Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/231 E. 2020/807 K. 07.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/231 Esas
KARAR NO : 2020/807
DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/03/2018
KARAR TARİHİ : 07/12/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA
Davacı vekilinin Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinde özetle; davacı … … A.Ş. ile davalı dışı kredi lehtarı … LTD.ŞTİ. arasında 2 Adet otomobil kredisi sözleşmesi imzalandığı, işbu sözleşmeleri davalının da müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, kredi taksitlerinin düzenli olarak ödenmemesi üzerine … Noterliğinin 07.09.2016 tarih ve … yevmiye no.lu ihtarnamesi ile … no.lu sözleşme için, diğer … no.lu sözleşme için ise … yevmiye no.lu ihtarnameleri ile kredi hesabı kesilip kat edildiği, akabinde davalılar aleyhine … İcra Müdürlüğü 2016/… Esas sayılı dosyası ile taşınır rehnin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlatıldığı, söz konusu rehinli araç açık artırma yoluyla sayıldığı ve bakiye 56.029,63 TL kalmış olduğu, rehin açığı belgesine atfen …. İcra Müdürlüğü 2017/… Esas sayılı dosyası ile takibe konulduğu, davalıların yetkiye, asıl borca ve takibin tüm fer’ilerine itirazları üzerine takibin durduğunu belirtilerek, sözleşmenin 19 md. göre davacının ticari defter ve kayıtlarının kesin delil olacağı, sözleşmenin 22 md. altında kefalet hükmünün düzenlendiği, diğer yandan …. İcra Müdürlüğü 2017/… Esas sayılı dosyası ile tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip açıldığı, 56.029,63-TL alacak üzerinden itirazın iptaline, takibin devamına ve %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalılar vekilinin Mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davanın İskenderun mahkemelerinde açılması gerektiği, davacı müvekkili temerrüde düşürmeden tüm takip ve satış süreçlerini gerçekleştirdiği, bu nedenle sözkonusu alacağa temerrüt faizi uygulanamayacağı, bu bakımdan rehin açığı belgesindeki meblağın hatalı ve yanlış olduğu, müvekkilin belirtilen miktarda borcu bulunmadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER
1- … İcra Müdürlüğünün 2017/… Esas sayılı dosyası
2-….İcra Dairesi 2016/… Esas sayılı dosyası
3-Sözleşme, ihtarname, ihtarname tebliğ evrakı
4-Bilirkişi raporu
5-Taraf vekillerinin beyan ve dilekçeleri,
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ GEREKÇE
Dava, taraflar arasında imzalanan kredi sözleşmesi uyarınca kullandırılan krediye ilişkin alacağın asıl borçlu ve kefil tarafından ödenmemesi üzerine açılan itirazın iptali davasıdır.
Davalıların icra dairesinin ve mahkememizin yetkisine itirazı yönünden; İtirazın iptali davasının öncelikle görülme şartı; yetkili icra müdürlüğünde usulüne uygun yapılıp süresinde itiraz ile durmuş bir icra takibinin bulunmasıdır. İcra müdürlüğünün yetkisine itiraz edildikten sonra itirazın iptali davası açılması halinde, mahkemece öncelikle (mahkemenin görev ve yetkisinden önce) icra müdürlüğünün yetkili olup olmadığı incelenmeli, icra müdürlüğü yetkisiz ise dava, dava şartı yokluğundan HMK 114/2.maddesi uyarınca usulden reddine karar vererek işten el çekmesi gerekir. İtirazın iptaline bakan mahkemenin icra dairesini yetkili daireye göndermek gibi bir karar vermesi mümkün değildir.
2004 sayılı İİK’nun 50/1 maddesi yollamasıyla icra müdürlüğünün yetkisi bakımından HMK’nun yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanması gerekir. Taraflar arasındaki sözleşmenin 19. maddesi gereğince İstanbul mahkemeleri ve icra dairelerinin yetkili olduğu kabul edilmiştir. Dava konusu kredi sözleşmesi tacirler arasında düzenlenmiş ticari nitelikte bir sözleşme olduğundan, HMK’nun 17.maddesi uyarınca sözleşmedeki bu yetki şartı geçerlidir. Buna göre dava konusu icra takibi yetkili icra dairesince yapılmış olduğu anlaşılmakla, Mahkememizce 2. celse 5 nolu arar karar ile davalı borçlunun icra dairesinin ve mahkememizin yetkisine itirazının reddine karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun n 68/b maddesi uyarınca “Borçlu cari hesap veya kısa, orta ve uzun vadeli kredi şeklinde işleyen kredilerde krediyi kullandıran taraf, krediyi kullanan tarafın kredi sözleşmesinde belirttiği adresine, borçlu cari hesap sözleşmesinde belirtilen dönemleri veya kısa, orta, uzun vadeli kredi sözleşmelerinde yazılı faiz tahakkuk dönemlerini takip eden onbeş gün içinde bir hesap özetini noter aracılığı ile göndermek zorundadır. Sözleşmede gösterilen adresin değiştirilmesi, yurt içinde bir adresin noter aracılığıyla krediyi kullandıran tarafa bildirilmesi halinde sonuç doğurur; yeni adresin bu şekilde bildirilmemesi halinde hesap özetinin eski adrese ulaştığı tarih tebliğ tarihi sayılır.” hükmünü içermektedir.
Alacaklının müteselsil kefillere başvurma koşullarının düzenlendiği 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 586. maddesine göre, kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ile ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir.Bu madde hükmüne göre,kefil yönünden alacağın muaccel olması için kat ihtarının borçluya tebliği gerekiyor ise de kat ihtarının kefile tebliğ şartı bulunmamaktadır. Ancak kefile yapılacak tebliğ,kefil hakkında temerrüt faizi uygulanması için değerlendirilir. Dosyada bulunan sözleşmenin, 20.maddesinde,müşteri ve kefillerin sözleşmede belirtilen adresine yapılacak tebligatların adlarına yapılmış sayılacağı, sözleşmede bildirilen adres değişikliğinin ticaret siciline kayıt edilerek bildirilmediği takdirde sözleşmede kanuni ikametgah kabul edilen adrese yapılacak tebligatların geçerli sayılacağı düzenlenmiştir. Bu madde hükmüne göre, kat ihtarının sözleşmedeki adrese gönderilmesi yeterli olup, borçluların sözleşmedeki adresten ayrılmış olmaları sebebiyle tebliğ yapılmamasının önemi yoktur.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunun 581 vd. maddelerinde kefalet detaylı ve sıkı şekil kurallarına bağlı olarak düzenlenmiştir. TBK’nun 583. maddesine göre kefalet sözleşmesinin geçerli olabilmesi için; yazılı olması, kefilin sorumlu olduğu azami miktarın, kefalet tarihinin müteselsil kefalet varsa bunu belirtmesi ve tüm bunların kefilin el yazısı ile yazılması gerekir. TBK’nun 584.Maddesi gereğince ise kefilin evli olması durumunda eşinin en geç sözleşmenin kurulması anında açıkça yazılı rızasının bulunması gerekmektedir. Tüm bu şartlar kefalet sözleşmesi için geçerlilik şartı olup herhangi bir eksikliğin bulunması durumunda geçerli bir kefalet sözleşmesinden bahsetmek mümkün olmayacaktır.
Yine 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK’nın “Eş Rızası” başlıklı 584/1.maddesinde; ” … Beri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı bulunmadıkça yasal olmayan ayrı yaşama hakkı doğmadıkça ancak diğerinin yazılı rızasına kefil olan olabilir, bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır” hükmü düzenlenmiştir.
Aynı maddeye 28/03/2013 tarihli 6455 sayılı yasanın 77.maddesi ile eklenen 3.fıkrasında ise; “ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak yada yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkarlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkarlar tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkarlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz”, hükmü düzenlenmiştir. Aynı yasanın 584/2.maddesi gereğince kefilin sorumluluğun artmasına ilişkin değişiklik içinde eş rızası aranacaktır.
… … A.Ş. Kredi Sözleşmesinin incelenmesinde; sözleşmenin 18/08/2015 tarihinde davalı şirket ile davacı arasında imzalandığı, davalılardan … Tic Ltd Şti’nin asıl borçlu, diğer davalı …’ın 11.752,69-TL kefalet limiti ile müteselsil kefil sıfatıyla sözleşmeyi imzaladıkları görülmüştür.
Kat İhtarnamesinin incelenmesinde; davacı tarafından … Noterliğinin 07.09.2016 tarihli … yevmiye nolu ihtarname keşide edildiği, ihtarnamenin davalı şirketin sözleşmedeki adresine 10.09.2016 tarihinde iade edilmekle birlikte sözleşme çerçevesinde tebliğ edilmiş sayıldığı, diğer davalı kefilin de sözleşmedeki adreslerine 10.09.2016 tarihinde tebliğ iade edildiği, ihtarnamede davacı tarafından ödeme yapılmak üzere 7 gün süre verildiği, temerrüt tarihinin tebliğden itibaren 7 gün eklenmek suretiyle 18.09.2016 olduğu görülmüştür.
İcra takip dosyasının incelenmesinde, davacının … İcra Dairesi’nin 2017/… esas sayılı takip dosyasında rehin açığı belgesinden kaynaklanan 56.029,63-TL asıl alacak üzerinden takip yapıldığı, ödeme emrinin 23.05.2017 tarihinde borçlulardan …’a tebliğ edildiği, borçlular vekilinin de süresi içerisinde 30.05.2017 tarihinde borca itiraz ettiği, borca itirazla birlikte takibin durduğu, durdurma kararının alacaklı vekiline tebliğ edilmediği , dava İİK’nın 67. maddesi düzenlenen bir yıllık hakdüşürücü süre içinde açıldığı görülmüştür.
İcra takip dosyasının incelenmesinde, davacının … İcra Dairesinin 2016/… esas sayılı takip dosyasında 98.103,36-TL asıl alacak 12.768,09-TL işlemiş faiz, 638,40-TL BSMV, 434,76.-TL masraf olmak üzere toplam 111.944,61-TL davalılardan … San ve Tic Ltd Şti aleyhine takip yapıldığı, ödeme emrinin 26.12.2016 tarihinde tebliğ edildiği, dosya kapsamında itiraz dilekçesi bulunmadığı görülmüştür.
Bu açıklamalar ışığında davacı ve davalının sunmuş oldukları tüm deliller dosya içerisine alınmış, icra dosyası getirtilerek incelenmiş, sözleşme kayıtları dosya içerisine alınmış, tüm deliller toplandıktan sonra alanında uzman bankacı bilirkişiden rapor alınmıştır.
Bankacı bilirkişinin 27.01.2020 tarihli 9 sayfadan ibaret raporunda özetle ; davacı … … A.Ş. ile davalı kredi borçlusu/lehtarı … İNŞ. SAN. ve TİC. LTD.ŞTİ arasında toplam 157.215,92 TL limit tutarında 3 adet Taşıt Kredisi Sözleşmesi akdedildiğini söz konusu işbu sözleşmelerde davalı kefilinde (…) kefalet imzası her ne kadar bulunmakta ise de, kefaletin türü ve kefalet miktarı/limiti yazılmadığını, sözleşmelerde kefil olarak gösterilen …’ın TBK’nun 583 m. uyarınca borçtan sorumlu tutulamayacağı düşünüldüğünü, dosya içeriğindeki bilgi ve belgelere göre davalı kredi lehtarı … İNŞ. SAN. ve TİC. LTD.ŞTİ ‘ne ticari amaçlı taşıt kredileri kullandırılmış olduğunu dolayısıyla kredi lehtarının tüzel kişiliğe haiz bir şirket olması nedeniyle, dava konusu kredi “Tüketici kredisi” olarak değil, “ticari amaçlı kullanılan” bir kredi olarak değerlendirilmesinin yerinde olacağı değerlendirildiğini, … no.lu sözleşmeye göre davacıya kullandırılan taksitli ticari taşıt kredisinin 07.09.2016 kat tarihi öncesi 9 adet taksitinin ödendiği, kalan 39 adet taksitin ise ödenmemiş olduğu; … no.lu sözleşmeye göre davacıya kullandırılan taksitli ticari taşıt kredisinin 07.09.2016 kat tarihi öncesi 10 adet taksitin ödendiği, kalan 38 adet taksitin ise ödenmemiş olduğunu; … no.lu sözleşmeye göre davacıya kullandırılan taksitli ticari taşıt kredisinin 07.09.2016 kat tarihi öncesi 11 adet taksitinin ödendiği, kalan 37 adet taksitin ise ödenmemiş olduğu anlaşıldığını, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 21 maddesi delil anlaşması mahiyetinde olduğundan, “Davacı şirket kayıtlarının HMK 193.maddesi uyarınca münhasır delil olup, başka delil ikame edilemez ” denildiği, O halde, gerek sözleşme ile gerekse de yerleşik Yargıtay Kararlarına göre, davalı finansman şirketinin ticari defter ve kayıtları esas alınarak hesap ve değerlendirme yapılmak gündeme