Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/708 E. 2021/313 K. 07.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/708 Esas
KARAR NO : 2021/313
DAVA : İtirazın İptali (Şirket Hisse Devrinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/08/2017
KARAR TARİHİ : 07/04/2021

Mahkememizde görülen itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/
İDDİA:
Davacı vekili, davalının dava dışı özel hastane işleten … A.Ş.’de bulunan nama yazılı paylarını 100.000 TL bedel karşılığında müvekkiline devrettiğini, sonrasında davalı tarafından zaman zaman sermaye artışı için ve hastane işletmesi için gerekli olduğu belirtilen bir kısım istediği paraların ödendiğini, ancak gerek hisse devri gerekse de hastane yatırım işlerinin bir türlü tamamlanamadığını, bunun üzerine sözleşmeyi feshettiklerini belirterek ödenen bedellerin iadesi için başlatılan takibe vaki olmuş itirazların iptali ile asgari % 20 inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili, masraf adı altında yollanan paraların davacının hissedar olmasına bağlı olarak üstlendiği yükümlülükler yerine getirebilmek adına şirket masraflarının karşılanabilmesi için gönderildiğini, müvekkilinin bu bedelleri şirket hesabına yatırdığını, dava dışı şirketin de gönderilen paraları ihtiyaçların karşılanması için kullandığını, öte yandan söz konusu hisselerin 10/12/2016 itibariyle davacı uhdesine geçtiğini, akdi yükümlülüklerini yerine getirdiğini, sözleşme tarihi ile dava arasında 2 yıl olduğunu, şirketin kar edemeyeceğini anlayınca davacı tarafın kötü niyetli olarak eldeki bu davayı açtığını belirtilerek davanın reddini savunmuştur.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, çıplak pay devrine dair temlik işleminden dönüldüğü iddiası ile ödenen devir bedelinin iadesi ve sermaye artırımı ile hastane yapım işi için ödenen avansların iadesi için başlatılan takibe davalı borçlu tarafından vaki olmuş itirazın İİK’nın 67/1 maddesi gereğince iptali istemine ilişkindir.
Anonim şirket payları senede bağlanmadığında bunlar “çıplak pay” adını alır. Kural olarak, payların senede bağlanması zorunlu değildir. Çıplak payların devri, kıymetli evrak hukukuna göre değil, borçlar hukuku kaidelerine göre gerçekleşir. Çıplak payın karşılığı (özellikle nakit karşılığı çıkarılmışsa) tamamen ödenmişse, devir için yazılı bir temlik sözleşmesi gerekir. Karşılığı tamamen ödenmemişse, bu devir şirkete karşı borçlunun değişmesine de sebep olacağından, borcun nakli ile ilgili temel ilke de devreye girecektir. Borcun nakli, alacaklının “alacaklı burada şirket” açık veya zımni onayı ile gerçekleşir. Şirket onay vermeden bu tarz bir devir gerçekleşemez. (Yasal Bağlam TTK md. 491) Her iki ihtimalde de bu devrin şirket pay defterine kaydının gerçekleşmesi gerekmekle birlikte kurucu işlem alacağın temliki işlemi olup, pay defterine kayıt açıklayıcı niteliktedir. Bir başka söyleyişle çıplak payın adi yazılı sözleşme ile devri alacağın temliki hükümlerine tabi olup, gerçekleştiği anda pay devrinin gerçekleştiği ve alacağın temliki tasarruf işlemi olduğundan akit yapılmakla davacı artık pay sahibi haline gelmiştir.
Somut olayda, yanlar arasındaki devir protokolünde devir bedellerinin ödenmesine karşılık davalı tarafından şirket çıplak paylarının davacıya devredildiği, ancak şirket pay defterine bu durumun işlenmeyeceği, ortaklık ilişkisinin gizli ortaklık biçiminde olacağı kararlaştırılmıştır. Davalının ise buna rağmen şirkete bildirimde bulunarak davacının yeni pay sahibi olduğundan bahisle davacıyı hissedar olarak pay defterine işlenmesini sağladığı görülmektedir. Yukarıda da belirtildiği üzere davacı esasında adi yazılı temliknamenin imzalandığı anda dava dışı anonim şirketin pay sahibi sıfatını iktisap etmiştir. Yani tasarruf işlemi gerçeklemiştir. Oysa davanın temeli ise davalının hisse senetlerinin teslim edilmemesine ve yapılması umulan işlerin gerçekleşmemesine bağlanmıştır. Her ne kadar bilirkişi raporunda pay devrinin şirkete bildirilerek protokolün ihlal edildiğinden bahisle dönmenin koşulları oluştuğu gerekçesiyle pay bedelinin iadesinin istenebileceği belirtilmişse de bu görüşe katılmak mümkün değildir. Zira pay defterine devir yeni pay sahibi işletilmeyeceği yönündeki taahhüdün pay devir sözleşmesinin esaslı unsuru olduğu anlaşılamadığı gibi bu hükmün ihlali halinde payların iade edileceğine veyahut sözleşmeden dönüleceğine dair herhangi bir yaptırım da öngörülmüş değildir. Hal böyleyken bu ihlalin karşılığında sözleşmeden dönme değil, olsa olsa pay defterine kayıt ile bağlantılı olarak uğranıldığı iddia edilen maddi zararların tazmini gündeme gelebilir. Bu ise dava konusu değildir. Kaldı ki, esasen davacı da dava dilekçesinde açık bir şekilde davasını pay sahipliğinin şirket defterine işlenmesine dayandırmamıştır. Diğer yandan, yukarıda izah edildiği üzere sübut kesbettiği aşikâr olan pay devri işleminin iptali ve davalıya geri döndürülmesi de dava konusu yapılmamıştır. Sonradan şirket işlerinde umulan verimin ve karlılığın sağlanamaması pay devrinin iptalini doğurmaz. Çünkü bu yönde bir bozucu şart ön görülmemiştir. Dolayısıyla, hisse devir bedellerinin iadesi talebi yerinde görülmemiştir.
Davacı vekilince, sermaye artışına ihtiyaç duyulduğundan ve hastane işletme masrafları için gerekli olduğundan bahisle yapılan ödemelerin de iadesi istenmiştir. Davalı ise yanıt dilekçesinde, yapılan ödemelerin davacının iddia ettiğinin aksine şirket ihtiyaçları doğrultusunda verildiğini ve şirkete aktarıldığını bir kısım çeklerle ise hiç bir bağlantılarının olmadığını savunmuştur. Davalının bu savunması vasıflı ikrar (gerekçeli inkar) niteliğindedir Vasıflı ikrar ise bölünemez. Vakıayı ileri süren taraf ispatla mükelleftir. Gerekçeli inkar edene böyle bir yükümlülük yüklenemez. (Dr. Mustafa Kılıçoğlu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu El Şerhi, Legal Yayıncılık, 1. Bası, Şubat 2012, s.811) Somut olayda davacı hisse bedeli dışındaki ödemelerin hastane işi ve sermaye arttırımı için verildiğini ve ödemelerin sebepsiz kaldığını ispat etmekle mükelleftir. Ancak bu yönde herhangi bir yazılı delil sunulamamış olup bu yönden de dava ispatlanamamıştır. Kaldı ki, 25/04/2016 günlü 49.990 TL bedelli ve 27/05/2016 günlü 50.000 TL bedelli ödemeler dava dışı … ve … isimli şahsılara yapılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
Davanın REDDİNE,
Alınması gereken 59.30 TL ret harcının peşin alınan 1.179,95 TL harçtan mahsubu ile artan 1.120,65 TL harcın istek halinde yatıran davacıya iadesine,
Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince reddedilen miktar üzerinden hesap edilen 24.969,30 TL nisbi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
Davacı tarafından sarf edilen yargılama masraflarının üzerinde bırakılmasına,
HMK’nın 333. maddesi gereğince, mahkeme veznesine depo edilen gider avansından kullanılmayan kısmının kararın kesinleşmesi ile birlikte yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı HMK’nın 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 07/04/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

*5070 Sayılı Kanun Gereğince Elektronik İmza İle İmzalanmıştır.*