Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/312 E. 2023/352 K. 04.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/312 Esas
KARAR NO : 2023/352
DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/03/2017
KARAR TARİHİ : 04/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin … nde bulunan fabrikanın/üretim tesislerinin üretim ekipmanlarının temini, tedariki, montajının yapılması ve üretim tesislerinin çalışır vaziyette teslim edilmesi hususunda davalı yan ile anlaşıldığını, taraflar arasında bir kısım sözleşmeler imzalandığını, tıbbi üretim tesislerinin kurulumunda … firması aracılığında … kredisi kullanıldığını, kredi kullanımının ön koşullarından bir tanesinin üretim tesisinde kullanılacak tıbbi ekipmanların kreditörün belirleyeceği alman firmalarından alınması olduğunu, ikinci koşulun ise satın alma montaj ve üretim tesisinin çalışır vaziyete getirilmesi ile görevli firmaya ödemelerin yapılması olduğu, işin başlangıcında, davalı borçlu firma ile sözleşmeyi imzalayan tarafın … firması olduğunu, daha sonra bu firmanın davacı yan ile birleştiğini, birleşmeden sonra ödemeler ve kesilen faturaların davacı şirket üzerinden yapıldığını, sözleşmenin ifa edilmesi için, alman kredi kuruluşu ve müvekkili firmanın işlerini takip eden aracı … firması ile davalı firma arasında ayrı bir sözleşmenin akdedildiğini, bu sözleşmeye göre alman kredi kuruluşundan kredi ödemelerinin davalı hesabına geldiğini, yapılan işin yatırım teşviki kapsamına girdiğini bu nedenle davalı yanın yatırım için faturaları KDV’siz bir şekilde düzenlediğini, Alman kredi kuruluşundan kredi finansmanı gelene kadar işlerin organizesi ve finansmanı için müvekkili firma tarafından davalı yana 13.279.417,47-TL miktarlı 69 adet çek ve 1.479.517,50-TL nakit para verildiğini, söz konusu çeklerin veriliş amacının kesilen faturaların KDV’sinin davalı yana yükletilmemesinin ve kredi gelene kadar işin finansman edilmesini olduğunu, tarafların KDV iadeleri olduğunda bu bedelin müvekkiline geri ödemesi konusunda anlaşma sağlandığını, Davalı firmanın, … firmasına yapmış olduğu işlerle ilgili keşmiş olduğu faturaların bir kısmını faktoring firmasına temlik ederek nakit para elde ettiğini, 5.548.864,69-TL bedeli müvekkili firma faktoring firmasına ödediğini, müvekkili fabrikanın malzemelerinin montajı sırasında davalı şirketin ve altındaki alt taşeronların çalışanlarının yemek ihtiyaçlarının müvekkili tarafından karşılandığını, daha sonra müvekkilinin davalı yana toplam 65.301,16-TL bedelli fatura düzenlediğini, söz konusu işlerin tamamlandığını, davalı şirkete fazla ödemeler yapıldığını, defalarca iadesi konusunda görüşmelerin yapıldığını ancak herhangi bir sonuca varılmadığını, müvekkilinin davalı yandan 3.440.479,17 TL cari hesap alacağı olduğunu, tahsili için …. İcra Müdürlüğü’nün 2017/… esas sayılı dosyası ile yasal takip başlatıldığını ancak davalı yanca haksız ve kötü niyetli olarak takibe itiraz edildiğini ve takibin durdurulduğunu, yapılan itirazların iptalini, takibin devamını, davalı yanın %20 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalı yana bırakılmasını talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket, … San. ve Tic. A.Ş ve … arasında “sözleşmede belirtilen kalemlerin davacıya ait … Bölgesi’nde bulunan tıbbi üretim tesisine teslimi, kurulması ve işletmeye alınması” konulu 2 adet sözleşme imzalandığını, her iki sözleşmenin içeriğinin birbiriyle aynı olduğunu sadece tutarının farklı olduğunu, geçerli olan sözleşmenin 5.630.000,00 Euro’luk sözleşme olduğunu, iş bu sözleşme nedeniyle davacı yan tarafından ödenmesi gereken damga vergisini cezalı olarak müvekkili tarafından ödendiğini, Müvekkilinin taraflar arasındaki sözleşmede üzerine düşen tüm edimleri eksiksiz ve zamanında yerine getirdiğini, sözleşme konusu işlerin finansmanı için gerekli kaynağın …-… kredisi ve davacı yanın kaynakları olarak belirlendiğini, … kredisi bittiğinde ve davacı yan proje süresince daima nakit sıkıntısı çektiğinden dolayı müvekkili şirketin projenin devamı için … Bankasından kredi kullanmak durumunda kaldığını, davacı yan ile yapılan görüşmelerde kredi kullanımından doğan faiz, vergi, komisyonlar vb. bedellerin proje bitiminde davacı yana yansıtılacağı belirttiğini, Davacı yan tarafından verilen 13.279.417,47-TL miktarındaki çeklerin 7.836.821,47-TL’lik kısmı satıcılara verildiğini, kalan 5.442,596,00-TL’lik kısmı ise müvekkili şirket tarafından … Bankası hesabına tahsile verildiğini, müvekkili şirketin alması gereken %20 müteahhitlik bedelinin ise fabrika çalışmaya başladıktan sonra davacı tarafından ödenmesi hususunda taraflarca kararlaştırıldığını, söz konusu fabrikanın 31.12.2014 tarihinde çalışmaya başladığını, bu tarihten sonra taşeron firmalara yapılmış ödemelere ait faturalar davacı yana kesilemediğini, Davacı taraf müteahhitlik ücretini reddettiğini, hakkı olmayan KDV iadesinin kendisine ait olduğunu iddia ederek icra takibi başlattığını, yapılan takibin haksız ve kötü niyetli olması nedeniyle itirazda bulunulduğunu, bunun üzerine işbu davanın açıldığını, açılan davanın reddini, davacının %20 oranında tazminata hükmedilmesini, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacı yana bırakılmasını talep etmiştir.
İcra takip dosyasının incelenmesinde, davacının …. İcra Dairesi’nin 2017/… esas sayılı takip dosyasında faturadan kaynaklanan 3.440.479,16-TL asıl alacak için takip yapıldığı, ödeme emrinin 09/03/2017 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun da süresi içerisinde 14.03.2017 tarihinde borca itiraz ettiği, borca itirazla birlikte takibin durduğu, durdurma kararının alacaklı vekiline tebliğ edilmediği, dava İİK’nın 67. maddesi düzenlenen bir yıllık hakdüşürücü süre içinde açıldığı görülmüştür.
Mali/Denetçi bilirkişinin 29.06.2018 tarihli 11 sayfadan ibaret raporunda özetle; Davacı şirketin sunduğu ticari defterlerin TTK hükümlerine göre gerekli açılış onayına sahip olmakla birlikte kapanış (ibraz) tasdikleri yönünden de gerekli onaya sahip olduğu, davacı ticari defterlerinin HMK 222’ye göre delil niteliğinde olup olmadığı hususunun mahkemenizin takdirinde bulunduğu, Davalı şirketin sunduğu fiziken kağıda basılı ticari defterlerin TTK hükümlerine göre gerekli açılış onayına sahip olmakla birlikte kapanış (ibraz) tasdikleri yönünden de gerekli onaya sahip olduğu, davalı ticari defterlerinin HMK 222’ye göre delil niteliğinde olup olmadığı hususunun Mahkemenin takdirinde bulunduğu, davalının sunduğu 2016-2017 yılı Elektronik Defter datalarının bilgisayar ortamında açılmadığı, dolayısı ile bu yıllara ait defterlerin incelenemediği, bu bilgilerin dava neticesi açısından önem arz ettiği, Davacı yanın ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davalı yandan 31.12.2015 tarihi itibarı ile … numaralı hesapta KAYDİ olarak 3.274.571,67 TL alacaklı göründüğü, Davanın cari hesaptan kaynaklanan alacak sebebiyle yapılan icra takibine itirazın iptali davası olduğu göz önüne alındığında; davacının düzenlediği faturaların ve yapılan ödemelerin davalı defterleri ile karşılaştırılması KAYDİ anlamda tespit için önem arz ettiğini, Davalı şirketçe fiziken kağıda basılı bulunan ve tarafımıza ibraz edilen ticari defterler ile birlikte mahkeme kaleminde teslim alınan 2016-2017 yıllarına ait elektronik defter datalarının olduğu iki adet flash disk sunulduğu, ancak iş bu 2016-2017 yılı ticari defter bilgilerine sahip flash disklerin bilgisayar ortamında açılmadığı, bunun üzerine davalı şirketin muhasebe servisi ile temasa geçildiği, herhangi bir geri dönüş sağlanmadığı, müteaddit defalar görüşülmesine karşın bir netice alınmaması üzerine ve davalının defterlerinin tamamının incelenmesi gerektiğinden, dosyanın sürüncemede kalmaması için iş bu rapor davalı defterleri yönünden inceleme yapılmadan tamamlandığını belirtmiştir.
Mahkememizin 27.12.2018 tarihli celse 1 no.lu ara kararı gereğince bilirkişi heyetine İnşaat Mühendisi ve Sözleşme Uzmanı da eklenerek ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
Mali/Denetçi, Yüksek İnşaat Mühendisi ve Sözleşme uzmanı bilirkişi heyetinin 08.11.2019 tarihli 5 sayfadan ibaret ek raporda özetle; Davacı şirketin ek inceleme için sunduğu ticari defterlerin TTK hükümlerine göre gerekli açılış onayına sahip olmakla birlikte kapanış (ibraz) tasdikleri yönünden de gerekli onaya sahip olduğu, davacı ticari defterlerinin HMK 222’ye göre delil niteliğinde olup olmadığı hususunun Mahkemenin takdirinde bulunduğu, davalı yanın ticari defterlerinde inceleme yapılamadığı, dolayısı ile davalı ticari defterleri yönünden kök rapordaki görüşleri değiştirecek yeni bir unsurun bulunmadığı, Davacının kök raporda eksikliğini belirttiğimiz faturaya istinaden ek inceleme sırasında yabancı dilde yazılı (Almanca) banka dekontunu ibraz ettiği, ancak şu safhada belgenin içeriği hakkında bir kanaat oluşmadığı, HMK 223 gereğince belgenin onaylı tercümesinin sunulması halinde net bir kanaat oluşacağı, mevcut hali ile kök rapordaki tüm görüşlerin korunduğu belirtilmiştir.
Mali/Denetçi, Yüksek İnşaat Mühendisi ve Sözleşme uzmanı bilirkişi heyetinin 10.09.2020 tarihli 5 sayfadan ibaret 2. ek raporunda özetle; Davalı şirketin sunduğu ticari defterlerin TTK hükümlerine göre gerekli açılış onayına sahip olmakla birlikte kapanış (ibraz) tasdikleri yönünden de gerekli onaya sahip olduğu, davalı ticari defterlerinin HMK 222’ye göre delil n(itxeliğinde olup olmadığı hususunun Mahkemenin takdirinde bulunduğu, Davalı yanın ticari defterlerinde, davacı yandan 31.12.2018 tarihi itibarı ile KAYDİ olarak 778.607,06-TL alacaklı göründüğü, Taraf defterlerindeki bakiye farkın, davalı yana çek ile yapılan ödemelerin davalının ticari defterlerinde kayıtlı olmamasından kaynaklandığı, davacının bahse konu çeklerin ödeme dekontlarını da ek incelemede heyetimize ibraz ettiği; dolayısı ile davacının ticari defterlerindeki cari hesap ekstresinin dikkate alınması gerektiği kanaatine varılmakla, davalıdan KAYDİ olarak 3.274.571,67 TL alacaklı göründüğü ancak bu konudaki hukuki yorum ve takdirin Mahkemeye ait bulunduğu belirtilmiştir.
Mahkememizin 01.10.2020 tarihli celse 2 no.lu ara kararı gereğince Bilirkişi heyetine bir SMMM eklenerek itirazları karşılar şekilde ve hangi çekin davalının ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı, bu çeklerin tevdi bordrolarında çekin kime hangi tarihte teslim edildiğinin tespiti ile sonucuna göre ek rapor tanziminin istenilmesine karar verilmiştir.
SMMM, Mali/Denetçi, Yüksek İnşaat Mühendisi ve Sözleşme uzmanı bilirkişi heyetinin 05.01.2021 tarihli 18 sayfadan ibaret 3. ek raporunda özetle; Taraf ticari defterleri üzerinde usul incelemeleri daha önceki bilirkişi raporlarında yapılmış olduğundan, bu aşamada usu) yönünden tekraren bir inceleme yapılmadığı, Davacı yanın kendi ticari delter kayıtlarına nazaran 22.02.2017 takip tarihi itibarıyla davalı yandan 3.274,571,67 TL alacaklı göründüğü, Davalı yanın kendi ticari defter kayıtlarına nazaran 22.02.2017 takip tarihi itibarıyla davacı yandan 778.607,06 TL alacaklı göründüğü,
Yıllar bazında yapılan karşılaştırmalı incelemeler sonucunda, taraflar arasında avans ödemeleri, kesilen faturalar, alınan çekler bazında herhangi bir uyuşmazlığın bulunmadığı, sadece avans ödemelerinin yabancı para cinsinden yapılmış olması nedeni ile tarafların kayıt aşamasında farklı kurlar uygulamaları ve birbirlerinden farklı tutarlarda kur değerlemeleri yapmış olmalarına dayalı olarak farklılıkların oluştuğu, taraflar arasındaki cari hesap uyuşmazlığının ana nedeninin faktoring işlemlerinden kaynaklandığı, rapor içerisinde detayları ile açıklanan nedenlerle, 31.12.2016 yılsonu ve 22.07.2017 takip tarihi itibarıyla davalı yanın davacı yandan 779.350,04 TL alacaklı olacağı, buna göre de davacı yan 22.07.2017 takip tarihi itibarıyla davalı yandan alacaklı olmayacağından, takip talebinin yerinde olmadığı, taraflar arasında akdedilen sözleşmede, davalı yana mütcahhit sıfatı ile %20 komisyon ödemesi yapılacağına dair herhangi bir düzenleme yer almadığı gibi, davalı yanın bu amaçla … ATM 2017/… esas sayılı dosyası ile ikame ettiği davada, mahkemenin 21.03.2019 tarihli celsede davanın reddine karar verildiği, söz konusu kararın kesinleşip kesinleşmediği bilinmemekle birlikte, davalı şirketin bu yöndeki iddiasının bu aşamada yerinde olmadığı yönündeki değerlendirmenin, mahkemenin takdirinde olduğu belirtilmiştir. mahkememizin 11.03.2021 tarihli celse 2 no.lu ara kararı gereğince ikinci ve üçüncü ek rapor arasında ticari defterlere göre alacak borç uyuşmazlığının hangi kayıtlarından kaynaklandığı hususlarında çelişki olduğundan raporlar arasındaki bu çelişkinin dayanakları ile birlikte açıklanması için bilirkişi kurulundan 4. ek rapor aldırılmasına karar verilmiştir.
SMMM, Mali/Denetçi, Yüksek İnşaat Mühendisi ve Sözleşme uzmanı bilirkişi heyetinin 23.03.2021 tarihli 9 sayfadan ibaret 4. ek raporunda özetle;”davacı yanın ileri sürdüğü şekli ile “resmi defter olmayan muavin hesap ekstreleri üzerinden yapılan incelemeler uyarınca çıkarılan sonuçlara itibar edilemeyeceği” yönündeki beyanlar yersiz olup, 3. Ek raporda yapılan tespit ve değerlendirmelere dayanak niteliğindeki muavin hesap ekstreleri tam da ticari defter kayıtlarını yansıtan dökümler olmaları hasebi ile bağlı oldukları hesaplar bakımından ticari defter kayıtlarının aynası niteliğindedir. Zira, muavin hesap ekstresi bir defter değil, adı üzerinde bir raporlama (ekstre) niteliğinde olup, ticari defterlerde kullanılan hesapları yansıtma özelliğine sahiptir. Ancak, 3. Ek raporun hazırlanmasına dayanak niteliğindeki görevlendirmede, ticari defter incelemesi söz konusu olmadığından, muavin hesap ekstrelerinde yer alan hesap hareketleri dikkate alınarak inceleme gerçekleştirilmiştir. Bir başka ifade ile “muavin hesap ekstresi (raporu)” “muavin defter” tutulmak sureti ile oluşturulabilen dökümler olmayıp, tam aksine hali hazırda ticari defterlerde yer verilen kayıtlara dayalı olarak kendiliğinden oluşan ve kayıtların ticari defterlere yazılmış halini her bir hesap bazındaki tüm işlemleri detayları ile ifade eden sistem dökümleridir. Bu anlamda davacı yanın, muavin hesap ekstreleri üzerinden yapılan incelemeler uyarınca çıkarılan sonuçlara itibar edilemeyeceği yönündeki beyanları hususunda takdir mahkemeye aittir.
Davacı yan tarafından davalı yana verilen tüm çeklerin davalı yan kayıtlarında mevcut olduğu tespit edildiğinden, dava konusu ihtilafın çözülmesine yönelik olarak, muavin hesap ekstrelerinin karşılaştırılması sonucunda ulaşılan farklılıklar her bir yıl için ayrı ayrı irdelenerek, neticede uyumsuzluğun çeklerden değil faktoring işlemlerinden kaynaklandığı objektif bir şekilde ortaya konmuştur. Uzman görüşünde yer verilen tespitler ile 3. Ek raporda ortaya konulan tespitler benzer nitelikte olup, davacı yanın dosyaya sunulu uzman görüşüne hiçbir beyanda bulunmamış iken, hazırlanan 3. Ek rapordaki tespit ve değerlendirmelere şiddetle karşı çıkması da mahkemenin takdirindedir. Bu durumda 3. Ek raporda yer verilen farklılık nedenlerini benimsemeyen davacı yanın, her iki taraf ekstreleri dosyaya kazandırılmış ve bunlar üzerinde yapılan detaylı karşılaştırmaların sonucu, rapora açık bir dille yansıtılmışken, bu rapora karşı beyan ve itirazlarında farklılığın nereden kaynaklandığına ilişkin hiçbir somut beyanda bulunmamış olması hususu da elbette ki mahkemenin takdirindedir. Zira 2. Ek rapor sonucunda farklılığın çeklerden kaynaklandığı ifade edilmişken, davacı yan da bu yönde inceleme yapılması gerektiği halde yapılmadığını ileri sürüp, 3. Ek rapora itiraz etmekteyken, bunların hangi çekler olduğuna dair herhangi bir beyanda da bulunmamıştır. Netice itibarıyla taraf ticari defterleri arasındaki farklılığın, 3. Ek raporda yer verildiği gibi, faktoring işlemlerinden kaynaklandığı anlaşılmakla, takdir mahkemeye aittir. Somut olayda davalı yanın dosyaya sunmadığı ve ticari defterler üzerinden karşılaştırma yapılmayan muavin kayıtlarının ve tevsik edici belgelerinin Sayın Mahkemenizin uygun görmesi halinde davalı yanın 2013-2014 yılı ticari defterleri ile karşılaştırılması sonucunda Muhasebesel yönden kanaat oluşmasına yeteceği, ticari defterlerin bir bütün halinde değerlendirilmesinin ve itirazın iptali davalarının niteliği açısından “takip tarihi itibarı ile” tarafların ticari defterlerindeki borç veya alacak durumunun tespiti gerektiğinden; son takdir ve karar Mahkemenize ait olmak üzere ve uygun görülmesi halinde; davalı yanın 2014-2015 yılı ticari defterlerinin tamamının yeniden ibrazı ile Finans uzmanı bilirkişi tarafından yapılan tespitlerin, davalının bu yıllardaki kayıtları ile karşılaştırılması, yani davalının 2014 yılı muavin kayıtlan ile sunduğu ticari defterlerinin fiziken karşılaştırılması ve bu tespit neticesinde çıkan sonuca gore nihai kanaatin oluşması gerektiği, tarafımca kök ve ek raporlarda yapılan defter üzerindeki sonuçlara ilişkin kaydi tespitler hakkındaki görüşleri muhafaza ettiğini” belirtmişlerdir.
SMMM, Mali/Denetçi, Yüksek İnşaat Mühendisi ve Sözleşme uzmanı bilirkişi heyetinin 05.08.2022 tarihli 4 sayfadan ibaret 5. ek raporunda özetle; davacı şirketin kendi ticari defter kayıtlarında görünen 3.440.479,16 TL tutarındaki davalı borcundan, davalı şirketten re finansman yolu ile tahsil ettiği 3.972.131,00 TL ile 169.115,18 TL tutarındaki yersiz yapılan, … tarafından davalı … şirketi unvanına keşide edilmiş faturaya dayalı borç kaydının mahsup edilmesi sonucunda, davalı şirketten takibe konu bir alacağının olmayacağının değerlendirildiği belirtilmiştir.
Dava, taraflar arasındaki ticari alım satım ilişkisi kapsamında alacak iddiasına dayalı yapılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığa çeklerin bir etkisinin bulunmadığı, davalı yana verildiği anlaşılan tüm çeklerin davalı şirket kayıtlarına alınmış olduğu 10.12.2020 tarihli 3. Ek rapor ve sonrasındaki ek raporlar ile teyit edilecek şekilde anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki cari hesap farklılığı, yıl yıl 10.12.2020 tarihli 3. Ek rapor ve sonrasındaki ek raporlar ile ortaya konmuştur. Buna göre yıllar bazında yapılan bu karşılaştırmalı incelemeler sonucunda, taraflar arasında avans ödemeleri, kesilen faturalar, alınan çekler bazında herhangi bir uyuşmazlığın bulunmadığı, sadece avans ödemelerinin yabancı para cinsinden yapılmış olması nedeni ile tarafların kayıt aşamasında farklı kurlar uygulamaları ve birbirlerinden farklı tutarlarda kur değerlemeleri yapmış olmalarına dayalı olarak farklılıkların oluştuğu anlaşılmaktadır. 0.12.2020 tarihli 3. Ek raporda belirtildiği gibi “Nitekim 2014 ve 2015 yıllarında taraf cari hesap eksirelerindeki farklılıklar, davacı yan kayıtlarında yer alan “faktoring virman kaydı” açıklamalı işlemler dikkate alınmaksızın yapılan karşılaştırmada, farklılığın davacı lehine 1.539,405,88 TL olduğu müşahede edilmektedir. Bu nedenle davalı yan kendi kayıtlarına göre davacı yandan 778.607,06 TL alacaklı görünmekte ancak davacı yan kayıtlarında yer aldığı halde davalı kayıtlarında yer almayan 5.584.864,69 TL tutarındaki faktoring ödeme işlemleri dahil edildiğinde, 31.12.2015 tarihi itibarıyla davacı yanın davalı yandan 5.584.864,69 — 1.539.405,88 — 778.607,06 + 3.207,69 = 3.270.059,44 TL alacaklı olacağı anlaşılmaktadır.”
Tüm bu hususlara göre taraflar arasındaki cari hesap uyuşmazlığının temel sebebi, faktoring işlemlerinden kaynaklanmaktadır. Taraflar arasındaki faktoring işlemlerine ilişkin uyuşmazlık ise yapılan faktoring işlemlerinin, amacına uygun olarak mı yapıldığı yoksa, davalı tarafın da iddia ettiği gibi davacı yana finansman yaratmak amacıyla mı yürütüldüğü noktasındadır.
Amacına uygun faktoring işleminin yapılmış olması halinde, davalı yan, davacı yana kestiği faturaları faktoring firmasına temlik decek; davalı yan, faktoring şirketinden aldığı ödeme karşılığında, finansman giderlerini üstelenerek, ticari defter kayıtlarında faktoring firmasına borçlanması, temlik edilen faturalar davacı yan tarafından faktoring firmasına ödendikçe de davalı şirket nezdindeki davacı alacağının aynı miktarda azaltılması, tüm fatura bedelleri ödendiğinde, faktoringe konu işlem tutarı kadar hesapların karşılıkh kapatılarak, davalı yanın davacı yandan faktoringe konu edilmiş fatura alacağını tahsil etmiş olması, davacı yan açısında ise yine kendi kayıtlarındaki davalı yan borcunu, faktoring firmasına borçlanacak şekilde virman yapmak marifeti ile kapatması, fatura bedellerini vadesinde faktoring şirketine ödemesi gerekecektir.
Davalı tarafın kayıtları incelendiğinde, bu şekilde kayıt düzeni oluşturduğu ve faktoringden gelen ödemeler için faktoring şirketine borç tahakkuk kayıtlarını oluşturduğu 10.12.2020 tarihli 3. Ek rapor ve sonrasındaki ek raporlar ile anlaşılmştır. Ancak davalı tarafın, savunması bu aşamada devreye girmekte ve faktoring işlemlerinin amacına uygun olarak yapılmadığı, davalı tarafın faktoringten aldığı ödemeleri, şirket dışından davacı şirket ortağına aktararak davacı tarafa pre-finansman sağlandığı iddia edilmektedir.
10.12.2020 tarihli 3. Ek raporda bu hususa ilişkin olarak tam şu şekilde tespit yapılmıştır : “İşleyiş böyle olunca, davalı yanın faktöring şirketinden almış olduğu ödemelerden 3.972.131,00 TL lik kısmı, her iki tarafın kayıtlarında görüldüğü üzere davacı şirkete geri gönderdiği, davacı yanın da aşağıdaki tabloda yer verildiği şekli ile kendi kayıtlarında davalı yanı tüm faktöring işlem tutarı kadar borçlandırarak, davalıya olan fatura borcunu kapattığı görülmektedir. Oysa ki karşılıklı olarak faktöringe konu edilen fatura alacakları için yapılan virman kayıtlarından sonra, davalı yanın davacı yana herhangi bir ödeme yapması, taraflar arasındaki ticari ilişkinin olağan akışına aykırılık teşkil etmektedir. İşletilen süreçte davalı yanın davacı yana, Faktöring şirketinden tahsil ettiği ödemelerden 3.972.131,00 TL lik kısmı davalı yan hesaplarına gönderdiği ve bu tutarların karşılıklı olarak taraf ticari defterlerinde kayıtlı olduğu dikkate alındığında, bu tutarın davacı yan alacağından mahsup edilmesi gerektiği değerlendirilmiştir. Bu durumda davacı yanın kendi kayıtlarına göre 31.12.2015 tarihi itibarıyla davalı yandan 3.274.571,67 – 3.207,69 = 3.271,363,98 TL alacaklı olduğu dikkate alındığında, faktöring işlemleri için davalı yanca ödenen 3.972.131,00 TL nin düşülmesi sonucunda davacı yanın davalı yana 3.972.131,00 — 3.271.363,98= 700.767,02 TL borçlu kalacağı görülecektir. Kaldı ki davalı yan söz konusu faktöring işlemi için 247.698,20 TL finansman gideri yüklenmiş olduğundan, bu tutarın da davacı alacağına ilave edilmesi ile 31.12.2015 tarihi itibarıyla davalı yanın davacı yandan 700.767,02 + 247.698,20 = 948.465,22 TL alacaklı olacağı değerlendirilmiştir. Davacı yanın davalıya ait 2016 yılı muavin hesap ekstresinde, davalı yanı 01.11.2016 tarihinde 169.115,18 TL borçlardırdığı görülmekle, borçlandırma işleminin dava dışı … tarafından davalı … şirketi unvanına keşide edilmiş faturaya dayalı olduğu anlaşıldığından, bu tutarın davacı alacağından düşülmesi gerektiği, bu durumda 31.12.2016 yılsonu ve 22.07.2017 takip tarihi itibarıyla davalı yanın davacı yandan 948,465,22 – 169.115,18 = 779,350,04 TL alacaklı olacağı, buna göre de davacı yan 22.07.2017 takip tarihi itibarıyla davalı yandan alacaklı olmayacağından, takip talebinin yerinde olmadığı” tespitleri ile görüşünü bildirmiş olup, bu görüş mahkememizce de gerekçeli ve dayanıklı görülmekle itibar edilmiştir.
Taraflar arasındaki 1. Faktoring işleminde Finansal faktoring şirketi -> … Elekronik -> … Elektronik ortağı … -> … ilaç ortağı/yetkilisi …->… Elektronik ortağı/yetkilisi … -> … Elektronik ->… İlaç -> Finans Faktoring şirketi ve 2. Faktoring işleminde ise Finansal faktoring şirketi -> … Elektronik->… İlaç -> Finans Faktoring şirketi şeklinde para trafiğinin gerçekleştiği anlaşılmıştır.
Davacı tarafından ibraz edilen uzman görüşü ile hükme esas alınan bilirkişi raporları arasında çelişki var ise de davacı ve davalı şirket ortakları arasındaki para gönderme/iade işlemleri sonrasında, davalı şirket hesaplarından davacı – şirket hesaplarına 3.972.131,00 TL nin tekraren gönderilmiş olduğu hususunun, uzman görüşünde belirtilmemiş olması ve de davalı şirketin sadece 01.04.2016 tarihine kadarki muavin hesap ekstresinin incelenmesi nedeniyle çelişkiyi giderecek şekilde başka bir heyetten rapor aldırılmasına gerek görülmemiştir.
Davalı şirket ortağı faktöring firmasından şirketine gelen ödemelerin bir kısmını şahsi hesaplarına aktararak davacı şirket ortağının şahsi hesaplarına göndermiş, olunması davacı tarafça şirket ortaları arasındaki şahsi işlemler olup taraf şirketleri ilgilendirmediği iddia edilmiş is de; sonrasında iade edilen bu bedeller davalı şirket ortağı tarafından kendi şahsi hesaplarından önce kendi şirket hesaplarına sonrasında da kendi şirket hesaplarından davacı şirket hesaplarına göndermiş ve davacı şirket faktöring şirketine, davalı şirketten sağladığı kaynak ile ödeme yapmış olmasına göre tüm bu işlemlerin davacı şirketin faktoring işleminin amacı dışında re-finansman için kullanıldığını ispat ettiği sonucuna mahkememizce varılmış ve bu itiraz itibar edilmemiştir. Tüm bunlara rağmen davalı şirketten gelen ödemeler ile faktöring borcunu ödemiş olmasına rağmen, yaptığı faktöring ödemeleri karşılığında yine davalı şirketi borçlandırmış olduğundan, davacı kayıtlarında 3.440.479,16 TL tutarında davalı borcu gösterilmiştir. Halbukisi davacı şirketin bu tutardan, davalı şirketten re-finansman yolu ile tahsil ettiği 3.972.131,00 TL ile 169.1 15,18 TL tutarındaki yersiz … tarafından davalı … şirketi unvanına keşide edilmiş faturaya dayalı borç kaydının mahsup edilmesi sonucunda davalı şirketten takibe konu bir alacağının olmadığı anlaşılmıştır.
10.12.2020 tarihli 3. Ek rapor ve sonrasında ek raporlarda incelemeye alının muavin defter ve kayıtların delil niteliğinin ortaya konulması gerekmektedir. Açık cari hesap ekstresinin yasal defterlerle birebir bağlantısı bulunmamakta, ön muhasebe kaydı niteliğindedir. Muavin defterler ise yasal olarak tutulması zorunlu defterlerden değil ise de yasal defterlerdeki kayıtları yansıtmakta, yevmiye ve defteri kebirle paralellik arz edip, yevmiye maddelerine dayandığından ticari defterlerdeki işlemlerin ayrıntılarını göstermeleri ve dolayısıyla dayanaklarına ulaşılabilmesini sağlamaları nedeniyle delil niteliği taşıyabildiklerinde şüphe olmadığı gibi -5. Ek rapo ile de aslında mahkeme kaleminde olan davalının diğer ticari defterleri de incelenip ticari defterler ile muavin defterlerin karşılıklı teyiti yapılmış olmakla- esasında hükme esas alınan deliller kanunen usulüne uygun tutulan ticari defterler olup bu nedenlerle tarafların ticari defterlerine değil de muavin defterlerine dayalı olarak bilirkişi incelemesi yapıldığı itirazı yerinde görülmemiştir.
10.12.2020 tarihli 3. Ek raporda incelenen muavin kayıtları, bu rapor öncesi ibraz edilen uzman görüşünü içine derç edilen kayıtlar olmakla, bu hususta da usule aykırı bir husus bulunmamaktadır.
Davacı, kendi alacaklarının, ekstrede davalı …’in alacakları olarak gösterildiği itirazında bulunmuş ise de; davacının kendi defter kayıtlarına göre davacı yanın birleşme sonrası dönem olan 31.12.2013 itibarıyla 320 numaralı hesapta raporlanan alacak bakiyesine dayalı olarak davalı yana 3.489.808,26 TL borçlu olduğu anlaşılmakta olup, bu itiraz de yerinde değildir.
Her ne kadar hükme esas alınan 10.12.2020 tarihli 3. Ek rapor ve sonrasında ek raporlar ile yine bu heyetin kök raporları arasında varılan sonuç farklı ise de; bu farkılığın nedeni incelemeye alınan ticari defter ve ve muavin kayıtlardan kaynaklanma, bu farklılığın gerekçeli ve dayanakları ile giderildiği ve bu nedenle 10.12.2020 tarihli 3. Ek rapor ve sonrasında ek raporların hükme esas teşkil edebileceği anlaşılmıştır.
Davalı taraf müteahhit sıfatı komisyon alacağı iddiasında bulunmuş ise de; takip tarihi itibariyle davalının neticeten alacaklı konumda olduğu dikkate alındığında davamızın sonucuna bir etkisinin bulunmadığı, bu hususun zaten … ATM’nin 2017/… esas sayılı dosyasında dava konusu da olduğu anlaşılmıştır.
Tüm bu nedenlerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tahsis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken maktu 179,90-TL harcın, peşin alınan 41.552,39-TL harçtan mahsubu ile bakiye 41.372,49‬-TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı, kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca hesaplanan 297.023,96-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan 1.730,00-TL yargılama giderinin, davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde resen taraflara iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde … Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere oy birliği ile karar verildi.04/05/2023

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır

Bu belge elektronik imza ile imzalanmış olup ayrıca ıslak imza uygulanmayacaktır.“5070 sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”