Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/351 E. 2020/748 K. 16.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/351 Esas
KARAR NO : 2020/748
DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/04/2018
KARAR TARİHİ : 16/11/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA
Davacı vekilinin Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinde özetle; davacı şirket ile davalı şirket arasında Eskişehir İli, Odunpazarı İlçesi, Karacahüyük Mahallesinde bulunan akaryakıt istasyonunun işleticiliği hususunda 23/07/2014 tarihli 5 yıl süreli Bayilik Sözleşmesi ve yine aynı tarihli Çerçeve Protokolü akdedildiğini, bunlara ilave olarak davalı ile ürün alım taahhütnamesi akdedildiğini, taahhütnameye göre birinci bayilik dönemi için 1180 TON, ikinci bayilik dönemi için 1216 TON, üçüncü dönem için 1252 TON, dördüncü dönem için 1290 TON ve beşinci bayilik dönemi için ise 1328 TON beyaz ürünü …’den almayı taahhüt ettiğini, eksik alınan her ton ürün için ton başına 140 USD tutarında kar mahrumiyeti ödemeyi kabul ettiğini, davalı tarafın hiçbir somut gerekçe göstermeden sözleşmeyi tek taraflı olarak fesih ettiğini, davalının vermiş olduğu taahhüde aykırı davranarak müvekkili şirketten alması gereken 3. 4. ve 5. yıl ürünü almadığını beyanla neticeten çerçeve protokolünün 13. maddesinde yer alan 200.000.USD tutarındaki cezai şart bedelinin, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 1.000.USD’sinin temerrüt tarihinden itibaren yabancı paraya işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte, ürün alım taahhütnamesi uyarınca eksik kalan ürün miktarı için hesaplanan 482.110,86.USD lik kar mahrumiyeti alacağının şimdilik 1.000.USD sinin temerrüt tarihinden itibaren yabancı paraya işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalı tarafa usulüne uygun tebligat yapılmış olup süresi içinde cevap dilekçesi sunulmamıştır.
DELİLLER
1-… Ticaret Sicil Müdürlüğü davalı tescil kayıtları
2-Taraflar arasında akdedilen 27.03.2014 tarihli sözleşme
3-İhtarname ve tebliğ şerhi
4-Davacı tarafın ticari defter ve kayıtları
5-Bilirkişi raporu
6-Davacı vekilinin beyan ve dilekçeleri
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ GEREKÇE
Dava, bayilik sözleşmesi nedeniyle erken fesih ve ürün alım taahhüdüne aykırılık nedeniyle cezai şart talebine istemine ilişkindir.
Cezai şart, borçlunun alacaklıya karşı mevcut bir borcu hiç veya gereği gibi ifa etmemesi halinde ödemeyi vaad ettiği, hukuki işlem ile belirlenmiş ekonomik değeri olan bir edimdir. Cezai şartın amacı, borçluyu borca uygun davranmaya sevketmektir.
Cezai şart, asıl alacağı kuvvetlendirme amacı güder. Bu bakımdan cezai şart, kuvvetlendirilecek asıl borcun mevcut olmasını gerektirir. Asıl borç yoksa cezai şart da söz konusu olamaz. Bu niteliği itibariyle cezai şart asıl borca bağlı fer’i bir borçtur. Asıl borç, mevcut ve geçerli ise, cezai şart da borç doğurur. Asıl borç sona ermiş ya da geçersiz doğmuşsa, cezai şart bağımsız bir borç oluşturamaz.