alınabileceğini, ancak, buna mukabil davalı herhangi bir ticari defter, kayıt ve ödeme belgesi sunmayıp sadece soyut beyanlarla borca itiraz ettiğini, bu durumda yanlar arasında akdedilen delil anlaşması uyarınca davacı finansman şirketinin ticari defter ve kayıtları esas alınmak durumunda kalındığını, keşide edilen hesap kat ihtarından hareketle TTK’nun 7 m. hükmü de nazara alınarak, davalıların takip tarihi itibariyle temerrüde düşürülmüş sayıldıkları kanısına varıldığını, yerleşik takip uygulamaları ile bu yönde kökleşmiş Yargıtay içtihat kararları nazara alınarak, hesap kesim tarihi (kat tarihi) ile takip tarihi arasında geçen süreye akdi faiz uygulanmasının yerinde olacağı düşünüldüğünü ve değerlendirilmesi Mahkemeye ait olmak üzere; Rehinli araçların satış bedellerinden sağlanan tahsilatın TBK’nun 100 m. hükmü uyarınca borca mahsubu sonucunda, … miktarı 51.301,03 TL olarak hesaplandığını, Mahkemece raporun benimsenmesi halinde; fazlaya ilişkin 4.728.60 TL (56.029.63-51.301,03=) reddi durumunda, takip tarihinden itibaren asıl alacak tutarı 51.301,03 TL’na sözleşmesel olarak yıllık %29,76 oranında işleyecek temerrüt faizi ve bunun %5 gider vergisi (BSMV) ile birlikte istenilebileceğini, Davalı/kefilin sözleşmelerdeki kefaletlerinin niteliği TBK’nun 583 m. tanımlanan şartlara uymadığı geçerli bir kefalet akdi tesis edilmediği için kefilin borçtan sorumlu tutulamayacağı kanaatine varıldığını belirtmiştir.
Bankacı bilirkişinin 21.09.2020 tarihli 5 sayfadan ibaret ek raporunda özetle; davacı … … A.Ş. ile davalı kredi borçlusu/lehtarı … SAN. ve TİC. LTD.ŞTİ. arasında toplam 157.215,92 TL limit tutarında 3 adet Taşıt) Kredisi Sözleşmesi akdedildiğini, söz konusu işbu 18.08.2015 tarihli İKİ ADET sözleşmede davalı kefilinde (… ) toplam 100.579,38 TL limit tutarında kefalet imzası bulunduğunu, Davalı/kefilin TBK’nun 583 m uyarınca kendi el yazısı ile kefaletin türü, limiti ve tarihi açıkça yazılmış olup kök raporda 11.08.2015 tarihli ilk sözleşmede davalı/kefilin TBK’nun 583 m, uyarınca sayılan şekli unsurlar mevcut olmadığı için, diğer 18.08,2016 tarihli iki adet sözleşmede de yanılgıya düşülerek sehven geçerli bir kefaletin mevcut olmadığı belirtildiğini, bahse konu sözleşmeler tekrar 2. kez irdelendiğinde davalı/kefilin 18.08.2015 tarihli iki adet sözleşmede usulüne uygun olarak kefalet akdinin tesis edilmiş olduğu kanısına varılarak bu bakımdan kök raporda revizyon yapılma gereği doğduğunu; Davalı kredi lehtarı şirketin sözleşmenin 20 m. (yasal ikametgah taahhüdü) uyarınca, sözleşmede gösterilen bilinen adresine tebligat çıkarılıp anılan adresin değiştirildiğine ilişkin dosya içeriğinde herhangi bir ihbar/ihtar bulunmadığı için, sözleşmede gösterilen adrese yapılan tebligatın hukuki sonuç doğurabileceği düşünüldüğünü, kefil-…’ın gösterilen adresinden taşındığı ve yeni adresi de bilinemediği için tebligatın çıkış merciine 10.09.2016 tarihinde İADE edilmiş olduğu, tebligat parçasından anlaşıldığını, davalı kefilin sorumluluğu yönünden yerleşik takip uygulamaları ile bu yönde kökleşmiş Yargıtay içtihat kararları nazara alınarak, hesap kesim tarihi (kat tarihi) ile takip tarihi arasında geçen süreye akdi faiz uygulanmasının yerinde olacağı düşünüldüğünü, 10.04.2017 tarihi itibariyle kapak hesabı sonucu rehin açığının 51.301,03-TL olduğu; Davalı kredi lehtarı şirketin sorumluluğu yönünden 10.04.2017 tarihi itibariyle kapak hesabı sonucu rehin açığının 53.533,68-TL olduğu, Davalı kefilin sorumluluğu yönünden rehinli araçların satış bedellerinden sağlanan tahsilatın TBK’nun 100md hükmü uyarınca borca mahsubu sonucunda rehin açığı miktarının 51.301,03-TL olarak hesaplandığını, fazlaya ilişkin 4.728,60TL reddi durumunda takip tarihinden itibaren asıl alacak tutarı 51.301,03-TL’na sözleşmesel olarak yıllık %29,76 oranında işleyecek temerrüt faizi ve bunun %5 gider vergisi ile birlikte istenebileceğini, Davalı kredi lehdarı şirketin sorumluluğu yönünden TBK’nun 100md hükmü uyarınca borca mahsubu sonucunda rehin açığı miktarının 53.533,68-TL olarak hesaplandığını, fazlaya ilişkin 2.495,95-TL reddi durumunda takip tarihinden itibaren asıl alacak tutarı 53.533,68-TL’na sözleşmesel olarak yıllık %29,76 oranında işleyecek temerrüt faizi ve bunun %5 gider vergisi ile birlikte istenebileceği sonuç ve kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde; taraflar arasında kredi sözleşmesi imzalandığı, işbu sözleşme de davalı şirketin asıl borçlu, diğer davalının müteselsil kefil olduğu, müteselsil kefilin yukarıda ayrıntılı anlatılan kefalet sözleşmesi şekil şartlarını sağladığı, kefilin şirket yetkilisi olduğunun vekaletnamede belirtildiği, bu hali ile de eş rızası aranmayacağından kefaletin geçerli olduğu, davacı tarafından hesabın kat edildiği, kat ihtarnamesinin davalıların sözleşmedeki adreslerine tebliğ edilmekle birlikte asıl şirkete yapılan tebligat her ne kadar iade dönmüş ise de sözleşmedeki adrese gönderildiğinin görüldüğü, bu hali ile tebliğ edilmiş sayılacağı, kefile başvurulabileceği, temerrüdün oluştuğu, mahkememizce tüm deliller toplandıktan sonra dosyanın bilirkişiye tevdii edildiği, bilirkişi ek raporunun hüküm kurmaya ve denetime elverişli olduğu kanaatiyle davanın kısmen kabulüne karar verilerek;
Dava konusu kredi borcu alacağının önceden belirlenebilirlik, bilinebilirlik, hesap edilebilirlik vasfı ve dolayısıyla likit alacak niteliği taşıdığı, bu haliyle İİK’nın 67. maddesindeki koşullar gerçekleştiği görülmekle, davacının icra inkar tazminatı kabulü ile, alacağın % 20 si oranında icra inkar tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tahsis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile davacı tarafından davalı aleyhine başlatılan … İcra Müdürlüğünün 2017/… Esas sayılı takip dosyasına davalılar tarafından yöneltilen itirazın kısmen iptaline, takibin 53.533,68-TL (Davalı …’ın 51.301,03-TL ile sorumlu olmak kaydı ile) üzerinden devamına, asıl alacağa takipten tarihinden itibaren %29,76 faiz işletilmesine, fazlaya dair istemin reddine,
2-Alacak niteliği itibari ile likit ve belirlenebilir olduğundan %20 oranında hesaplanan icra inkar tazminatı 10.706,73 TL’nin (Davalı …’ın 10.260,20-TL ile sorumlu olmak kaydı ile) davalılardan müşterek ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine,
3-Karar tarihi itibari ile alınması gereken 3.656,88-TL harçtan, peşin alınan 676,70-TL harç mahsup edilerek kalan 2.980,18-TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafça yatırılan 676,70-TL peşin harç, 35,90-TL başvuru harcı olmak üzere toplam 712,60-TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Kabul-red oranına göre davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 7.759,38-TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Kabul-red oranına göre davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinnin 13/3 maddesine göre hesaplanan 2.495,95-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 1.289,00-TL yargılama gideri kabul ve red durumuna göre takdiren oranlayarak 1.231,60-TL’lik kısmının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine; arda kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 07/12/2020

Katip … Hakim …
¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır