Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/262 E. 2018/976 K. 09.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/262 Esas
KARAR NO : 2018/976

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/03/2017
KARAR TARİHİ : 09/10/2018

Mahkememizde görülen İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi ile taraflar arasında yapım işleri sözleşmesi imzalandığı, davacının edimini tamamlayarak sözleşme konusu projeyi kullanıma hazır hale getirdiği, revize imalat ve işler için alacak ödenmediğinden … Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan davanın kabul edildiği, davalı şirket yetkilisi … tarafından 31/12/2014 tarihinde e-posta ile korkuluk camlarına ilişkin teklif verilmesinin istenildiği, davacı şirket yetkilisi … tarafından 06/01/2015 tarihli e-posta ile teklif verildiği, davalı şirket yetkilisinin 10/01/2015 tarihli cevabı ile fiyat teklifini onayladığını bildirdiği, davacının edimlerini usulüne uygun olarak yerine getirdiği, faturanın onaylanan fiyat üzerinden kesildiği, 29/01/2015 tarih ve … seri numaralı fatura ile malların teslimine ilişkin aynı tarih ve … seri numaralı sevk irsaliyesi bulunduğu, borçlunun faturaya itirazı bulunmadığı iddiası ile fatura borcunun tahsili için başlatılan … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında yapılan takibe vaki itirazın iptalini, asıl alacak üzerinnden devamına karar verilmesini, alacağın % 20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili Mahkememize vermiş olduğu yanıt dilekçesi ile davacının yaptığını iddia ettiği işin yapım işleri sözleşmesi kapsamında kalan bir iş olmadığını, bu nedenle yetkili icra dairesinin … İcra Dairesi olduğunu, takipte de yetki itirazı bulunduğunu, yapım işleri sözleşmesinden bir yıl sonra iki camın zarar gördüğünü iddia ettiğini, iki cam için taraflar arasında yeni bir sözleşme kurulmuş olduğunu, davacının sunduğu e posta uzantısındaki şirketin İnter yapı şeklinde olup davalının ortağı veya yetkilisi olmadığını beyanla davanın icra dairesinin yetkisizliğinden bahisle usulden reddine, haksız davanın usulden reddine, davacı hakkında alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce ön inceleme günü tayin ve tebliğ edilmiş, ön inceleme oturumunda taraflar arasındaki uyuşmazlığın taraflar arasında yapım işleri sözleşmesi imzalandığı, davacının edimini tamamlayarak sözleşme konusu projeyi kullanıma hazır hale getirdiği, revize imalat ve işler için alacak ödenmediğinden … Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan davanın kabul edildiği, davalı şirket yetkilisi … tarafından 31/12/2014 tarihinde e posta ile korkuluk camlarına ilişkin teklif verilmesinin istenildiği, davacı şirket yetkilisi … tarafından 06/01/2015 tarihli e posta ile teklif verildiği, davalı şirket yetkilisinin 10/01/2015 tarihli cevabı ile fiyat teklifini onayladığını bildirdiği, davacının edimlerini usulüne uygun olarak yerine getirdiği, faturanın onaylanan fiyat üzerinden kesildiği, 29/01/2015 tarih ve … seri numaralı fatura ile malların teslimine ilişkin aynı tarih ve … seri numaralı sevk irsaliyesi bulunduğu, borçlunun faturaya itirazı bulunmadığı iddiası ile fatura borcunun tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemini konu alıp davalının yanıt dilekçesi ile davacının yaptığını iddia ettiği için yapım işleri sözleşmesi kapsamında kalan bir iş olmadığını , bu nedenle yetkili icra dairesinin Küçükçekmece İcra Dairesi olduğunu, takipte de yetki itirazı bulunduğunu, yapım işleri sözleşmesinden bir yıl sonra iki camın zarar gördüğünü iddia ettiğini, iki cam için taraflar arasında yeni bir sözleşme kurulmuş olduğunu, davacının sunduğu e posta uzantısındaki şirketin İnter yapı şeklinde olup davalının ortağı veya yetkilisi olmadığını beyanla davanın reddini talep ettiği, buna göre davacının takip konusu alacağı bulunup bulunmadığı varsa miktarı hususlarında anlaşmazlık olduğu tespit edilmiştir.
Dava dayanağı takip dosyası getirtilmiş incelenmesinde, davacı tarafından davalı aleyhine faturaya dayalı olarak başlatılan takip olup ödeme emrinin davalı borçluya 13/02/2017 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun 20/02/2017 tarihli dilekçesi ile borçlu şirketin adresinin Başakşehir olduğunu, takipte yetkili icra dairesinin Küçükçekmece İcra Dairesi olduğunu, alacaklı yana borcu bulunmadığını beyanla borca itiraz ettiği, itirazın alacaklıya tebliğine dair dosyada bilgi bulunmadığı görülmüştür.
Davalı vekili Mahkememize sunduğu yanıt dilekçesi ile de Küçükçekmece İcra Dairesinin yetkili olduğunu beyan etmiştir.
İtirazın iptali davalarında, Yargıtay’ın istikrar kazanmış uygulamalarına göre icra dairesinin yetkisine itiraz edilmişse, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın öncelikle icra dairesinin yetkisine itirazın incelenip sonuçlandırılması gerekir. İtirazın iptâli davasının görülebilmesi, usulüne uygun şekilde yapılmış geçerli bir icra takibinin varlığına bağlıdır. Geçerli bir takibin bulunmadığı durumlarda, itirazın iptâli davasının görülebilmesine usulen imkân bulunmamaktadır. İcra dairesinin yetkisine itiraz edildiği hallerde bu itiraz incelenip sonuçlandırılmadığı sürece geçerli bir takibin bulunmayacağı açıktır. Nitekim; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.11.2013 Tarih, 2013/10-395 Esas ve 2013/1568 Karar sayılı ilâmında da aynı kurallar gösterilmiştir.
Taraflar arasındaki ihtilâf, eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklandığından, bu türden uyuşmazlıklardan kaynaklanan icra takiplerinin kural olarak, davalının yerleşim yeri, sözleşmenin ifa edileceği yer veya yetki sözleşmesi ile belirlenen yer icra dairelerinden birinde açılması gerekir. Bu türden sözleşmelerde para alacakları yönünden yetkili mahkemeyi alacaklının yerleşim yeri mahkemesi olarak belirleyen ve sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 89. maddesinin uygulama imkânı yoktur. Gerek 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 73, gerekse 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 89. maddesi hükümlerinin sadece karz akdinden doğan borçlarla sınırlı olduğunun kabulü gerekir. Aksi halde, bütün para borcu ilişkilerinden doğan ihtilâflarda yetkili mahkemecenin bu maddeye göre tayini gerekeceğinden, para borçlarıyla ilgili tüm ihtilâfların davacının yerleşim yerinde davaya konu olması sonucu doğar ki, bu da; Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda yer alan yetkiyle ilgili kuralları adeta istisna haline getirmiş olur. Oysa, 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun 355 ve devamı ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmeleri, niteliği itibariyle iki tarafa borç yükleyen sözleşmeler olup, karşılıklı edimleri içerir. Bu nedenle, eser sözleşmelerinden kaynaklanan bir alacakta yetkili mahkemenin tayininde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 89. maddesi hükümlerinin uygulanması mümkün değildir.
Somut durumda davacı vekili şiddetli rüzgar nedeni ile iki adet korkuluk camının zarar gördüğünü ve değişmesi gerektiğini beyan ederek davalıdan fiyat teklifi aldığını, davalı tarafından verilen teklifin onaylandığını ve edimler yerine getirilerek onaylanan birim fiyat üzerinden fatura kesildiğini beyan etmiştir.
Her ne kadar davacı, takibe dayanak faturaya konu işin taraflar arasında evvelce akdedilen sözleşme kapsamında olduğunu iddia etmiş ve bu sözleşmenin 34.maddesinde yetki şartı bulunmakta ise de, davacının kendi dava dilekçesinden anlaşıldığı üzere bu sözleşmeden kaynaklanan iş edim tamamlanarak teslim edilmiş, kullanıma hazır hale getirilmiş, bu sözleşmeden kaynaklanan alacak için … Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde dava açılmıştır.
Öncelikle uyuşmazlık konusu iş, sözleşmeden kaynaklanan iş olsa idi sözleşmeye dayalı alacağın talep edildiği … Asliye Ceza Mahkemesinde görülen dava dosyasında değerlendirilmesi gerekirdir. Ancak davacı bu talebini bu dosyada dermeyan etmemiştir.
Diğer yandan, uyuşmazlık konusu iş, davacının kendi beyanlarından anlaşıldığı üzere tamamlanıp bitirilen işin rüzgar nedeni ile zarar gören camlarının değiştirilmesi işi olup, davacı davalıya bu işi teklif üzerine yaptırmıştır. Davacının davalıdan teklif istemesi ve davalı tarafından sunulan teklifin onaylanması üzerine işin yapıldığı dikkate alındığında davalının sunduğu teklifin davacı tarafından kabul görmemesi ve başka bir firmaya işin yaptırılması olasılığı da gündeme gelmektedir. Uyuşmazlık konusu iş davalının, sözleşme kapsamında yapmakla yükümlü olduğu bir iş olsa idi, sözleşme kapsamında talepte bulunulması gerekir iken davacı teklif istemiştir. Üstelik sözleşme kapsamında yapılan işin tamamlandığını da kendisini beyan etmektedir.
Dava dilekçesindeki beyanlar ve sözleşme içeriği birlikte değerlendirildiğinde uyuşmazlık konusu alacağı doğuran işin, taraflar arasında evvelce imzalanan sözleşme kapsamında, davalının yükümlendiği işlerden olmadığı anlaşılmaktadır. Bu konuda davalı yanın savunması Mahkememizce yerinde görülmüştür.
Bu doğrultuda, takibe konu edilen alacak yönünden yetki sözleşmesi bulunmamaktadır. Bunun sonucu olarak yetkili icra dairesinin yukarıda açıklanan hukuki duruma görü tayini gerekmektedir. Bu kapsamda takibin davalının yerleşim yeri veya sözleşmenin ifa edileceği yerde başlatılması gerekirdi. Oysa somut durumda uyuşmazlık konusu alacağın işin yapıldığı yer de davalının merkezinin bulunduğu yer de, takibin başlatıldığı icra dairesinin yetki sınırları dışındadır. Yani, takip, yetkili olmayan icra dairesinde başlatılmıştır. Davalı da takibe süresinde yaptığı itirazında icra dairesinin yetkisine itiraz etmiş ve yetkili yeri Küçükçekmece olarak belirlemiştir. Buna göre takibin Küçükçekmece İcra Dairesinde başlatılması gerekirken yetkisiz İstanbul İcra Dairesinde başlatılmıştır.
Bilindiği üzere itirazın iptali davasında öncelikle geçerli bir icra takibinin bulunması gerekir. Şayet geçerli bir icra takibi yoksa , açılan itirazın iptali davasında dava şartı gerçekleşmemiş demektir. Yetkisiz icra dairesinde girişilen takibin geçerli bir icra takibi olduğundan söz edilemeyeceğinden, eldeki davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir. Yargıtay 15.Hukuk Dairesinin 23/02/2015 tarih, 2014/2485 esas ve 2015/922 karar sayılı ilamı.
HÜKÜM:
1-Davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine,
2-Alınması gerekli 35,90 TL harcın, peşin alınan harçtan mahsubu ile bakiye kısmın 492 sayılı Yasanın 31.maddesi gereğince karar kesinleştiğinde ve istem halinde davacı yana iadesine,
3-Davacı tarafından karşılanan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına; davalı tarafından karşılanan yargılama gideri bulunmadığından hüküm tesisine mahal bulunmadığına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 7/2.maddesi uyarınca belirlenen 573,39 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/10/2018

Katip …

Hakim …