Cezai şart, asıl borcun bağlı olduğu şekle tabidir. Asıl borç bir geçerlilik şekline bağlanmışsa, cezai şartın borç doğurabilmesi aynı şekilde kararlaştırılmış bulunmasına bağlıdır. Ancak, geçerlilik şekline bağlı olan bir sözleşme bu şekle uygun olarak yapılmadığı halde, şekle aykırılığı ileri sürmenin dürüstlük kurallarıyla bağdaşmaması nedeniyle dinlenmediği hallerde, sözleşme geçerli sayıldığından, onun fer’i nitelikte olan cezai şart da geçerli sayılacaktır. Cezai şartın fer’ilik niteliği asıl borca bağlı olduğu sürece devam eder. Başka bir anlatımla cezai şartın fer’iliği, muaccel olduğu ana kadar devam eder. Borçlu borca aykırı davrandığında cezai şart muaccel hale geldiğinden artık fer’i değil, asli (bağımsız) bir alacak niteliğini kazanır. Cezai şart, sağlararası hukuki işlemlerde ve özellikle sonuçlarını hayatta doğuran sözleşmelerde kararlaştırılır. (Bkz.Tunçomağ Kenan; Türk Borçlar Hukuku I.Cilt Genel Hükümler İstanbul 1976 Sh.853 vd., Eren Fikret; Borçlar Hukuku Genel Hükümler 5.Bası, Cilt 2 Sh.1169-1171; Kılıçoğlu M.Ahmet; Borçlar Hukuku Genel Hükümler 4.Bası Sh.575-577; Reisoğlu Safa; Borçlar Hukuku Genel Hükümler 12. Bası Sh. 362.)
818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 158. maddesinin başlığı “cezai şart” iken 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Ceza Koşulu” başlığı altında üç çeşit ceza koşulu düzenlenmiştir. Bunlar öğretide ortaya atılan kavramlara göre seçimlik ceza koşulu (TBK. md. 179/I), ifaya eklenen ceza koşulu (TBK md. 179/II) ve ifayı engelleyen ceza koşulu (dönme cezası) (TBK md. 179/III) dur.
Akaryakıt bayilik sözleşmelerinde (veya sözleşme eki taahhütnamelerde) yer alan “yıllık asgari alım taahhüdü”ne uymama halinde öngörülen ceza koşulu (cezai şart) hükümleri TBK’nun 179/II. (BK. md. 158/II) maddesindeki ifaya ekli ceza koşulu (cezai şart) niteliğinde olduğundan burada bu tür ceza koşulu üzerinde durulması gerekmektedir.
TBK’nun 179/II maddesine göre; “ceza borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkca feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir.”
Anılan yasa hükmünden de açıkça anlaşılacağı gibi, ifaya eklenen ceza koşulunda, şart gerçekleştiği takdirde alacaklı, hem ifayı hem de cezayı talep edebilecektir. Buna öğretide “taleplerin birleşmesi” veya “toplanması” denmektedir. TBK, “borcun belirlenen zamanda veya yerde ifa edilmemesi” hali için kararlaştırılmış ceza koşulunun, ifaya eklenen ceza koşulu niteliğinde olacağına dair bir karine koymuştur. Bu iki olasılık dışında kalacak eksik ifa hallerinde TBK’nun 179/II. md. değil, 179/I. md. hükmü uygulanacaktır. Zira, Kanun, 179. maddenin ikinci fıkrasında bütün eksik ifa hallerini değil, bunlardan sadece zaman veya yer itibariyle aykırılık teşkil edenlerin ifaya eklenen ceza koşulu olduğunu kabul etmiştir. TBK’nun 179/II. md. hükmü emredici yapıda olmayıp düzenleyici nitelikte olduğundan taraflar, yukarıda belirtilen iki hal dışında kalan eksik ifalarla, bütün ifa etmeme hallerinde de ifa ile birlikte cezai şartın istenebileceğini kararlaştırabilirler. (Bkz. Tunçomağ Kenan; age sh. 875 vd.; Eren Fikret age sh. 1173 vd. ; Kılıçoğlu M. Ahmet age sh. 579 vd.; Günay Cevdet İlhan, Cezai Şart Ankara 2002 sh. 83 vd.; Uygur Turgut; Açıklamalı – İçtihatlı Borçlar Kanunu Genel Hükümler, İkinci Cilt 1990 sh. 740)
TBK.’nun 179/II. maddesine göre, iki halde alacaklı, ceza koşulunu isteyemez. Eğer alacaklı, ceza koşulunu isteme hakkından açıkça vazgeçmişse artık bu yönde bir talepte bulunamaz. Diğer yandan alacaklı, çekince koymadan ifayı kabul etmiş veya sözleşmeden doğan edimlerini ifa etmeye devam etmişse bu takdirde de ceza koşulunu isteyemez. Örneğin; beş yıl süreli bir “akaryakıt bayilik sözleşmesinde (veya eki taahhütnamede) bayinin yıllık asgari ürün alımı taahhüdü bulunmasına rağmen yıllar itibariyle bu taahhüde uyulmamış ise tedarikçi (sağlayıcı) firmanın, TBK’nun 179/II. md. uyarınca hem ifayı hem de ceza koşulunu talep edebilmesi için takip eden yılda henüz bayi mal vermeden önce ceza koşulu ile ilgili “çekince” (ihtirazi kayıt) bildirmesi ya da bu konuda bayie noterden bir ihtarname göndermesi gerekir. Çekince için bir şekil şartı getirilmemiştir. Tedarikçi, taahhüde aykırı davranılmış olan yılı takip eden yeni yıldaki ilk fatura ve irsaliyeye koyacağı bir açıklama (şerh) ile bu koşulu yerine getirebilir. Bu şekilde bir çekince (ihtirazi kayıt) konulduktan veya ihtar çekildikten sonra tedarikçi (sağlayıcı) firma, mal vermeye (ifaya) devam etse bile önceki yıla ilişkin ceza koşulu alacağını sözleşme zamanaşımı süresi içinde her zaman talep edebilir. Sonraki yıllarda da aynı kural geçerlidir. Tekrarlamak gerekirse, her yıl sonunda bir önceki yıla dair ceza koşulunun istenebilmesi, takip eden yılda henüz ifaya başlanmadan önce çekince (ihtirazi kayıt) bildirilmesi veya ihtar çekilmesine bağlıdır. Bunlar yapılmadan müteakip yılın ifası gerçekleşmişse artık bir önceki yıla ait ceza koşulu istenemez. Çekince konmuş veya ihtar çekilmiş olan yıllarla ilgili ceza koşulunun istenebileceği ise kuşkusuzdur. TBK’nun 179/II. Maddesinde öngörülen hüküm, emredici nitelikte olmadığından taraflar, sözleşme serbestisi ilkesi gereğince aralarında farklı bir düzenleme yapabilirler. Örneğin, sözleşmenin feshi halinde hem cezai şart hem de kar mahrumiyeti ödeneceğini kararlaştırabilirler. Ancak sözleşmenin feshi halinde cezai şart ödeneceğinin kararlaştırılmış olduğu hallerde, Yargıtay HGK’nun 20.01.2013 T. 2012/19-670 E. 2013/171 K. sayılı kararında da açıklandığı üzere, sözleşme süresi içinde çekince konmadan uzun süre ifaya devam edilmesi üzerine borçluda, “ceza koşulu istenmeyeceği” ne dair haklı bir güven oluşmuş ise oluşan bu haklı güven ve dürüstlük ilkesi nedeniyle önceki yıla veya yıllara ait ceza koşullarının talep edilemeyeceğinin kabulü gerekir.
Cezai Şartın tenkisi; Tacirler arasındaki sözleşmelerde cezai şart kararlaştırılmış ise, cezai şarttan indirim yapılmayacağı yasa gereğidir. Ancak, hüküm altına alınacak cezai şart, cezai şartı ödeyecek tarafın ekonomik mahvına neden olacak nitelikte ise uygun bir indirim yapılması gerekir. Ancak bilindiği üzere davacı tarafından davası, cezai şart isteminin fazlaya ilişkin hakları saklı tutulduğundan, davacının talep edebileceği tüm cezai şart miktarı hesaplanarak davalının ekonomik mahvına sebep olup olmayacağı bu miktar üzerinden hesaplanmalıdır.
Bu açıklamalar ışığında davacının sunmuş olduğu tüm deliller dosya içerisine alınmış, tüm deliller toplandıktan sonra alanında uzman bilirkişi heyetinden rapor alınmıştır
Gelir İdaresi Başkanlığı cevabi yazısının incelenmesinde; … vergi kimlik numaralı davalı … Tic ve Nak.Ltd.Şti’nin tarh dosyası ve kurumlar vergisi beyannamelerinin gönderildiği görülmüştür.
Eskişehir Ticaret Sicil Müdürlüğü kayıtlarının incelenmesinde; davalı … Ltd Şti’nin 7153 ticaret no.su ile 17.02.1984 tarihinden itibaren kayıtlı olduğu, tescilli adresinin … mah … No: … Eskişehir olup sermayesinin 280.000,00TL olduğunun bildirildiği görülmüştür.
… … A.Ş.’nin 27.03.2014 tarihli Standart bayilik Sözleşmesi’nin incelenmesinde; davalı … Ltd.Şti ile akdedildiği, sözleşme maddelerinin tetkikinde;
Sözleşmenin geçerlilik süresi hususunda;
(5) işbu Standart Bayilik Sözleşmesi ve ekleri; imza tarihinden itibaren başlamak ve 5 (beş) yıl süreyle geçerli olmak üzere imzalanmış olup, süresi hitamında kendiliğinden sona erecektir.
BAYİ’nin, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’ndan Bayilik Lisansını temin ederek, … markası altındaki satış faaliyetinin, imza tarihinden sonra başlaması halinde ise, işbu Sözleşmenin süresi, İstasyonda fiilen satışa başlama tarihinden itibaren 5 (beş) yıldır.
Fiilen satışa başlama tarihi, taraflarca müştereken tanzim olunacak tutanakla tespit edilecektir. Tutanağın hazırlanmaması ve/veya mevcut olmaması halinde, Bayi’nin ilk ürün alımına dair … tarafından düzenlenen faturanın tarihi, işbu Sözleşme’nin başlangıç tarihi olarak kabul edilecektir.
Sözleşmeye ek Çerçeve Protokolde;
Protokol Hükümlerinin İhlali Başlıklı 13. Maddesinde;
Bayi işbu Protokol, Standart Bayilik Anlaşması ve eklerinin … tarafından yukarıda açıklanan şekilde fesh ve/veya işbu anlaşma ve eklerini süresinden önce feshetmesi veya fesih sonucunu doğuracak şekilde hareket etmesi halinde;
c.” … ‘e Standart Bayilik Anlaşmasından kaynaklanan tüm hakları ve diğer cezai şartları talep hakları saklı kalmak kaydıyla fesih tarihinde 200.000,00-USD (ikiyüzbinAmerikanDoları) cezai şart ifa tarihinde uygulanmakta olan T.C. Merkez Bankası döviz satış kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lirası karşılığı olarak ödemeyi, ” … Kabul ve taahhüt etmiştir.
Sözleşmeye ek Ürün Alım Taahhütnamesinde;
“Birinci yıldan başlamak ve anılan anlaşmaların yürürlüğü süresince geçerli olmak üzere, birindi (yıllık) bayilik dönemi için asgari 1.180 ton; ikinci anlaşma dönemi içerisinde 1216 ton, üçüncü (yıllık) anlaşma dönemi içerisinde 1.252 ton; dördüncü (yıllık) anlaşma dönemi içerisinde 1.290 ton; beşinci bayilik dönemi içerisinde 1.320 ton beyaz ürünü (kurşunsuz benzin + normal benzin + motorin) münhasıran … A.Ş.’den veya … A.Ş.’nin yazılı olarak göstereceği ikmal kaynaklarından satın almayı kabul ve taahhüt…” edildiği görülmüştür.
Yukarıda beyan edilen satın alma taahhüdün her bir yıllık anlaşma dönemine ilişkin yerine getirilmediği takdirde,
(a) anlaşma süresinin hitamında ve/veya her bir yıllık anlaşma süresinin sonunda hesaplanacak eksik kalan miktar üzerinden ton başına 140-USD tutarının ödeme gününde uygulanmakta olan Merkez Bankası döviz satış kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lirası karşılığında kar mahrumiyetini ödemeyi, (b) işbu Taahhütname’ye aykırılığın münakit Anlaşmaların da ihlali olarak değerlendirilebileceği, (c) sözkonusu kar mahrumiyeti miktarının, … tarafından her bir yıllık anlaşma döneminin hitamında veya bizzat belirleyeceği dönemlerde anlaşmanın ifasıyla birlikte birlikte; talep edilebileceğini veya,
(d) Anlaşmanın hitamında veya anlaşmanın her ne sebeple olursa olsun sona ermesini müteakip … tarafından aynı ticari bölgede yeni bir bayilik tesis edilip edilmeyeceğine bakılmaksızın talep edilebileceğini,
(e) bu ahvalde işbu taahhüdümüzün ve kar mahrumiyeti miktarının, anlaşmalarda öngörülen cezai şart miktarına hiçbirşekilde mahsup edilmeyeceğini, haklı nedenle feshi haiinde cezai şarta ilaveten talep edilebileceğini,
(f) anılan bedeli ve/veya … A.Ş.’den mubayaa edeceğimiz Ürün bedellerini ödemediğimiz takdirde, … A.Ş. nezdinde bulunan Banka Teminat^ Mektuplarımızdan/ ipoteklerimizden söz konusu bedellerin tahsil edilmesine,
(g) … A.Ş.’nin anılan kar mahrumiyeti tutarını mutabakatımız dâhilinde anlaşma süresi sonunda toplam olarak talep etmesine muvafakat ettiğimizi,
(h) … tarafından yazılı feragatname verilmedikçe … ‘in herhangi bir hak ve alacağından feragat etmiş sayılmayacağı,
(i) İşbu Taahhütname nedeniyle tahakkuk edebilecek her türlü mali sorumluluğun tarafıma ait olduğunu…” belirlenmiştir.
İhtarnamenin incelenmesinde, … Noterliği’nin 2019/v yevmiye sayılı 10.05.2019 tarihli ihtarnamesi ile davacı … ‘in davalı tarafa 17.11.2016 tarihli ihtarname ile feshedilen bayilik sözleşmesi gereği 200.000USD cezai şart ve 498.079,54-USD kar mahrumiyeti borcunun 7 gün içerisinde ödenmesi hususunda ihtarname gönderildiği, iş bu ihtarnamenin davalı tarafa 28.01.2017 tarihinde tebliğ edildiği görülmüştür.
Alanında uzman sektör ve mali bilirkişi heyetinin 02.09.2019 tarihli 9 sayfadan ibaret raporunda özetle; davacının ticari defterlerinin tetkikinde defterlerinin açılış tasdiklerinin zamanında ve usulüne uygun olarak yaptırılmış olduğu ve defterlerin birbirini teyit eder şekilde tutulmuş olduğunun görüldüğünü, taraflar arasında akdedilmiş, 27/03/2014 tarihli Standart Bayilik Sözleşmesi’nin mevcut olduğunu, söz konusu sözleşmenin altında tarafların kaşe ve imzasının olduğu, sözleşmenin süresinin 27/03/2014 tarihinden itibaren 5 yıl olup, buna göre sözleşmenin bitiş tarihinin 27/03/2019 tarihi olduğu anlaşıldığını, sözleşmeye ek aynı tarihli bir Taahhütname’ nin mevcut olduğu, taahhütnameye göre:”…davalının taahhütname ile satın almayı kabul ve taahhüt ettiği birinci yıl 1180 TON, ikinci bayilik dönemi için 1216 TON, üçüncü dönem için 1252 TON, dördüncü dönem için 1290 TON ve beşinci bayilik dönemi ıçm ise 1328 TON beyaz üründcn eksik kalan yıllık alım miktarları üzerinden akaryakıt ürünleri ve LPG için 140.USD/ton tutarında ödeme yapılacağının ..” kararlaştırılmış olduğunu, yine davacı ile davalı arasında 27/03/2014 tarihinde akdedilen bir Çerçeve Protokol’ün mevcut olduğu, protokolün altında her iki tarafında kaşe ve imzasının olduğunu, Bayilik Anlaşmasının Süresi başlıklı 9. Maddesinde aynen :”…lşbu protokol ve eki bulunduğu Standart Bayilik Anlaşması, imza tarihinden itibaren başlamak ve 5 yıl süre ile geçerli olmak üzere imzalanmış olup, süre hitamında kendiliğinden sona erecektir…” şeklinde belirlendiğini, davacı tarafından bu davaya, taraflar arasındaki sözleşmenin davalı tarafından süresinden önce haksız fesih edildiği iddiası ile listelenmiş olan talepleri konu etmiş olduğunu, Çerçeve Protokolü’nün 13/c maddesi uyarınca tahakkuk eden 200.000-USD cezai şart alacağının şimdilik 1.000.USD sinin temerrüt (ihtarname) tarihinden itibaren yabancı paraya işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsili talebine ilişkin olarak; davalı tarafından davacıya 17/11/2016 tarihli ihtarname gönderilerek sözleşmenin fesih edilmiş olduğunu, davacının davalıdan sözleşmenin erken feshi nedeniyle talep edebileceği cezai şart tutarının 200.000.USD olduğu anlaşıldığını ancak davacı talebi 1.000USD olduğundan taleple bağlılık ilkesi gereği bu tutarın dikkate alınması gerektiğini, davacının talep edebileceği faiz tutarının 120,00-USD olarak hesaplandığını, davacının davalıdan talep edebileceği kar mahrumiyeti tutarı 483.023,80-USD olup, ancak davacı talebi şimdilik 1.000.USD olduğundan taleple bağlılık ilkesi gereği bu tutarın dikkate alınması gerektiğini, sözleşmenin feshi halinde hem cezai şart hem de kar mahrumiyeti ödeneceğinin kararlaştırılmış olduğu hallerde, Yargıtay HGK’ nun 20.01.2013 tarihli 2012/19-670 Esas 2013/171 Karar sayılı kararında da açıklandığı üzere, sözleşme süresi içinde çekince konmadan uzun süre ifaya devam edilmesi üzerine borçluda “ceza koşulu istenemeyeceği”ne dair haklı bir güven olunmuş ise oluşan bu haklı güven ve dürüstlük ilkesi nedeniyle önceki yıla veya yıllara ait ceza koşullarının talep edilemeyeceğinin kabulü gerekeceğini, davalının ihtarnamesinde dayandığı hususların HMK m.194 gereği somut olarak ortaya konmadığı ve davalı iddialarının hu aşamada ispata muhtaç olduğu, davacı taleplerinin kabulü halinde rapor içinde yapılan detaylı hesaplamalara göre; Davacının davalıdan sözleşmenin erken feshi nedeniyle talep edebileceği Cezai Şart tutarının 200.000-USD olduğu, ancak davacı talebi l.000-USD olduğundan taleple bağlılık ilkesi gereği bu tutarın dikkate alınması gerektiği, davacının cezai şart için talep edebileceği faiz tutarının ise 120,00.USD olduğu, geçmiş tüm dönemler dikkate alındığında, davacının davalıdan talep edebileceği kar mahrumiyeti tutarının 483.023,80.-USD hesaplandığı, ancak davacının kar mahrumiyeti talebi l.000.USD olduğundan taleple bağlılık ilkesi gereği bu tutarın dikkate alınması gerektiği, davacının kar mahrumiyeti için talep edebileceği faiz tutarının ise 120,00USD olduğu, Sayın Mahkemece müstekar hale gelmiş Yargıtay Kararlarının kabulü halinde ise davacının davalıdan talep edebileceği kar mahrumiyeti tutarının 87.658,20.USD hesaplandığı, ancak davacının kar mahrumiyeti talebi l.000.USD olduğundan taleple bağlılık ilkesi gereği bu tutarın dikkate alınması gerektiği, her ne kadar mahkemece, “cezai şartın davalının ekonomik mahviyetine sebebiyet verip vermeyeceğinin tespiti” istenilmiş ise de, davalı yana ilişkin ticari defter ve kayıtları ile yine davalı şirkete ait Kurumlar Yergisi Beyannamelerinin dosyada mevcut olmaması sebebiyle buna ilişkin herhangi bir tespit yapılamadığını belirtmişlerdir.
Alanında uzman sektör ve mali bilirkişi heyetinin 29.11.2019 tarihli 3 sayfadan ibaret ek raporunda özetle; kök raporda davacını talep edebileceği cezai şart tutarı 200.000USD olarak hesaplanmış olup, ancak bağlılık ilkesi gereği bu tutann borçlunun ekonomik mahvına neden olup olmayacağı ile ilgili gerek literatürde gerekse uygulamada yerleşmiş ve tüm şirketler için uygulanan bir hesaplama tarzı mevcut olmadığı, her şirket için farklılıklar gösterebileceği, belli bir kıstasın olmamasının mali bilirkişileri de sıkıntıya soktuğunu, bu nedenle bu tür dava ve hesaplamalarda eski TTK md.324 hükmünden faydalandıklarını, eski TTL 324 md. hükmünde şirket sermayesinin 2/3 ünün karşılıksız kaldığının anlaşılmasının şirketin aciz haline düşmüş olduğu anlamına geldiğinden, kıyas yoluyla şirketin öz varlığına da bu madde ve oran uygulanarak hesaplama yoluna gidildiğini, buna göre şirketin 2017 yılı sonu itibariyle öz varlığı 68.365,30TL olup, 68.365,30TL/3X2=45.576,86TL olduğunu, bu hesaplamaya nazaran bu rakama kadarlık bir cezai şartın mümkün olduğunu, bu tutarın üstündeki bir cezai şartın ise davalı şirketin ekonomik olarak mahvına ve münfesih olmasına sebep olacağının değerlendirildiği bildirilmiştir.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde; taraflar arasında 27/03/2014 Tarihinde bayilik sözleşmesi imzalanmıştır. Sözleşme süresi 5 yıl olup, davalı tarafından Bilecik Noterliği’nin 17/11/2016 tarihli ihtarnamesi ile sözleşme fesh edilmiştir. Davacı tarafından … Noterliği’nin … yevmiye nolu 21/01/2017 tarihli ihtarname ile haksız fesih ve ürün alım taahhüdüne aykırılık nedeniyle ceai şart talep ettiği, ihtarnamede 7 gün süre verildiği, ihtarnamenin 28/01/2017 tarihinde davalıya tebliğ edildiği, davalının 05/02/2017 tarihi itibariyle temerrüde düştüğü görülmüştür. Taraflar arasındaki ihtilaf; sözleşmenin davalı tarafça nedensiz yere haksız olarak süresinden önce feshedilip edilmediği ve davacı yanın sözleşmeden kaynaklı alacak talebinde bulunup bulunamayacağı ve alacağın miktarı hususlarında toplanmaktadır. Taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi eki Çerçeve Protokolü 13/c maddesinde ve Ürün Alım Tahhütnamesinde davacının talep edebileceği alacaklar açık ve net şekilde düzenlenmiştir.
Davalı yan;sözleşmeyi süresinden önce sona erdirmiş olup haklı fesih nedeni ileri sürememiş ve bu husus kanıtlanmadığı gibi davaya da yanıt vermemiştir. Bu nedenle davalı tarafça yapılan feshin haksız olduğu ve davalının ürün alımını durdurmak süretiyle sözleşmeyi ihlal ettiği mahkememizce benimsenmiştir.
