Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/474 E. 2021/201 K. 11.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/474 Esas
KARAR NO : 2021/201
DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 25/05/2018
KARAR TARİHİ : 11/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 12.01.1956 tarihinde kurulan …’nin (=$irket) 29.06.1976 tarihinde şirket sözleşmesinin değiştiğini ve müvekkili …’in %25 oranında hissedarı olduğunu, şirketin kurucu ortağı ve müvekkilinin babası olan …’nin 1985 yılında vefat ettiğini, ona ait olan %4 payın mirasçıları arasında paylaştırıldığını ve %1’lik payın da müvekkili …’e intikal ettiğini, 2010 yılında müvekkilinin annesi … … …’nin de vefat ettiğini, onun hissesinin de üç çocuğu arasında paylaştırılması neticesinde müvekkilinin payının %26,666 oranında olması gerektiğini, ancak fiiliyatta müvekkilinin payının artmayıp % 0,5 oranında azaltıldığını, müvekkilinin kardeşi davalı …’nin payının ise % 4.5 oranında arttığını, dolayısıyla müvekkilinin miras sebebiyle istihkak hakkını haiz olduğunu, müvekkilinin komandite ortak iken, bilgisi haricinde ve rızası dışında komanditer ortak kılındığını, bu değişikliğin yok hükmünde olduğunu, TTK 253/2 hükmündeki 3 aylık süre içerisinde müvekkilinin komanditer ortak olarak kalmak istediğini beyan etmediğini, komandite ortak sıfatım kazandığını, ne var ki davalının müvekkilini kanuna aykırı bir şekilde komanditer olarak gösterdiğini iddia ederek, müvekkilinin bilgisi dışında el konulan % 1,666 ile %0,5 oranındaki hisselerin iadesini ve nihai şirket tablosunun düzeltilmesini, müvekkilinin ortaklık sıfatının düzeltilmesini, bilirkişiye hesaplatılacak gerçek olmayan vekâletsiz iş görme kazancının da faiziyle birlikte müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılardan … … Mahdumları … ve Ortakları komandit Şirketi vekilinin verdiği cevap dilekçesinde özetle; diğer davalının şirketlerinin ortağı ve yöneticisi olup davacının da şirket ortağı olduğunu, davacının talepleri HMK 119 mad.sine aykırı olduğunu, davacı murisi … ‘den kendisine intikal eden hisselerin tescili için şirkete başvurmak yerine dava açtığını, kötü niyetli olduğunu, ayrıca davacı kendi bilgisi ve arzusu ile komanditer ortak olduğunu, kar payının eksik ödenmesi veya şirket hisselerine el konulması iddiasının söz konusu olmadığını, dava harç ödenmeksizin açıldığından derhal harçlandırılması gerektiğini, davacının miras sebebiyle intikal talebi MK 579 md. uyarınca, ortak sıfatıyla alacak talebi de zamanaşımına uğradığını, davada hukuki menfaat yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının Komanditer ortak olması kendi isteği ile olduğunu, davacıya eksik ödemenin söz konusu olmadığını, öncelikle usulden olmaz ise esastan davanın reddini, yargılama masrafları ile ücreti vekaletin davacıya yüklenmesine karar verilmesi talep etmiştir.
Davalılardan … vekilinin verdiği cevap dilekçesinde özetle; davalı … diğer şirketin ortağı ve yöneticisi olup, davacıda aynı şirket ortağı olduğunu, davacının taleplerinin HMK 119 md sine aykırı olduğunu, davacı murisi … … …’den kendisine intikal eden hisselerin tescili için şirkete başvurmak yerine dava açtığını, bu durumun hukuki menfaatten yoksun ve kötü niyetli olduğunu, ayrıca davacı kendi bilgisi ve arzusu ile komanditer ortak olduğunu, kar payının eksik ödenmesi veya şirket hisselerine el konulması iddiasının söz konusu olmadığını, davacının miras sebebiyle intikal talebi TMK 637 md uyarınca, ortak sıfatıyla alacak talebi de zamanaşımına uğradığını, davada hukuki menfaat yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacıya eksik ödemenin söz konusu olmadığını, dava, harç ödenmeksizin açıldığından derhal harçlandırılması gerektiğini, öncelikle usulden, olmaz ise esastan davanın reddini, yargılama masrafları ile ücreti vekaletin davacıya yüklenmesine karar verilmesi talep etmiştir.
