Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/171 E. 2021/33 K. 01.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/171 Esas
KARAR NO : 2021/33
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 22/02/2018
KARAR TARİHİ : 01/02/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA
Davacı vekilinin Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinde özetle; 07/02/2017 tarihinde sürücü … … … sevk ve idaresindeki … plaka sayılı motorsikleti ile … Caddesi … ışıklar istikametinden gelip kültür merkezi ışıklardan sağa dönüp … Kavşağı’na dönüş yapmak istediği esnada plakası belirlenemeyen bir aracın çarpması sonucunda yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, … plaka sayılı motorsiklette yolcu olarak bulunan davacının ağır derecede yaralandığını, kaza sonucunda … Hastanesi’nde ve … Hastanesi’nde tedavi gördüğünü, kazanın … Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2017/… soruşturma numarası ile soruşturması yürütüldüğünü, kaza sonrasında düzenlenen kaza tespit tutanağında plakası belirlenemeyen aracın olay yerini terk etmesi nedeniyle kusur tespiti yapılamadığını, davacının kazadan kaynaklı geçici ve kalıcı maluliyetinin tespiti ile bu maluliyete tekabül eden maddi zararının davalıdan tazminini, 14/04/2016 tarihinde kabul edilen 6704 sayılı yasanın Madde 5- 2918 sayılı Kanunun 97 nci maddesi gereğince davalı sigorta şirketine 08/01/2018 tarihinde yazılı başvuruda bulunulduğunu, … tarafından 15 günlük yasal süre içerisinde verilen cevapta bir takım eksik evrak bildiriminde bulunulduğunu ve bu evrakların içerisinde sağlık kurulu raporuna da yer verildiğini, … Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi’nin 04/05/2017 tarihli E.2017/… K.2017/… sayılı kararında da kesin ve sürekli maluliyet oranına ilişkin sağlık kurulu raporunun davacı tarafça kısa sürede tamamlanabilecek bir husus olmadığı, bu durumda davalı sigorta şirketinin isteminin davacının haklarının sürüncemede kalmasına yol açacak nitelikte olduğundan başvurunun sonuçsuz kaldığının kabulü ile anılan maddede düzenlenen dava şartı gerçekleştiğinden uyuşmazlığın esasına girilerek delillerin toplanması gerekirken mahkemece KTK’nun 97. Maddesindeki başvuru şartının gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesi doğru olmadığı belirtildiği gibi sağlık kurulu raporunun eksik evrak olarak değerlendirilip tarafımızdan talep edilmesi davacı müvekkilin hakkını sürüncemede bırakacağından, verilen cevabın talebi karşılamamış olduğunun kabul edilmesini, fazlaya ilişkin hak ve alacaklar saklı kalmak kaydı ile 100,00 TL kalıcı iş göremezlik tazminatı 100,00 TL geçici iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 200,00 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden kusuru oranında tahsili ile müvekkilimize ödenmesine, dava masrafları ve vekalet ücretlerinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekilinin Mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; dava konusu sürücüsü tespit edilemeyen aracın karıştığı kaza nedeniyle motosikletle yolcu olarak bulunan davacının oluşan zarara ilişkin hesaplanacak tazminatın ödenmesinin talep edildiğini, hasar servisince yapılan inceleme sonucunda; başvuru sahibinin maluliyetini belirtir hiçbir evrak, epikriz raporu, sağlık kurulu raporu bulunmadığının tespit edildiğini, davacının eksik belgeleri ikmal etme zorunluluğu olmadığından bahisle dava yoluna gittiğini, zorunlu evraklar sunulmaksızın temerrüde düşmesinin mümkün olmadığını, başvuru konusu trafik kazasında hatır taşıması söz konusu olduğundan başvurucu lehine tesis edilecek tazminat varsa indirim yapılmasının yasa gereği olduğunu, davacının kasksız ve koruyucu tedbir olmadan binmesi nedeniyle kusurlu olduğunu, davalı kurumun iş göremezlik tazminatından sorumlu olmadığını, destekten yoksun kalma ve maluliyet tazminatının ödenebileceğini, zararın ve kusur oranının tespit edilmesini, SGK tarafından ödenen tazminat varsa düşülmesini, davalının sorumluluğunun teminat limiti ve kusur oranı ile sınırlı olduğunu, başvuru şartı yerine getirilmediğinden usulden reddine, haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER
1- … Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/… Soruşturma sayılı dosyası
2-Trafik Tescil Şube Müdürlüğü yazı cevabı
3-Poliçe,hasar dosyası
4-Davacının kaza nedeniyle tedavi gördüğü hastane evrakları
5-SGK yazı cevabı
6-Taraf vekillerinin beyan ve dilekçeleri,
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ GEREKÇE
Dava trafik kazası nedeni ile sürekli ve geçici iş göremezlik zararının …ndan tazmini istemine dairdir.
2918 sayılı KTK’nın 91.maddesinde; motorlu araçların trafik sigortası yaptırmalarının zorunlu olduğu, … Yönetmeliğinin 9.maddesinde; trafik sigortası bulunmayan araçların neden olduğu bedensel zararlar için …na başvurulabileceği belirtilmiş, motorlu bisikletin tanımının yapıldığı 2918 sayılı KTK’nin 3.maddesinde; motorlu bisikletin, silindir hacmi 50 cc’yi geçmeyen içten patlamalı motorla donatılmış ve imal hızı saatte 50km den az olan bisiklet olduğu düzenlenmiş, 2918 Sayılı KTK’nın 103. maddesinde ise; motorsuz taşıtlar ile motorlu bisiklet sürücülerinin hukuki sorumluluğunun genel hükümlere tabi bulunduğu öngörülmüştür.
Sorumluluğu doğuran olayın, zarar görenin vücut bütünlüğünü ihlâl etmesi hali 6098 sayılı TBK m. 54 de özel olarak hükme bağlanmıştır. Bu hüküm gereğince vücut bütünlüğünün ihlâli halinde mağdurun malvarlığında meydana gelmesi muhtemel olan azalmanın ve dolayısıyla maddî zararın türleri; masraflar, çalışma gücünün kısmen veya tamamen kaybından doğan zararlar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan zararlar şeklinde düzenlenmiştir.
Sorumluluk hukukunun temel amacı, bir kimsenin malvarlığında iradesi dışında meydana gelen eksilmeleri aynen veya nakden gidererek zarar görenin zarar verici olay sonucunda malvarlığında eksilen değer yerine nitelik veya nicelik yönünden eş bir değer koymaktır. Zarar görenin malvarlığında eksilen değer yerine aynı nitelikte bir değer konulması mümkün olduğu takdirde bu değer; bu mümkün olmadığı takdirde, nicelik yönünden, yani para ile ona denk bir değer konulur ve zarar verenin yerine getirmek zorunda olduğu bu yükümlülüğe tazminat yükümlülüğü adı verilir. Tazminat yükümlülüğünün, bir diğer ifadeyle zarar verenin ödeyeceği tazminat miktarının tespit edilebilmesi için, öncelikle zararın hesaplanması gerekmektedir. Zarar görenin malvarlığının zarar verici olaydan sonraki durumu ile böyle bir olay meydana gelmeseydi göstereceği durum arasındaki farkı ifade eden zarar, eşyaya ilişkin olabileceği gibi kişiye ilişkin de olabilecektir. Vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zararların da kişiye ilişkin zarar kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
Çalışma gücü, zarar görenin iş gücünün, yani beden ve fikir gücünün, gelir getirici şekilde kullanılması demektir. Burada asıl önem arz eden kazanç kaybı veya azalması değil, kazanma gücünün kaybı veya azalmasıdır. Bu kayıp ve azalmadan doğan olumsuz ekonomik sonuçlar, zararı oluşturur (EREN Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, B. 9, İstanbul 2006, s. 713).
Bununla birlikte Yargıtay’ın yerleşik uygulaması gereğince kişinin vücut bütünlüğünün ihlâli nedeniyle ortaya çıkan beden gücü kayıplarının gelirinde veya malvarlığında bir azalma meydana gelmese dahi tazminat gerektiği kabul edilmekte ve bu husus güç kaybı tazminatı olarak ifade edilmektedir. Bu durum ilk bakışta sorumluluk hukukundaki zarar kavramına aykırı gibi görünse de burada vücut bütünlüğü ihlâl edilen kişinin aynı işi zarardan önceki durumu ve diğer kişilere göre daha fazla güç sarf ederek yaptığı gerçeğinden hareket edilmekte ve zararı, fazladan sarf edilen bu gücün oluşturduğu kabul edilmektedir. Bunun gibi çalışma yaşına gelmemiş küçükler yönünden de bedensel zarar sonucu oluşan maluliyet nedeni ile evde ya da dışarıda aileye yardımcı olma, eğitim alma, yeme, içme vb gibi tüm yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesinde emsallerine göre sarfetmesi gereken fazla çaba veya güç (efor) bir ekonomik değer olarak gürülmeli ve bu nedenle bir zarar oluştuğunun kabulü gerekmektedir. (Yargıtay 17. H.D. 2016/10015 Esas 2019/4332 Karar sayılı emsal ilamı)
… plakası tespit edilmeyen bu aracın sebebiyet verdiği trafik kazası sonucunda oluşan zarardan, araç sürücüsünün kusuru oranında sorumlu olacaktır.
Mahkemece yapılması gereken dava konusu trafik kazası nedeniyle yapılan tedavilere ilişkin tüm evraklar toplanarak, Adli Tıp Kurumu’ndan maluliyet raporu almak, tarafların kusur oranları hususunda bilirkişi raporu almak ve tüm belgeler toplandıktan sonra aktüerya raporu almaktır.
Bu açıklamalar ışığında tarafların sunmuş oldukları tüm deliller dosya içerisine alınmış ve incelenmiş, tüm deliller toplandıktan sonra maluliyet, kusur ve aktüerya rapor alınmıştır.
… Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/… Soruşturma sayılı dosyasının incelenmesinde; taksirle yaralama suçu kapsamında soruşturma açıldığı, müşteki … ve … … …’in yaralanmalarına sebep olan araç sürücüsü hakkında şikayetçi oldukları, polis memurları … ve … ‘nün 22.06.2017 tarihli araştırma tutanağına göre olaya karıştığı iddia edilen araç sürücüsü ve aracın tespitinin yapılamadığı, dosyanın … Cumhuriyet Başsavcılığı Zaman Aşımı Bürosu’na gönderildiği görülmüştür.
… İl Emniyet Müdürlüğü’nün cevabı yazısının incelenmesinde; … plaka sayılı 2016 model … marka motosikletin 06.09.2016 tarihinde yeni kayıt olarak … … … adına tescil olunduğu, 30.06.2017 tarihinde aynı plaka ile … adına devrolunduğu, 26.07.2017 tarihinde aynı plakada … ‘e devrolunduğu bildirildiği görülmüştür.
SGK yazı cevabının incelenmesinde; davacıya dava konusu trafik kazası nedeniyle ödeme yapılmadığının bildirildiği görülmüştür.
Hasar dosyası ve poliçenin incelenmesinde; … plakalı aracın … Sigorta A.Ş.’nin zorunlu mali mesuliyet poliçesi ile … tarafından sigortalandığı, poliçe tarihinin 24/08/2017-24/08/2018 tarihleri arasını kapsadığı, kazanın 07/02/2017 tarihinde meydana geldiği görülmüştür.
Adli Tıp kurumu … İhtisas Dairesi’nden alınan ön rapordan özetle; davacının tıp fakültesine veya ortopedi kliniğine sevkinin sağlanarak güncel sağlık durumu hakkında birtakım grafilerin çekilmesi, nörolojik muayene yaptırılarak rapor tanzim edilmesi ve yaralanma alanını gösteren grafilerin gönderilmesinin istenildiği, mahkememizce 16.01.2020 tarihinde ATK ön raporunda belirtilen eksikliklerin giderilmesi hususunda … Hastanesi’ne müzekkere yazıldığı, davacı tarafın eksiklikleri ikmal etmediği görülmüştür.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, 07/02/2017 tarihinde davacının yolcu olarak bulunduğu araç sürücüsü ile dava dışı plakası belirlenemeyen aracın sürücüsü arasında trafik kazası meydana geldiği, dava dışı karşı aracın, kaza tarihi itibariyle plakası tespit edilemediği, bu halde davalı … Hesabının sorumluluğu bulunduğu, davacının malul kaldığı iddiası ile davayı açtığı, mahkememizce davacının kaza nedeniyle gördüğü tüm tedavi evraklarının celp edildiği, dosyanın maluliyet raporu alınmak üzere Adli Tıp Kurumuna gönderildiği, Adli Tıp Kurumu tarafından ön rapor düzenlendiği, ön raporun 07/08/2019 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, davacı tarafından eksiklikleri giderilmediği, mahkememizin 27/01/2020 tarihli duruşmasın da davacı vekili tarafından ön raporundaki eksiklikler giderilmek üzere sevk işlemlerinin yapıldığının beyan edildiği, mahkememizce ön rapordaki eksiklikler giderildikten sonra dosyanın Adli Tıp Kurumu’na gönderilmesine karar verildiği, 11/05/2020 tarihli duruşmanın Covid-19 tedbirleri kapsamında ertelendiği bu nedenle duruşmanın 05/10/2020 tarihinde yapıldığı, 05/10/2020 tarihli duruşmada eksiklikler giderilmek üzere müzekkerenin yazıldığı ancak davacının eksiklikleri gidermediğinin görüldüğü, mahkememizce bir sonraki celseye kadar kesin ve ihtaratlı süre verildiği, 01/02/2021 tarihli mahkememizin son celsesinde davacının kesin ve ihtaratlı süreye rağmen eksiklikleri gidermediği ve yeniden süre verilmesini talep ettiği, bu hali ile davacının 07/08/2019 tarihinden mahkememiz son celsesi olan 01/02/2021 tarihine kadar ön rapordaki eksiklikleri gidermediği görülmüştür.
Tüm bu hususlar dikkate alındığında mahkememizce davacı vekiline davacının maluliyete uğradığına ilişkin olarak raporunu sunabilmesi, yani davacının maluliyete uğradığını ispatlayabilmesi amacı ile, yeterince süre verilmiş gerekli yazışmalar davacı vekilinin talebi doğrultusunda yapılmıştır. Buna rağmen davacı vekili müvekkilinin hastaneye sevkini sağlamamış ayrıca davacının maluliyete uğradığına ilişkin olarak başka bir delil de sunmamıştır. Buna göre mahkememizce davacının maluliyete uğradığını ispatlayamamış olması nedeni ile davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1- Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30-TL harcın, peşin alınan 35,90-TL harçtan mahsubu ile bakiye 23,40-TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 7/2 maddesi gereğince 200,00-TL (dava değeri esas alınarak) vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.01/02/2021

Katip … Hakim …
e-imzalıdır ¸e-imzalıdır