Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/891 E. 2020/26 K. 20.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/891 Esas
KARAR NO : 2020/26
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/10/2017
KARAR TARİHİ : 20/01/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA
Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle, müvekkil şirketin davalıdan olan alacağının tahsili amacıyla …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile davalı aleyhine icra takibi başlattığını ve davalıya ödeme emri gönderildiği, davalının itiraz ettiğini, müvekkil şirketin davalıya fatura karşılığı mal sattığını, ve tüm bu işlemlerin cari hesaba işlendiğini, icra takibine karşı yapılan itirazın kötü niyetli olarak müvekkil şirketin alacağının tahsilini geciktirmek kastı ile yapıldığını, yapılan itirazın iptali ile takibin tüm ferileriyle birlikte devamına, davalı aleyhine haksız ve kötü niyetli itirazı nedeniyle asıl alacağın %20 sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle, davacı şirketin müvekkil şirket hakkında ilamsız icra takibinin başlattığını, icra takibinin dayanağı olan fatura cari hesap belgelerinde yer alan borç bakiyesi davacı şirkete 11/07/2016 tarihinde, saati 15:46, kodu … ve … işlem nolu olan havale işlemi ile … ATM aracılığı ile davacı şirket yetkili çalışanına ait hesaba müvekkil şirketin sigortalı çalışanı olan … … tarafından gerçekleştirildiği, 1.103 TL. havalenin yapıldığını, davacı şirkete müvekkil şirketin herhangi bir borcunun olmadığını, davacının başlattığı icra takibine yapılan itirazın kabulüne, borcun ödendiğini bildiği halde icra takibi başlatan davacının kötü niyetle davranması nedeniyle borç miktarının %20 sinden az olmamak şartı ile tazminata hükmedilmesine ve yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER
1-…. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası
2-Faturalar ve sevk irsaliyeleri
3- İş Bankası yazı cevabı
4-Taraf vekillerinin beyan ve dilekçeleri
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ GEREKÇE
Dava, cari hesap ilişkisinden ve faturalardan kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre fatura emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır (229. md.). Fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami “yedi gün” içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır (231/5. md.). 6102 sayılı TTK’da da fatura konusunda hükümler vardır. Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.” (6102 Sayılı TTK 21/1) Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır (6102 Sayılı TTK 21/2).
Faturanın onu teslim alan kişiyi borç altına sokabilmesi için taraflar arasında borç doğurucu bir ilişkinin varlığı ve faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Borç münasebeti olmaksızın düzenlenen ve muhatap tarafından her nasılsa teslim alınan faturaya sekiz günde itiraz edilmemiş olması onu borç altına sokmaz. Ancak TTK 21/2 maddesi uyarınca , faturalara 8 gün içerisinde itiraz edilmediği takdirde faturadaki gösterilen bu bedeli kabul edilmiş sayılır.
Fatura tek başına alacağın kanıtı değildir. Faturanın dayanağı olan temel ilişkinin ispatı gerekir. Tek yanlı düzenlenen faturanın, düzenleyen tarafın kendi ticari defterlerine kayıt edilmiş olması alacağın varlığını ispatlamaz (Yargıtay 19 H.D. 2009/8074 E- 2010/5025 K sayılı içtihadı).
İspat yükü, bir vakıanın doğru ve gerçek olup olmadığı konusunda hakimi inandırma faaliyetidir. İspat, ispat anıdan önce vuku bulmuş ve tekrar etmeyen, vakıalara ilişkindir. İspat yükü aynı zamanda bir haktır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2013/10133 Esas 2014/451 Karar sayılı ilamında da belirttiği üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK), “İspat Yükü” başlıklı 6. maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” şeklinde; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190. maddesinde ise: “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde düzenlemelere yer verilmiştir. Sözkonusu ispat yükünün kime ait olduğunu belirleme görevi, davanın taraflarına değil, mahkemeye aittir.
İtirazın iptali davalarında ise davacı alacaklı takip konusu alacağın varlığını ispat etmelidir. Ancak borçlunun itirazındaki beyanına göre ispat yükü yer değiştirebilir. İtirazında borcu varlığını kabul edip, ödeme savunmasında bulunan borçlu bu savunmasını ispat etmelidir.
Somut olayda davalı havele yoluyla borcu ödediğini iddia etmektedir. Havale ödeme vasıtası olup, var olan bir borcun ödendiğini gösterir. Bu karinenin aksini havaleyi gönderen şahsın ispat etmesi gerekir.
6098 sayılı TBK’nın 100, 101, 102. maddelerinde, kısmî ödemede ve birden çok borçta mahsubun ne şekilde ve hangi sıra ile yapılacağı düzenlenmiş olup, 102. madde hükmüne göre, ödemesi yapılan borcun hangi borca ait olduğuna dair borçlu ya da alacaklı tarafından kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı, düzenlenen makbuzda bu yönde açıklık bulunmadığı, birden çok borcun da muaccel olduğu durumlarda ödemenin borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğunun kabulü gerekecektir.
Ayrıca yemin delili 6100 sayılı HMK’nın 225 ve devamı maddelerde düzenlenmiştir. Yemin kesin delillerdendir. Yemin deliline dayanan taraf, iddia veya savunmasının diğer delillerle ispatlanmamış olması nedeniyle bu delile sıra gelmiş olduğunu başka türlü bilemeyeceğinden; mahkeme, yemin teklif etmek hakkı bulunduğunu istek sahibine hatırlatmakla yükümlüdür. Şu durumda kural olarak, yemin teklifi hakkı kullandırılmadan karar verilemez.
Bu açıklamalar ışığında tarafların sunmuş olduğu tüm deliller dosya içerisine alınmış, icra dosyası getirtilerek incelenmiştir.
…. İcra Müdürlüğünün … Esaslı dosyası dosyamız içersine getirtilmiştir. Dosyanın incelenmesinde 1.008,05-TL asıl alacak, üzerinden, faturaya dayalı ilamsız takip yapıldığı, ödeme emrinin borçluya 24/07/2017 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun da süresi içersinde 24/07/2017 tarihinde borca itiraz ettiği, borca itirazla birlikte takibin durduğu, durdurma kararı alacaklı vekiline tebliği edilmediği , dava İİK’nın 67. maddesi düzenlenen bir yıllık hakdüşürücü süre içinde açıldığı görülmüştür.
Dava konusu faturanın incelenmesinde, fatura tarihi 20/04/2016 tarihli olduğu, bedelinin 1.408,05-TL olduğu, davalının ödeme iddiası ile sunduğu havale makbuzunun incelenmesinde davacının hesabına 11/07/2016 tarihinde davalının sigortalı çalışana … … tarafından 1.103,00-TL yatırıldığı, 7,00-TL havale ücreti olduğu, İş bankası müzekkere cevabı ile bu hususun doğrulandığı görülmüştür.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, davanın temelini oluşturan icra takibinde bir adet faturadan bakiye kalan miktara dayanılmış, davalı gerek icra takibine yönelik itirazında gerekse yargılama sırasında verdiği dilekçelerinde takip ve dava konusu edilen fatura bedelini ödediğini savunmuştur. Faturalara konu malın teslimi hususunda taraflar arasında her hangi bir ihtilaf bulunmamaktadır. Uyuşmazlık fatura bedellerinin ödenip ödenmediği noktasındadır. Bu durumda ispat külfeti ödeme iddiasında bulunan davalı borçludadır. Davalı borcu ödediğini ispatla yükümlüdür. Davalı borcun davalının sigortalı çalışanı … …’ün hesabından ödediğini iddia etmiş, sigortalı çalıştığına dair SGK kayıtlarını ve ödemeye ilişkin belgelerini sunmuştur. Mahkememizce İş Bankasına müzekkere yazılmış, gelen yazı cevabında davacının hesabına 22/04/2016 tarihinde 1.003,00-TL’nin … … açıklamasıyla gönderildiği görülmüştür. Mahkememizce davacı vekiline 5. Celse 1 nolu ara karar ile davalının takip konusu borç dışında bir borcu olup olmadığı, dava dışı … … tarafından yapılan ödemenin hangi alacağa ilişkin yapıldığına dair beyanda bulunmak üzere kesin ve ihtaratlı süre verilmiş, davacının ara karara ilişkin beyanında ispat yükünün davalıda olduğunu bildirmiş, ara karardaki hususları açıklamamıştır. Bu halde ihtarat doğrultusunda dosyadaki bilgi ve belgelere göre karar verilmiştir. 6098 sayılı TBK’nın madde 102 uyarınca yapılan ödeme muaccel borç için yapılmış sayılacak, birden çok muaccel ise ödemenin ilk olarak takip edilen borç için yapılmış sayılacaktır. Davacı vekiline verilen süre içerisinde davalı ile arasında başka bir borç ve takip olduğuna ilişkin beyanda bulunmamış, bu yönde delil sunmamıştır. Ayrıca davacı dava dışı davalının çalışanı … … ile arasında başka bir borç ilişkisi olduğu yönünde bir beyan ve iddia da bulunmamıştır. Bu halde … … tarafından yapılan ödemenin dava konusu borcunun ifası kapsamında yapıldığı anlaşılmıştır. Davalının çalışanı tarafından davacıya banka yoluyla yapılan havalenin kural olarak, mevcut bir borcun ifası amacıyla yapıldığının kabulü gerekecektir. Davacı tarafından bu ödemelerin, taraflar arasındaki başka bir borç için yapıldığı ileri sürülmediğine ve toplam fatura tutarı kadar ödeme yapılmış bulunmasına göre yapılan ödemenin dava konusu borç için yapılmış olduğunun kabulü gerekir. Yapılan ödeme faturadan sonra yapılmış olmakla dava konusu borca mahsuben yapılmadığını ispat külfeti yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere davacı üzerindedir. Davacı taraf dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanmış olup, davacıya yemin hakkı hatırlatılmış, davacı yemin deliline dayanmış olup, yemin metnini hazırlamıştır. Mahkememizce 6100 sayılı yasanın 236. Maddesi uyarınca davalının yerleşim yeri mahkemesine talimat yazılmış, davalı yemini mahkeme huzurunda eda etmiştir. Bu halde davacının davasını ispatlayamadığı kanaatiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davalının kötü niyet tazminatı talebi yönünden, davacı her ne kadar icra takibinde haksız ise de kötüniyetli olduğu ispat edilemediğinden, davalının kötüniyet tazminatı talebi haklı görülmeyerek, talebin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1- Davanın REDDİNE
2-Davalının kötü niyet tazminat talebinin reddine,
2-Alacaklının davayı açmakta kötü niyeti olmadığından davalının kötü niyet tazminatı isteminin reddine,
2-Alınması gereken 54,40-TL harcın, peşin alınan 31,40-TL harçtan mahsubu ile bakiye 23,00-TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı, kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 1.008,05-TL (dava değeri dikkate alınarak) vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı parasal miktar itibariyle kesin karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 20/01/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır