Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/887 E. 2019/1192 K. 28.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/887
KARAR NO : 2019/1192
DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 05/10/2017
KARAR TARİHİ : 28/11/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin vermiş olduğu 03.10.2017 tarihli dava dilekçesinde özetle; “Davalı … San. Tic. A.Ş’nin sermayesinin 13.000.000,00-TL olduğunu, 30.09.2014 tarih ve … numaralı yönetim kurulu kararı alındığını, ilgili yönetim kurulu kararında; “Davalı şirket ile ihbar olunan …arasında düzenlenecek olan 30.000.000,00-TL kredi sözleşmesi ve bununla ilgili 39.000.000,00-TL tutarlı munzam senetlerin imzalanması için yönetim kurulu üyelerinin yetkilendirilmesine” karar verildiğini, genel kurulun yetkisi dahilinde olan bir husus hakkında yönetim kurulu tarafından karar alındığını ve bu nedenle söz konusu kararın yok hükmünde olduğunu, yönetim kurulunun bu yönde bir karar almasının mümkün olmadığını, söz konusu kararların şirketin temel yapısına ve sermayenin korunması ilkesine aykırı olduğunu, TTK md.369 ve 391, söz konusu kararın TBK md. 27 uyarınca ahlaka aykırılık nedeni ile yok hükmünde olduğunu, daha evvel davalı şirketin iki ayrı yönetim kurulu kararının yokluğunun tespiti istemi ile dava açıldığını ve bahse konu davaların her ikisinde de dava konusu yönetim kurulu kararlarının yok hükmünde olduğunun tespit edildiğini, davalı şirket …’nin yurt içinde ve yurt dışında hidrolik, rüzgar, güneş, fotovoltaik, jeotermal, biyokütleden elde edilen gaz (çöp gazı dahil) gibi enerji kaynaklarından elektrik enerjisi üretimi, satışı ve benzeri konularda faaliyet göstermek için 2007 yılında 7.000.000,-TL sermaye ile kurulduğunu, 2009 yılında şirket sermayesinin 13.000.000,-TLye çıkarıldığını,davalı şirketin halihazırdaki sermayesininde 13.000.000,00TL olduğunu, davalı şirketin güncel sermayesinin, beheri 10,00 TL nominal değerde olmak üzere 1.300.000 adet tamamı nama yazılı paya ayrılmış 13.000.000-TL olduğunu, davacıların davalı … Enerji’de cem’an %31.85 oranında pay sahibi olduğunu,esas sözleşmesel pay gruplaşmasının yanı sıra fiili bir pay gruplaşmasının da bulunduğunu,davalı … Enerji’nin kalan 2/3’lük paylan ise iki gruptan oluştuğu ve davacılara karşı birlikte hareket ettiği iddia edilen hâkim hissedarlara ait olduğunu, dava konusu yönetim kurulu kararına konu tarihte, davalı şirketin yönetim kurulunun … dahil olmak üzere 6 kişiden oluştuğu, ancak dava konusu kararda yalnızca 5 yönetim kurulunun isminin yer aldığını, bahse konu 5 yönetim kurulundan bir tanesi olan …’ın karara imza atmadığını, dolayısıyla kararda 4 yönetim kurulu üyesinin imzasının yer almakta olduğunu, davalı şirketin iki ayrı YK kararının yokluğunun tespiti istemi ile dava açıldığını, bahse konu … ATM’nin … Esas ve … ATM … Esas sayılı her ikisi davalarında da dava konusu yönetim kurulu kararlarının yok hükmünde olduğunun tespit edildiğinin, yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı şirket …nin 30.09.2014 tarihli ve … karar numaralı yönetim kurulu kararının yoklukla ve/veya mutlak butlanla malul olduğunun tespitine ve yargılama sonucuna kadar beklenmeksizin bu aşamada ihtiyati tedbir mahiyetinde yokluğu talep edilen davalı şirket …nin 30.09.2014 tarihli ve … yönetim kurulu kararının icrasının durdurulmasına,huzurdaki davanın ikame edildiği bilgisinin 3. kişilerin uğrayacağı muhtemel zararların önlenmesine binaen TTK md. 448 f.l uyarınca Ticaret Sicil Gazetesi’nde tescil ve ilanı için davalı şirket yönetim kurulu üyelerine ve davalı şirkete ayrı ayrı ihtaratta bulunulmasına; giderleri davalıya ait olmak üzere, dava sonunda verilecek müspet kararın gazete ile yayımlanmasına; yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalıya tahmiline; dair karar verilmesi talebiyle iş bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Davalı vekilince verilen 04.12.2017 tarihli cevap dilekçesinde özetle; dava konusu yapılan 30.09.2014 tarihli ve … karar numaralı yönetim kurulu kararı, hemen anlaşılacağı üzere 2014 yılında alındığını, bu karar yürürlüğe konulmuş olup karar gereği kullanılan kredi de daha sonra geri ödenerek kapatıldığını, davacıların üç yıldan daha fazla süre geçtikten sonra bu yönetim kurulu kararının yokluğunu/geçersizliğini ileri sürmeleri son derece kötüniyetli olduğunu, zaten dava konusu kararıyla kullanılan kredi ödenmiş olup yönetim kurulu kararı amacına ulaştığını, dolayısıyla, bu yönetim kurulu kararının geçersizliğini iddia etmekte bir hukuki yarar söz konusu olmadığını,
Davacıların dava konusu yaptıkları müvekkil şirketin yönetim kurulu kararıyla … AŞ’den kredi kullanılmış ve bu kredi geri ödendiğini, … Enerji Sanayi ve Ticaret AŞ tarafından 3580-7047373-351 hesabı 351 ek no’dan 1 şube referans nolu kapaması açıklamasıyla 15.10.2015 16:33’te ödeme yapıldığını,
Dava konusu yönetim kurulu kararıyla amaçlanan hedefe ulaşılmış olup, alınan kredi geri ödenmiş ve kapatılmış olup müvekkil şirket de bundan hiçbir zarar görmediğini, bu sebeple, söz konusu yönetim kurulu kararıyla ilgili butlan kararı alınmasında hiçbir hukuki yarar olmadığını, (HMK m. 114 ve 115 uyarınca) davanın hukuki yarar yokluğundan ötürü usulden reddinin gerektiğini, hukuki yararın bulunmaması davanın görülmesine engel olduğunu,
Davacının, müvekkili şirkete ya da grup şirketlerine veyahut yönetim kurulu üyelerine yöneltmiş olduğu 32 adet farklı dava bulunduğunu, davacıların her fırsatta müvekkil şirkete ya da şirketin pay sahibi olduğu ya da şirkette pay sahibi olan şirketlere haksız dava açmakta olduğunu,
Müvekkili şirket ya da dava dışı şirketlerde davacıların dışlanmasına yönelik hiçbir faaliyette bulunulmadığını, hatta, davacılardan … müvekkil şirkette yönetim kurulu üyeliği de yaptığını, ancak yeni TTK dönemine geçildiğinde, 6103 sayılı Kanun gereği tüzel kişi temsilcisi olarak görev yapan yönetim kurulu üyelerinin istifa etmeleri gerektiği ve diğer tüzel kişi yönetim kurulu üyeleri istifa ettikleri halde Mayıs 2012’de seçilen …, TTK’ya aykırı davranarak istifa etmediğini, daha önce yönetim kurulu üyesi olan birinin ilelebet bu görevi sürdüreceği gibi bir kural olmadığını, genel kurulun iradesi neticesinde davacının yönetim kurulu üyeliğine seçilmemiş olması davacının yönetimden uzaklaştırıldığı anlamına kesinlikle gelmeyeceğini,
Davacıların bu kadar çok dava açmasının nedeni ise; bir şekilde şirketlere kayyım atanmasını sağlayarak büyük projeleri ve kredileri bünyesinde bulundurulan şirketlerin zor duruma düşmesini sağlamak olduğunu, büyük projeler yapmakta olan ve banka ve finans kuruluşları ile şahsi kefaletlerini de vermek suretiyle krediler temin etmiş olan çoğunluk hisse sahiplerinin panik olmasını sağlayarak davacı … ailesine ait azınlık hisselerini değerinin çok ama çok üstünde satın almaya mecbur bırakmak olduğunu, asıl amacın onlarca dava açmak yoluyla şirketlerin işlemez hale gelmelerini sağlamak olduğunu, açılmış derdest davalar nedeniyle neredeyse her hafta ticari defterler bilirkişi incelemesine gitmek olduğunu,
Öte yandan, yönetim kurulunun şirketin büyümesini ve daha kârlı hale gelmesini sağlayacak fırsatları kullanmayışı ve işbu dava konusu kararı almayışı özen ve sadakat yükümlülüğüne aykırı olacağını, bu kararın TTK m. 408 hükmüne aykırılık teşkil ettiği iddiası tamamıyla gerçek dışı olduğunu, ilgili kararın genel kurulun yetkisine girmediğini, zaten davacıların da iddia ettiği şekilde TTK m. 408/2 hükmünün uygulanabilmesi için olayda bir satış işleminin söz konusu olması gerektiğini, oysa, kredi çekme işlemi satış işlemi olmadığını, dolayısıyla, TTK m. 408/2 hükmünün uygulanmasına olanak olmadığını,
Dava konusu yönetim kurulu kararı benzeri kararların anonim şirketlerin gerçekleştirdiği olağan işlemler olduğunu, dolayısıyla bu yönetim kurulu kararında da hiçbir şekilde ahlaka ya da hukuka aykırı olmadığını,
Dava konusu yönetim kurulu kararı benzeri kararların anonim şirketin yapabileceği olağan işlerin en başında geldiğini, bu kararı almaya yetkili organın da yönetim kurulu olduğunu, söz konusu yönetim kurulu kararıyla sermayenin korunmasına aykırı davranıldığı iddiasının da kabul edilemez olduğunu, aksi halde, bir tüzel kişilik olan anonim şirketlerin hiçbir şekilde iş ve işlem gerçekleştirimeyeceğini, faaliyet gösteremeyeceğini ve hukuki hiçbir işlem yapamaması anlamına geleceğini, müvekkili şirketin 30.09.2014 tarihli ve … karar numaralı yönetim kurulu kararıyla … A.Ş’den kullanılan kredinin tamamıyla geri ödendiğini ve kredinin kapatılmış olması ve işbu yönetim kurulu kararının geçerli şekilde anılıp yürürlüğe konulmuş olması sebebiyle davanın kararın yokluğunu ya da geçersizliğini öne sürmekte hukuki yararı mevcut olmadığı için davanın reddini, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesi talep edilmiştir.
Yanların tüm delilleri toplandıktan sonra dosya iddia, savunma ve yanların tüm delilleri ile ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılarak dava tarihi itibarıyla dava konusu yönetim kurulu kararının şirketin ekonomik özgürlüğünün aşırı derecede sınırlandırmış olması ve ekonomik geleceğini tehlikeye düşürmesi sebebiyle ahlaka aykırı olduğunu, ahlaka aykırılığın yaptırımı ise TBK md. 27 uyarınca butlan olacağı ve bu sebeple hukuka aykırı olduğunu,yukarıda bahse konu edilen yönetim kurulu kararları davalı şirketin halihazırdaki yönetim kurulu üyeleri tarafından alındığını, buna göre huzurdaki davaya konu yönetim kurulu kararı ağır surette hukuka aykırı ilk karar olup olmadığını, TTK md.408.f 2 -f; md.369; md.371; md.374; md.391; md.421, md.473, vd. ile TBK md. 27 ‘ye aykırı olarak alınan dava konusu yönetim kurulu kararının yoklukla ve/veya mutlak butlanla malul olup olmadığının saptanması için bilirkişi kuruluna verilmiştir.
Bilirkişi kurulunun düzenlediği 13.05.2019 tarihli 23 sayfadan ibaret raporunda özetle; “Davacıların …’nın davalı şirkette iptali talep edilen yönetim kurulu karan alındığı tarihte diğer davacı … AŞ tüzel kişisini temsilen yönetim kurulunda yer aldığı,
İptali talep edilen dava konusu 30.09.2014 tarih ve … nolu davalı şirket yönetim kurulu kararına istinaden davalı şirketçe toplam 20.000.000-TL tutarında kredi kullanılarak … A.Ş’ne kullandırıldığı,
Söz konusu kredinin faizlerinin … A.Ş. tarafından bankaya ödendiğini ancak davalı şirketin kendi kaynaklarını kullanarak … A.Ş’ne kredi kullandırması karşılığında ilave herhangi bir gelir elde etmediği, riski davalı şirketin almasına karşın bu risk karşılığında hiçbir gelir elde etmediği,
Davalı şirketin varlık ve alacaklarının önemli bir bölümünü yabancı kaynaklarla finanse etmesi nedeniyle, kredi ihtiyacının bulunduğu, ancak, bu ihtiyacına karşın dava dışı bankadan kullanılan kredinin bağlı ortaklığa transferinin anlamlı olmadığının,
İptali talep edilen dava konusu 30.09.2014 tarih ve … nolu davalı şirket yönetim kurulu kararına istinaden alınan kredi nedeniyle davalı şirketin gereksiz finansal risk almış olduğu,
Davalı şirketin kendi kaynaklarını kullanarak … A.Ş’ne kredi kullandırması suretiyle herhangi bir gelir elde etmemesi nedeniyle KVK nun 3. maddesinde tanımlanan transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı yaptığını ve şirketin vergisel risk almış olduğu,
Davalı şirket tarafından YK üyesinin toplantıya telefonla çağırıldığı ileri sürülmüş olmakla birlikte bu durumun ispatlanmadığı, bu durumda aslında anılan YK kararının şeklen batıl kabul edilebileceği ancak somut olayda işlemin üzerinden 4 yıl geçtikten sonra dava açılmış olması ve butlana karar verilmesi halinde hukuki işlem güvenliğinin sarsılacağı çekilen kredi ödenmiş olduğu da dikkate alındığında butlanın tespitinde hukuki yarar bulunmadığı,
Butlanın tespiti talep edilen kararın içerik itibarıyla da TTK md. 408 f bende bağlamında şirket malvarlığının toptan satışı olarak değerlendirilemeyeceği kararın bu yönüyle de kabul edilemeyeceği” sonuç ve kanaatleri ile raporlarını sunmuşlardır.
Dosyaya getirtilen yanlara ait tüm deliller, dava dışı şirketin ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen rapor ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığı üzere;
Huzurdaki davanın konusu 30/09/2014 tarih ve … nolu yönetim kurulu kararının butlanının tespitine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Davacıların … San. Ve Tic. A.Ş.’nin yönetim kurulu üyesi ve temsil ve ilzama yetkili olmadıkları görülmüştür.
İptali talep edilen dava konusu 30/09/2014 tarih ve … nolu davalı şirket yönetim kurulu kararında aynen; “Davalı şirket ile ihbar olunan …arasında düzenlenecek olan 30.000.000,00-TL kredi sözleşmesi ve bununla ilgili 39.000.000,00-TL tutarlı munzam senetlerin imzalanması için yönetim kurulu üyelerinin yetkilendirilmesine karar verilmiştir'” hususlarının yer aldığı görülmüştür.
Davalı … San. Ve Tic. A.Ş’nin … A.Ş’den dava konusu iptali talep edilen yönetim kurulu kararı kapsamında kullandığı kredileri … şirketine aynı gün veya birkaç gün içinde transfer ettiği tespit edilmiştir.
Davalı şirketçe kullanılan kredilerin tarih ve tutarları ile … şirketine transferine ilişkin detaylı bilgiler aşağıdadır.
-30.09.2014 tarihinde kullanılan 10.000.000,00.-TL tutarlı kredi yine aynı tarihte … A.Ş.’ne transfer edilmiştir.
-01.10.2014 tarihinde kullanılan 5.000.000,00.-TL tutarlı kredi yine aynı tarihte … A.Ş.’ne transfer edilmiştir.
-07.10.2014 tarihinde kullanılan 5.000.000,00.-TL tutarlı kredinin ise 17.10 2014 tarihinde … A.Ş.’ye transfer edilmiştir.
Dava konusu iptali talep edilen yönetim kurulu kararı kapsamında davalı şirketin kullandığı kredinin rotatif kredi olduğu ve 1 yıl vadeli tek ödemeli olduğu, bu kredinin kapama ödemesinin ise 15.10.2015 tarihinde davalı şirket … hesabından ödendiği ve kredinin tamamen kapatıldığı şirket kayıtlarından anlaşılmaktadır.
Yönetim, kurulu kararları, genel olarak iç idareyi ilgilendiren ve dolayısıyla muhalif kalan üyeler de dahil, şirket ve ortakları bağlayıcı hukuki işlemlerdir. Yönetim kurulu kararlarının meydana gelişi veya kapsamı bakımından kanuna, esas sözleşmeye veya dürüstlük kurallarına aykırı ve geçersiz olmaları mümkündür. Şirketin, pay sahiplerinin ve üçüncü kişilerin çıkarlarını zedeleyen yönetim kurulu kararları bakımından da her hukuki işlem gibi çeşitli derecelerde sakatlık örn. yokluk, butlan, askıda hükümsüzlük, iptal edilebilirlik söz konusu olabilir.
Yönetim kurulu kararlarının geçerlik şartları 6102 s. TTK md. 390 da düzenlenmiş bunun dışında, batıl kararları 391. madde de örnekseme yolu ile sayılmış ve şirketin, pay sahiplerinin ve alacaklıların korunması yönünden yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu hükme bağlanmıştır.
Batıl kararlar örnek mahiyetinde sayıldığından 6102 s. TTK md. 391 (1) de anılanlarla sınırlı değildir. Batıl yönetim kurulu kararları baştan itibaren hüküm doğurmazlar. Bu kararlar daha sonra sağlığa kavuşturulamayacakları gibi zamanaşımına uğramazlar ve mahkemece resen dikkate alınırlar. Batıl kararlar ilgilisi olduğunu ispatlayan herkes tarafından herkese karşı ileri sürülebilirler. Yönetim kurulu kararının butlanı itiraz olarak ileri sürülebileceği gibi bir tespit davasına da konu edinilebilir.
Bununla birlikte, söz konusu kararlar işlem güvenliği yönünden önemli bir sakıncayı da barındırmaktadırlar. Yönetim kurulu tarafından alınmış bir kararın yıllar sonra bile butlanının ileri sürülebilmesi tehlikesi ve tehdidi, şirket yönetiminde, pay sahiplerinde, alacaklılarda ve sermaye piyasasındaki potansiyel yatırımcılarda olumsuz algılamalara neden olabilir. Çünkü, butlanın mahkemece tespiti halinde alınan karar doğrultusunda tesis edilen işlemler çoğu kez geriye etkili olarak ortadan kalkmaktadır. İşte bu nedenle butlana istisnaen ve kanun emredici düzenlemelerinin ağır ihlali ve anonim şirketin temel yapısına aykırılık hallerinde hükmedilmelidir.
Yönetim kurulu kararları şeklen veya içerik itibanyla geçersiz olabilirler. Şekle aykırılık nedeniyle geçersiz yönetim kurulu kararlarına örnek olarak yönetim kurulu dışında bir karar alınmış olması, yönetim kurulu üyesi seçimine dair kararın yok hükmünde olan bir yönetim kurulu tarafından alınması, toplantının bazı üyeler çağrılmadan yapılması, kanunda öngörülen yönetim kurulunun toplantı ve karar nisaplarına uyulmaması, yönetim kurulu üyesi olmayan kimseler veya azledilen yönetim kurulu tarafından karar alınması veya başka bir organın yetkisine giren bir hususta karar alınması sayılabilir.
Yönetim kurulu kararları içerik bakımından da batıl olabilir. Kanunun emredici düzenlemelerine, ahlaka ve adaba aykırı kararlar ile yerine getirilmesi imkansız kararlar ve üçüncü kişilerin haklarını etkileyen dürüstlük kuralına aykırı kararlar bu meyandadır.
Yeni TTK md. 391 (1) de ayrıca özel butlan halleri örnekseme yoluyla sayılmıştır. Buna göre: Eşit işlem ilkesine aykırı olan, Anonim şirketin temel yapısına uymayan veya sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen, Pay sahiplerinin,özellikle vazgeçilmez nitelikteki haklarını ihlal eden veya bunların kullanılmalarını kısıtlayan ya da güçleştiren,diğer organların devredilemez yetkilerine giren ve bu yetkilerin devrine ilişkin, kararlar batıldır.
Huzurdaki davada butlanın tespiti istenen karar yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda iki açıdan inceleme ve değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Bunlardan ilki karar almak üzere toplanan yönetim kurulu üyesinin toplantıya çağınlmamasının şeklen karara etkisi, İkincisi ise alman kararın içerik itibarıyla Kanunun emredici hükümlerine aykırılık teşkil edip etmediğidir.
Dava konusu yönetim kurulu kararının 6 üyenin 5 inin olumlu oylarıyla alındığı anlaşılmakta olup dosyada yer alan bilgi ve belgelerden kararın şekil bakımından butlanını gerektiren bir olguya rastlanamamıştır.
Davacı butlanın tespitini talep ettiği kararın içerik bakımında da TTK md. 408 f bendi hükmüne aykırı olduğunu iddia etmektedir. Anılan madde önemli miktarda şirket varlığının toptan satışının şirket genel kurulun devredilemez görev ve yetkileri arasında olduğuna ilişkin bir hüküm içermektedir.
İptali talep edilen dava konusu 30.09.2014 tarih ve … numaralı davalı şirket yönetim kurulu kararında aynen; yönetim kurulu kararı alındığını, ilgili yönetim kurulu kararında;”Davalı şirket ile ihbar olunan …arasında düzenlenecek olan 30.000.000,00-TL kredi sözleşmesi ve bununla ilgili 39.000.000,00-TL tutarlı munzam senetlerin imzalanması için yönetim kurulu üyelerinin yetkilendirilmesine karar verildiği” hususlarının yer aldığı görülmüştür.
Yasa veya sözleşmesel düzenleme gereği genel kurula bırakılmayan tüm yetkiler yönetim kuruluna aittir. Bu sebeple TTK 408. maddesinin 2. fıkrasında 6 bent halinde sayılan devredilemez görev ve yetkiler ile esas sözleşmede genel kurula bırakılması kararlaştırılan görev ve yetkiler dışındaki görev ve yetkiler yönetim kuruluna aittir.
Anonim şirketlerde genel kurulun devredilemez görev ve yetkilerinin düzenlendiği TTK md. 408 f bendinde önemli miktarda şirket varlığının toptan satışının yer aldığı görülmektedir. İsviçre Borçlar Kanunu’nda ve Alman Anonim Şirketler Kanununda bir benzeri yer almayan bu hüküm Türk hukukunda uygulama ve Yargıtay kararları doğrultusunda pozitif norma dönüştürülmüştür. Kanun koyucu bu hükmü getirmekle şirketin önemli miktarda varlığının satılmasını genel kurulun onayına bağlayarak, pay sahiplerinin, şirketin kötü yönetimi dolayısıyla, faaliyet alanının ciddi anlamda küçülmesi veya faaliyetlerini yürütemez hale gelmesini engellemeyi amaçlamıştır, genel Dava konusu olayda itiraza konu yönetim kurulu kararı ile tesis edilen ticari işletme rehni ve alacağın temlikine dair işlemlerin genel kurulun devredilemez görev ve yetkileri arasında kabul edilip edilmeyeceğinin belirlenebilmesi için öncelikle maddede geçen “önemli miktar” kavramının ne ifade ettiğini tespit etmek gerekmektedir. Önemli miktar, şirketin işletme konusunu gerçekleştirmek için sürdürdüğü faaliyetlerin devamı bakımından hayati öneme sahip ölçüdeki mal varlığı olarak nitelendirilebilir. Dolayısıyla önemli miktar, ilgili şirketin ölçeğine göre değişiklik gösteren, her şirket bakımından farklı şekilde somutlaşan bir ölçüttür. O halde ilgili mal varlığının “önemli miktar” teşkil edip etmediğinin şirketin büyüklüğü göz önünde bulundurularak değerlendirilmesi gerekir. Bu ölçütün değerlendirilmesinde, hükmün yürürlüğe konma amacı da göz önünde bulundurulmalıdır. Dolayısıyla, şirketin faaliyetlerini eskisine kıyasla önemli ölçüde sınırlayan yahut şirketin işlem hacmini önemli Ölçüde daraltan miktardaki malvarlığının satılması halinde, önemli miktarda malvarlığının satımından söz edilebilir.
Önemli miktarın tespitinde konuyu düzenleyen başka bir mevzuattan faydalanmak da mümkündür. Sermaye piyasası mevzuatında, halka açık anonim ortaklıklar bakımından mal varlığının tümünün veya önemli bir bölümünün devri veya üzerinde ayni bir hak tesis edilmesi önemli nitelikte işlem olarak tanımlanmakta ve bu işlemler için genel kurulun onay koşulu aranmaktadır.
Bu bağlamda açıklığa kavuşturulması gereken diğer bir husus ise yönetim kurulu tarafından rehin tesisine ilişkin işlemin genel kurulun devredilemez görev ve yetkileri arasında kabul edilip edilemeyeceği meselesidir. Zira TTK md. 408 (f) bendinde rehinden değil malvarlığının satışından bahsedilmektedir.Şirketin malvarlığı üzerinde rehin kurulması halinde bu malvarlığının şirket mülkiyetinden çıkması rehnin kurulması anında değil yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde söz konusu olur. Şirket malvarlığının satışından farklı olarak rehin üçüncü kişi lehine de tesis edilebileceğinden böyle bir durumda şirketin elde edeceği bir bedelin bulunmaması da mümkündür. O nedenle malvarlığının toptan satışından daha ağır bir sonuca götürebilecek rehin işleminin TTK md. 408 (f) bendi kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Dava konusu olayda rehin işlemi her ne kadar şirkete tahsis edilen bir kredi karşılığında kurulmuşsa da heyetimizde yer alan muhasip bilirkişilerce yapılan incelemelerde şirketin kullanmış olduğu krediyi herhangi bir ilave gelir elde etmeden diğer grup şirketlerine aktardığı da dikkate alındığında tesis edilen rehin miktarı ile birlikle yapılan işlemin genel kurulun devredilemez görev ve yetkileri arasında sayılması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Bununla birlikte yapılan işleme genel kurulda sonradan icazet verilip verilmediği ayrıca incelenmesi ve değerlendirilmesi gereken bir husustur. Zira genel kurul tarafından yapılan işlemin sonradan açıkça veya örtülü olarak onanması ve işlemin geçerli hale gelmesi mümkündür. Bu noktada açıklığa kavuşturulması gereken husus genel kurulda söz konusu karara ilişkin uygulanması gereken toplantı ve karar yeter sayısıdır.
Davacı … dava konusu yönetim kurulu karannın alındığı tarihte yönetim kurulu üyesi olmasına rağmen toplantıya çağrılmadığını ve dava konusu kararın gıyabında alındığım ileri sürmekte buna karşın davalı şirket davacının toplantıya telefonla çağrıldığını ancak katılmadığını iddia etmektedir. Yukarıda belirtildiği üzere yönetim kurulu üyelerinin toplantıya ne şekilde çağrılacağına dair kanunda herhangi bir düzenleme yer almadığından çağrının yazılı şekilde yapılması zorunlu olmamakla birlikte, çağrıyı yaptığını ileri süren tarafın da telefonla çağrı yapıldığını (örn. arama kayıtlarını ibraz etmek suretiyle) ispatlaması gerekir. Bu noktada davacı YK üyesinin butlanı talep edilen 30.09.2014 tarihli YK toplantısına çağrıldığının davalı şirket tarafından ispatına yönelik herhangi bir belge dosyada bulunmamaktadır.YK üyesinin sehven toplantıya çağrılmaması veya çağrılmayan YK üyesinin sonradan alman karara katılması halleri hariç üyelerin toplantıya davet edilmemeleri alman kararlann şeklen batıl olması sonucunu doğurur. Ancak huzurdaki davada bir noktaya dikkat çekmek gerekir. Butlanı talep edilen YK kararı 2014 yılına ilişkin olup, karar doğrultusunda çekilen kredi 2015 Ekim ayında ödenmek suretiyle kapatılmıştır. Dava 2017 yılında yani butlanı talep edilen yönetim kurulunun kredi alınmasına karar verdiği işlemin üzerinden 4 yıl geçmesinden sonra açılmış olup, aradan geçen zaman ve butlanın şirket yönetiminde,pay sahiplerinde, alacaklılarda ve sermaye piyasasındaki potansiyel yatırımcılarda yaratabileceği olumsuz algı ve işlem güvenliğini sarsma potansiyeli nedeniyle butlana hükmedilmemesi gerektiği düşünülmektedir.
Kaldı ki alman kararın butlanına hükmedilmesi halinde davacıların bir hukuki yararı bulunmadığı, kullanılan kredi dolayısıyla şirketin zarara uğraması söz konusu ise bunun için kanunda düzenlenmiş başkaca hukuki müesseseler olduğunu belirtmek gerekir.
Davacı butlanın tespitini talep ettiği kararın içerik bakımında da TTK md. 408 f hükmüne aykırı olduğunu iddia etmektedir. Anılan madde önemli miktarda şirket varlığının toptan satışının şirket genel kurulun devredilemez görev ve yetkileri arasında olduğuna ilişkin bir hüküm içermektedir. Ancak dava konusu olayda şirketin önemli miktarda malvarlığının satışı söz konusu olmadığı gibi, yönetim kurulu kararı ile alman kredi de bir yıl sonra ödenmek suretiyle kapatılmıştır. Davalı şirketin 2014 ve 2015 yıllarındaki malvarlığı durumu dikkate alındığında YK tarafından alınmasına karar verilen kredinin TTK md. 408 f bendi bağlamında bir mal varlığının elden çıkarılması olarak değerlendirilmesi mümkün görünmemektedir.
Tüm bu nedenlerle butlanı talep edilen YK kararı Ekim 2015 yılına ilişkin olup, huzurdaki davanın Mayıs 2017 yılında yani butlanı talep edilen yönetim kurulunun işletme rehni tesisi işleminin üzerinden daha sonra açıldığını, aradan geçen zaman ve butlanın şirket yönetiminde, pay sahiplerinde, alacaklılarda ve sermaye piyasasındaki potansiyel yatırımcılarda yaratabileceği olumsuz algı ve işlem güvenliğini sarsma potansiyelinin göz önünde bulundurulduğunda iyi niyetle açılmadığı kanaatine varılan davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Bu nedenle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda gerekçesi ve ayrıntısı açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken maktu 44,40-TL harcın, peşin alınan 31,40-TL harçtan mahsubu ile bakiye kalan 13-TL harcın, davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davalı, kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre uyarınca hesaplanan 2.725,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere oyçokluğu ile verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı.28/11/2019

Başkan …
(M)
Üye …

Üye …

Katip …

MUHALEFET ŞERHİ

Tüm bu hususlara göre yönetim kurulunun dava konusu kararları yoklukla batıl olduğu açıktır.
Davalı şirketin 30.09.2014 tarihli … karar numaralı yönetim kurulu kararının yoklukla ve veya butlanla malul olduğunun tespiti talep edilmiştir.
Yönetim kurulu üyesinin, yönetim kurulu toplantısına çağrılmaması şeklen geçersizlik nedenidir. Davacı toplantıya çağrılmadığını beyan etmiş, davalı şirket ise YK üyesinin toplantıya telefonla çağırıldığı ileri sürülmüştür. Davalı davacıyı yönetim kurulu toplantısına telefon ile çağırdığını ispatlar bir delil sunamamış ve bu iddiasını ispatlayamamıştır. Bu durumda aslında davaya konu YK kararının şeklen batıl olduğu sabittir.
Butlan olduğu anlaşılan bu yönetim kurulu kararının ayrıca TTK 408/f hükmüne de aykırılık teşkil edildiği iddia edilse de, kredi alınmasına ilişkin yönet kurulu kararı, şirketin varlığının toptan satışı niteliğinde olmadığından bu görüşe katılmak mümkün değildir.
Şeklen aykırılık nedeniyle batıl olan bu yönetim kurul kararının, “yönetim kurulunun kredi alınmasına karar verdiği işlemin üzerinden 4 yıl geçmesinden sonra açılmış olup, aradan geçen zaman ve butlanın şirket yönetiminde,pay sahiplerinde, alacaklılarda ve sermaye piyasasındaki potansiyel yatırımcılarda yaratabileceği olumsuz algı ve işlem güvenliğini sarsma potansiyeli nedeniyle butlana hükmedilmemesi gerektiği” görüşü beyan edilmiş ise de, Şeklen aykırılık nedeniyle batıl olan bu yönetim kurul kararının, TTK 291/1-b ve c maddelerine aykırı olan davalı şirketin toplamda 20 milyon TL’lik kredilerin kullanılmasını müteakip bu bedellerin … Holding’e davalı şirketin her hangi bir gelir elde etmeksizin aktarılması eylemine olanak sağlaması şeklindeki hukuki aykırılığın ağırlığı ile sonucunun ağırlığı dikkate alındığında, bu yönetim kurulu kararlarının yokluğuna karar verilmesinin işlem güvenliğini sarsacağını iddia etmek de mümkün değildir. Asıl şirket sermayesinin kat be kat üstende olan bu aktarıma ilişkin kararın yokluğuna karar vermemek işlem güvenliğinden ticaret/şirketler/anonim şirketler/ortaklıklar hukuku ortadan kaldırıcı nitelikte olup hukuk güvenliğini zedeleyecek nitelikte olacaktır.
Tüm bu nedenlerle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi kararına muhalifim.

Başkan 42058

Bu belge elektronik imza ile imzalanmış olup ayrıca ıslak imza uygulanmayacaktır.“5070 sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”