Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/958 E. 2019/1228 K. 05.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/61
KARAR NO : 2019/1227

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 19/01/2018
KARAR TARİHİ : 05/12/2019

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin 20 Ekim 2010 tarihinde kurulduğunu, davalı şirketin diğer ortaklarından … ve yetkilisi… tarafından şirketle ilgili sorumlulukların yerine getirilmediği, toplantılara katılım sağlanamadığı, Genel Kurul toplantılarına yapılan yazışmalara ve davetler rağmen …van …’nin katılmaması neticesinde oy çokluğunun sağlanamaması nedeniyle karar alınamadığını, Genel Kurulda karar alınmaması nedeniyle şirketin organ yokluğu sorununun oluştuğunu, şirketin aktifindeki 118.000,00.-EURO değerindeki tır, … aracılığıyla satılmak üzere yurt dışına çıkış işleminin ihracat yapılmak suretiyle diğer ortak … şirketine satılmasına rağmen, tırın akıbetinin bilinmediğini, herhangi bir ödemenin de yapılmadığı iddia edilerek, netice olarak davalı şirkete TTK 530/2 maddesine göre şirkete geçici olarak kayyım atanmasını, TTK.531 maddesine göre davalı … AŞ.’nin haklı nedenle feshine karar verilmesi talep edilmiştir.
Davalıya usulüne uygun tebligat yapıldığı, davaya cevap verilmediği görüldü.
Dava, TTK 531 maddesi uyarınca haklı sebeple şirket ortağı tarafından açılan fesih davasından kaynaklandığı istemine ilişkindir.
Mahkememizin 15/11/2018 tarihli celsesi 2. ara kararı gereğince, dosyamızda bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği, bilirkişinin 05/11/2019 tarihli raporunda özetle;
”İNCELEME TESPİT ve DEĞERLENDİRME
Ekte sunulan ve şirketin ortaklık yapısını gösteren 29.03.2013 tarihli genel kurul toplantısına ait Hazır Bulunanlar Listesi incelendiğinde şirketin toplam 200.000 TL sermayesinin 98.000’nin …nin (Hollanda), 2.000’nin …’nin, 98.000’nin …AŞ’nin 2.000’nin Turgut Torunoğullarının 2.000’nin davacı …’nındır. Bu ortaklık yapısına göre şirketteki pay ve oy dengesi Hollanda grubu 100.000, Torunoğulları grubu 100.000 şeklinde olmak üzere eşittir.
Şirketteki söz konusu gruplaşma ve gruplar arasında gerekli iletişim ve işbirliğinin bir türlü sağlanamadığı dosya kapsamından, özellikle taraflar arasındaki yazışmalardan anlaşılmaktadır. Hollanda grubunun şirketin genel kurul ve yönetim kurulu toplantılarına katılmadığı gibi iki grup arasında güven ilişkisi de kalmamış gözükmektedir. Çünkü Hollanda Grubundan…şirketin hesapları ve diğer demirbaşları konusunda bilgi istemekte, verilen bilgileri yeterli görmemekte, … ise şirketin başlıca varlıklarından olan …’in talebiyle…Gümrüğünden çıkarıldığını, aracın kendisi tarafından değerlendirileceğine dair taahhütlerine rağmen aracın akıbeti hakkında bilgi verilmediğini ileri sürmektedirler.
Ticaret Sicil Gazetesi’nde yer alan davalı şirketin bilgilerine göre, 26.03.2013 tarihinde 2012 yılı olağan genel kurul toplantısı yapılmış ve bu toplantıda …, … ve …’ın 3 yıl süreyle yönetim kurulu üyeliğine seçilmiştir. 17.09.2013 tarihli görev taksimi ve imza yetkisine dair yönetim kurulu kararıyla …yönetim kurulu başkanı, … yönetim kurulu başkan yardımcısı ve murahhas üye, …ise yönetim kurulu üyesi ve murahhas üye olarak 3 yıllığına seçilmişler ve her birine münferit imza yetkisi verilmiştir. 2013 yılı olağan genel kurul toplantısı 28.03.2014 tarihinde tüm ortakların asaleten veya vekaleten katılımıyla yapılmış olup bu toplantıda yönetim kurulu seçimi görüşülmemiştir.
Yönetim kurulu üyelerinin görev süreleri 2016 yılında dolduğu halde tekrar yönetim kurulu üyelerinin seçildiğine dair bir tescil yoktur.
İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. dosyasında davacı ortağa TTK.m. 410’a göre genel kurul çağırışı yapma izni verildiği, 13.07.2017 tarihli ve… sayılı yönetim kurulu kararıyla 2014-2015-2016 yıllarına ait genel kurul toplantısının 09.08.2017 tarihinde yapılmasının kararlaştırıldığı, ancak şirketteki sermaye ve oy dengesi sebebiyle bu toplantıda karar alınamadığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
TTK.m. 418’e göre genel kurul ilk toplantıda esas sermayenin 1/4’ünün katılımıyla, bu nisap sağlanamadığı taktirde ikinci toplantıda herhangi bir toplantı nisabı aranmaksızın toplantı yapabilir ve toplantıda hazır bulunan oyların çoğunluğuyla karar alır. Yine TTK.m.390/l’e göre yönetim kurulu üye tam sayısının çoğunluğuyla toplanır ve toplantıya katılanların çoğunluğunun oylarıyla karar alabilir. Davalı şirkette …’nun %50 oyu bulunduğuna ve 2014-2017 döneminde 3 kişilik yönetim kurulunda 2 kişi ile temsil edildiklerine göre …’na usulünce toplantı daveti yapılarak, bunların toplantılara katılmaması halinde hem genel kurul hem yönetim kurulu toplantılarını yapabilirlerdi. …’nun toplantılara katılıp blok olarak karşı oy kullanması halinde genel kurulda karar alınamaz, yönetim kurulunda oy çokluğuyla yine karar alınabilir. Nitekim 9.8.2017 tarihinde yapılan toplantıda bu sebeple karar alınamadığı belirtilmiştir. Ancak, davalı şirketteki pay sahipleri grupları arasındaki ihtilaf ve güven sorununun toplantı yapmakla sınırlı olmadığı, yönetim kurulu ve genel kurul toplantıları yapılsa dahi izale edilemeyecek boyutta olduğu değerlendirilmektedir.
Şirket ortaklarının aralarındaki yazışmalar incelendiğinde ortaklar arasında güven ilişkisinin kalmadığı, yeniden birlikte şirketin organlarını oluşturarak şirketin amaçları doğrultusunda çalışmalarının pek mümkün olmadığı değerlendirilmektedir. Çünkü, 2014 yılından beri bir araya gelemeyen, karar alamayan, herhangi bir ticari faaliyeti bulunmayan şirkette, şirketin kuruluşundan itibaren bulunması gereken ortak çaba (…) unsuru ortadan kalkmıştır.
Mali müşavir bilirkişi tarafından yapılan tespitlere göre, şirket 200.000 TL tutarındaki ödenmiş sermayesini zararlar neticesinde tamamen kaybettiği gibi, 31.12.2018 tarihi itibariye – 126.093,58-TL borca batık durumdadır. Bu haliyle şirket TTK.m.376/3 hükmü gereğince mahkemeye başvurarak iflasını istemek durumundadır. Ne var ki, bunu talep edecek bir yönetim kurulu da mevcut değildir.
Şirketin özvarlık yapısı itibariyle teknik iflas (borca batık) durumda olması sebebiyle, şirket hisselerinin değeri, “net aktif yöntemi” veya hangi yöntem ile hesaplanırsa hesaplansın şirket hisseleri değersizdir.
Sonuç olarak, şirketin genel kurulu 2014 yılından beri toplanmamış, toplansa dahi karar alamamıştır. Şirketin yönetim kurulunun görev süresi dolmuş olduğu halde yeni yönetim kurulu seçilmemiştir. 2018 sonu itibariyle şirket tüm sermayesini kaybetmiş ve borca batık hale gelmiştir. Şirket ortakları arasındaki güç dengesi, pay ve oy sayısı ve oranları şirket organlarında karar alma ve şirketi yönetme imkanını ortadan kaldırmış olduğundan şirketin esas sözleşmesinde yazılı amaçları doğrultusunda faaliyet göstermesi imkanı aşırı derecede güçleşmiştir.
Tüm bu tespitlere göre davalı şirketin durumunun hem TTK.m.530 hem de TTK.m.531 çerçevesinde değerlendirilmesi mümkündür.
TTK Madde: 530- Organların Eksikliği
(1)Uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli olan organlarından biri mevcut değilse veya genel kurul toplanamıyorsa, pay sahipleri, şirket alacaklıları veya Gümrük ve Ticaret Bakanlığının istemi üzerine, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi, yönetim kurulunu da dinleyerek şirketin durumunu kanuna uygun hâle getirmesi için bir süre belirler. Bu süre içinde durum düzeltilmezse, mahkeme şirketin feshine karar verir.(2)Dava açıldığında mahkeme, taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabilir.
TTK Madde: 531 (Haklı Nedenlerle Fesih)
(1)Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir.
TTK.m.530’a göre “kanunen gerekli organlardın genel kurul ve yönetim kurulu olduğunda bir tereddüt yoktur. Davalı şirkette genel kurulun “uzun süreden beri” toplanamadığı rahatlıkla söylenebilir. 2017 yılında mahkeme izniyle TTK.m.410/2’ye göre toplanmış olsa dahi bir karar alınamadığından genel kurul olarak işlevini yerine getirememiş olduğundan, son genel kurul toplantısının 28.03.2014 tarihinde yapıldığı dikkate alınarak 5 yılı askın süredir genel kurulun toplanmadığı söylenebilir. Diğer yandan, yönetim kurulunun görev süresi 2017 yılında bitmiş olup yenisi seçilmemiştir. Şu halde TTK.m.530’da ifade edilen kanunen gerekli organların uzun süreden beri mevcut olmaması veya toplanmaması koşulu oluşmuştur. Huzurdaki davada davacının şirket ortağı olarak organ yokluğu/eksikliği sebebiyle fesih davası açması mümkündür.
TTK.m.530’un gerekçesinde “Gerekli organın mevcut olmaması ile kastedilen bu organın gerçekten bulunmamasıdır. Yönetim kurulunun süresi dolmuş olmasına rağmen, yeni bir yönetim kurulunun seçil(e)memiş olması veya yönetim kurulu üyelerinin istifaları ile kurulun boşaldığı ve yerlerini doldurma imkanı bulunmadığı hallerde yönetim organının mevcut olmadığı kabul edilmelidir”
Konu tamamen mahkemenin takdirinde olmak üzere, TTK.m.530’a göre şirket genel kurul toplantısının yapılması ve yönetim kurulunun seçimi için uygun bir süre verilmesi, ortaklar arasındaki ihtilaf ve bu konudaki çabaların uzun süreden beri yetersiz olduğu gözetilerek TTK.m.530/2 gereğince şirkete kayyım atanmasının koşulları mevcuttur.
TTK.m.531’e göre şirketin haklı sebeple feshi-yönünden, öncelikle davacı … Torunoğullarının davalı şirkette 200.000 TL sermaye içinde 2.000 TL sermayesi olduğundan 1/100 (%1) pay sahibi olduğu, TTK.m. 531’de düzenlenen haklı sebeple fesih davası açmanın ise klasik şirketlerde asgari 1/10, halka açık şirketlerde asgari 1/20 azınlık pay sahiplerine tanınan bir hak olduğu hususunu mahkemenin takdirine sunarız.
Doktrinde ve Yargıtay Kararlarında, davalı şirket yönünden tarafımızdan tespit edilmiş ve yukarıda açıklanmış olan genel kurulun karar alamamasına bağlı olarak kilitlenmesi, yönetim kurulunun karar alma işlevini yitirmesi, ortaklık amacının elde edilmesinin önemli ölçüde güçleşmesi, kar ve kazanç sağlama esas amacının imkansızlaşması ve esas sermayenin fiilen yitirilmesi halleri şirketin feshi için haklı sebep olarak kabul edilmektedir. (…, Anonim Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi, İstanbul 2013, s.225 vd.; …, Anonim Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi, İstanbul 2012, s.140 vd.; …, Anonim Şirketin Haklı Sebeple Feshi, Ankara 2016, s.146 vd.
TTK.m.531’de düzenlenen şirketin haklı sebeple feshi son çare olarak başvurulacak ağır bir sonuç olup, fesih koşullarının oluştuğu tespit edilse dahi, öncelikle fesih yerine davacı pay sahibinin paylarının gerçek değeri ödenerek şirketten çıkarılması veya başka bir alternatif çözüm yoluyla feshin önlenip önlenemeyeceği de değerlendirilmelidir. Davalı şirket yönünden davacı ortağın paylarının bedelleri ödenerek şirketten çıkarılmasının imkan dahilinde olmadığı söylenebilir. Çünkü, şirketin, tüm sermayesini yitirmiş ve borca batık olması sebebiyle paylarının bir değerinin olup olmaması bir yana, şirketteki gruplar arasında güven ilişkisi kalmadığı, şirketin içinde bulunduğu koşullarla amacına ulaşmasının aşırı derecede güçleştiği ve diğer grubun şirketle ilgilenmediği açık olduğuna göre bu ihtimalde şirketin faaliyetine devam edebileceği şüphelidir. Fesihe alternatif olarak davacının şirketten çıkarılması veya şirketin durumuna uyan başkaca bir alternatif çözümün bulunmadığı değerlendirilmektedir.
TTK.m.530 ile TTK.m.531’in birlikte uygulanıp uygulanamayacağı ile bunlar arasında bir öncelik sırasının olup olmadığı doktrinde tartışılmaktadır. Dosya kapsamındaki delillere göre TTK.m.530’a göre şirketin durumunu kanuna uygun hale getirmek için süre verilmesinin yararsız olacağı kabul edilerek, doğrudan TTK.m.531’m uygulanması mümkün olduğu gibi, fesih koşullarının bulunduğu tespit edilmiş olsa da, şirketin feshinin “son çare” olması gerektiğinden hareketle bir alternatif çözüm yolu olarak, öncelikle TTK:m.530 gereğince şirket organlarının durumunu kanuna uygun hale getirmek bakımından kayyım atanarak şirkete uygun bir süre tanınması ve süre sonunda olumlu sonuç alınamadığı taktirde hem TTK.m.530 hem TTK.m. 531’e göre fesih koşullarının oluşacağı sonucuna da ulaşılabilir. Konu tamamen mahkemenin takdirindedir.
SONUÇ ve KANAAT:
Davalı şirketin yasal defterleri ile dosya içeriğindeki belgele ve bilgiler üzerinde yapılan inceleme, tespit ve değerlendirmeler neticesinde;
a.Davalı şirketin 2015-2016-2017 ve 2018 yıllarına ait ibraz edilen yasal defterlerinin usulüne uygun tutulmuş olduğu açılış tasdikleri yasal süresinde olduğu, yasal defterlerin kapanış tasdikinin yasal süresinde yapıldığı,
b.Şirketin yukarıda bahsedilen ve dava dosyasında yer alan bilgiler, belgeler ve incelenen yasal defter kayıtlarına göre 2015-2016-2017-2018 yıllarında kaydi değerlere göre hesaplanan öz varlığının değişim gösterdiği en son olarak 31.12.2018 tarihi itibariye -126.093,58.-TL olduğu,
c.Davalı Şirket geçmiş yıllarda oluşan zararlar nedeni ile 200.000 TL ödenmiş sermayesini tamamen yitirerek kaydi değerlere göre borca batık olduğu, bir başka ifadeyle teknik iflas halinde olduğu, bu haliyle şirket hisselerinin değersiz olduğu,
d.Davalı şirketin 2015 yılından beri herhangi bir gelir getirici faaliyetin bulunmadığı,
e.Ticaret Sicil kayıtları üzerinde yapılan incelemelerde en son genel kurulunun 28.03.2014 tarihinde gerçekleştirildiği, bu tarihten sonra herhangi bir genel kurul tescilinin olmadığı,
f.Şirketin halen aktifine kayıtlı duran varlıklarının olduğu, alacak ve borçlarının olduğu ve bunların sevk idaresini yapabilecek bir yönetim organına da sahip olmadığı, satılan tır ile ilgili tahsilat veya yasal takip işlemelerinin takibinin yapılması bakımından da yasal bir temsilciye ihtiyacının olduğu,
g.Şirket genel kurulunun 2014 yılından beri toplanmaması ve yönetim kurulunun azami süresinin 3 yıl olması karşısında, davalı şirket yönünden TTK.m.530’da düzenlenen organ eksikliği/yokluğu durumunun mevcut olduğu, şirketin genel kurul toplantısını gerçekleştirerek yönetim kurulunun seçimi için şirkete kayyım tayin edilerek, şirketin durumunun kanuna uygun hale getirilmesi bakımından uygun bir süre verilmesinin mahkemenin takdirinde olduğu,
h.TTK.m.531 yönünden, öncelikle davacının davalı şirkette %1 pay sahibi olması sebebiyle, azınlık sıfatı taşımadığı, işin esası yönünden, davalı şirket yönünden yukarıdaki tespitlerimize göre TTK.m.531’e göre haklı sebeple fesih koşullarının oluştuğu, ancak şirketin eksi özvarlık yapısına sahip olması ve şirketin diğer ortaklarının da şirkete devam etme yönünde bir talebi olmaması karşısında, fesih yerine davacı ortağın paylarının gerçek bedeli ödenerek şirketten çıkarılmasının mümkün olmayacağı,
i.TTK.m.531’e göre, anonim ortaklıkta feshin en son çare olması gerektiği, huzurdaki davada davalı şirketin davaya cevap vermediği ve şirketteki diğer %50 grubun müdahil olmadığı da gözetilerek, fesih yerine alternatif çözüm olarak öncelikle TTK.m.530’a göre şirketin durumunun kanuna uygun hale getirilmesi için uygun süre verilmesinden sonra oluşacak duruma göre gerek TTK.m. 530’e göre organ yokluğu sebebiyle gerekse TTK.m.531’e göre haklı sebeple fesih koşullarının oluşacağı, görüş ve kanaatindeyiz.” denilmiştir.
Dava, şirket ortağının TTK 531. Madde gereğince şirketin feshi istemine ilişkindir.
Davacı, davalı anonim şirkette % 1 paya sahip ortaktır.
TTK 531. Madde “Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir.” şeklindedir.
Davacı vekili 05.12.2019 tarihli celsedeki beyanında çıkma taleplerinin bulunmadığını beyan etmiştir.
Davacının Ttk 531. Maddede düzenlenen azınlık payına sahip olmadığı dikkate alındığında şirketin feshi talep hakkının bulunmadığı anlaşılmıştır.
Bilirkişi raporuyla tespit olduğu üzere çıkma koşulları da oluşmuş ise de davacının çıkma talebi bulunmadığını açıkça beyan etmesi karşısında talep dışına çıkılması da mümkün olmadığından çıkmaya yönelik karar kurulamamış ve şirketin feshi talebinin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda gerekçesi ve ayrıntısı açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken maktu 44,40-TL harcın, peşin alınan 35,90-TL harçtan mahsubu ile eksik yatan 8,50-TL harcın, davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davacı tarafından yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,

Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı.05/12/2019

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …

Bu belge elektronik imza ile imzalanmış olup ayrıca ıslak imza uygulanmayacaktır.“5070 sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”