı sermaye, şirketin hali hazırda mevcut kredi borç tutarı olan 68.181.903,47-TL’ye nazaran çok düşük ve etkisiz olacağı izahtan varestedir. Dolayısıyla, bu arttırım kararının da davacının hisse payının düşürülmesine matuf olduğu kanısı heyetimizde hasıl olmuştur. Toplantının 8. maddesininde bu nedenlerle iptali gerekir.
Davacı yan, genel kurulun 9 nolu kararında yönetim kurulu üyeleri …, … ile …’ya ayrı ayrı aylık 10.000,00-TL net huzur hakkı ödenmesinin fahiş olduğunu ileri sürerek iptali gerektiğini belirtmiştir. Bilirkişi raporunda yıllık olarak üç yönetim kurulu üyesine toplam 450.000,00-TL ödenmesine karar verilmişse de, şirketin borç yükü nedeniyle yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı tanınmasının yerinde olmadığı görüşü ileri sürülmüştür. Ancak şirketin mal varlığı, kar zarar durumu ve yönetim kurulu üyelerinin sorumluluk davası rizikosu altında bulunuyor olmaları nazara alınarak özellikle şirketin aktiflerine kıyasen aylık 10.000,00-TL her bir yönetim kurulu üyesine huzur hakkı tanınmasının fahiş nitelikte olmayacağı kanısına varılmıştır. Bir başka söyleyişle, tartışma konusu yapılan huzur hakkının, piyasa koşullarının üzerinde olmadığı, şirketin ekonomik hacmi nazara alındığında, huzur hakkı adı altında yapılan ödemenin fahiş olarak değerlendirilemeyeceği, örtülü kar dağıtımı niteliğinde olmadığı kanısına varılmakla 9. maddenin iptaline ilişkin istemin reddi gerekmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm tesisi cihetine gidilmiştir.
HÜKÜM / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İş bu davanın KISMEN KABULÜ ile; Davalı … A.Ş nin 28.03.2018 tarihinde yapılmış olan Genel Kurul Toplantısında alınan 7 ve 8. maddelerin İPTALİNE, 9. maddeye ilişkin istemin REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30-TL maktu harçtan, peşin alınan 35,90-TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40- TL harcına davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 35,90-TL peşin harç ve 35,90-TL başvuru harcı, 5,20 vekalet harcı olmak üzere toplam 77,00-TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
4-Davacı kendilerini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 4.080,00-TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
5-Davalı, kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 4.080,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
6-Davacı tarafından sarf edilen 4.283,85-TL yargılama giderinin haklılık oranına göre 2.855,90-TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, kalanın davacı üzerinde bırakılmasına,
7-HMK’nın 333. maddesi gereğince, mahkeme veznesine depo edilen gider avansından kullanılmayan kısmının kararın kesinleşmesi ile birlikte yatıran tarafa iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı.17/06/2021

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …*
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır