Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/126 E. 2020/224 K. 25.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/126 Esas
KARAR NO : 2020/224 Karar
DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/02/2018
KARAR TARİHİ : 25/02/2020
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin vermiş olduğu 08.02.2018 tarihli dava dilekçesinde özetle; “taraflar arasında 31/05/2010 tarihli bir … Servis Acenteliği Sözleşmesi akdedildiğini, bu sözleşme kapsamında davalıya ait ürünlerin ile ilgili hizmet sunmak üzere müvekkili tarafından teknik servis hizmeti verildiğini, müvekkiline ait müşteri bilgilerinin davalı tarafından dava dışı … Teknik isimli teknik servis şirketine verildiğini, bu nedenle müvekkiline ait portföyün başka bir teknik servis tarafından kullanılmasına sebebiyet verildiğini, ayrıca davalı şirketin call center hizmeti ile irtibata geçen müşterilerin dava dışı teknik servise yönlendirildiğini ve bu durumun davalı tarafından kasıtlı olarak yapıldığını, davalının bu tutumu sebebiyle … bünyesinde bulunan teknik servis firmalarının büyük bir zarara uğradığını, müvekkilinin dahil olduğu şirket grubundan başka bir şirket olan … San. Ltd. Şti. tarafından da davalı aleyhine …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/118 E. sayılı dosyası ile dava açıldığını ve dosyanın derdest durumda olduğunu, davalının haksız rekabet teşkil eden eylemlerine ilişkin müvekkili tarafından davalıya elektronik postalar gönderildiğini beyanla neticeten davalının sözleşmeye aykırılık ve haksız rekabet teşkil eden davranışlarının ihtiyati tedbiren durdurulmasına, haksız rekabetin tespitine ve men’ine, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması ve tam olarak tespit edildiğinde harcı tamamlanarak arttırılmak kaydıyla, müvekkilinin uğradığı zararın tazmini için şimdilik 50.000,00.-TL’nin davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretiin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesi…» talebinde bulunduğu görülmüştür.
Davalı vekili tarafından sunulan 23.03.2018 tarihli cevap dilkeçesinde özetle: “öncelikle davacı taleplerinin zamanaşımına uğradığını, talep edilen tazminat türünün davacı tarafından somutlaştırılmasının gerektiğini, davacı tarafından gönderilen 22/01/2016 tarihli mail ile … Servis İstasyonu’nun kapatıldığının bildirildiğini, akabinde davacının … içerisinde tamamen ayrı bir tüzel kişilik olarak müvekkili ile servis sözleşmesi yapmak istediğini, ancak bu talebin müvekkili tarafından kabul edilmediğini, buna rağmen davacının teknik servis hizmeti vermeye başladığını, 03/02/2017 tarihinden sonra yapılan işlemlerde hak ediş ödemesi yapılmayacağının davacıya bildirildiğini, taraflar arasındaki ticari ilişkinin acentelik ilişkisi olmadığını, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin yalnızca 6 ay kesin süreli olarak akdedildiğini, sözleşmenin sona ermesinin akabinde taraflar arasındaki ticari ilişkinin Yetkili Servislik Sözleşmesi şeklinde devam ettiğini, taraflar arasında bir acentelik ilişkisi bulunmadığından dolayı davacının bölgesinde tekel hakkı olduğu iddiasının mümkün olamayacağını, davacının kendi bölgesi dışında başka bölgelere de hizmet verdiğini, müvekkiline ulaşan servis taleplerinin belli bir prosedüre göre dağıtmakta olduğunu, davacının iş kaybı yaşandığı ve iş hacminin düştüğü iddialarının gerçeği yansıtmadığını, müvekkili tarafından leffaf ve adil dağıtım yapıldığını, davacı tarafından sözleşmeye aykırı davranıldığını beyanla neticeten ihtiyati redbir talebinin reddine, yetki itirazlarının kabulü ile dosyanın görevli ve yetkili İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemelerine gönderilmesine, TTK 60. maddesi uyarınca davanın zamanaşımı nedeni ile reddine, davacıya talep ettiği tazminatın niteliği ve dayanağı hakkında açıklama yapması için süre verilmesine, davanın reddi ile yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacıya teşmiline, fazlaya ilişkin haklarının, ayrıca dava ve talep haklarının saklı tutulmasına karar verilmesi…” talebinde bulunulduğu görülmektedir.
Yanların tüm delilleri toplandıktan sonra dosya iddia, savunma ve yanların tüm delilleri ile ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılarak temerrüt tarihi itibarıyla davacının davalıdan alacağı varsa saptanması için bilirkişiye verilmiştir.
Bilirkişinin düzenlediği 21.10.2019 tarihli 11 sayfadan ibaret raporunda özetle; “Taraflar arasında gerek servis hizmeti vermeye ve gerekse mal alım –satımına dayalı bir ticari ilişkinin mevcut ve bunun tarafların da kabulünde olduğu, iş bu davadaki ihtilafın servis hizmetine yönelik olduğu, bu nedenle mal alım satım ilişkisinin irdelenmediği. Davanın gelinen bu aşamasına kadar geçen süreçte, davacının uğradığını iddia ettiği zararı net ve somut bir şekilde ortaya koymadığı. Taraf iddia ve itirazları kapsamında, yapılan defter incelemesi sonucu, davalı defterleri esas alındığından, davalının gerek davacı ve gerekse dava dışı … firması ile yıllar bazında Servis Hizmetine yönelik mali durumun seyrinin rapor içinde karşılaştırma tablosu’nda arz edildiği şekilde olduğu, şayet hukuki değerlendirmeye nazaran Mahkemece mevcut ilişkinin acentelik ilişkisi olduğu ve davalının haksız rekabette bulunduğu yönünde karar verilmesi durumunda, davacının uğradığını iddia ettiği zararı net ve somut şekilde ortaya koyması gerektiği; Taraflar arasındaki ticari ilişkide davalının eylemlerinin haksız rekabet teşkil ettiğinin söylenemeyeceği” kanaati ile raporunu sunmuştur.
Dosyaya getirtilen yanlara ait tüm deliller, getirtilen yanlara ait belgeler, davacı ve davalı şirketin ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen rapor ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığı üzere;
Huzurdaki dava bir Haksız Rekabet davası olup, davacı davalının taraflar arasıdaki sözleşmeye aykırı davrandığı, haksız rekabet oluşturan davranışları olduğu, bu nedenle zarara uğradığını beyanla, şimdilik olmak kaydıyla davalıdan 50.000.-TL talep etmektedir.
Davalı ise davacınn … servis istasyonunu 2016 tarihinde kendisinin kapattığını, taraflar arasındaki ilişkinin acentelik ilişkisi olmadığı, davacının kendi bölgesi dışında başka bölgelere de hizmet verdiği sabit olup, esasen kendi bölgesine dair başka servis yönlendirilmesine dair iddialarının taraflar arasında bir acentelik sözleşmesi söz konusu olmadığından dinlenemeyeceği, sözleşme acentelik sözleşmesi olsa idi dahi, davacının tazminat talep hakkının acentelik hükümlerine aykırı davranışları nedeniyle söz konusu olamayacağı, davacının “… merkez servis atamalarını adil yapmıyor, … teknik servis kayrılıyor” söyleminin gerçek dışı olduğu ve zaman aşımına uğradığı, çağrı merkezi telefonlarına dava dışı firmalar tarafından bakıldığı iddiasının gerçek dışı olduğu, merkez servisin kurulmuş olmasının haksız rekabet teşkil eden bir eylem olmadığı, davacının iş kaybı yaşadığına, iş hacminin düştüğüne dair iddiasının da gerçeği yansıtmadığı ifade edilerek davanın reddi talep edilmektedir.
Dava dilekçesinde davalının haksız rekabet teşkil eden eylem ve davranışları şu şekilde izah edilmiştir. Davalının dava dışı teknik servise, kendilerinin müşteri bilgilerini ilettiği, böylece müvekkil şirket portföyünün başka bir teknik servis tarafından kulanılmasına sebebiyet verildiği, davalı firmanın call center hizmeti ile irtibata geçen müşterilerin dahi müvekkil firma dışındaki servise yönlendirildikleri iddiası. Davalı şirketin haksız rekabet teşkil eden fiil ve eylemlerine ilişkin elektronik posta yazışmalarının mevcut olduğu iddiası. Buna göre, dosyanın gelinen bu aşamasına kadar davacının, uğradığını iddia ettiği zararını MALİ yönden somut olarak ortaya koymadığı görülmektedir.
Davacı tarafından sunulan ticari defterlerin incelenmesinde Söz konusu 2013-2015 döneminde her iki ticari iştigalin de(Servis ve Mal Alım-Satım) aynı hesapta kayıtlı olması sebebi ile, davacı tarafın ilgili yıllarda davalıdan SERVİS işleri ile ilgili olarak ne kadarlık bir kazanç sağladığına ilişkin bilirkişice herhangi bir tespit yapılması mümkün olmamıştır.
Davalı defterleri üzerinde yapılan incelemede Davacı; dava dilekçesinde özellikle haksız rekabete ilişkin olarak dava dışı firmadan bahsettiğinden bu firmanın davalı ile olan ilişkisi de irdelenmiştir. Buna göre davalının yıllar itibarıyla her iki firmadan aldığı servis hizmetlerinin rakamsal olarak tutarının belirlenmiştir.
Davalının dava dışı …’den aldığı servis hizmeti tutarı içinde servis hizmeti yanında, nakliye, depolama şeklinde başka kalemlerinde olduğu görülmekte olup, sadece servis hizmetinin tarafımızca ayıklanması mümkün olmamıştır.
Diğer yandan, davalının davacı ve dava dışı … dışında İstanbul’da ve Türkiye’de başka firmalardan da servis hizmeti aldığı görülmüştür.
Dosyadaki bilgi ve belgelerle tarafların iddia ve savunmalarından anlaşıldığı üzere, uyuşmazlığın hukuki değerlendirilmesinde haksız rekabet şartlarının bulunup bulunmadığının tayini gerekmektedir. Şu halde haksız rekabet müesseselerinin dava açısından tetkiki özel önemi haizdir:
Haksız Rekabet Kurumu TTK’nın 54 vd. maddelerinde düzenlenmiş ve m. 54/2’de de “Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” şeklinde tanımlanmıştır. Kanun 55. maddesinde de uygulamada sıklıkla karşılaşılan dürüstlük kuralına aykırı davranışlar ve ticari uygulamaları örnekler halinde düzenleme altına almıştır. Nitekim bahsi geçen hükmün davaya konu uyuşmazlığa uygulanması düşünülecek d bendinde “Üretim iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etmek; özellikle, gizlice ve izinsiz olarak ele geçirdiği veya başkaca hukuka aykırı bir şekilde öğrendiği bilgileri ve üretenin iş sırlarını değerlendirmek veya başkalarına bildirmek” şeklinde icra edilebilecek haksız rekabet hallerinden bahsedilmiştir.
Bu çerçevede davacının temel iddiası davalı firmanın dava dışı teknik servise davacının müşteri bilgilerini ilettiğidir. Şu halde davaya konu uyuşmazlık açısından haksız rekabetin tespiti için bu bilgilerin TTK m. 55 d bendinde yer alan sır kapsamında olup olmadığını değerlendirilmesi gerekmektedir. Buna göre bahse konu hükmün d bendinde ele alınan haksız rekabet halinde sır, sadece hiç bilinmeyeni değil, ancak uzun ve masraflı bir çalışma sonucu elde edilebilen bilgileri de ifade edeceği; sırrın mutlaka yeni (orijinal) nitelikte olmasının gerekmediği, isim ve adres yanında başka bazı bilgileri içeren müşteri listesinin de bu anlamda sır sayılması gerektiği kabul edilmektedir. Dolayısıyla müşteri bilgilerinin verilmesi TTK m. 55 d anlamında bir haksız fiil niteliği arz etmektedir. Ancak bu meselenin dava konusu uyuşmazlık açısından ayrıca irdelenmesi ve detaylandırılması gerekmektedir. Zira davacı ile davalı arasında bir sözleşme ilişkisi mevcut olup; her ne kadar taraflar bu sözleşmeyi “ servis acenteliği” olarak ifade de etmiş olsa, dosyaya ibraz edilmiş olan hukuki mütalaada da deteylı ve gerekçeli bir şekilde ifade edildiği üzere, bizce de taraflar arasındaki ilişki bir acentelik değildir. Daha açık ifade ile, davacının dilekçelerinden de ifade edildiği üzere, söz konusu ilişki, davalının satışını yaptığı ürünlerin kurulumu ve sonrasındaki servis hizmetleri kapsamında yedek parka değişimi ve işçilik hizmetlerinden oluşmaktadır. Bu sebeple her ne kadar taraflar aralarındaki sözleşmede “acente” kavramını da kullanmış olsa, esasında davacının davalıya karşı, satışı yapılan ürünün satış sonrası hizmetleri ve garanti kapsamında verilecek tamir ve işçilik hizmetlerinden ibaret olmakla, davalının üçüncü kişilerle (… ürünüsü satın alan tüketicilerle) arasındaki sözleşmeden kaynaklı bir yükümlülüğünün (kurulum ve garanti kapsamında servis ve işçilik) ifasında kullandığı bir yardımcı şahsıdır. Görüldüğü üzere davacı ile davalı arasındaki ilişki TTK m. 102 anlamında davacının belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işetmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları davalı adına yaptığı bir ilişki değildir. Diğer bir değişle davalı, davacının bulduğu müşterilerle sözleşme yapmadığı gibi bizzat davalı da davacı adına bu kişilerle sözleşme yapmamakta; aksine bizzat davalı tarafından bulunan ve (satış) sözleşmesi yapılan bir ilişkisinden doğan borcunun, yukarıda da belirtilen bir kısmının ifasında davacıya yardımcı olmaktadır. Bu sebeple huzurdaki uyuşmazlıkta davacının müşteri bilgilerinin davalı tarafından üçüncü kişilere verilmesi ve bu kapsamda TTK m. 55 d bendinde yer alan üretim iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etmek; özellikle, gizlice ve izinsiz olarak ele geçirdiği veya başkaca hukuka aykırı bir şekilde öğrendiği bilgileri ve üretenin iş sırlarını değerlendirmek veya başkalarına bildirmekten bahsetmek mümkün olmadığından, taraflar arasındaki ticari ilişkide davalının eylemlerinin haksız rekabet teşkil ettiğinin de söylenemeyeceği kanaatine varılmıştır.
Tüm bu nedenlerle davanın reddine, karar vermek gerekmiştir.
Bu nedenle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1- Davanın Reddine,
2-54,40-TL karar harcının peşin alınan 853,88-TL den düşümü ile kalan 799,48-TL nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3- Davalı taraf kendisini dava ve duruşmalarda vekili ile temsil ettirdiği anlaşılmakla AAÜT gereğince 7.300,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacının gider avansından artan bakiyesinin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair davacı ve davalı vekilinin yüzünde ilamın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize verilecek bir dilekçe ile veya başka bir yer Mahkemesi aracılığı ile gönderilecek bir dilekçe ile İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 25/02/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır