Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/631 E. 2020/614 K. 19.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/631 Esas
KARAR NO : 2020/614
DAVA : Menfi Tespit (Ödünç Verme Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/12/2015
KARAR TARİHİ : 19/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ödünç Verme Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA
Davacı vekilinin Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinde özetle; davalı … tarafından müvekkil … aleyhine muhtelif banka üzerinden borçluya gönderilmiş olan borçların tahsili ile borçluya borç olarak verilmiş olan … ve … numaralı çeklere dayalı olarak …. İcra Müdürlüğü 2015/… Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibine girişildiğini, müvekkilin takip alacaklısı şahsa böyle bir borcunun bulunmadığını, müvekkil ile davalı arasında kısa süreli arkadaşlığı olduğunu, ancak müvekkilin davalı taraftan ayrıldığını, bunun üzerine davalı tarafın müvekkili telefonla taciz etmeye başladığını, hakaretlerde bulunduğunu, olmayan borçlar çıkartıp müvekkili zor durumda bırakmaya çalıştığını, davalının müvekkile elinde video görüntüleri olduğundan bahisle şantaj yapıp para koparmaya çalıştığını, bununla ilgili müvekkil tarafından … Cumhuriyet Başsavcılığının 2015/… Soruşturma sayılı dosyası ile davalı hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu, müvekkil ile davalı arasında arkadaşlık dönemine ait borç ilişkisinde müvekkili tarafından davalıdan alınan borcun 3.000,00-TL olup davalıya müvekkili tarafından ödendiğini, davalı tarafından icra takibine dayanak olan herhangi bir borçlandırıcı işlem ve para alışverişi davalı ile müvekkil arasında yapılmadığını, bu nedenlerle öncelikle başlatılan icra takibinin durdurulmasını, müvekkilin borçlu olmadığının tespitini, … İcra Müdürlüğünün 2015/… Esas numaralı icra takibinin iptali ile davalının icra takibi rakamından %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini dava ve talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekilinin Mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davalı ile davacının 2011 yılında Mardin ilinde tanıştıklarını, davacı yanın bahsettiği gibi bir süre arkadaşlık ettiklerini, 2012 yılında davacı yanın …’a taşındığını ve arkadaşlıklarının bir süre daha devam ettiğini, bu süre zarfında davacı yanın güzellik merkezi açmak suretiyle müvekkilden borç istediğini ve davalının kendisini kırmayarak banka üzerinden borç paralar göndermiş olduğunu, ardından davacı yanın lazer ışın cihazı almak için yine borç para istediğini, müvekkil bunun üzerine satmış olduğu … plakalı aracın bedelinin karşılığı olarak … isimli şahıstan almış olduğu çekleri davacı yana gönderdiğini, müvekkil ilerleyen aşamalarda borcunu geri istemiş olduğunu, davacı yanın borcun 3.000,00-TL’sini ödemiş olduğunu ancak kalan borçların geri ödenmediğini, davalı ile davacı arasında bu hususta mesajlaşmaların bulunduğunu, bu nedenlerle beyanların ve delillerin kabulü ile davanın reddini, mahkeme masraflarının ve avukatlık ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
DELİLLER
1-….İcra Dairesi 2015/… Esas sayılı takip dosyası
2-… Bank, … Bankası, …, …, … yazı cevapları
3- Çek örnekleri
4- Taraflar arasındaki sms kayıtları
5-… Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2015/… soruşturma sayılı dosyası
6-Taraf vekillerinin beyan ve dilekçeleri
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ GEREKÇE
Dava, icra takibine konu borca karşı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
… Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2015/… Esas 2015/… Karar sayılı ilamı ilamı görevsizlik kararı verildiği, Mahkememiz esasına kaydedildiği, Mahkememizin 2016/… Esas 2017/… Karar sayılı ilamı ile karşı görevsizlik verildiği, … Bölge Adliye Mahkemesi’nin … Hukuk Dairesi’nin 2017/… Esas 2017/… Karar sayılı ilamı ile mahkememizin yargı yeri olarak belirlenmekle, mahkememizin yukarıdaki esasına kaydedilmiştir.
