Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/60 E. 2022/262 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2017/60 ESAS
KARAR NO : 2022/262

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/01/2017
KARAR TARİHİ : 07/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili olduğu şirket, …’de gıda ithalatı üzerine kurulup faaliyet gösteren şirket olduğunu, müvekkili olduğu şirket K.K.T.C’de önde gelen gıda ithalatçısı iken, 1986 yılında huzurdaki davalı şirket … ürünlerinin de distribütörlüğünü üstlendiğini, bu distribütörlük ilişkisi uyarınca müvekkili olduğu şirkete ürünlerin tedariki ve her türlü diğer işlemler…’in yan kuruluşu olan Türkiye’deki pazarlama faaliyetlerini yine kendisinin 4100 iştiraki olduğu …Services, Inc. vasıtasıyla dolaylı iştiraki olan …A.Ş. üzerinden yaptığını, müvekkili olduğu şirket anlaşma uyarınca o distribütörlük işini 1990 yılına kadar devam ettirir iken, şirketin yapılacak işlerden dolayı hiçbir zaman zararı olmayacağına ve kar edeceğine ilişkin davalı şirket tarafından verilen beyan ve taahhüt üzerine müvekkili olduğu şirket davalı borçlu şirketin distribütörlüğünü devam ettirdiğini, ilgili süreçte vekil eden davacı yoğun bir şekilde davalı şirket ürünleri üzerine çalışma yapması nedeniyle ve bundan sadır surette davalı şirketin yoğun talep ve telkinleri ile o evrede yürütmekte olduğu diğer iş olan gıda ithalatı ve/veya perakende ürün satışı ile ilgiti tüm işlerini sonlandırıp, 1995 yılından itibaren yalnızca davalı şirketin ürünlerinin distribütörlüğünü yapmaya başladığını, yine müvekkili olduğu şirket, davalı şirketin telkin ve ısrarlı teşviki ile davalı ürünlerinin dağıtımına uygun olarak yeni bina ve teçhizata yatırım yaptığını, geçen bu süreç içerisinde müvekkili şirket her yıl yapılan işlerden dolayı yıllık cironun asgari %2-%3 civarında net kar elde ettiğini, bu incelemede de %02-%3 arasında kar edecek şekilde çalışma yapıldığı hatta bazı yıllar bu kar oranının %4’e kadar da tekabül ettiğini, bu durumun teamül haline gelmiş olduğu tespitlerinde bulunduğunu, distribütörlük sözleşmesi, davalı tarafından tek taraflı ve haksız olarak fesih edildiğini, davalı tarafından yapılan feshin tek taraflı ve haksız olduğunu, müvekkiline addedilecek hiçbir kusurun olmadığını, sözleşmenin davalı tarafça haklı neden olmaksızın feshi nedeniyle müvekkilinin uğradığı ve yoksun kaldığı miktarı bu evrede tüm kapsamı ile belirsiz alacaklarının yapılacak tazminat ve alacak hesaplama sonuçları üzerinden somutlaştırması ile ve ona göre istemi arttırmak ve harç tamamlatılmak suretiyle tespit olunacak alacak tutarlarına ilişkin olarak; belirsiz alacak davası/belirsiz alacak talebi zımnında olmak üzere; şimdilik 100.000 TL tutarında kar mahrumiyetine hükmedilmesini, müvekkilin maliyetlerini karşılayamadığı yatırımları ve ferileri nedeniyle uğradığı zarara karşılık şimdilik 100.000-TL’ye hükmedilmesini, şimdilik 100.000-TL portföy tazminatına hükmedilmesini, Kar Mahrumiyeti, Portföy/Müşteri/Denkleştirme Tazminatı, Yapılan Yatırımlardan Kaynaklı Masraf ve ferilerine ilişkin taleplere dava tarihi itibariyle avans faizi işletilmesini, müvekkili şirketin kişilik haklarında ortaya çıkan azalmanın giderilmesi için 10.000-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsilini, yargılama masraflarının ve avukatlık ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili ile …arasındaki Distribütörlük Anlaşması, TCCC Tarafından Üsüle Ve Yasaya Uygun Olarak 19.01.2012 Tarihli İhtarname İle Feshedildiğini, müvekkili TCCC’nin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (‘KKTC”Ynde yetkilendirdiği bir şişeleyici bulunmadığından ve üretim yapmadığından, ürünlerin KKTC’de tüketiciye sunulması maksadıyla mal tedariki, TCCC’nin dolaylı iştiraki olan ve TCCC tarafından bu hususta yetkilendirilen…tarafından Davac…şirketine sağlanmakta olduğunu,…, fesih tarihine kadar KKTC’de piyasaya sürülen ürünleri, Türkiye’de TCCC ve TCCEC tarafından yetkilendirilmiş şişeleyici …A.Ş.’den satın alarak KKTC’de TCCC tarafından yetkilendirilmiş dağıtıcı sıfatıyla davacı … şirketine tedarik etmekte olduğunu, davacının 2011 yılındaki tutarsız yönetim şeklinden, iş sonuçlarının kötüye gitmesi ve mevcut bayi ile yola devam edilmesinin müvekkil gibi piyasada öncü ve tanınmış bir şirketin ticari faaliyetlerini de riske soktuğunu, ancak davacının dava dilekçesinde yer verdiği, müvekkil şirket yetkilisi tarafından gönderilen yılbaşı kutlaması matbu bir metin olup, tüm distribütörlere değiştirilmeksizin gönderildiğini,bu nedenle müvekkil TCCC ve davacı… arasındaki anlaşma; Distribütörlük Anlaşması ve yasaya uygun olarak sona erdirilmiş olup, …’a mal tedarik eden…ile de ticari ilişki sona erdiğini, buna ek olarak fesih bildiriminin gönderildiği tarihten sonra 1 ay içinde ticari ilişkinin sonlandırılması konusunda taraflar anlaştığını ve hatta fesih sebebiyle…’a belirli bir ödeme yapıldığını, taraflar ödenecek meblağ ve bu tutara dahil edilen alacak kalemleri üzerinde mutabık kaldıklarını, yine bu süre zarfında; bayi değişim sırasında tüm araç ve gereçlerin, soğutucuların hatta depolarındaki yedek parçaların hesaplanma şekli rayiç değerler üzerinden hesaplanarak alındığını, davacı …’un faaliyetine son vermesine istinaden tüm çalışanların tazminatlarının ödendiğini, 3 ay süre ile çalışanların işten çıkarılmama garantisi verilmesi sağlandığını, anlaşması haklı nedenle fesih edilen davacının herhangi bir şekilde zarara uğramaması ve işin tasfiye edilmesi amacıyla müvekkili şirket tarafından davacıya 2011 yılı için 4 1, ardından da fesih süreci nedeniyle sağlıklı bir operasyon olmamasına rağmen ‘2012 Ocak ve Şubat’ ayları için 6 2 kar marjı taahhüdü verildiğini, ayrıca, davacı …’un yaklaşık 553.000- TL’lik piyasa alacaklarının yeni bayi tarafından üstlenilmesini sağlayarak tüm iyi niyeti ile müvekkili şirket ve dava dışı… elinden gelenin fazlasını yerine getirdiğini, temlik Sözleşmesi uyarınca Distribütörlük Anlaşması’nın feshi tarihinde; davacı …
‘un, dava dışı…’dan tedarik etmiş olduğu ürünler karşılığı toplam 3.781.008,81-TL borcu, dava dışı…’nın da pazarlama desteği karşılığı 523.916,20-TL borcu bulunmakta yani davacı…’un…’ya net olarak 3.257.092,61-TL borcu bulunmakta olduğunu belirttiğini, Distribütörlük Anlaşması, müvekkili şirket tarafından haklı gerekçelerle feshedildiğini, yukarıda açıklanan açıklamalar çerçevesinde her türlü talep, itiraz ve dava hakları ile davacının sunacağı mukabil delillere karşı beyanda bulunma ve delil sunma hakkı saklı kalmak kaydı ile; öncelikle davanın belirsiz alacak davası olarak açılmış olması nedeniyle usulden reddini, mahkeme aksi kanaatte ise davacı tarafından haksız, hukuka aykırı ve kötü niyetli ikame edilen davanın reddini, yargılama masrafları, vekâlet ücreti ve sair masrafların davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin 30/01/2020 tarihli celsesi ara kararı gereğince, dosyamızda bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği, bilirkişilerin 22/12/2020 tarihli raporunda özetle;
”Sözleşmenin 31 Aralık 2020 tarihinden sonra belirsiz süreli sözteşme hâline geldiği ve fesih öneli verilerek herhangi bir haklı sebep olmaksızın her iki tarafça feshedilebileceğini,
Sözleşmede 30 gün fesih öneli süresi kararlaştırılmış olup, davalının buna uyduğu ve davacının dağıtım işini 30 gün içinde tasfiye ettiğini ve kendisine ödeme yapıldığını, bu nedenle fesih öneli belirlenmesinin gerekmeyeceğini, bu dönemde de sözleşme tahtında dağıtım faaliyetleri devam edebileceği için yoksun kalınan kâr ödenmesinin gerekmeyeceğini, bir fesih öneli ve uzunluğunun belirlenmesinin gerekip gerekmediği hususunun Mahkememiz takdirine bırakıldığı,
Sözleşmenin 9. maddesinde yer alan 30 günlük fesih ihbarı süresiyle sözleşmeyi olağan fesihle feshetme hakkının davacı tarafından kötüye kullanılmadığı sonucuna varıldığını,
Sözleşmenin haklı ya da haksız feshedilmediğini, olağan fesih suretiyle fesih öneli verilerek feshedildiğini ve fesih öneli süresinde davacının sözleşme ilişkisinin tasfiye edildiği sonucuna varılmış olduğu,
Davalının, davacının sözleşmenin feshi nedeniyle uğradığını iddia ettiği haksız feshe bağlı zararlardan sorumlu olmayacağını, Davacı yanın huzurdaki davada duran varlıklar yönünden ileri sürdüğü alacak talebinin yerinde olmadığını, zira davacı şirketin, duran varlıkların büyük kısmını devir sözleşmesi ile devir ettiğinin anlaşıldığını,
Davacı yanın yatırımlardan kaynaklı masraflar ile reklam masrafları ve ferilerine ilişkin taleplerinin rapor içerisinde yer verilen nedenlerle yerinde olmadığını,
Davacı yanın, karlılık oranları yönünden davalı şirketçe zarara uğratıldığından bahsedilmesinin, yine rapor içerisinde yer verilen nedenlerle yerinde olmadığını, Davacı yanın, feshin haksız olduğu ve davalı yanın bu haksız feshi nedeni ile 19.01.2012 – 25.04.2015 tarihleri arasındaki dönemde elde edebileceği kardan mahrum kaldığı yönündeki beyan ve taleplerinin kabul edilmesi halinde, söz konusu 39 aylık dönem için kar mahrumiyeti tutarının 1.704.854,58 TL olacağını, Davacı yanın portföy tazminatı talebinin kabul edilmesi halinde, talep edebileceği portföy tazminatı üst sınırının, fesihten önceki son 5 yılda elde edilen faaliyet karı ortalaması olan 564.259,00 TL olacağını, Bu tutar üzerinden bir indirim yapılması gerektiği hususunun, rapor içerisinde detaylarına yer verilen nedenlerle Sayın Mahkemenizin takdirinde olduğu yönündeki tespit ve değerlendirmelerimizi, Sayın Mahkemenizin takdirlerine saygı ile arz ederiz.” denilmiştir.
Mahkememizin 01/04/2021 tarihli celsesi 1 numaralı ara kararı gereğince, dosyamızda ek bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği, bilirkişilerin 08/11/2021 tarihli ek raporunda özetle;
”Kök Raporda yapılan tespitlerde ve varılan sonuçlarda bir değişiklik yapılmasına gerek olmadığı yönündeki tespit ve değerlendirmelerimizi, Sayın Mahkemenizin takdirlerine saygı ile arz ederiz.” denilmiştir.
Dava, distribütörlük sözleşmesinin haksız feshi iddiasına dayalı Kar mahrumiyeti, Portföy/Müşteri/Denkleştirme Tazminatı, Yatırımlardan kaynaklı masraf ve fer’ileri, manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
Dava konusu uyuşmazlıkta temel sorunlardan biri, taraflar arasında bayilik sözleşmesindeki “sözleşmenin belirtilen tarihte sona ereceği, zımnen uzatılamayacağı” yazılı şartına rağmen taraflar arasındaki bayilik ilişkisinin fiilen devam etmesi, hukuki sonucunun ne olacağı hususudur. Tarafların yazılı bu şarta rağmen bayilik ilişkisinde fiilen devam etme iradesini göstermiş oldukları çekişmesiz olmakla, bayilik ilişkisinin bir çok hak ve yükümlülüklerde doğurduğu da dikkate alındığında, bu hak ve yükümlülüklerin tespiti açısından taraflarında fiili iradesi de dikkate alınarak, sözleşme süresinin sona ermesi değil, sözleşmenin belirsiz süreli olarak uzaması durumunun söz konusu olduğu, Türk Ticaret Kanunu “(2) Belirli süre için yapılan bir acentelik sözleşmesinin, süre dolduktan sonra uygulanmaya devam edilmesi hâlinde, sözleşme belirsiz süreli hâle gelir” düzenlemesinin de bu doğrultuda olduğu anlaşılmıştır.
Sözleşme belirsiz süreli sözleşme haline gelmiş olup, fesih öneli verilerek ve herhangi bir haklı bir sebep olmaksızın her iki tarafça feshedilebilecektir. Sözleşmenin halen ayakta olduğu dikkate alındığında, sözleşmedeki 30 günlük fesih önelinin -TBK 27. maddesine aykırılık da teşkil etmemekle- belirsiz hale gelen bu sözleşme kapsamında uygulanması gerektiği anlaşılmıştır.
Davacı, davalının sözleşmeyi haksız feshettiğini iddia etmiş ise de, sözleşmenin herhangi bir sebep gösterilmeden 30 günlük fesih öneline uyularak feshedilmesine izin veren sözleşmenin 9. maddesi uyarınca bayilik sözleşmesi feshedildiği için sözleşmenin feshinin haklı veya haksızlığı hususunun tartışılmasının gerekmediği, ancak burada dürüstlük kuralı açısından bayilik sözleşmenin feshinde hakkın kötüye kullanılmasının söz konusu olup olmadığının tartışılması gerektiği, buna ilişkin olarak en temel örneğin sözleşmenin devam edeceğine dair haklı bir güvenin karşı tarafça yaratılması durumu olduğu, bilirkişi kök ve ek raporunda açıklandığı üzere taraflar arasındaki ilişkinin uzun zamandır kötü olduğu, davacının da mal bedellerini ödemekte temerrüde düştüğü ve ödeme problemleri olduğu, taraflar arasındaki cevap dilekçesinin ek-11’de sunulan yazışmalarda davacının %1 kar elde etmek istediği ancak davalının bir takım destekler sağlamadıkça kar elde edemeyeceği endişesi taşıdığı, davalının da 2011 yılı için %1 kar elde etmelerini sağlayacak önlemleri almayı kabul ettiği ancak bu önlemlerin 2012 veya daha sonrası için devam edeceğine ilişkin bir vaadinin bulunmadığı; davacının davalıya sorduğu yeni dağıtıcıya ilişkin söylentileri davacının reddetmesi ve akabinde üçüncü kişi ile dağıtım sözleşmesi yapmasının hakkın kötüye kullanılması anlamına gelmediği, devir ve temlik sözleşmeleri sonucunda davacının davalıya olan borçlarına alacağın temliki yoluyla yeni dağıtıcıya ödettiği, fesih sonucunda elindeki taşınırları devrettiği, işçi alacaklarının karşılandığı, 2012 yılında 1.004.000,00-TL ödendiği, fesih öneli süresinde davacının işleri tasfiye etmesi borçların ödenmesini sağladığı, tüm bunlara göre hakkın kötüye kullanılması şartlarının bulunmadığı, ve yine tüm bunlara göre sözleşmeden kaynaklanan fesih hakkının hukuka uygun kullanılması nedeniyle sözleşmenin haksız feshine bağlı olarak uğradığı iddia edilen zararlardan davalının sorumlu olmadığı anlaşılmıştır.
Sözleşmeden kaynaklanan fesih hakkına istinaden geçerli bir fesih yapılmış ise de, tek satıcıya davalının denkleştirme istemini ödemekle yükümlü olduğu, bu hususta her ne kadar davalı, davacının kusuru nedeniyle feshettiğini cevap dilekçesinde iddia etmiş ise de, davalının fesih ihtarnamesinde sözleşmenin 9. maddesine atıf yapılmış olup, davacının kusuru nedeniyle sözleşmenin feshedildiğini bildirmemiş olmakla, davalı bu fesih bildirimiyle bağlı olup, davacının kusurlu olduğuna ilişkin davalı savunmaları doğrultusunda tahkikat yapılmasına gerek olmadığı, devir sözleşmesinin 4. maddesi gereğince sipariş telefon hatlarının bedelsiz olarak yeni dağıtıcıya devredilmesinin kabul edildiği, yine bu sözleşmenin 4.3.1 maddesi gereğince datakod programı dahilinde müşteriye ilişkin tüm verileri ve müşteri hesap detaylarına ikinci defa devredeceğinin kararlaştırıldığı, bu şekilde davacının müşteri çevresini yeni dağıtıcıya devrettiği, bu devrin davalıya devrinden bir farkının bulunmadığı, buna göre denkleştirme isteminin şartlarının bulunduğu, ancak denkleştirme istemine ilişkin yeni dağıtıcıdan bir ücret alıp almadığının tartışılması gerektiği, 22.02.2012 tarihli e-mailde yine aynı tarihte yapılan bir toplantının tutanaklarının gönderilmiş olduğu, bu toplantı notlarında taraflar hukukçularının mevcut müşterimerin devrini müzakere ettikleri bu müzakerelerinde yukarıda belirttiğimiz 4.3.1 maddesi ile sonuçlandığı, tüm bu hususlara göre müşteri çevresinin devri taraflar ve yeni dağıtıcı arasında müzakere edildiği, devri konusunda mutabakata varıldığı, devir sözleşmesinde yeni dağıtıcıya devredilen taşınırlar ve bedelleri belirtildiği ancak müşteri çevresi için ayrıca bir bedel belirlenmemiş olduğu, telefon hatlarının ise bedelsiz verileceğinin düzenlendiği, bu düzenlemeye göre değerlendirildiğinde davacının denkleştirme talebinde teklifte ”goodwill” terimiyle ifade edilen denkleştirme bedelinin yeni dağıtıcının davacının davalı şirkete olan borcunu da üstlendiği dikkate alındığında bir şerefiye bedeli/denkleştirme bedellerinin ödenmiş olduğu ancak bu miktarın somut olarak belirtilmediği, bu bedelin toplam bedele dahil edildiği, ancak toplam bedel içerisinde ne kadarının denkleştirme bedeli olduğunun belli olmadığı, kaldı ki diğer ihtimalde TTK 122. maddenin müşteri çevresinin bedel alınmaksızın devredilmesine izin vermesi hususu dikkate alındığında bedelsiz olarak müşteri çevresinin devredildiği sonucuna varılılmıştır.
Davacı taraf yatırımlardan kaynaklı masraf ve ferilerine davalıdan talep etmişse de, tek satıcılık sözleşmesinde zaten yapılan yatırımlara ilişkin masrafların istenebilmesi için sözleşmenin haksız feshinin gerektiği yukarıda açıklandığı üzere sözleşmenin 9. maddesine dayalı olarak geçerli bir fesih yapılmakla ve ayrıca çelişkili davranış yasağına aykırılık bulunmamakla yatırımlar için tazminat hakkının doğmadığı, davacının arazi satın aldığını ve depo ve ofisler inşa ettiğini iddia etmiş ise de, bu yatırımları ne zaman yaptığı, somut olarak bu yatırımların ne olduğu, 26 yıllık dağıtım faaliyeti sonucunda neden bu maliyetlerin karşılanamadığının davacı tarafça açıklanıp somutlaştırılmadığı, buna göre davacının ancak fesih nedeniyle fesihten kısa bir süre önce sözleşmenin devamına güvenerek yaptığı yatırımların bedelini isteyebileceği, ancak bu halde dahi depo ve ofis binasının neden satamadığına veya başka şekilde değerlendirilmesinin mümkün olup olmadığına ilişkin bir somutlaştırma yapmadığı, kiraladığı ofislerin yatırım niteliğinde olmadığı, araç soğutucu yazılım ve bilgisayar yatırımlarının da işletme dağıtım faaliyetlerini yerine getirmek için zaten bu yatırımları yapması gerekliliği nedeniyle bunlara ilişkin yatırım bedelini de isteyemeyeceği, 2004 yılında satın alınan araziye ilişkin olarak sözleşmenin feshinden 8 yıl önce satın alınmış olduğu gibi bu taşınmazın satın alınmasında 2004 yılındaki eylemleri ile sözleşmenin bu yatırım nedeniyle 8 yıldan daha uzun süreyle devam edeceğine ilişkin davalının güven duygusu yarattığı ve bu yatırımın fesih sonrasında sonuçta başka bir şekilde değerlendirilmesinin mümkün olmadığına ilişkin ispatların davacı tarafça yerine getirilmediği, tüm bu hususlara göre yatırımlardan kaynakla masraf ve ferilerine ilişkin taleplerinde yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Varılan tüm sonuçlara göre manevi tazminata hükmedilmesi gerektirecek bir haksız hareket de bulunmamaktadır.
Tüm bu nedenlerle sonuçta davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda gerekçesi ve ayrıntısı açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70-TL maktu harcın 40.629,32-TL peşin harçtan düşümü ile artan 40.548,62-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacının karşıladığı yargılama harç ve giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı, kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca hesaplanan 106.649,04-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde resen taraflara iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı.07/04/2022

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …

Bu belge elektronik imza ile imzalanmış olup ayrıca ıslak imza uygulanmayacaktır.“5070 sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”