Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/930 E. 2022/233 K. 04.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/930 Esas
KARAR NO : 2022/233

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 19/10/2017
KARAR TARİHİ : 04/04/2022
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA
Davacı vekilinin Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinde özetle; 23.08.2017 günü Mersin ili …ilçesi … Mahallesinde, davacı sürücü… sevk ve idaresindeki … plaka sayılı motosikleti ile dava dışı sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı otomobilin sol ön far kısmına motosikletin ön kısmıyla çarpması neticesinde davacı motosiklet sürücüsünün yaralanması ile sonuçlanan trafik kazası meydana geldiğini, davacının kaza sonucu malul kaldığını, kazadan sonra kazaya karışan aracın sigortalayanı olan davalı sigorta firmasına başvuruda bulunulduğunu ancak herhangi bir ödeme yapılmadığını, fazlaya ilişkin her tür dava ve talep haklarımız saklı kalmak kaydıyla, tahkikat sonucunda davacının maddi zararının tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda arttırılmak üzere şimdilik geçici iş göremezlik tazminatı olarak 500,00-TL geçici bakım gideri tazminatı olarak 500,00-TL ve sürekli sakatlık tazminatı olarak 2.500,00-TL olmak üzere toplam 3.500,00-TL tazminatın kaza tarihinden işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, mahkeme masrafları ve vekalet ücretinin de karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekilinin Mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; 26.04.2016 tarihinden sonra açılan davalarda, zarar görenin dava yoluna gitmeden önce sigorta şirketine başvuruda bulunması gerektiğini, davacı vekilinin belirttiğinin aksine, müvekkili şirkete başvurusu akabinde müvekkil şirket tarafından 15 gün içinde yazılı olarak cevap verildiğini, cevabi yazılarında, maluliyet oranını belirleyen sağlık kurulu raporu ve diğer eksik belgelerin gönderilmesi halinde maluliyet ile ilgili talebin değerlendirileceği belirtilmişse de istenilen evrakların taraflarına gönderilmediğini, davacı tarafından müvekkili şirkete başvuru yapılmış olsa dahi dosyaların sonuçlanması için gerekli olan belgeler ibraz edilmediğinden başvuru şartının gerçekleşmemiş olduğunu, ayrıca dilekçe ekinde bir örneğini sunduğu tasdikli poliçe örneğinden müvekkili sigorta şirketi tedavi teminatının devri için 44,21 TL prim aktarımı yapıldığını, dolayısıyla yapılan bu prim aktarımından sonra söz konusu aracın karıştığı bir trafik kazası sebebiyle doğacak tüm tedavi ve bakıcı giderlerinin SGK tarafından karşılanması gerektiğini, bu hususun SGK’nın hukuki sorumluluğu olup gerekirse dava yoluyla kendisinden talep edilmesi gerekirken, yapılan prim aktarımına rağmen bakıcı giderleri için müvekkili sigorta şirketinden talepte bulunulduğunu, dava şartı gerçekleşmemiş olduğundan davanın öncelikle usulden aksi halde esastan reddini talep etmiştir.
DELİLLER
1-… Cumhuriyet Başsavcılığının … Soruşturma sayılı dosyası
2-Poliçe, … Üniversitesi engelli raporu
3-Davacının kaza nedeniyle tedavi gördüğü hastane evrakları
4-Adli Tıp Kurumu raporu
5-Kusur aktüerya bilirkişi raporu
6-Taraf vekillerinin beyan ve dilekçeleri
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ GEREKÇE
Dava, trafik kazasından kaynaklanan yaralanma nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Sorumluluğu doğuran olayın, zarar görenin vücut bütünlüğünü ihlâl etmesi hali 6098 sayılı TBK m. 54 de özel olarak hükme bağlanmıştır. Bu hüküm gereğince vücut bütünlüğünün ihlâli halinde mağdurun malvarlığında meydana gelmesi muhtemel olan azalmanın ve dolayısıyla maddî zararın türleri; masraflar, çalışma gücünün kısmen veya tamamen kaybından doğan zararlar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan zararlar şeklinde düzenlenmiştir.
Sorumluluk hukukunun temel amacı, bir kimsenin malvarlığında iradesi dışında meydana gelen eksilmeleri aynen veya nakden gidererek zarar görenin zarar verici olay sonucunda malvarlığında eksilen değer yerine nitelik veya nicelik yönünden eş bir değer koymaktır. Zarar görenin malvarlığında eksilen değer yerine aynı nitelikte bir değer konulması mümkün olduğu takdirde bu değer; bu mümkün olmadığı takdirde, nicelik yönünden, yani para ile ona denk bir değer konulur ve zarar verenin yerine getirmek zorunda olduğu bu yükümlülüğe tazminat yükümlülüğü adı verilir. Tazminat yükümlülüğünün, bir diğer ifadeyle zarar verenin ödeyeceği tazminat miktarının tespit edilebilmesi için, öncelikle zararın hesaplanması gerekmektedir. Zarar görenin malvarlığının zarar verici olaydan sonraki durumu ile böyle bir olay meydana gelmeseydi göstereceği durum arasındaki farkı ifade eden zarar, eşyaya ilişkin olabileceği gibi kişiye ilişkin de olabilecektir. Vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zararların da kişiye ilişkin zarar kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
Çalışma gücü, zarar görenin iş gücünün, yani beden ve fikir gücünün, gelir getirici şekilde kullanılması demektir. Burada asıl önem arz eden kazanç kaybı veya azalması değil, kazanma gücünün kaybı veya azalmasıdır. Bu kayıp ve azalmadan doğan olumsuz ekonomik sonuçlar, zararı oluşturur (EREN Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, B. 9, İstanbul 2006, s. 713).
Bununla birlikte Yargıtay’ın yerleşik uygulaması gereğince kişinin vücut bütünlüğünün ihlâli nedeniyle ortaya çıkan beden gücü kayıplarının gelirinde veya malvarlığında bir azalma meydana gelmese dahi tazminat gerektiği kabul edilmekte ve bu husus güç kaybı tazminatı olarak ifade edilmektedir. Bu durum ilk bakışta sorumluluk hukukundaki zarar kavramına aykırı gibi görünse de burada vücut bütünlüğü ihlâl edilen kişinin aynı işi zarardan önceki durumu ve diğer kişilere göre daha fazla güç sarf ederek yaptığı gerçeğinden hareket edilmekte ve zararı, fazladan sarf edilen bu gücün oluşturduğu kabul edilmektedir. Bunun gibi çalışma yaşına gelmemiş küçükler yönünden de bedensel zarar sonucu oluşan maluliyet nedeni ile evde ya da dışarıda aileye yardımcı olma, eğitim alma, yeme, içme vb gibi tüm yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesinde emsallerine göre sarfetmesi gereken fazla çaba veya güç (efor) bir ekonomik değer olarak gürülmeli ve bu nedenle bir zarar oluştuğunun kabulü gerekmektedir. (Yargıtay 17. H.D. 2016/10015 Esas 2019/4332 Karar sayılı emsal ilamı)
Sigorta şirketi kazaya karışan sigortalı aracın trafik sigortacısı (ZMSS) sıfatıyla, bu aracın sebebiyet verdiği trafik kazası sonucunda oluşan zarardan, kendisine sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında sorumlu olacaktır.
Mahkemece yapılması gereken dava konusu trafik kazası nedeniyle yapılan tedavilere ilişkin tüm evraklar toplanarak, Adli Tıp Kurumu’ndan maluliyet raporu almak, tarafların kusur oranları hususunda bilirkişi raporu almak ve tüm belgeler toplandıktan sonra aktüerya raporu almaktır.
Maluliyete ilişkin alınacak raporların olay tarihlerine göre; 11/10/2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihi ile 01/06/2015 tarihleri arasında sonrada Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01/06/2015 tarihi ile 20/02/2019 tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine, 20/02/2019 tarihinden sonrada Erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.
Aktüerya raporlarında ise olay tarihine göre; kaza tarihi 01/06/2015 tarihinden sonra olması halinde TRH 2010 yaşam tablosu kullanılarak genel şartlarda belirtilen hesaplama yöntemine göre hesaplama yapılması gerekirken, 01/06/2015 tarihinden öncekilerde PMF 1931 yaşam tablosunun kullanılarak progresif rant formulüne göre hesap yapılması gerekmektedir.
…Cumhuriyet Başsavcılığının… Soruşturma no.lu dosyasının Uyap üzerinden gönderilen evraklarının incelenmesinde; taksirle yaralama suçu kapsamında soruşturma numarası alındığı, ifade tutanaklarının gönderildiği görülmüştür.
Poliçenin incelenmesinde; poliçe tarihinin 03/10/2016-03/10/2017 tarihleri arasını kapsadığı, kazanın 23/08/2017 tarihinde meydana geldiği, kaza tarihi itibariyle davalı şirketin sorumluluğunun olduğu, sigorta şirketine zarar tazmini için başvuruda bulunulduğu, sigorta şirketince eksik belgelerin ikmali halinde tazminat talebinin değerlendirileceğinin bildirildiği, herhangi bir ödeme yapılmadığı görülmüştür.
… Araştırma ve Uygulama Merkezi Engelli Sağlık Kurulu Raporunda özetle; davacı…’in trafik kazasına göre tüm vücut fonksiyon kaybı oranının %40 olduğu görülmüştür.
Adli Tıp kurumu 2. İhtisas Kurulu’nun 26.02.2020 tarihli 3158 sayılı raporunda özetle; her ne kadar olay tarihinden 4 ay sonra Özel Vizyon Göz Merkezinde yapılan muayenede şahısta travmatik katarakt olduğu ifade edilmiş olsa da olay tarihinden 3 yıl önce alınan … Eğitim Hastanesinin 23.02.2014 tarihli Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Raporunda kişinin retinitis pigmentosa hastalığı bulunduğu ve yapılan muayenede sağ göz görme 4/10, sol göz görme 2/10 olarak kayıtlı olduğu, olay tarihindeki tıbbi belgelerde sol gözündeki görme kaybını açıklayacak yeterli tıbbi delillerin bulunmadığı cihetle; …’in 23.08.2017 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazasına bağlı yaralanması sebebiyle 30.03.2013 tarih ve 28603 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu raporları hakkında yönetmeliği; Kas İskelet Sistemi, Üst Ektremiteye Ait sorunlarda Özürlülük, Şekil 2.6 %KF %2, Tablo 2.3’e göre; kişinin tüm vücut engellilik oranının %1 olduğu, iyileşme (iş göremezlik) süresinin olay tarihinden itibaren 4 aya kadar uzayabileceği bildirilmiştir.
Mahkememizin 01.07.2020 tarihli ara kararı ile davacının işgücü kaybına ilişkin olarak Sağlık Kurulu Engelli Raporu ile İstanbul Adli Tıp Kurumu raporu arasında açık çelişkinin giderilmesi için kaza tarihi olan 23/08/2017 tarihinde yürürlükte bulunan Özürlülük Ölçütü Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine uygun olarak çelişkiyi gidermek üzere rapor düzenlenmesi talep edilmiştir.
Adli Tıp Kurumu 2. Üst Kurulu’nun 17.09.2020 tarihli 1473 sayılı mütalaasında özetle; davacı hakkında düzenlenmiş adli ve tıbbi belgelerde bildirilen veriler İkinci Üst Kurulca tekrar değerlendirildiğinde Adli Tıp kurumu 2. İhtisas Kurulu’nun 26.02.2020 tarihli 3158 sayılı raporu ile aynı sonuca ulaşıldığının bildirildiği görülmüştür.
Mahkememizce Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’nın 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli 2019/40 esas 2020/40 karar sayılı iptal kararı doğrultusunda maluliyet raporunun Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine uygun olarak yeniden rapor düzenlenmesi talep edilmiştir.
Adli Tıp kurumu 2. İhtisas Kurulu’nun 21.04.2021 tarihli 7631 sayılı raporunda özetle; mevcut belgelere göre davacı …’in 23.08.2017 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazasına bağlı arızası, 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri kapsamında maluliyetine neden olacak düzeyde araz bırakmamış olduğundan maluliyet tayinine mahal olmadığı, iyileşme süresinin olay tarihinden itibaren 4 aya kadar uzayabileceğinin bildirildiği görülmüştür.
Makine Mühendisi ve Aktüer bilirkişisinin 21.12.2021 tarihli 6 sayfadan ibaret rapordan özetle; dava dışı sürücü … sevk ve idaresindeki …plakalı otomobili ile kontrolsüz kavşakta 1009 sokaktan ana yol olan Atatürk caddesine dönerken, ana yola intikal etmeden önce durabilecek kadar yavaşlaması, gireceği şeridi kontrol etmesi ve varsa bu şeritte seyreden araçlara geçiş önceliğini vermesi gerekirken dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışı ile2918 sayılı KTK Md57-b-5 ve Madde 57/a maddelerini ihlal etmiş olup kazada asli ve %75 oranında kusurlu olduğunu, davacı …ise meskun mahalde, kontrolsüz kavşağa yaklaşırken geçiş hakkı kendisinde bile olsa hızını azaltması, kavşaktan kontrollü olarak geçmesi, bu kurala riayet ettiği takdirde fren ve direksiyon tedbirleri ile kazayı önleyebileceği değerlendirilerek dikkatsiz ve özen yükümlülüğe aykırı hareketiyle 2918 sayılı KTK Md 52-a ya aykırı sevk ve idare hatası sebebiyle kazanın meydana gelmesinde tali ve %25 oranında kusurlu olduğunu,
Adli Tıp Kurumu tarafından davacının iyileşme süresinin 4 aya kadar uzayacağı bu durumda davacının 4 aylık geçici iş göremezlik dönemindeki maddi zararı %100 malul gibi hesaplanacağını, davacının sürekli iş göremezlik dönemindeki maddi zararı ise geçici iş göremezlik süresinin bittiği tarihten itibaren maluliyetiyle orantılı olarak hesaplanacağını,
ATK raporunda 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre davacının maluliyet oranı %0 olarak belirlendiği,
ATK’nın 30.03.2013 tarih ve 28603 sayılı Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine göre tüm vücut engel oranının %1 olduğu belirlendiğini,
Gerek kaza tarihi gerekse de sigorta poliçesinin düzenlenme tarihi 01.06.2015 tarihinden sonrasına ait olduğundan bu husustaki hukuki durumun takdiri Mahkemeye ait olduğundan; her iki maluliyet durumuna göre davacının zarar tutarı ayrı ayrı belirleneceğini, 21.08.1983 doğumlu davacı, 23.08.2017 olay tarihinde, 34 yıl, O ay, 2 günlük olup, 34 yaşında kabul edilerek, TRH 2010 yaşam tablosuna göre muhtemel bakiye ömrü (4l)yıl ve muhtemelen (75)yaşına kadar yaşayacağı, Yargıtay’ın bu konuda yerleşmiş içtihatlarında aktif çalışma yaşı sonu 60 olarak kabul edilmekte olup buna göre kazalının aktif çalışma hayatının (60)yaşına kadar süreceği kabul olunarak, olay tarihinden (60) yaşına kadar bakiye aktif hayat süresi (60-34)- 26 yıl ve pasif devresi (75-60)- 15 yıl olduğunu, dava dosyasında davacının asgari ücretin üzerinde kazanç sağladığını gösterir Yargıtay kararlarına uygun yazılı bir belge bulunmadığından zorunlu olarak hesaplamalar yasal asgari ücretlere göre yapılacağını, Adli Tıp Kurumu tarafından davacının iyileşme döneminde bakıma muhtaç olduğu yönünde bir tespit bulunmadığı bunun dışında da davacının iyileşme döneminde bakıma muhtaç olup olmadığı ve süresi hakkında dosyada bir belge bulunmadığından bakıcı gideri talebine ilişkin bir hesap yapma imkanı olmadığını, kaza tarihinde yürürlükte olan tarifeye göre davalının zorunlu trafik sigorta poliçesine istinaden sorumluluk limiti sakatlık teminatı bakımından 330.000,00 TL olduğunu, kaza 23.08.2017 tarihinde meydana gelmiş olup, ATK tarafından iyileşme süresi 4 ay olarak belirlendiğini, bu durumda da başvuru, davacının daha iyileşme süresi bitmeden yapıldığını, kazalının iyileşmesi son bulmadan sakatlık oranının ve buna bağlı olarak tazminat tutarının belirlenerek ödenmesi mümkün olmadığından başvuru 99. maddeye uygun düşmediğini, bu durumda da davalı sigorta şirketi bakımından en erken temerrüt 19.10.2017 dava tarihinde gerçekleştiğini, aksi kanaate varılarak başvuru tarihine göre temerrüt tarihinin belirleneceğinin kabulü halinde ise başvuru tarihinden 8 iş günü sonrasına göre temerrüt 10.10.2017 tarihinde gerçekleşmiş olacağını,
1.Seçenekte; ATK tarafından 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre davacının malul kalmadığı belirlendiğinden 1.seçenekte davacının sürekli iş gücü kaybı nedeniyle maddi zararının söz konusu olmayacağı,
2.Seçenekte; ATK tarafından 30.03.2013 tarih ve 28603 sayılı Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine göre belirlenen %1 maluliyet oranına göre; Sürekli iş göremezlik dönemine ait maddi zararının 14.820,95 TL olduğu, dava dosyasında davacının iyileşme döneminde bakıma muhtaç olduğuna ve süresine ilişkin bir belge bulunmaması nedeniyle bakıcı gideri zararının belirlenemediği, davacının yukarıda belirlenen maddi zararlarının zorunlu trafik sigorta poliçesindeki limitin içinde kaldığı, Karayolları Trafik Kanunun 99.maddesine göre temerrüdün sigorta şirketi bakımından en erken 29.12.2017 dava tarihinde gerçekleşmiş olacağı, sigortalı aracın kullanım şeklinin hususi gözükmesi nedeniyle avans faizi talebine ilişkin takdirin Mahkemeye ait bulunduğu belirtilmiştir.
Bedel artırım dilekçesi; davacı vekili 12/03/2022 tarihli dilekçesi ile talep sonucunu 19.033,13-TL’ye artırdığını bildirmiş, dilekçesi davalı vekiline usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, mahkememizin 04/04/2022 tarihli celsesinde “Dava değerimizi talep arttırım dilekçemizde kalem kalem ayırmamış olsak da 500,00-TL bakıcı gideri, 3.712,18-TL geçici iş göremezlik 14.820,95-TL sürekli iş göremezlik olarak arttırdık…” beyanında bulunduğu görülmüştür.
Adli Tıp Kurumu faturası; Dosya kapsamında alınan Adli Tıp Kurumu raporlarına ilişkin fatura bedellerinden 02.12.2020 tarihli … fatura numaralı 828,00-TL fatura bedelinin mahkememizce yatırıldığı, 21.04.2020 tarihli …fatura numaralı 687,00-TL bedelli ve 09.07.2021 tarihli … fatura numaralı 1.070,00-TL bedelli fatura bedellerinin yatırılmasına ilişkin dosya kapsamında yeterli gider avansı bulunmadığı, davacı tarafından da yatırıldığına ilişkin dekont sunulmadığı görülmüştür.
Temerrüt ve faiz yönünden ise; davaya konu edilen zarar doğurucu haksız fiil, trafik kazası şeklinde gerçekleşmiş olup, haksız eylem faili, ihtar ve ihbara gerek olmaksızın, zararın doğduğu anda, başka bir anlatımla haksız eylem tarihinden itibaren zararın tamamı için temerrüde düşmüş sayılır. Ancak haksız fiil faili olan sürücünün eylemi sonucu oluşan zararla ilgili, araç işleteninin sorumluluğunu teminat altına alan trafik sigortacısının, 2918 sayılı KTK’nun 99/1. maddesi ile ZMSS Genel Şartları’nın B.2.maddesi uyarınca, rizikonun ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüdün gerçekleştiği ve sigortacının temerrüt faizinden sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Davacı tarafın, davadan önce başvurusunun bulunmadığı durumda ise, dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekir.
Aynı zamanda söz konusu davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasına göre davacının alacağının tamamına temerrüt tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekmekte olduğu gibi Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2016/15535 Esas 2019/7234 Karar sayılı emsal ilamında da belirttiği üzere, zarar gören, gerek kısmi davaya, gerekse sonradan açtığı ek davaya veya ıslaha konu ettiği kısma ilişkin olarak temerrüt tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahiptir.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, 23/08/2017 tarihinde davacı ile davalı sigortacının sigortalısı arasında trafik kazası meydana geldiği, davacının malul kaldığı, davalı sigorta şirketine başvuruda bulunduğu, sigorta şirketi tarafından ödeme yapılmadığı, mahkememizce tarafların tüm delilleri toplandığı, kusur ve aktüerya raporu alınmak üzere dosyanın bilirkişi heyetine tevdi edildiği, hüküm kurmaya ve denetime elverişli kusur raporunda davacının %25 dava dışı sigortalının % 75 kusurlu olduğunun bildirildiği, alınan maluliyet raporlarından kaza tarihinde yürürlükte olan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik uygun olduğu, bilirkişi raporunun TRH 2010 yaşam tablosu progresif rant formülüne göre düzenlendiği, bu hali ile davacının tazminat talep edebileceği, davacının gelir hesabının yasal asgari ücretler esas alınarak yapıldığı, davacının rapor doğrultusunda talebini artırdığı, her ne kadar dosya içerisinde davalı sigortaya başvuru tarihinin 27.09.2017 olduğu görülmüş ise de başvuru tarihinden 8 iş günü sonrasına göre temerrüt 10.10.2017 tarihinde gerçekleşmiş olacağı, temerrüt tarihi olarak bu tarih esas alınarak, davacının belirsiz alacak davası olarak açtığı davasına bu tarihten itibaren aracın hususi olması nedeniyle yasal faiz işletilmesi gerektiği, davacının bakıcı gideri talebinin bakıcı ihtiyacı olduğu ispatlanmadığından reddi gerektiği, talep artırım dilekçesindeki bakıcı gideri talep miktarını ve tüm talepleri son celse kalem kalem belirttiği, davacının bu kapsamda davasını kısmen ispatladığı kanaatiyle davanın kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile 3.712,18-TL geçici iş göremezlik ve 14.820,95-TL sürekli işgöremezlik tazminatı olmak üzere toplam 18.533,13-TL iş göremezlik tazminatının temerrüt tarihi olan 10/10/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine; bakıcı gideri talebinin reddine,
2-Karar tarihi itibari ile alınması gereken 1.265,99-TL harçtan, peşin alınan 296,67-TL (265,27-TL ıslah harcı+31,4-TL peşin harç) harç mahsup edilerek kalan 969,32-TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafça yatırılan 265,27-TL ıslah harcı, 31,4-TL peşin harç, 31,40-TL başvuru harcının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Kabul-red oranına göre davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 5.100,00-TL (kabul miktarı nazara alınarak) vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Kabul-red oranına göre davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 13/2 maddesine göre hesaplanan 500,00-TL (red miktarı nazara alınarak) vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 2.573,95-TL yargılama gideri kabul ve red durumuna göre takdiren oranlayarak 2.506,30-TL’lik kısmının davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine; arda kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Dosya kapsamında alınan Adli Tıp Kurumu 21.04.2020 tarihli … fatura no 687,00-TL bedelli ve 09.07.2021 tarihli … fatura no 1.070,00-TL bedelli fatura bedellerinin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
8-Davacı tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.04/04/2022

Katip Hakim
¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır