Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/567 E. 2019/586 K. 17.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO: 2018/567
KARAR NO: 2019/586

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ: 20/06/2018
KARAR TARİHİ: 17/06/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA
Davacı vekilinin Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinden özetle ; muris …nın 21 06 2016 tarihinde vefat ettiğini, (İntihar) Muris vefat etmeden…bank’tan çeşitli dönemde krediler çektiğini, bu krediler çekilirken hayat sigortasının yaptırıldığını, hayat sigortası bedellerinin ödendiğini, vefat tarihinden sonra tüm kredi borcunun mirasçılar tarafından ödendiğini, müvekkilin olaydan sonra durumu davalı sigorta şirketine bildirdiği ancak sigorta şirketinin taleplerini geri çevirerek red ettiğini. Red yazısında sadece bir kredi için red kararının verildiğini, vefat tarihi itibariyle iki kredinin ödenmekte olduğunu, kredilerden biri 03/04 2015 kullandırılma tarihi olan 30.000.00.-TL olan 36 ay vadeli kredi oludğunu, vefat tarihinden sonra mirasçıları tarafından kapatıldığını diğer kredinin ise 14/01/2016 kullandırma tarihli 24 ay vadeli kredi olduğunu, bu kredinin kalan kısmının da mirasçılar tarafından ödendiğini, olayı davalı sigorta şirketine ihbar etme, 22/08/2016 sayı … dosya numaralı yazılarında “vefat nedeni intihar denilerek TTK Grup Sigorta Sözleşmesi Hayat Sigortası Genel-Özel Şartlar gereğince tarafına herhangi bir tazminatı ödenmeyeceği ” sonucuna varıldığının belirtildiğini, öncelikle tespit edilen ilk kredi ve hayat sigortası 10 02 2011 tarihli olduğunu 5 yıl vadeli 20.000.00.-TL kredi 03 04 2015 tarihinde vade dolmadan kredi çekilip hayat sigortası yapılıp kapatıldığını, vefat eden 03 04 2015 tarihinde 3 yıl vadeli 30.000.00.-TL kredi kullanıp hayat sigortası yaptırdığını, 16 11 2015 tarihinde 1 yıl vadeli 5.000.00.-TL kredi kullanıp hayat sigortası yapıldığını, bu borcunda 15 01 2016 tarihinde yeni kredi çekilerek kapatıldığını, 14 01 2016 tarihinde 2 yıl vadeli 10.000.00.-TL kredi kullanıp hayat sigortası yapıldığını, Krediler ve Hayat Sigortası aralıksız olup 3 yıldan fazla devam ettiğini, 09.11.2005 Tarihli Türk Ticaret Kanunu Tasarısı madde 1503 ve Gerekçesi İntihar olduğunu, davalı şirketin sigorta poliçesi limiti içerisinde ödeme yapmaması nedeniyle bu davanın açılması zorunluluğunun hasıl olduğunu, 40.000.00.-TL. sı maddi tazminatın başvuru tarihinden itibaren ticari reeskont faiziyle birlikte ödenmesine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin de davalıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.

SAVUNMA
Davalı vekilinin Mahkememize vermiş olduğu yanıt dilekçesi dava konusu uyuşmazlık davacılar murisinin tüketici işlemi olan banka kredisi ile birlikte imzalanan hayat sözleşmesinden kaynaklandığından uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiğini, sigorta alacaklarında zamanaşımı süresinin 2 yıl olduğunu 2 yılda zamanaşımına uğrayacağının hüküm altına alındığını ve zamanaşımı itirazının dikkate alınarak davanın reddini talep ettiğini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini vekaleten talep etmiştir.

DELİLLER
1-Sigorta Poliçesi,
2-Müzekkere cevabi yazıları,
3-Taraf vekillerinin beyan ve dilekçeleri,

DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ GEREKÇE
Dava trafik kazası nedeni ile sürekli ve geçici iş göremezlik zararının tazmini istemine dairdir.
6100 sayılı Yasanın 114/1-c maddesi gereğince mahkemenin görevli olması dava şartlarından olup 115.madde gereğince de Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
Bilindiği üzere; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 Sayılı Yasa ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre; her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı yasanın 5/3.maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler uyarınca Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde olduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının, TTK’da ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 6335 sayılı Yasa ile değişik 4.maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise; tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların, Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği kuşkusuzdur.
28/05/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun amacı; kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konulardaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir ve bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar.
Bu Kanunun uygulanmasında tüketici ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici işlemi ise mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder. Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.Bu Kanunda hüküm bulunmayan hâllerde genel hükümler uygulanır ve taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez.
Bir hukukî işlemin sadece 6502 sayılı Kanunda düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Bir hukuki işlemin 6502 sayılı Kanun kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir.
Somut olay değerlendirildiğinde, muris Mahmut Uzunkaya’nın 21/06/2016 tarihinde vefat ettiği, dava konusu çekilen krediler kapsamında davacının hayat sigortası yaptırdığı yasada tanımlanan şekilde tüketici, davacının tazminat talebine dayanak yaptığı kredi, tüketici kredisi olup davacı da tacir değildir. Bu itibarla, eldeki davaya bakma görevi ticaret mahkemelerine değil, tüketici mahkemelerine ait olmakla dava şartı olan görev hususu yönünden Mahkememizce yapılan değerlendirme sonucunda, davanın usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. (Y. 17. H.D. 2016/7489 E-2016/6365 K sayılı emsal ilamı)

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1- Talebin 6100 sayılı Yasanın 390.maddesi ve 114/1-c maddesi ve 115/2.maddesi gereğince görev dava şartı yokluğu nedeni ile usulden REDDİNE,
2- 6100 sayılı Yasanın 20/1 maddesi delaletiyle kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde Mahkememize başvurularak dosyanın görevli İstanbul Nöbetçi Tüketici Mahkemesine gönderilmesinin talep edilmesi gerektiği, aksi durumda davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin kararın tebliği ile birlikte ihtarına,
3- 6100 sayılı Yasanın 331/2.maddesi gereğince davaya görevli mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına, davaya devam olunmaması halinde Mahkememizce dosya üzerinden durumun tespiti ile davacının yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere karar verildi.

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır