Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1211 E. 2020/276 K. 09.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1211 Esas
KARAR NO : 2020/276
DAVA : İtirazın İptali (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/12/2018
KARAR TARİHİ : 09/03/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinden özetle; müvekkilinin gümüş dükkanı olduğunu, borçludan 800 USD alacağı kaldığını, davalının borca karşılık 15/02/2014 vadeli 800 USD bedelli bono vermiş olmasına rağmen borcunu ödemediğini, davalı borçludan alacağının sağlanması amacıyla … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibine başlatıldığını, davalı taraf bu takibe itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, davalı borcuna karşılık müvekkiline bonoyu vermiş olmasına rağmen borcunu ödemediğini beyanla bedelin tahsili için davalının takibi durdurduğunu, itirazın iptaline, davalının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminata mahkûm edilmesine yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
Davacı vekili 24/12/2020 tarihli dilekçesi ile davasını ıslah ettiğini, borcun dayanağının ödünç para verme olduğunu beyan etmiştir.
Davalı vekilinin Mahkememize vermiş olduğu yanıt dilekçesinde özetle; dava konusu takibin ilamsız takip olduğunu, alacağın bonodan kaynaklı zamanaşımına uğradığını, müvekkili ile davacı arasında herhangi bir ticari ilişki olmadığını için takibe konu alacağın borçlu olmadığını, borca dayanak yapılan takibe itiraz edilerek takibin durduğunu, davacının icra takibine dayanak bononun icra takibine geçirilmesini engeller nitelikte davacı alacaklıyı oyaladığına ve haksız davranışlarda bulunduğuna dair beyanlarının gerçeğe aykırı olduğunu beyanla davanın reddine, dava değerinin %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava zamanaşımına uğramış bonoya dayalı olarak genel haciz yoluyla yapılan icra takibinde itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkememizce icra dosyası getirtilerek incelenmiştir. … İcra Müdürlüğünün … Esaslı dosyanın incelenmesinde 800-USD asıl alacak, 96,87-TL diğer, 123,30-USD 46,04-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 923,30-USD 142,91-TL üzerinden ilamsız takip yapıldığı, ödeme emrinin borçluya 10/08/2018 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun da süresi içersinde 16/08/2018 tarihinde borca itiraz ettiği, borca itirazla birlikte takibin durduğu, durdurma kararı alacaklı vekiline tebliği edilmediği , dava İİK’nın 67. maddesi düzenlenen bir yıllık hakdüşürücü süre içinde açıldığı görülmüştür.
Talebe konu bononun incelenmesinde keşidecisinin … lehtarının … 15/02/2014 ödeme tarihli 800-USD tarihli olduğu, bononun 06/08/2018 tarihinde takibe konulduğu görülmüştür.
6100 sayılı Yasanın 114/1-c maddesi gereğince mahkemenin görevli olması dava şartlarından olup 115. madde gereğince de Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
Bilindiği üzere; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 Sayılı Yasa ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre; her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı yasanın 5/3.maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler uyarınca Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde olduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının, TTK’da ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 6335 sayılı Yasa ile değişik 4.maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise; tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların, Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği kuşkusuzdur.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, tarafların tacir oldukları yönünde bir iddia bulunmadığı gibi, davacı vekili mahkememizin 2. Celsesindeki beyanı ile müvekkilinin esnaf olduğunu beyan etmiştir. Uyuşmazlığın kaynağının zamanaşımına uğramış bono olması, zamanaşımına uğrayan bonoların kambiyo senedi niteliğinde olmayıp medeni usul hukuku anlamında yazılı delil başlangıcı olduğunda tartışma bulunmamaktadır. Bu nedenle bononun kaynağının ödünç akdi olduğu, işin ticari nitelikte olmadığı, davanın da mutlak ya da nispi ticari dava sayılamayacağı anlaşıldığından uyuşmazlığın 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi uyarınca genel hükümlere göre asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 20.02.2008 gün ve 2008/3-159 E. – 2008/158 K. Ve 2014/19-1241 E- 2016/1033K. Sayılı ilamları )
Bu nedenlerle talebin görev şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi ayrıntılı olarak yukarıda açıklandığı üzere;
1-Talebin 6100 sayılı Yasanın 114/1-c maddesi ve 115/2.maddesi gereğince görev dava şartı yokluğu nedeni ile usulden REDDİNE,
2-6100 sayılı Yasanın 20/1 maddesi delaletiyle kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde Mahkememize başvurularak dosyanın görevli İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesinin talep edilmesi gerektiği, aksi durumda davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin kararın tebliği ile birlikte ihtarına,
3-6100 sayılı Yasanın 331/2.maddesi gereğince davaya görevli mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına, davaya devam olunmaması halinde Mahkememizce dosya üzerinden durumun tespiti ile davacının yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere karar verildi.09/03/2020

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza