Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/807 E. 2019/367 K. 11.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/807
KARAR NO : 2019/367
DAVA : Alacak (Ticari İşletme Kirası Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/09/2017
KARAR TARİHİ : 11/04/2019

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin 09.06.2008 tarihli bayilik sözleşmesi gereği eski bayiisi olduğunu, taraflar arasında akdedilen protokol uyarınca istasyonun olduğu taşınmaz üzerinde müvekkili lehine 13.05.2018 tarihine kadar geçerli olacak şekilde intifa hakkı tesis edildiğini, bunun karşılığında müvekkilinin 881,318,00 TL ticari inkişaf bedeli ile 440.659,00 TL peşin satış destek primi ödemesi yaptığını, Rekabet Kurulu’nun 05.03.2009 tarihli kararı nedeniyle taşınmaz üzerinde intifa hakkının 19.07.2013 tarihinde terkin edildiğini, intifa hakkının 10 yıl yürürlükte kalacağı varsayımı ile ödenen bedellerin geçersizlik tarihi olan 13.05.2013 tarihinden sonraki döneme ilişkin kısmının karşılıksız kaldığını belirterek bu döneme isabet eden kısmının iktisap tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte şimdilik 10.000,00 TL’sinin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş, 31.12.2013 tarihli islah dilekçesi ile talebini 660.688,60 TL’ye çıkartmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; alacağın tespit edilecek nitelikte olduğundan belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, müvekkili şirketin temerrüde düşürülmeden bu davanın açıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada davacı vekili, taraflar arasında 03.06.2008 tarihli bayilik sözleşmesi imzalandığını, sözleşme kapsamında davalıya kesin teminat mektubu verildiğini, davalı şirket tarafından haksız olarak teminat mektubunun 15.07.2013 tarihinde tahsil edildiğini, bu bedelin istenilmesine rağmen ödenmeyince icra takibine geçildiğini, davalının bu takibe kötü niyetli olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili, davalı şirkete protokol kapsamında ticari inkişaf bedeli ve peşin destek primi ödediklerini, bunun karşılığında teminat mektubu aldıklarını, Rekabet Kurulunun kararı ile sözleşmenin 13.05.2013 tarihinde sona erdiğini, ödemiş oldukları bu bedellerin iadesi için dava açtıklarını, riskin devam etmesi nedeniyle bedelin iade edilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Taraf vekillerinin 11/04/2019 tarihli 4 numaralı celsesinde birbirleriyle anlaştıklarını beyan ettikleri ve beyanlarını ıslak imzalı doğruladıkları, asıl ve birleşen davadan feragat ettiklerini, beyanları gereğince tarafların birbirlerinden vekalet ücreti, yargılama gideri ve sair talebi olmadıklarını, bu nedenle davadan feragat ettiklerini beyan etmişlerdir.
HMK’nın 309. maddesi hükmüne uygun olarak davadan feragatinin mahkemece saptanması halinde feragat sebebiyle davanın reddine karar verilmesi gerekir. Taraf vekilerinin vekaletnamesindeki yetki durumu incelendiğinde davacı vekili Av. … ile davalı vekili Av. …’in davadan feragate yetkili olduğu saptanmaktadır. Bu yasal nedenlerle davanın feragat sebebiyle reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda ayrıntısı açıklanan nedenlerle;
1-Asıl davanın ve birleşen davanın feragat nedeniyle reddine,
2-Tarafların yargılama gideri ve vekalet ücreti talebi bulunmadığı anlaşılmakla, bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davacı ve davalı tarafından yatırılan gider avansından artan kısmının, HMK.nun 333 maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde, yatırana iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı.11/04/2019

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …

Bu belge elektronik imza ile imzalanmış olup ayrıca ıslak imza uygulanmayacaktır.“5070 sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”