Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/372 E. 2019/476 K. 14.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/372 Esas
KARAR NO : 2019/476 Karar
DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/04/2017
KARAR TARİHİ : 14/05/2019

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin vermiş olduğu 17.04.2017 tarihli dilekçesinde özetle; “Müvekkili şirket ile davalı arasında 14.01.2013 tarihli çağrı merkezi hizmeti sözleşmesi imzalandığını, davalı şirketin kendi personeli ile müvekkili şirkete İstanbul bölgesinde çağrı merkezi hizmeti vereceğinin kararlaştırıldığı, Temmuz-Ağustos tarihlerinde müvekkil şirketin öngörülen sayıda personelin gerçekte çalıştırılmadığının tespit edildiği, taraflar mutabakat sağlanmadan faturaların ödenmemesi konusunda anlaşmasına karşın Davalı şirketin … Noterliğinin 09.01.2011 tarihli ihtarnamesi ile Ekim, Kasım ve Aralık aylarına ait fatura bedellerinin ödenmesini istediği, müvekkil şirketin … Noterliğinin 13.01.2017 tarihli ihtarnamesi ile VPN sisteminin açılmasını ve bugüne kadar yapılan ödemelerin tekrar incelenmesini talep ettiği ancak Davacının sistemini açmadığı, müvekkili şirket faturasına yansıtılmış olan personel ilişkin yıllık izin, hafta tatili izinlerine ait işçilik alacaklarının sözleşme gereğince davalı şirketin sorumluluğunda olduğunu, davalı şirketin fiilen çalışmamış olan personele ilişkin hak ediş ücretlerinin de müvekkili şirketten tahsil edildiğini, faturaların ödenmiş olmasının hizmetin fiilen alındığı anlamına gelmediği şeklinde açıklamalarda bulunmuş, sonuç olarak; müvekkili şirketten haksız ve fazla tahsil edilmiş ve henüz belirsiz olan alacak talepleri ile şimdilik 1.000,00-TL tutarında 17.03.2017 tarihinden başlamak üzere ticari faiz işletilerek davalıdan tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekilinin vermiş olduğu 02.05.2018 tarihli davaya cevap dilekçesinde özetle; Davacı ile imzalanan sözleşmede kendisine VPN açılacağına dair bir hükmün olmadığını, TBK 82. Madde uyarınca sebepsiz zenginleşmeden doğan davaların 2 yıllık zamanaşımına tabi olduğu ve Davacının talep ettiği alacakların zamanaşımına uğradığını, davacının talep ettiği alacaklar belirlenebilir alacaklar olduğundan belirsiz alacak davası açamayacağını, sözleşme gereğince davacı projesinde çalıştırılacak personel sayısının sabit olduğu ve davacıya teyidi olmayan hiçbir faturanın kesilmediği, Davacı tarafından görevlendirilmiş personelin her ay hakedişinin e-mail ile gönderildiğini, davacının sözleşme süresinin dolmasına yakın bazı faturalara mutabakat yapma hakkı saklı kalmak üzere faturanın düzenlenmesini talep ettiği ve faturalara 8 günlük süre içinde itiraz etmediği ve ödeme esnasında ödeme belgesinde ihtirazi kayıt koymadığını, sözleşmeye göre hesaplanan alacak kalemleri için asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulamayacağını, 20.07.2016 tarihinden sözleşmenin bittiği 16.01.2017 tarihine kadar VPN ‘in davacıya açık tutulduğunu beyan etmiş, sonuç olarak, haksız ve hukuka aykırı olarak açılan davanın reddine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Yanların tüm delilleri toplandıktan sonra dosya iddia, savunma ve yanların tüm delilleri ile ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılarak temerrüt tarihi itibarıyla davacının davalıdan alacağı varsa saptanması için bilirkişiye verilmiştir.
Bilirkişinin düzenlediği 11.01.2019 tarihli 13 sayfadan ibaret raporunda özetle; “Davacı vekilinin 23.10.2018 tarihli delil sunma dilekçesinde Davalı şirketin VPN kayıtlan üzerinde bilirkişiye inceleme yetkisi verilmesi talep edilmekle birlikte, bu tür elektronik erişim (VPN) kayıtlarının incelenmesinin ancak uzman bir bilgisayar uzmanı veya teknisyeni tarafından yapılabileceğinden ve uzmanlık alanımız dışında kaldığından bu konuda bir inceleme yapılmadığı, Davacı şirket vekilinin 23.10.2018 tarihli delil sunma ve beyan dilekçesinde davaya dayanak olarak sunulan 8 adet fatura toplamının 972.882,07-TL olduğu, Davalı şirket tarafından çağrı merkezi hizmeti karşılığında düzenlenen bu faturaların hem davalı hem de davacı şirket hesaplarına doğru tarihlerde ve doğru tutarlarda kaydedildiği vc tarafların ticari defter kayıtlarının birbirini doğruladığı, Davacı ve Davalı şirket ödeme dekontlarına göre 972.882,07-TL tutarındaki faturaların tamamının ödendiği, ancak icra takibi nedeniyle Davacı şirketin 981.503,32-TL ödediği ve Davalı şirketin ise 976.002,80 -TL tahsil ettiği, Davalı ve davacı şirket ticari defter kayıtlarından 972.882,07-TL tutarındaki faturalara Davacı şirketin itiraz ettiğine veya bu faturaları kabul etmediğine ilişkin her iki taraf defter kayıtlarında herhangi bir iade veya itirazi kaydına; Davalı ve Davacı şirketlerin ödeme ve tahsilat dekontlarından Davacının ihtirazi kayıtla ödeme yaptığını gösteren bir kayda veya ibareye rastlanmadığı, Faturalarda çağrı hizmetinde çalışan personel ve çalışına zamanlarının ayrıntılı döküm halinde sunulmadığı ve hizmetin faturaya tek kalem olarak yansıtıldığı, bu yüzden davacının iddiasına konu işçilik alacakları ve çalıştırılmayan personele ilişkin kayıl bulunup bulunmadığı hususunun fatura üzerinden tespit edilemediği, Dava konusu olan Haziran- Aralık 2016 aylarında elektronik posta yazışmalarında Davacı şirket çalışanlarının “Mutabakat hakkımız saklı kalmak koşulu ile fatura işlem süreci tamamlanabilir” gibi ifadeler kullandıkları ve Davalı şirket tarafından faturaların düzenlendiği; elektronik posta yazışmalarından taraftann hangi tutarlar üzerinde uzlaşmaya varamadığı hususunun net olarak anlaşılamadığını” belirtir raporunu sunmuştur.
Dosyaya getirtilen yanlara ait tüm deliller, getirtilen deliller, davacı şirketin ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen rapor ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığı üzere;
Huzurdaki davada davacı şirket ile davalı arasında 14.01.2013 tarihli çağrı merkezi hizmeti sözleşmesi imzalandığı anlaşılmaktadır. Bu sözleşme çerçevesinde davalı şirketin kendi personeli ile davacı şirkete İstanbul bölgesinde çağrı merkezi hizmeti vereceğinin kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Temmuz-Ağustos tarihlerinde davacı şirketin öngörülen sayıda personelin gerçekte çalıştırılmadığının tespit edildiği, taraflar mutabakat sağlanmadan faturaların ödenmemesi konusunda anlaşmasına karşın Davalı şirketin … Noterliğinin 09.01.2011 tarihli ihtarnamesi ile Ekim, Kasım ve Aralık aylarına ait fatura bedellerinin ödenmesini istediği, davacı şirketin … Noterliğinin 13.01.2017 tarihli ihtarnamesi ile VPN sisteminin açılmasını ve bugüne kadar yapılan ödemelerin tekrar incelenmesini talep ettiği ancak Davacının sistemini açmadığı, davacı şirket faturasına yansıtılmış olan personel ilişkin yıllık izin, hafta tatili izinlerine ait işçilik alacaklarının sözleşme gereğince davalı şirketin sorumluluğunda olduğunu, davalı şirketin fiilen çalışmamış olan personele ilişkin hak ediş ücretlerinin de müvekkili şirketten tahsil edildiğini, faturaların ödenmiş olmasının hizmetin fiilen alındığı anlamına gelmediği şeklinde açıklamalarda bulunarak ödemeden kaçındığı için bu belirsiz alacak davasının açıldığı anlaşılmaktadır.
Davacı şirket vekilinin 23.10.2018 tarihli delilleri arasında bulunan 8 adet fatura incelenmiştir. Davalı şirketin ismi “… Sanayi ve Ticaret A.Ş.” iken … San. ve Dış Tic. A.Ş. olarak değiştirildiğinden fatura ve yevmiye kayıtlarında … ismi geçmekledir.
Davalı şirket tarafından çağrı merkezi hizmeti karşılığında düzenlenen faturalar hem davalı hem de davacı şirket hesaplarına doğru tarihlerde ve doğru tutarlarda kaydedilmiş olup, tarafların ticari defter kayıtları birbirini doğrulamaktadır.
Buna karşılık, Davalı ve davacı şirket ticari defter kayıtlarında yukarıdaki tabloda gösterilen faturalara Davacı şirketin itiraz ettiğine veya bu faturalar kabul etmediğine ilişkin her iki taraf defter kayıtlarında herhangi bir iade veya itiraz kaydına rastlanmamıştır.
Davacı ve Davalı şirketlerin ödeme belgeleri üzerinde yapılan inceleme sonucu aşağıdaki tabloda gösterilmiştir. Tablodan, 972.882,07-TL tutarındaki faturaların tamamının ödendiği anlaşılmaktadır. Davacı şirket 981.503,32-TL Ödemiş ve Davalı şirket ise 976.002,80-TL tahsil etmiştir. Bu farklılıklar icra takibi nedeniyle ödenen masraf ve ücretlerden kaynaklanmıştır.
Davalı ve Davacı şirketlerin ödeme ve tahsilat dekontlarından Davacının ihtirazi kayıtla ödeme yaptığım gösteren bir kayda veya ibareye rastlanmamıştır.
Dosyaya sunulan elektronik posla yazışmalarından tarafların hakedişler konusunda aylık mutabakat yapmaya çalıştıkları, sonuçta Davacı şirket çalışanlarının “Mutabakat hakkımız saktı kalmak koşulu ila fatura işlem süreci tamamlanabilir.” gibi ifadeleri üzerine faturaların düzenlendiği anlaşılmaktadır. Elektronik posta yazışmalarının çok sayıda olması, birbirinden farklı çok sayıda hesaplama tablosu içermesi, tarafların hangi hususlarda ve hangi tutarlarda mutabakat sağlayamadıkları konusunda kendi aralarında netlik sağlayamadıkları, böylece aralarında uzlaşma sağlayamadıkları için hizmetin sürüncemede kalmaması için mutabakatı geleceğe erteleyerek faturaların ay sonlarında kesilmesine icazet verdikleri kanaatine varılmıştır. Söz konusu faturalarda çağrı hizmetinde çalışan personel ve çalışma zamanlan ayrıntılı döküm halinde sunulmamakta ve hizmet faturaya tek kalem olarak yansıtılmakladır. Dolaysıyla davacının İddiasına konu işçilik alacakları ve çatıştırılmayan personele ilişkin kayıt bulunup bulunmadığı hususu fatura üzerinden tespit edilememiştir.
Davacı ve Davalı şirket ödeme dekontlarına göre 972.882,07-TL tutarındaki faturaların tamamının ödendiği, ancak icra takibi nedeniyle Davacı şirketin 981.503,32-TL ödediği vc Davalı şirketin ise 976.002,80-TL tahsil ettiği, Davalı ve davacı şirket ticari defter kayıtlarından 972.882,07 TL tutarındaki faturalara Davacı şirketin itiraz ettiğine veya bu faturaları kabul etmediğine ilişkin her iki taraf defter kayıtlarında herhangi bir iade veya itirazi, kaydına, Davalı ve Davacı şirketlerin ödeme ve tahsilat dekontlarından Davacının itirazi kayıtla ödeme yaptığını gösteren bir kayda veya ibareye rastlanmadığı, Faturalarda çağrı hizmetinde çalışan personel ve çalışına zamanlarının ayrıntılı döküm halinde sunulmadığı ve hizmetin faturaya tek kalem olarak yansıtıldığı, bu yüzden davacının iddiasına konu işçilik alacakları ve çalıştırılmayan personele ilişkin kayıl bulunup bulunmadığı hususunun fatura üzerinden tespit edilemediği anlaşılmıştır.
Dava konusu olan Haziran- Aralık 2016 aylarında elektronik posta yazışmalarında Davacı şirket çalışanlarının “Mutabakat hakkımız saklı kalmak koşulu ile fatura işlem süreci tamamlanabilir gibi ifadeler kullandıkları ve Davalı şirket tarafından faturaların düzenlendiği, elektronik posta yazışmalarından taraftann hangi tutarlar üzerinde uzlaşmaya varamadığı hususunun net olarak anlaşılamadığından kanıtlanamayan davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Bu nedenle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1- Davanın Reddine,
2- 44,40-TL karar harcının peşin alınan 31,40-TL den düşümü ile kalan 13,00-TL nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3- Davalı taraf kendisini dava ve duruşmalarda vekili ile temsil ettirdiği anlaşılmakla AAÜT gereğince 1.000,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacının gider avansından artan bakiyesinin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair davacı ve davalı vekilinin yüzünde ilamın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize verilecek bir dilekçe ile veya başka bir yer Mahkemesi aracılığı ile gönderilecek bir dilekçe ile İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 14/05/2019

Katip …

Hakim …