Davacının sözleşmenin erken feshi nedeniyle cezai şart talebi yönünden; taraflar arasındaki sözleşmenin eki niteliğindeki Çerçeve Protokolün 13/c maddesinde davacının sözleşmenin erken feshi halinde davalı bayinin 200.000-USD cezai şart ödeyeceği kararlaştırılmış olup, bu kapsamda sözleşmeyi haklı nedenle feshettiğini ispatlayamayan davalının cezai şarttan sorumlu olduğu kanaatiyle taleple bağlı kalınmak suretiyle 1.000-USD cezai şartın kabulüne karar verlmiştir.
Davacının ürün alım taahhüdüne aykırılık nedeniyle talep etmiş olduğu cezai şart yönünden; davacı ile davalı bayi arasında düzenlenen taahhütname başlıklı sözleşme asgari alım taahhüdüne ilişkindir. Yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere bu sözleşmelere göre kar mahrumiyeti (cezai şart) istenilebilmesi için taahhüdünün ihlal edildiği dönemden sonra ihtirazi kayıt konulması ve bundan sonra mal verilmeye devam olunması gerekir. Davacı, önceki dönemlere ait asgari alım taahhüdüne uymamasına rağmen ihtirazi kayıt koymadan yeni mal teslim ederek davalıda haklı bir güven oluşturmuştur. Diğer yandan davacı bayilik sözleşmesini feshettiğinden artık fesihten sonraki dönem için de müspet zarar şeklinde olan kar mahrumiyetini de talep edemez. Bu durumda yalnızca son yıl için sözleşmenin fesih tarihine kadar olan döneme ilişkin taahhüde yönelik sözleşme maddesinin ihlalinden dolayı cezai şart talep edebileceğinden, bu doğrultuda tespit edilen bilirkişi raporu doğrultusunda davacının toplam 87.658,20.USD kar mahrumiyeti (cezai şart) alacağının taleple bağlı kalınmak suretiyle 1.000 USD olarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Her ne kadar davanın kabulüne karar verilmiş ise de davacı tarafından cezai şart istemlerinde fazlaya ilişkin hakları saklı tutulduğundan, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2016/13293 Esas 2016/15479 Karar sayılı emsal ilamında da belirttiği üzere tüm cezai şart miktarı hesaplanarak yapılan bilirkişi incelemesinde davalının ekonomik mahvına sebep olacağının tespiti nedeniyle davacının cezai şart talebinin tenkisi ile toplam talep edebileceği cezai şart miktarının 45.576,86-TL olduğu kanaatiyle taleple bağlı kalınarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
(Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2018/3856 Esas 2020/619 Karar sayılı ilamı; 2018/2661 Esas 2019/2508 Karar sayılı ilamı; 2017/4479 Esas 2018/1825 Karar sayılı ilamı; 2016/13293 Esas 2016/15479 Karar sayılı ilamı; 2014/1853 Esas 2014/13693 Karar sayılı ilamı; 2014/4694 Esas 2014/6585 Karar sayılı ilamı; 2011/16530 Esas 2012/6544 Karar sayılı ilamı)
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile; davacının feshe bağlı cezai şart istemi yönünden 1.000,00- USD’nin, ürün alım taahhütnamesi uyarınca 1.000,00-USD kar mahrumiyeti alacağının 05/02/2017 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek olan 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca bu yabancı para cinsinden açılacak 1 yıllık mevduat hesabına uygunan mevduat faizi oranında faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine;
2-Alınması gereken 561,50-TL harcın, peşin alınan 132,44-TL harçtan mahsubu ile bakiye 429,06-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 35,90-TL başvurma harcının ve 132,44-TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 1.620,40-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 7/2 maddesi gereğince 3.400,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
7-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.16/11/2020

Katip … Hakim …
¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır