Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/955 E. 2020/639 K. 21.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/955 Esas
KARAR NO : 2020/639
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/10/2017
KARAR TARİHİ : 21/10/2020

Mahkememizde görülen itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/
İDDİA:
Davacı vekili, taraflar arasındaki ürün satım ilişkisi kapsamında sipariş edilen ve ödemesi yapılan ürünlerin teslim edildiğini ancak kontrollerde ürünlerin hasarlı ve/veya bozuk olduğunu anlaşıldığından davalıya hemen ihbarda bulunduklarını, tüm ayıpları kabul edip ürünleri iade almalarına karşın rağmen aradan bir yıl geçmesine rağmen ayıpsız malların teslim edilmediğini, müvekkilinin ısrarı üzerine ödenen tutardan sadece 27.143,43-TL’lik ürün teslim edildiğini, geri kalan ürünlerin ise halen teslim edilmediğini belirterek teslim edilmeyen ürün bedellerinin iadesi için başlatılan takibe davalı şirketin itirazının iptali ile asgari %20 inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili, müvekkilinin kusurunun olmadığını, davacı yanca sipariş edilen 56 parça mobilyanın 18/11/2016 tarihinde teslim edildiğini, davacının belirttiği gibi teslim edilen ürünlerin tamamının hatalı olduğunun gerçeği yansıtmadığını, sadece kısmi kusur olduğunu, bunların da davacı yandan teslim alındıktan bir ay sonrasında eksiklikler giderilerek teslim edildiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava hukuksal niteliği itibariyle, ayıplı/hasarlı teslim edilen ürünlerin iade edilerek yerine kusursuz ürünlerin teslim edilmemesi nedeniyle fazla ödenen bedeli iadesi için başlatılan takibe vaki olmuş itirazın iptali istemine ilişkindir.
Yanlara arasındaki uyuşmazlık; satım sözleşmesi kapsamında bedelleri peşin ödenip davacıya teslim edilen ürünlerden ayıplı olduğu tespit edilen ve davalıya iade edilenlerin yerine ayıpsız olarak yeniden teslimat yapılıp yapılmadığı, teslim edilmeyen mallar nedeniyle davacı tarafından fazla ödenen bedelin bulunup bulunmadığı noktalarından ibarettir.
Taraflar arasında 45.315,30 TL + KDV = 53.471,94 TL tutarlı mal satımı konusunda satım sözleşmesinin varlığı ihtilafsızdır. Davalının kısmi ayıpları kabul ederek malları tamamen iade aldığı ve aradan uzun süre geçtikten sonra sadece 27.143,43 TL tutarında malın teslim edildiği davacının kabulündedir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, en başta teslim alınan ürünler anlaşmaya aykırı olarak paslanmaz çelik yerine adi demir profilden yapılmışsa da paslanmaz çelik fiyatından faturalandırıldığı, çeklerin ise nakde çevrilerek davalı tarafından bedellerinin tahsil olunduğu, faturada %18 yerine %8 KDV kesilmesine rağmen çek bedelleri toplamı yani ödemelerin %18 KDV üzerinden yapıldığı anlaşılmaktadır. Davalı yan davacıya ürünleri gelip teslim alması gerektiğini bildirmişse de, davacı tarafın teslim mahalline gittiklerinde teslimat yapılmadığını, ürünlerin davalı tarafından teslime hazır edilmediğini ileri sürdüğü görülmektedir. Diğer yandan davalı vekili, 18/11/2016 tarihinde davacıya teslim edilen mallar için 30/01/2017 tarihinde 2 ay sonra ihbar yapıldığını ancak buna rağmen ayıbın kabul edildiğini bildirmiştir. Dolayısıyla davalının açık kabulü karşısında ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı konusunun irdelenmesine lüzum görülmemiştir. Ön incelemenin 8 nolu ara kararı ile bu gerekçelerle tanık dinlenmesine lüzum görülmemiştir. Kaldı ki, davalının yanıt dilekçesi de yasal süresinden sonra verildiği için, tanık deliline sonradan (davacının açık onayı olmadan) dayanılması da mümkün değildir.
Somut olayda, davalı borçlu davacı alacaklının malları teslim almaktan kaçındığını savunmuştur. Nitekim, 29/09/2017 günlü cevabi noter ihtarında da eksikleri giderdiklerini ancak davacının gelip teslim almadığını belirterek 05/10/2017’de teslim alınmasını önermiştir. Alacaklının temerrüdü TBK’nın 106. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, alacaklının temerrüdünün gerçekleşebilmesi için ifanın usulü dairesinde önerilmesi ve alacaklının bu ifa önerisini haklı bir neden olmaksızın reddetmiş olması gerekir. Yine alacaklının temerrüdünün varlığının kabulü halinde de TBK’nın 107. maddesi hükmü uyarınca borçlu borcun konusu, bir şeyin teslimi ise “tevdi” ile borcundan kurtulabilir. Bu kapsamda ayıpsız ve hasarsız malları davacıya teslim etmeye çalıştığını ancak davacının kabul etmeyerek alacaklının temerrüde düştüğünü ve usulü dairesinde tevdiye çalıştığını davalı satıcının ispat etmesi gerekir. (Yargıtay 11. HD 2009/13601 E. 2011/6724 K. 02.06.2011) Eldeki davada ise, 29/09/2017 cevabi ihtarnamede davalı satıcı tarafından 05/10/2017 tarihinde kalan malları davacının teslim alınması yönünde ihtarname gönderilmiş olup, bu ihtarnamenin içeriği davacının da kabulündedir. Ancak bu noktadan sonra 05/10/2017 tarihinde haklı nedenle teslim almaktan kaçındığını davacı alıcı ispatlamakla mükelleftir. Dava dilekçesinin 3. sayfa 18. bendinde soyut olarak davalı satıcının aylardır müvekkilini oyaladığı ileri sürülmüştür. Ne var ki, 05/10/2017 tarihinde teslim önerisine neden uyulmadığı, hangi gerekçe ile ayıpsız olduğu ileri sürülen malları teslim almaktan kaçındıkları davacı tarafından net delillerle ortaya konulamamıştır. Yani davacı alıcının, alacaklı temerrüdüne düştüğünün kabulü gerekir. Ancak, alacaklının temerrüde düşmesi borçlunun borçtan kurtulmasına ve borcun sona ermesine yol açmaz. TBK’da bu ihtimalde borçluya, borç konusunu ya da şartları varsa bunun sattırılması suretiyle bedelini tevdi ettirerek borçtan kurtulma olanağı tanınmıştır. Borçlu bu yollara başvurmadığı sürece, borcu ifa yükümlülüğü aynen devam edecektir. (Prof. Dr. Ahmet M. Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 15. Bası, Ankara 2012, s. 657) Davalı yan ödemesini peşin aldığı, teslim edilmeyen malları davacıya teslim ettiğini HMK’nın 200 vd maddelerine göre usulüne uygun yasal delillerle ispat etmesi, veyahut TBK’nın 106 ve TTK 23/1-b maddeleri gereğince tevdi ettiğini ortaya koyması gerekmektedir. Ne var ki, bu yönde ispat vasıtası getiremediği gibi, davacı alacaklının temerrüde düşmüş olması da davalıyı borcundan kurtarmayacağından fazla ödenen bedelin istirdadı amacıyla aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
Davanın KABULÜ ile;
1- … İcra Müdürlüğü’nün 2017/… esas sayılı icra takip dosyasına davalı borçlu tarafından vaki olmuş itirazın İİK’nın 67/1 maddesi uyarınca iptali ile; 29.499,73-TL alacağın takip tarihinden itibaren işleyecek ve hesaplanacak avans faizi ile birlikte davalı borçludan tahsili için takibin devamına,
2-Alacak niteliği itibariyle belirlenebilir ve likit olduğundan %20 icra inkar tazminatı 5.899,94-TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
3-Alınması gereken 2.015,12-TL harçtan peşin alınan 356,29-TL harcın mahsubu ile bakiye 1.658,83-TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesap edilen 4.424,96-TL nisbi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
5-Bu dava kapsamında davacı tarafından sarfedilen; 356,29 TL peşin harç, 31,40 TL başvuru harcı, 82,50-TL posta gideri ve 600,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere cem’an 1.070,19-TL’den ibaret yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
6-HMK’nın 333. maddesi gereğince, mahkeme veznesine depo edilen gider avansından kullanılmayan kısmının kararın kesinleşmesi ile birlikte yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı HMK’nın 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 21/10/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır

*5070 Sayılı Kanun Gereğince Elektronik İmza İle İmzalanmıştır.*