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun “Menfi tespit ve istirdat davaları” başlıklı 72. maddesi:“Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir.” düzenlemesini içermektedir.
Anılan maddeden anlaşıldığı üzere borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir ve takip konusu alacağın borçlusu olmadığının tespiti isteyebilir.
Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur. Somut uyuşmazlıkta davacı icra takibinden sonra menfi tespit davası açmıştır.
İspat yükü ise; bir vakıanın doğru ve gerçek olup olmadığı konusunda hakimi inandırma faaliyetidir. İspat, ispat anıdan önce vuku bulmuş ve tekrar etmeyen, vakıalara ilişkindir. İspat yükü aynı zamanda bir haktır.
Yargıtay … Hukuk Dairesinin 2013/… Esas 2014/… Karar sayılı ilamında da belirttiği üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK), “İspat Yükü” başlıklı 6. maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” şeklinde; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190. maddesinde ise: “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde düzenlemelere yer verilmiştir. Sözkonusu ispat yükünün kime ait olduğunu belirleme görevi, davanın taraflarına değil, mahkemeye aittir.
İspat yüküne ilişkin bu genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf, o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir.
Borçlu, borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır.
Dava konusu havaleler yönünden ispat yükü ise ; havale ödeme vasıtası olup, var olan bir borcun ödendiğini gösterir. Bu karinenin aksini havaleyi gönderen şahsın ispat etmesi gerekir.
Bu açıklamalar ışığında tarafların sunmuş olduğu tüm deliller dosya içerisine alınmış, icra dosyası getirtilerek incelenmiş, tüm deliller toplanmıştır.
İcra takip dosyasının incelenmesinde, davalı tarafından … İcra Dairesi’nin 2015/… esas sayılı takip dosyasında 41.560,72-TL alacak üzerinden 05/10/2015 tarihinde takip yapıldığı, takibin kesinleştiği görülmüştür.
… Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2015/… soruşturma sayılı dosyasının incelenmesinde, müşteki …’in … ve … … aleyhine tehdit iddiasıyla şikayetçi olduğu, şüphelilerden … … yönünden beyanlarının suç teşkil etmediği, … yönünden ise delil yetersizliği nedeniyle kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği görülmüştür.
…’ın 24/04/2018 tarihli cevabi yazısında; bildirilen iban no.sunun …’a ait olup davacı ve davalı ile ilgili herhangi bir para giriş çıkışının bulunmadığının bildirildiği görülmüştür.
…’nın 20/12/2017 tarihli cevabi yazısında; …’un kredi kartına 22.01.2014’de … şubesinden 1.000,00TL ödeme işlemi gerçekleştiğinin bildirildiği görülmüştür.
Ziraat Bankası’nın 30/01/2018, 07/08/2019 ve 22/08/2019 tarihli cevabi yazılarnda, … müşteri numaralı … ‘ın çek detay bilgilerinin gönderildiği, … şube kodu, … numaralı 10.000,00TL bedelli çekin 26.06.2014 tarihinde ödendiği, … no.lu 12.000,00TL bedelli çekin 31.07.2014’de takastan ödendiğinin bildirildiği ve …’a ait hesap hareketlerinin gönderildiği, hesap hareketlerinin tetkikinde 31.12.2013 95,00TL … ATM havalesi, 23.01.2014’de 50,00TL … ATM havalesi, 01.10.2012’de 150,00TL … EFT işlemi, 19.10.2012’de 150,00TL … EFT işlemi, 02.11.2012’de 100,00TL … EFT işlemi bulunduğu görülmüştür.
Akbank’ın 06/03/2020 tarihli cevabi yazısında, 16/04/2014 tarihli 300,00TL … hesabına internet EFT işlemi, 20/03/2014 tarihli 4.000,00TL … hesabına EFT işlemi yapıldığı görülmüştür.
ING Bank’ın 11/03/2020 tarihli cevabi yazısında, dava dışı 3.şahıs … …’un hesap hareketlerine ilişkin detayların cd ortamında gönderildiğinin bildirildiği, cd nin tetkikinde … … hesabından … hesabına 29.05.2014 tarihinde 1.800,00TL, 21.01.2014’de 500,00TL, 15.10.2014’de 4.000,00TL, 14.01.2014’de 500,00TL, 14.05.2014’de 2.000,00TL, 15.10.2014’de 4.000,00TL gönderildiği; yine dava dışı 3.şahıs … … hesabından dava dışı 3.şahıslardan … hesabına 29.05.2014’de 1.800,00TL, 27.01.2014’de 1.500,00TL – 21.01.2014’de 500,00TL … İsim hesabına gönderildiği görülmüştür.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, davalı tarafından davacıya çek ve havale yolu ile borç para verdiği, borcun ödenmediği iddiasına dayalı olarak takip başlatıldığı takibin kesinleştiği, davacının borçlu olmadığı iddiası ile eldeki davayı açtığı görülmüştür. Bilindiği üzere havale ödeme vasıtası olup, var olan bir borcun ödendiğini gösterir. Bu karinenin aksini havaleyi gönderen şahsın ispat etmesi gerekir. Davalı her ne kadar dava konusu havaleleri borç olarak gönderdiğini iddia etmiş ise de, Mahkememizce ilgili bankalardan havalelerin açıklama kısmını gösterir dekontlar celp edilmiş, celp edilen belgelerde havalelerin açıklama kısmının bulunmadığı görülmüştür. Yargıtay … Hukuk Dairesinin 2015/… Esas 2016/… Karar sayılı emsal ilamında da belirtildiği üzere gönderilen paranın ne için gönderildiği yazılı olmadığından, söz konusu dekont, ödünç ilişkisini kanıtlamaya yeterli olmadığı gibi, yazılı delil başlangıcı olarak da kabul edilemeyecektir. Bu halde ispat yükü kendisinde olan davalı/alacaklı davasını ispat edemediğinden davanın reddi gerekecektir. Bir kısım havaleler ise dava dışı … …’un hesabından davacıya gönderilmiş olup, davalının bu alacakları da talep edemeyecektir. Davalının talebe konu çek bedellerini talep etmesi yönünden ise, talebe konu çeklerin incelenmesinde davacının cirosu olmadığı gibi davalının davacıya borç olarak verildiğini iddia ettiği çeke yönelik soyut beyanları dışında alacağını ispata yarayacak yazılı veya kesin delil sunmamıştır. Bu halde davalının alacağını ispatlayamadığı kanaatiyle davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Kötü niyet tazminatı talebi yönünden; İcra ve İflas Kanunun 72. maddesinin 5.fıkrasına göre; “Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırşa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz. ”Kötüniyet tazminatı, takibe girişmekte kötüniyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir. Anılan yasa hükmüne göre, alacaklının anılan tazminata mahkum edilebilmesi, açıkça, takibin kötüniyetle yapılmış olması koşuluna bağlanmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, alacaklının icra takibini kötüniyetli olarak yaptığı hususu, borçlu tarafından kanıtlanmalıdır. Öğretiye ve Yargıtay uygulamasına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu halde, icra takibine girişen alacaklı, kötüniyetli kabul edilir. Açıklanan bu yasal durum ve ilke çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde davacı, davalının icra takibinde kötüniyetli olduğunu yasal delillerle kanıtlayamamış olup, dosya içeriğinde de kötüniyetin varlığını açıkça ortaya koyacak bir yöne rastlanmamıştır. Bu nedenle davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1- Davanın KABULÜ ile, … İcra Müdürlüğünün 2015/… Esas sayılı takip dosyasından davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine,
2-Davacının kötü niyet tazminatı talebinin reddine
3-Davacı tarafından yatırılan 709,76-TL peşin harç ve 27,70-TL başvurma harcı olmak üzere toplam 737,46-TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Alınması gereken 2.839,01-TL harçtan peşin alınan 709,76-TL’den düşümü ile bakiye kalan 2.129,25-TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesap edilen 6.202,89-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
6-Davacı tarafından karşılanan 735,60-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 19/10/2020

Katip … Hakim …
e-imza e-imza