Dava, davacının şirket hissesi kaydının düzeltilerek bu yanlış kayıt nedeniyle uğradığı zararın saptanarak tahsili için açılmış belirsiz alacak istemine ilişkindir.
Mahkememizce davalıların tanığı …’in dinlenilmesine karar verildiği, Mahkememizin 20/02/2020 tarihli celsesinde tanık …’e görgü ve bilgisinin sorulduğu,
Tanık …, ”Muris ölünce vekaletlerini almıştım, gayrimenkul intikallerini yaptık, tahliye davalarına baktık, alacak konularıyla ilgilendik, taklit mamüllere ilişkin dava açtık, bu şekilde 1985 – 1995 tarihli arasında yaklaşık 10 yıl kadar vekalet ilişkisini sürdürdük, bürom taşınınca vekalet ilişkimiz sona erdi, bu tarih arasında … ve … tarafından işler yürütülmekteydi, arasıra da annesi kız kardeşi veya ablası olan kişiyle de iş yerine gelmekteydiler, çok nadirdi, daha doğrusu ben gördüğümde ben bir kaç defa rastladım, aralarında çelişmeye ilişkin ihtilaf görmedim araları iyiydi, ‘ dedi.
Tanıktan soruldu: 1987 yılında yapılan tadil sözleşmesine ilişkin bilgim yoktu, bu işlere ben bakmadım, bana da bir şey sormadılar, komandite ortak, komanditer ortaklığa ilişkin bana bir şey sormadılar dedi.” beyan etmiştir.
Mahkememizin ara kararları gereğince, dosyamızda bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği, bilirkişilerin 15.12.2020 tarihli raporunda özetle;
” İNCELEME VE DEĞERLENDİRME
1.Sayın Mahkeme tarafından tevdi edilen dosyadaki uyuşmazlık iki sorunun değerlendirilmesi neticesinde çözüme bağlanabilir:
i)Davacının davalı şirket içerisindeki konumunun belirlenmesi,
ii)Davacının şirket sermayesi içerisindeki mevcut pay oranlarının doğru olarak hesaplanıp hesaplanmadığı ve buna dayalı olarak davacının davalı şirketten vekâletsiz iş görme veya başka bir hukuki temele dayalı bir alacak hakkının bulunup bulunmadığı.
2.Komandit ortaklığın paylı ve adi komandit ortaklık olmak üzere iki türü bulunur. Ortaklığın sermayesi paylara bölünmemişse bu ortaklık adî komandit ortaklık olarak kabul edilir. Adi komandit ortaklık payı komandit ortaklıktan farklı olarak bir sermaye ortaklığı olmayıp kişi ortaklığıdır ve pek çok açıdan kollektif ortaklıklara benzer özellikler gösterir. Bu ortaklıkta sermaye paylara bölünmemiş olduğundan bir “pay mevkii” bulunmamaktadır ve dolayısıyla payın geçişiyle bu paya sahip olanın haiz olduğu hak ve yükümlülükler de doğrudan doğruya payın yeni sahibine geçmez.
Komandit ortaklıkta iki tür ortak vardır: Komandite (sınırsız sorumlu) ve komanditer (sınırlı sorumlu), Komandite ortakların kollektif şirket ortaklarından farkı yoktur. Bunlar TTK m. 309/2 (eTTK m. 248) uyarınca şirketin yönetimini elinde tutar ve TTK m. 318 (eTTK m. 257) uyarınca şirketin temsil yetkisini haizdir. Komanditer ortakların ise ortaklık yönetiminde aktif bir rolü olmayıp, bu ortaklar için asıl önemli olan, ortaklığın, iktisadi durumuna göre kâr veya zarar edip etmemesidir. Bunun doğal bir sonucu olarak da komanditer ortakların sorumlulukları taahhüt ettikleri sermaye ile sınırlıdır. Ortaklardan hangisinin komandite hangisinin komanditer olduğu hususu ortaklık sözleşmesinde belirtilir. Ayrıca ortakların koymuş oldukları veya koymayı taahhüt ettikleri sermaye oranları da sözleşmede yazılarak tescil ve ilan ettirilir. (Bkz. TTK m. 307, eTTK m. 246 ve Ersin Çamoğlu [Reha Poroy Ünal Tekinalp], Ortaklıklar Hukuku 1, İstanbul, 2014, s. 258). Komandit ortaklıkta ortaklar arasındaki değişiklikler TTK m. 32S (eTTK. m. 267) hükmünün yaptığı genel yollama dolayısıyla kollektif şirket hükümlerine tabi tutulmuştur. Bununla birlikte ortaklar sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ortaklık sözleşmesi ile ortak sıfatlarında değişikliğe gidebilirler. Zira sözleşme/mukavele serbestisi başlıklı TTK m. 308/1 (eTTK m. 247) uyarınca ortakların birbirleriyle olan ilişkileri şirket sözleşmesi ile düzenlenir”
3. Davalı Şirket’in ortaklan ve ortaklık yapısı. Yukarıda komandit şirketlerin yapısına dair yer verilen genel bilgi ışığında, dosyaya sunulu mevcut deliller gözetilerek davacının ortak sıfatı tespit edilmelidir.
• Öncelikle şirket sözleşmesi kronolojik olarak incelendiğinde görülmektedir ki; ilk olarak şirket 12.01.1956 tarihinde tescil edilen … Noterliğinin 10.01.1956 tarih ve … yevmiye numarası ile onaylanan mukavele ile kurulmuştur. Bu mukaveleye göre şirketin kurucularından … komandite, … ise komanditer ortaktır.
• Ardından 30.01.1969 tarih ve 3520 sayılı TTSG’de yayınlanan … Noterliği’nin 25.12.1968 tarih ve … sayılı yevmiye numarası ile onaylı ek tadil mukavelesinde …, … … ve … ‘nin de ortaklığa katıldığı ve Şirket’in sermayesinin 700.000 TL olduğu görülmektedir. Bu mukaveleye göre de … komandite ortak olup diğer ortaklar komanditer sıfatını haizdir.
• Şirket mukavelesi bu kez de 30.07.1976 tarih ve 22 sayılı TTSG’de yayınlanan … Noterliğinin 29.06.1976 tarih ve … yevmiye numarası ile onaylı ek mukavele ile değiştirilmiştir. Bu değişiklik uyarınca … ve … da şirkete ortak olmuş ve … ile …’de komandite ortak olarak belirlenmiştir. Ayrıca Şirket’in 700.000TL olan sermayesi 1.000.000TL’ye çıkarılmıştır. Bu artırım sonucunda şirket sermayesine katılım oran ve miktarı şu şekildedir:
… 40.000 TL (%4)
… 250.000 TL (%25),
… 200.000 TL (%20),
… … … 10.000 TL (%1),
… 125.000 TL (%12,5),
… 250.000 TL (%25),
… 125.000 TL (%12,5).
• 1985 yılında şirketin kurucu ortağı … … …’nin vefatı üzerine onun sahip olduğu %4’lük şirket hissesi … Noterliği’nin 28.10.1987 tarih ve … yevmiye numarası ile onaylanan ve 11.l1.1987 tarih 1889 sayılı TTSG’de ilan edilen tadıl mukavelesi ile mirasçılar … … …, …, … ve … arasında paylaştırılmıştır. Öte yandan aynı mukavele değişikliği ile şirket sermayesi 1,000.000 TL’den 100.000.000 TL’ye çıkartılmıştır. Yeni mukavele uyarınca şirket sermayesinin taahhüt ve ödeme miktarı ile oranları şu şekli almıştır.
Mehmet … 24.500.000 TL (%24,5)
… 24.500.000 TL (%24,5),
… … … 1.500.000 TL (%1,5),
… … 12.500.000 TL (%12,5),
… 24.500.000 TL (%24,5)t
… … 12.500.000 TL (%12,5),
Ayrıca bu değişiklikte Mehmet … ve …’nin komandite (mes’ul aza) diğer ortakların ise komanditer (mahdut mesuliyetli) sıfatlarıyla değişiklik metninde yer aldığı ve bu metni imzaladığı görülmektedir.
4.Davacının, şirket içerisindeki sıfatının tespitine dair değerlendirmeler: Yukarıda Şirket’in kuruluşundan bu yana gerçekleştirilen sözleşme tadil metinlerinin uyuşmazlığı ilgilendiren içeriklerine yer verilmiştir. Buradan görüleceği üzere davacı …, Şirket’e dahil olduğundan beri sözleşme metinlerinde komanditer (mahdut mesuüyetli) ortak sıfatıyla anılmaktadır. Bu bağlamda değerlendirilmesi ve tespiti gereken bir ön sorun, 1985 yılında vefat eden komandite ortak konumundaki muris … … …’nin paylarının davacıya intikalinin, ona komandite ortak sıfatı verip vermeyeceğidir. Belirtilmelidir ki, komandit ortaklıkta bir pay mevkiinin bulunmaması dolayısıyla doğrudan doğruya böyle bir sonuç doğmaz. TTK m. 304/2 (eTTK m. 243/2) hükmü uyarınca da komandit veya komanditer ortağın belirlenmesi ölçütü olarak pay mevkii değil sorumluluğun sınırlı olup olmama durumu kabul edilmiştir, öte yandan Şirket sözleşmesinin 10. maddesinde yer alan “Ortaklardan herhangi birinin vefa ti halinde, vefat eden ortağın mirasçıları murisin makamına kaim ve haklarına halef olarak devam edecektir,” hükmünün komandit ortaklıklara ilişkin TK’nun öngördüğü sistemin uygulanmayacağı sonucunu doğurup doğurmayacağı hukuki bir yorum gerektirmektedir. Ayrıca anılan bu soruya olumsuz cevap verilse bile kollektif şirketin sona ermesine ilişkin hükümlere gönderme yapan TTK m. 328 (eTTK m. 267) hükmü ve bunun yollamasıyla somut olaya uygulanacak olan TTK m, 253/2 (eTTK md. 195/2) gereğince murisin ölümü ile mirasçının komandite ortak sıfatını kazandığı sonucuna ulaşılabilir. Zira olayda uygulama alanı bulabilecek olan eTTK md, 195/2 hükmünde aynen “Şirketin, ölen ortağın mirascılariyle diğer ortaklar arasında kollektif şirket olarak devam edeceği hakkında şirket mukavelesinde hüküm varsa, mirasçılar kollektif sıfatiyle şirkete devam edip etmemekte serbesttirler. Şirketten devamını isterlerse, diğer ortaklar kabule mecburdurlar. Ancak, kollektif sıfatiyle şirkette kalmak istemeyen mirasçı varsa, ölen ortağın payından kendisine düşen miktar île komanditer olarak şirkete kabul edilmesini teklif edebilir. Diğer ortaklar bu teklifi kabule mecbur değillerdir. Mirasçılar şirkete kollektif ortak veva komanditer olarak dahil olup olmayacaklarını ortağın ölüm tarihinden itibaren üç ay içinde şirkete bildirmeye mecburdurlar. Keyfiyetin şirkete bildirilmesine kadar, mirasçılar şirkette komanditer olarak kalmış sayılırlar. Bu müddet içinde beyanda bulunmamış olan mirasçılar müddetin hitamından itibaren kollektif ortak sıfatın iktisap ederler. ” hükmüne yer verilmektedir. Uyuşmazlıkta murisin ölümünden sonra davacı tarafından şirket’e yöneltilmiş bir bildirim bulunmamaktadır. Buradan hareketle yer verilen hükmün komandit ortaklıkların da bünyesine uygun düştüğü ve komandite ortağın ölümünden sonrası için de doğrudan uygulanacağı sonucuna varılırsa davacının kolektif ortak sıfatını (=yani komandit ortaklıkta karşılığı olan komandite ortak sıfatını) iktisap ettiği sonucuna ulaşılabilir.
Öte yandan Sayın Mahkeme tarafından hangi sonuca varılırsa varılsın murisin ölümünden sonra kanun veya Şirket sözleşmesi ile ortaya çıkan hukukî durumu değiştirmeye matuf 28.10.1987 tarih ve 31999 yevmiye numarası ile onaylanan ve 11.11.1987 tarih 1889 sayılı TTSG’de ilan edilen tâdil mukavelesinin göz önünde bulundurulması zaruridir. Gerçekten hem TK hem de eTK’da komandit ortaklıklar için benimsenen sözleşme serbestisi sayesinde murisin ölümü ile oluşmuş hukuki düzenin değiştirilmesi önünde bir engel yoktur. Hâl böyle olunca murisin ölüm tarihi 1985’ten sonra imzalanan tadil mukavelesinin 8. maddesinde Şirket ortaklarının sıfatlarının belirtilmesi ve noterde yapılan bu sözleşmede davacının komanditer ortak sıfatını haiz olduğunun belirtilmesi karşısında davacının komandite ortak vasfının bulunmadığı sonucuna varılabilecektir. Kanaatimiz, tadil mukavelesinde, diğer tüm ortaklar gibi davacının da ortaklıktaki sıfatının belirlenmiş olduğu, 8. maddenin salt ortakların konumunu (komandite-mes’ul aza ya da komanditer-mahdut mes’uliyet) belirlemek için yazıldığı, yoksa bu maddedeki anılan ifadelerin İmza hanesinden ibaret olmadığı, sadece ”komandite”, “komanditer” kelimelerine değil butlu şerh edecek şekilde “mes’ul aza”, “mahdut mes’uliyet” kavramlarına da yer verilmiş olduğu, bu veçhile imza sahiplerinin kesin iradesinin yansıtılmış olduğu yönündedir.
Prof. Dr. … , dosyaya sunulu mütalâasında, bu maddenin ortakların açık ve kesin iradesini yansıtmadığı yönünde görüş ortaya koymuştur. Bu konuda nihai takdir yetkisi Sayın Mahkemeye aittir. Davacı tarafin tadil mukavelesinin hile sebebiyle iptal edilmesi yönünde talebi de bulunmaktadır. Hilenin varlığını iddia eden tarafın bunu ispatla yükümlü olduğu noktasında bir şüphe yoktur. Bununla birlikte hileye maruz kalan tarafın bunu kesin olarak ortaya koyması da ondan beklenemez. Hâl böyle olunca hileli davranışların varlığını ispat konusunda belirli ve makul ölçülerin ortaya konulması ve ticari hayatın tecrübeleri ile olağan akışı çerçevesinde bir kanaate varılmalıdır. Ne var ki takdiri Sayın Mahkemede olmakla birlikte, dosya kapsamından ilgili iddiaların ispatına yeter ölçüde, davacının imzasını hile sonucu attığını gösterir olguların varlığını gösteren deliller tespit edilememiştir.
5.Davacının ortaklık içerisindeki pay oranının tespitine yönelik değerlendirmeler:
Davacının 29.06.1976 tarihli Şirket sözleşmesinde %25 pay sahibi olarak görülmesine rağmen murisin hisselerinin paylaştırıldığı 28.10.1987 tarihli tadil mukavelesinde %24,5 hisseye sahip olmasının şirketin gerçek pay durumunu yansıtıp yansıtmadığı tespit olunmalıdır. Belirtilmelidir ki ilgili değişiklikle davalı …’nin pay oranının %4,5 oranında arttığı görülmektedir. Bahse konu tadil mukavelesi sadece murisin hisselerinin paylaşımını içermemekte olup sermayenin 100.000.000TL’ye (=100 kat oranında) artırılmasını da içermektedir. Sermaye artırımının gerçekleştiği bîr şirket sözleşmesi değişikliğinde mevcut pay oranlarının değişiklik öncesindeki oranların aynısı olarak devam etmemesi olağan dışı bir durum değildir, örneğin bu kapsamda Şirket’in 29.06.1976 tarihinde gerçekleştirmiş olduğu sözleşme değişikliği ile de önceki ortakların sermaye oranlarının aynı kalmadığı görülmektedir. Ayrıca komandit ortaklıkta sermaye artırımının yapılmasına dair özel bir prosedür ne TTK ne de eTTK’da yer almamaktadır. Dolayısıyla sadece ortağın yeni taahhüt edilen sermaye borcunun niteliği ve miktarının değişik sözleşme hükümlerinde belirtilmesinin önünde bir engel yoktur. Bu sebeple takdirî Sayın Mahkeme’de olmakla birlikte, dosya kapsamında gerçekleştirilen artırımın hukuka aykırı olması sonucunu doğuracak bir olguya rastlanılmamıştır. Ayrıca davacı tarafından şirket’e %24,5’luk bedeli aşan oranda sermaye taahhüdünün ödendiğini gösterir bir makbuz veya belge de dosyada bulunmamaktadır.
Dosya kapsamındaki belgeler arasında yer alan … Sulh Hukuk … Mahkemesinin 29.04.2010 tarih … sayılı kararı uyarınca, muris … … …’nin %1,5’luk hissesinin mirasçı üç kardeş arasında paylaştırıldığı görülmektedir. Davalı tarafça da %0,5’lik payın davacıya geçtiği ve davacının %25 oranında paya sahip olduğu hususu kabul edilmektedir. Bu durumda Sayın Mahkeme tarafından davacının pay durumunun, davalı şirket pay defterinde gerçeği yansıtacak şekilde düzeltilmesine hükmedilmesinin mümkün olduğu kanaatine ulaşılmıştır.
Dosyaya sunulu belgelerden davacının mali haklarından %24,5’lik oran esas alınarak yararlandırıldığı sonucunu doğurur bir belgeye rastlanılmadığından dolayı davacının Şirketle veya davalı …’ye yönelik bir alacak hakkına sahip olmadığı sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır.
SONUÇ:
Yukarıda arz ve izah edildiği üzere, davacının 1985 yılında vefat eden muris … … …’den kendisine intikal eden pay dolayısıyla komandite ortak sıfatını kazandığı sonucuna varılsa dahi, 28.10.1987 tarih ve … yevmiye numarası ile onaylanan tadıl mukavelesinin 8. maddesi karşısında komanditer ortak sıfatını haiz olduğu,
-28.10.1987 tarihli tadil mukavelesinde muris … … ‘nin paylarının paylaşılması ile birlikte sermayenin 100 kat oranında artırıldığı, bu durumun sonucu olarak da önceki sermaye oranlarının değişmesinin olağan dışı ve hukuka aykırı bir durum oluşturmadığı,
-Muris … … … nin paylarının %0,5’lik bölümünün davacıya geçmesi neticesinde davacının Şirket’teki payının %25 oranına ulaştığı ve davalı Şirket pay defterinde davacının pay oranın gerçeği yansıtır şekilde düzeltilmesi gerektiği,
-Bununla birlikte davacının Şirket’teki mali haklarından %24,5’lik oran esas alınarak yararlandırıldığına dair bir belgeye rastlanılmadığı, hal böyle olunca davacının davalı Şirket veya …’den bir alacağının bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmış olup, takdiri Sayın Mahkeme’nize ait olmak üzere, saygılarımızla arz ederiz.” denilmiştir.
Dava, haksız karışma alacağı başlığı altında kar payı alacağı, şirket tablosundaki davacı payının düzeltilmesi talebi, davacının komanditer sıfatının komandite olarak düzeltilmesi taleplerine ilişkindir.
Davacı taraf komanditer sıfatının komandite olarak düzeltilmesi iddialarını, komanditeye dönüşmesinde Eski TTK’nın 195 maddesi, şirket esas sözleşmesinin 10. maddesine dayandırmaktadır. Sonradan komanditere dönüştürülmesi işlemlerine karşı da, hata ve hile hükümlerine dayanak bu işlemlerin geçersiz olduğu ve aynı zamanda -davacı tarafın ibraz ettiği uzman görüşünde ise- tarafların gerçek iradelerinin “komandite” olduğu hususlarına dayandırmaktadır.
Davacının, davalı adi komandit şirketindeki ortaklığının başlangıcının, miras nedeniyle kendisine düşen pay nedeniyle ortak olması değil, daha önce 25/12/1968 tarihli ek tadil mukavelesi uyarınca komanditer ortak sıfatıyla ortaklık sıfatını kazanması iledir. Bu nedenle komandite ve komanditer ortaklık arasındaki farkın, 28/10/1987 tarihinde bilinmediği iddiası hayatın olağan akışına aykırıdır. Ortak sıfatını, komanditer olarak kazandığı 25/12/1968 tarihli bu ek tadil mukavelesinden sonra komandite ortak Mehmet … 1985 yılında vefat ettikten sonra 28/10/1987 tarih … yevmiye nolu … Noterliğinin şirket mukavele tadili sözleşmesinde de davacı …’in ”… ( …) … (komanditer mahdut mes’uliyet) ” şeklinde ortaklık sıfatının -mirastan pay alan diğer ortaklarda olduğu gibi ortaklık sıfatını belirleme amacıyla hususen- yazıldığının açıkça anlaşılması, yine aynı sözleşmede ortaklardan mirastan pay düşen …’nin komanditer ortak sıfatını komandite ortaklığa çevrildiği hususu ile komandite ortak olarak ortaklık sıfatı kararlaştırılan …nin münferiden imza yetkisi verilmiş olduğu hususları hep birlikte değerlendirildiğinde davacı tarafın hata ve hileye ilişkin komandite ve komanditer ortaklık ayrımının bilinmediği, sadece r harfi ile ortaklık sıfatının değiştirilmesine tarafların gerçek iradesini yansıtmadığı iddialarının dayanaksız kaldığı, başlangıçtan beri komanditer ortak olan davacının arada muris … ‘ten düşen pay nedeniyle komandite ortak olarak kabulü için Eski TTK 195 maddesindeki düzenlenme ve ayrıca şirket esas sözleşmesindeki ”ortaklardan herhangi birinin vefatı halinde, vefat eden ortağın mirasları murisin makamına kaim ve haklarına halef olarak devam edecektir” hükmü gereğince davacının ortaklık sıfatı, komanditeye dönüşse bile ortaklık sıfatının, her zaman için sözleşme serbestisi içinde “(komanditer mahdut mes’uliyet)” yazılmak suretiyle değiştirebilecekleri, bu değişikliğinde komandite ortağın sınırsız sorumlu olup, yönetim sorumluluğu da bulunmakla sınırlı sorumlu olan yönetim yükümlülüğü de bulunmayan komanditeri tercih edilmesinin hayatın olağan akışına da uygun olduğu dikkate alındığında, 28/10/1987 tarih … yevmiye nolu … Noterliğinin şirket mukavele tadili sözleşmesinde davacının ortaklık sıfatının komandite olarak geçerli bir şekilde tarafların gerçek iradeleri ile kararlaştırıldığı, bu kararlaştırmanın aradaki komandite ortaklık sıfatından bahsedilmeksizin yapılmasının, davacının ortaklık sıfatını belirlemek için hususen belgeye geçirilen ve ayrıca ortaklardan …’nin muris … ‘ten gelen pay nedeniyle komandite ortak olarak kabul edilmesi ve yine …’ye yönetim yetkisinin münferiden verilmiş olduğu hususları da dikkate alındığında, ”… …( …) … (komanditer mahdut mes’uliyet) ” şeklinde açıkça yazılan düzenleme ile yapılmasının mümkün olduğu, buna göre kanun ve esas sözleşme gereğince her ne kadar komandite ortak sıfatını davacının kazanması mümkün ise de tadil sözleşmesi gereğince komanditer ortak sıfatıyla ortaklığa devam iradesinin de açık olduğu ve zaten bu nedenle tadil sözleşmesinden sonra arada geçen uzunca bir süreye rağmen komandite ortak olduğu iddiasıyla yönetimsel herhangi bir yetkinin davacı tarafından kullanılması ve buna ilişkin bir uyuşmazlığın çıktığı iddiasının dahi bulunmadığı, hileli davranışa ilişkin ispatın bulunmaması, tadil mukavelesinden anlaşılan sınırlı sorumlu kalma iradesi ve ticari hayatın olağan tecrübeleri ve tüm bu hususlara göre hata, hile ve tarafların gerçek iradesinin tespiti gerekçelerine dayalı komandite ortak sıfatının tescili talebinin dayanağının bulunmadığı anlaşılmıştır.
Her ne kadar davacı taraf 1987 tarihli ortaklar genel kurul toplantısına ilişkin … Noterliğinin … yevmiye numaralı tasdikli defter nüshasının bilirkişiler tarafından değerlendirmeye esas alınmadığı beyan edilerek bu nüsha gerekçelerine dayanak yapılmış ise de söz konusu belgede da açıkça “Müteveffa … … …’nin vereselerinin tamamı evvelce de halen şirketin ortakları olduklarından aralarında ANLAŞARAK …’nin komanditer (mahdut mesuliyetli) sıfatının komandite (mus’ul aza) olarak değiştirilmesine, diğer ortakların mesuliyet dereceleri ve ortaklık sıfatlarında bir değişiklik yapılmaksızın ortaklıklarının devamına” karar verilmiş olup, bu tarihten sonra düzenlenen 28/10/1987 tarih … yevmiye nolu … Noterliğinin şirket mukavele tadili sözleşmesinde de ortaklık sıfatlarının açıkça düzenlenmesinin birbiri ile uyumlu olup -davacının bu durumun davacının ortaklık sıfatının komandite ortak olarak devam ettiği iddiasının aksine- bu işlemlerin birbirini teyit ettiği anlaşılmıştır.
Davacı taraf, muris …’den hissesine düşen pay miktarının tescilini talep etmiş ise de, murisin vefatından sonra 28/10/1987 tarih … yevmiye nolu … Noterliğinin şirket mukavele tadili sözleşmesinin yapılmış olduğu, söz konusu tadil mukavelesinde hem murisin hisselerinin paylaşımı hem de şirket sermayesine 100 kat artırılmasına ilişkin düzenleme bulunmakta olup, TTK’da komandit ortaklarda sermaye artırımına ilişkin özel bir düzenleme bulunmadığı, bu nedenle sadece ortağın yeni taahhüt edilen sermaye borcunun niteliğinin ve miktarının değişik sözleşme hükümlerinde belirlenmesinin önünde bir engel bulunmadığı, sermaye artışının gerçekleştirildiği esas sözleşme değişikliklerinde mevcut pay oranının önceki pay oranında devam etmemesinin mümkün olduğu buna göre tarafların serbest iradeleri ile belirlenen oranların hukuki aykırı olmadığı anlaşılmıştır.
Davacının muris … … …’den payına düşen % 0,5 lik payın davacıya ait olduğu ve bu oranca şirket pay defterinde davacının pay oranının düzeltilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
Her ne kadar haksız karışma kazancı adı altında netice-i talep kısmında bir talep bulunsa da, söz konusu talebin herhangi bir asgari miktar dahi içermeyip buna ilişkin bir harç yatırılmış olmamakla, bu talebin belirsiz alacak davası veya kısmi dava niteliğinde dahi olmadığı, bu talebi ilişkin usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığı anlaşılmıştır.
Tüm bu nedenlerle sonuçta aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda gerekçesi ve ayrıntısı açıklanan nedenlerle;
1-Haksız karışma kazancına ilişkin usulen açılmış bir dava bulunmamakla bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
2-Şirket tablosunda davacının payının düzeltilmesi talebinin … … …’den düşen miras payı açısından reddine,
3-Şirket tablosunda davacının annesi muris … … …’nin payından davacının miras payına düşen %0,5’lik payın davacı payına eklenerek davacı payının %25 olarak düzeltilmesine,
4-Komanditer sıfatının komandite olarak düzeltilmesi talebinin reddine,
5-Alınması gereken maktu 59,30-TL harcın, peşin alınan 35,90-TL harçtan mahsubu ile eksik yatan 23,4‬0-TL harcın, davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
6-Davacı, kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca hesaplanan 4.080,00-TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya müşetereken ve müteselsilen verilmesine,
7-Davalılar, kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca hesaplanan 4.080,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara müştereken ve müteselsilen verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 3.265,00-TL yargılama giderinin red ve kabul durumuna göre takdiren oranlayarak 2.176,66-TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine; arda kalan bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davalılar tarafından yapılan 120,70-TL yargılama giderinin red ve kabul durumuna göre takdiren oranlayarak 40,23-TL’nin davacıdan tahsili ile davalılara müştereken ve müteselsilen verilmesine verilmesine; arda kalan bakiye kısmın davalılar üzerinde bırakılmasına,
9-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde resen taraflara iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı.11/03/2021

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …

Bu belge elektronik imza ile imzalanmış olup ayrıca ıslak imza uygulanmayacaktır.“5070 sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”