Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/286 E. 2023/143 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2018/286 Esas
KARAR NO : 2023/143
DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/03/2018
KARAR TARİHİ : 16/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … Diş Ticaret Anonim Şirketi’nin şirket hisseleri satılan ve satın alınan sektöründe Türkiye’de ilk ve tanınmış. markası, cirosu, müşleri portföy durumu ve kar marji iyi olan şirket olduğunu, davacının … Dış Ticaret Anonim Şirketi’ndeki tüm şirket hisselerini satan kişi olduğunu, Davalıların ise … Dış Ticaret Anonim Şirketi’nin hisselerini satın alan şirketler olduğunu, Davalıların 08.03 2012 tarihli Hisse Alım Sözleşmesi’nde davacının … Diş Ticaret Anonim Şirketi’nin kullandığı banka kredileri ie ilgili olarak, davacının şahsi kefaletini kaldırmadıklarını; bu konuda davacıya yardımcı olmadıklarını ve işbirliği yapmadıklarını; davacının işbu sözleşme ile hisselerini davalılara satmak suretiyle devir ve temlik ettiği …’nin kullandığı banka kredileri ile ilgili olarak davacının şahsi kefalet ve sorumluluklarının kaldırılması için bankalara ihtar ve ihbarnameler gönderdiğini ancak bankalardan tüm borcun ödenmesi halinde şahsi kefalet ve sorumluluğun kaldırılacağı cevabını aldığını, yaşanan bu durum ile süreci uzatmaya yönelik davalıların iyi niyete bağdaşmayan tutumları ve sözleşmenin bu maddesine aykırılıkları nedeniyle bankalara olan şahsi sorumluluğu devam ettirilen davacı, bu durumdan kurtulabilmek, temerrüde düşmemek, icra takibine uğramamak, haciz ve satış baskısı altında kalmamak amacıyla mecburen ortağı, yetkilisi ve sahibi olduğu … A.Ş.’nin maliki olduğu gayrimenkulü 01.08.2012 tarihinde 1.000.000,00-TL bedelle satmak zorunda bırakıldığını, davalıların sözleşmesel yükümlülüklerini ve sorumluluklarını yerine getirmiş ve davacının bankalara olan şahsi kefalet ve sorumluluklarını ortadan kaldırmış olmaları ihtimalinde davacının şahsi kefilliği ve sorumluluğu kalmadığından rahatlıkla bankalardan kredi temin edebileceğini, taşınmazını satmak zorunda kalmayacağını ve zarar-ziyana uğramayacağını belirterek; davalıların müteselsilen sorumlu oldukları 08.03.2012 tarihli hisse alım sözleşmesinden doğan ve şahsi kefalet ve sorumluluğunun kaldırılmaması nedeniyle HMK 107/3 madde hükmü gereğince belirsiz alacak niteliğinde davacının uğradığı zarar ve ziyanın tespitine, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00-TL maddi tazminatın temerrüde düştükleri tarihlerden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte sorumlu oldukları oranlarda davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; işbu dava, belirsiz alacak davası türünde açılması için gerekli şartları taşımadığını, bu sebeple huzurda bulunan davanın öncelikle dava şartı yokluğundan ve hukuki yarar bulunmadığından reddi gerektiğini, şöyle ki;
Davacı huzurdaki davada, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak kaydıyla, 1.000,00 TL alacağının hüküm altına alınmasını talep ettiğini, Davacının iddialarına ve taleplerine bakıldığında; … Bölgesi’ndeki taşınmazı 01.08.2012 tarihinde 1.000.000,00 TL bedelle satmak zorunda kaldığını belirttiğini, sırf taraflar arasında alacak miktarı bakımından uyuşmazlık bulunması, talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olması anlamına gelmediğini, önemli olan objektif olarak talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olması olduğunu, sadece alacak miktarının taraflar arasında uyuşmazlık halinde bulunması ya da tartışmalı olmasının belirsiz alacak davası açılması için yeterli sayılması halinde, neredeyse tüm davaların belirsiz alacak davası olarak kabulü gerekir ki, bu da kanunun amacına aykırı olduğunu, zaten uyuşmazlık bulunduğu için dava açılmakta ve uyuşmazlık mahkeme önüne geldiğini, şartları bulunmadığı halde dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı durumda davacıya herhangi bir süre verilmeden hukuki yarar yokluğundan davanın reddi yoluna gidilmesi gerektiğini, ilgili sözleşme gereğince, taraflar arasındaki iyi niyet, tahmin ve taraflar arasındaki güvene dayalı olarak 500.000,00 Euro davacıya avans olarak ödenmiş, sözleşmede belirtilen karlılığın gerçekleşmemesi halinde, ödenen bu bedelin davacı tarafından iade edileceği hususunda tarafların anlaştıklarını, hisse satışına konu … Dış Tic. Ve San. A.Ş.’ nin 2012, 2013 ve 2014 yılları mali denetimi, tarafsız … ve … A.Ş. ( … ) tarafından yapılmış bu mali tablo davacı tarafa tebliğ edildiğini, iş bu huzurdaki dava davacı tarafa tarafımızdan keşide edilen … Noterliği’nin 01.06.2015 tarihli, … yevmiye numaralı ihtarnamesi sonrasında ikame edildiğini, söz konusu ihtarname içeriği incelendiğinde işbu konu ihtarname ile müvekkili … A.Ş. davacıya avans olarak ödenen 500.000,00 Euro’nun iadesini talep edildiğini, tarafların anlaşmasına aykırı bir şekilde davacı elinde bulunan bu bedeli, davacı kötü niyetli olarak müvekkilime iade etmemek için gayri ciddi iddialar ile işbu huzurdaki davayı ikame etmiş olup, bu sebeple de davanın reddi gerektiğini, davacının dayanak olarak gösterdiği, hisse alım sözleşmesinin 7.1.3. maddesine istinaden, alıcılar olarak görülen davalı müvekkili firmaların davacı ile işbirliği yaptığını, davacı tarafın aksi yöndeki iddialarının ispatı gerektiğini, Mahkeme tarafından müvekkilinin lehine olacak şekilde göz önüne alacağı sair sebeplerle, haksız ve mesnetsiz davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Tapu kaydı ve imar durumunun incelenmesinde; İstanbul ili, Tuzla ilçesi, … köyü 6606 ada, 2 parselde kayıtlı 1530,63 m2 yüzölçümlü ana taşınmazda, imalathane vasıflı taşınmazın … A.Ş.adına kayırlı ilen 01.08.2012 tarihinde … Tic Ltd Şti’ne satıldığının görüldüğü, dava konusu taşınmazın … Sanayi Bölgesi sınırlarında olup 1/000 ölçekli … Mer’i İmar Planında yan sanayi alanında kaldığı görülmüştür.
Sözleşmenin incelenmesinde; Taraflar arasında alıcılar … A.Ş., … A.Ş., … Tic A.Ş., … Tic. A.Ş.ve … San ve Tic A.Ş. İle Satıcılar: … Holding A.Ş., Av. …, arasında … Dış Ticaret ve Sanayi A.Ş.’nin hisselerinin satışına ilişkin 08.03.2012 tarihli Hisse Alım Sözleşmesi akdedildiği;
Sözleşmenin 7.1.3, bendinin; “Alıcılar, Kapanış Gününde, Şirketin bankalar nezdinde kullandığı kredilere ilişkin olarak … tarafından verilen şahsi Kefaletlerin kaldınlmasına ve Alıcılar tarafından …’e eş değer statüdeki bir üçüncü kişinin ilgili bankalara kefil olarak gösterilmesine ve bununla ilgili diğer her türtü işlemin yerine getirilmesine … … ile tam bir işbirliği yapmayı kabul etmişlerdir.” şeklinde olduğu görülmüştür.
SMMM, Bağımsız Denetçi, Konu Uzmanı bilirkişi heyetinin 07/05/2021 tarihli 8 sayfadan ibaret raporunda özetle; alıcıların, kapanış gününde şirketin bankalar nezdinde kullandığı kredilere ilişkin olarak … … tarafından verilen kefaletlerin kaldırılmasına ve alıcılar tarafından … …’e eşdeğer statüdeki bir 3.kişinin ilgili bankalara kefil olarak gösterilmesine ve bununla ilgili her türlü işlemin yerine getirilmesinde … … ile tam bir işbirliği yapmayı kabul ettiği;
Davalıların, sözleşmenin 7.1.3 hükmünde belirtilen şirketin bankalar nezdinde kullandığı kredilere ilişkin olarak … … tarafından verilen şahsi kefaletlerin kaldırılmasına ve alıcılar tarafından … …’e eşdeğer statüdeki bir 3.kişinin ilgili bankalara kefil olarak gösterilmesine ve bununla ilgili her türlü işlemin yerine getirilmesinde … … ile tam bir işbirliği yapmaya dair taahhütlerine aykırı olarak şahsi kefaletleri kaldırmamış oldukları,
Davalıların sözleşmenin 7.1.3 maddesine aykırı davranışları neticesinde davacının bu nedenle uğramış olduğu zararı tazminle yükümlü oldukları,
Davacı yanın talep etmiş olduğu zarar kalemi incelendiğinde, davalıların sözleşmesel yükümlülüklerini yerine getirmiş olması durumunda davacı yanın 01.08.2012 tarihinde gayrimenkulün satmak zorunda bırakılmayacağından, gayrimenkulün bugünkü değerinin “Teknik Bilirkişi” tarafından yapılacak inceleme ile belirlenerek 01.08.2012 tarihindeki satış bedeli (1.000.000,00-TL) arasındaki farkın davalıdan zarar olarak talep edebileceğini belirtmiştir.
Mahkememizin 28/09/2021 tarihli celsesinde bilirkişi heyetine Gayrimenkul Değerleme Uzmanı bilirkişi eklenmek suretiyle ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
SMMM, Bağımsız Denetçi, Konu Uzmanı ve Gayrimenkul Değerleme Uzmanından oluşan bilirkişi heyetinin 03/02/2022 tarihli 14 sayfadan ibaret ek raporunda özetle; Alıcılar, kapanış gününde şirketin bankalar nezdinde kullandığı kredilere ilişkin olarak … … tarafından verilen şahsi kefaletlerin kaldırılmasına ve alıcılar tarafından …’e eşdeğer statüdeki bir 3.kişinin ilgili bankalara kefil olarak gösterilmesine ve bununla ilgili her türlü işlemin yerine getirilmesinde … … ile tam bir işbirliği yapmayı kabul ettiği,
Davalıların, sözleşmenin 7.1.3 hükmünde belirtilen, şirketin bankalar nezdinde kullandığı kredilere ilişkin olarak … … tarafından verilen şahsi kefaletlerin kaldırılmasına ve alıcılar tarafından … …’e eşdeğer statüdeki bir 3. Kişinin ilgili bankalara kefil olarak gösterilmesine ve bununla ilgili her türlü işlemin yerine getirilmesinde … ile tam bir işbirliği yapmaya dair taahhütlerine aykırı olarak şahsi kefaletleri kaldırmamış oldukları,
Davalıların sözleşmenin 7.1.3 maddesine aykırı davranışları neticesinde, Davacının bu nedenle uğramış olduğu zararı tazminle yükümlü oldukları,
Davalıların sözleşmesel yükümlülüklerini yerine getirmiş olması durumunda davacı yanın 01.08.2012 tarihinde Gayrimenkulün satmak zorunda bırakılmayacağından, gayrimenkulün 01.08.2012 tarihindeki değerinin teknik bilirkişi tarafından 3.551.795,43-TL belirlendiği, 01.08.2012 tarihindeki satış bedeli olan 1.000.000,00 TL’den 3.551.795,43 düşüldüğünden aradaki 2.551.795,43-TL farkın davalılardan zarar olarak talep edebileceği belirtilmiştir.
Dava, taraflar arasında imzalanan hisse devri sözleşmesine istinaden, davalıların banka kredilerine ilişkin davacının şahsi kefaletinin kaldırılması yükümlülüğüne uymaması nedeniyle davacının uğradığı zararın tazminine ilişkindir.
Taraf sıfatı, bir başka deyişle husumet ehliyeti dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacı sıfatı, dava konusu hakkın sahibini, davalı sıfatı ise dava konusu hakkın yükümlüsünü belirler. Uygulamada davacı sıfatı, aktif husumeti, davalı sıfatı ise pasif husumeti karşılayacak şekilde değerlendirilmektedir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukukî koruma isteniyor ise o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir. (Hukuk Genel Kurulu 2017/657 E. , 2021/491 K.)
Somut olayda; Davacı tarafça taraflar arasında imzalanan hisse devri sözleşmesine dayalı, davalıların davacının banka kredilerine şahsi kefaletinin kaldırılmasına ilişkin sözleşme yükümlülüğüne uymadığı, bu nedenle uğranılan zararın tazmini talep edilmektedir.
Bu hukuki uyuşmazlığın çözülmesi için irdelenmesi gereken hususlar: kendine ait şirketin taşınmazını ucuza satması nedeniyle uğranılan zarar mı istenmekte, belirsiz alacak davasını diğer zarar nedenleri için açabilir ise de taşınmazın ucuza satılması nedeniyle uğranılan zarar için miktar belirli olmakla belirsiz alacak miktarı en az bu miktar kadar mı olmalı ve harç buna göre alınmalı ise de gelinen aşamada ıslah harcı ile bu eksik giderilmiş sayılabilir mi, acil finansman ihtiyacı kimin davcının kendisinin mi sahibi olduğu … ‘nı mı, şirketin taşınmazı tam olarak ne için satıldı, davacının kefaletinden kaynaklanan borçların ödenmesi için mi, davacının sahibi … şirketinin acil finansman ihtiyacı için mi, acil finansman ihtiyacı nedir, acil finansman ihtiyacına düşmesinde tek neden kefaletin kaldırılmaması mı, kendi kusuru var ise bu kusurana dayanabilir mi, Acil bir ihtiyaç ispatlanır ise taşınmazın gerçek değerinden az değerde satılmasının nedeni nedir, değerinde satılamaz mıydı, değerinde satılmasını ne engelledi, bu kadar düşük fiyata mı satılması gerekirdi, acil ihtiyaç başka yolla giderilemez miydi, taşınmaz satılabiliyor ise taşınmaz ipotek gösterilerek kredi de alınamaz mıydı, taşınmazın satışından elde edilen gelir ne için kullandı, bu nedenle oluşan zarar ve miktarının tespiti.
Bu hukuki sorunlardan öncelikli olarak aktif dava husumetine ilişkin olan öncelikli irdelenmesi gerekmektedir.
Dava dilekçesi ile birlikte, mahkememizin 22.09.2022 tarihli celsenin 1 ve 2. Ara kararları gereği davacı vekilince sunulan açıklama dilekçesi dikkate alındığında; davacının talebinin tamamen kendi şahsi kefaletinin kaldırılmaması nedeniyle ortağı olduğu … Holding malvarlığında meydana gelen zararın istemine yönelik olduğu, bu isteme göre ayrı bir kişiligi ve malvarlığı bulunan … Holding’in uğradığı zararın, ortağı tarafından dava edilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmış ve sonuçta aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1-Aktif dava husumeti nedeniyle davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken maktu 179,90-TL harcın, peşin alınan 43.614,90-TL harçtan (35,90-TL peşin+43.579,00-TL tamamlama harcı toplamı) mahsubu ile bakiye 43.435‬,00-TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca hesaplanan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılar tarafına verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … (eski unvan: … ve Tic. A.Ş.) tarafından yapılan 18,00-TL yargılama giderinin, davacıdan tahsili ile iş bu davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde resen taraflara iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde … Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere oy birliği ile karar verildi.16/02/2023

Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır

Bu belge elektronik imza ile imzalanmış olup ayrıca ıslak imza uygulanmayacaktır.“5070 sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”