Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/12 E. 2022/273 K. 11.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/12 Esas
KARAR NO :2022/273

DAVA:Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ:04/01/2018
KARAR TARİHİ:11/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinde özetle; davalılardan …’nin oğlu …’nin sevk ve idaresinde olan … plakalı aracın 04/01/2017 tarihinde 14/10/2010 doğumlu küçük …’e çarpması neticesi meydana gelen yaralamalı trafik kazası sebebiyle maddi ve manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ve dava sonucunda alacakların akamete uğramaması için davalı şirket adına kayıtlı taşınır ve taşınmazların üçüncü şahıslara devir ve temlik edilmesini, aynı zamanda ayni hak tesisini önler mahiyette ihtiyati tedbir konulmasını, dava tarihi itibariyle maddi zararların tam ve kesin olarak tespiti mümkün olmadığından ileride toplanacak deliller neticesinde yapılacak bilirkişi incelemesi ile artırılmak üzere müvekkil …’in uğramış olduğu maddi zararların tazminat amacıyla 1.000,00-TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, müvekkillerin yaşamış olduğu üzüntü ve sıkıntıların bir nebze tazmini amacıyla … için 30.000,00-TL, … için 20.000,00-TL, … için 20.000,00-TL olmak üzere 70.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalılara üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Sigorta vekilinin Mahkememize vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; usuli itirazın kabulü ile davacı tarafça başvuru şartı yerine getirilmediğinden davanın reddine karar verilmesini, haksız açılan davanın tümden reddini, maluliyet oranının tespiti açısından Adli Tıp Kurumundan veya 30/03/2013 tarih ve 28603 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren özürlülük ölçütü, sınıflandırması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporları hakkında yönetmeliği çerçevesinde yetkili bir hastaneden sürekli sağlık kurulu rapor alınmasını , poliçe teminatına girmeyen kazanç kaybı, tedavi giderleri, bakım, yol masrafı ve diğer dolaylı zararların tümden reddini, davayı kabul anlamına gelmemek kaydı ile avans faiz talebinin reddi ile dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesini, yasa gereği bedeni zararlar kapsamında bulunmayan cenaze ve defin, yol, yemek ulaşım, belge ve raporların temini sırasında yapılacak masraflar ile benzeri masrafların … Hesabından karşılanması mümkün olmadığını, bu taleplerin varlığı halinde reddine karar verilmesini, teminat kapsamı dışında kalan manevi tazminat talebinin reddini, davanın reddedilen kısmı açısından yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa tahmilini talep etmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan yaralanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekilinin davalı …’ye husumet yöneltmesine ilişkin; Mahkememizce 8. Celse de davacı vekiline davalı …’ye husumet yönlendirme sebebi açıkça sorulmuş, sözlü beyanı ile TMK madde 369 uyarınca husumet yöneltildiği beyan edilmiş, yine yazılı beyanı ile aynı maddeye dayandığını bildirmiştir.
6100 sayılı Yasanın 114/1-c maddesi gereğince mahkemenin görevli olması dava şartlarından olup 115. madde gereğince de Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre; her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları, bu kanundu düzenlenen ve diğer yasalarda düzenlenmekle birlikte ticari dava olduğu belirtilen davaların ticari dava olduğu belirtilmiş, aynı yasanın 5. Maddesinde ise ticari davalar ve çekişmesiz yargı işlerinin görüleceği mahkemeler olarak, aksine bir hüküm bulunmadıkça dava olan şeyin değerine ve tutarına bakılmaksızın görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olarak ifade edilmiştir.
Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 6335 sayılı Yasa ile değişik 4.maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise; tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların, Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği kuşkusuzdur.
Aile mahkemeleri; 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun ile kurulan özel bir mahkemedir.
Yasanın 4. maddesinde 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun İkinci Kitabına göre aile hukukundan doğan dava ve işler aile mahkemesinin görevi içinde sayılmıştır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun hükümleri arasında 4721 sayılı Kanunun 369. maddesine dayalı davaların Aile Mahkemelerinde görülmesini ve yukarıda açıklanan yasal hükümlerin uygulanmasını engelleyen ayrık bir düzenleme de bulunmamaktadır. Hal böyle olunca; 4721 sayılı Kanunun 369. maddesi, Kanunun ikinci kitabının ikinci kısmında yer almakla, bu maddeye dayalı aile hukukundan doğan uyuşmazlıkların çözümü de “Aile Mahkemeleri”nin görev alanına girmektedir…” denilmektedir.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, davanın dayanağı olay trafik kazası olup, KTK.nın 88. maddesi gereğince “Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur.” Yani işletilen bir aracın neden olduğu kaza sonucu araç sürücüsü, işleten ve sigorta şirketi ve varsa başka sorumlular müteselsilen sorumludur. Müteselsil sorumluluk “dış ilişkide” TBK 61. maddesinde; “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.”  şeklinde düzenlenmiştir.
Buna göre, araç işletenin sorumluluğunun dayanağı 2918 sayılı KTK.nın 85. maddesi, zorunlu mali sorumluluk sigortasının sorumluluğu aynı kanunun 91. maddesi sürücünün sorumluluğu TBK.nın 49. maddesi ve ev başkanın sorumluğu ise TMK.nın 369. maddesidir.
Müteselsil sorumlular arasındaki ilişki ise aynı zarardan çeşitli nedenlerden dolayı sorumlu olma halidir. Zarar gören, zarar miktarının tamamının veya bir kısmının ifasını, dilerse borçluların tamamından, dilerse yalnız birinden isteyebilecek, talebini, isterse tüm sorumlulara karşı bir arada tek dava ile isterse ayrı ayrı açacağı davalar ile ileri sürebilecektir.
Zarar görenin birden fazla sorumluya karşı aynı davada birlikte dava açması durumunda ise, bir kısım davalılar hakkında genel mahkemenin, diğer davalılar hakkında ise uzman olan özel mahkemenin görevli olması her zaman mümkün olacaktır. Bu durumda uyuşmazlık aynı olaydan kaynaklanıyor ve zarar tek ise ya da, taleplerden birisi yönünden verilecek karar diğerini doğrudan ilgilendirecek nitelikte bulunuyorsa; sözkonusu özel mahkeme ile genel mahkeme arasında “yargılama usulüne” ilişkin esaslı farklılıklar bulunmaması kaydıyla, bütün taraflar ve talepler yönünden uzman olan özel yetkili mahkemece yargılama yapılarak uyuşmazlığın çözümlemesi gerekecektir. Bu husus, hukukun öngörülebilir olmasının, usul ekonomisinin ve davaların makul süre içinde bitirilmesi yükümlülüğünün de bir sonucudur.
Somut olayda, küçüğün kullandığı aracın yaptığı kaza sonucu yaralanan davacı, TMK 369. maddeye dayalı olarak, baba …’ye, zorunlu mali sorumluluk sigortacısına ve sürücüye karşı birlikte dava açmıştır. Davacılar vekili dava dilekçesinde sürücü, zorunlu mali sorumluluk sigortacısı ve araç sürücüsü küçüğün babasına karşı TMK.nın 369. maddesi gereğince ev başkanı olarak husumet yöneltmiş olması ve davalıların sorumluluğu aynı maddi olaydan kaynaklanması ve zararın tek olması nedeniyle davaların birlikte görülmesi zorunlu olduğundan, tefrik kararı verilmeksizin davanın görev şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
(Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2016/10378 Esas 2019/5441 Karar 2015/11736 Esas 2016/1298 Karar, sayılı emsal ilamları; Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/613 Esas 2020/535 Karar sayılı emsal ilamı; Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/1944 Esas 2019/1389 Karar sayılı emsal ilamı)
HÜKÜM: Gerekçesi ayrıntılı olarak yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davanın 6100 sayılı Yasanın 114/1-c maddesi ve 115/2.maddesi gereğince görev dava şartı yokluğu nedeni ile usulden REDDİNE,
2- 6100 sayılı Yasanın 20/1 maddesi delaletiyle kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde Mahkememize başvurularak dosyanın görevli İstanbul Nöbetçi Aile Mahkemesine gönderilmesinin talep edilmesi gerektiği, aksi durumda davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin kararın tebliği ile birlikte ihtarına,
3- 6100 sayılı Yasanın 331/2.maddesi gereğince davaya görevli mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına, davaya devam olunmaması halinde Mahkememizce dosya üzerinden durumun tespiti ile davacının yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilmesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere karar verildi. 11/04/2022

Katip … Hakim …
e-imzalıdır e-imzalıdır