Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/118 E. 2018/1155 K. 04.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/118 Esas
KARAR NO : 2018/1155
DAVA : Sözleşmeden Kaynaklanan Cezai Şart Alacağı
DAVA TARİHİ : 06/02/2017
KARAR TARİHİ : 04/12/2018

Mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi ile, dava dışı … ile davalı arasında futbolcu sözleşmesi imzalanması hususunda davacının verdiği hizmetler karşılığı davacı ile davalı arasında temsilci sözleşmesi ilişkisi kurulduğu, adı geçen futbolcu ile davalı arasında sözleşme akdedildiğinin TFF kayıtları ile sabit olduğu, davacıya sözleşmede belirtilen vade tarihlerinde ödeme yapılmadığı, ….Noterliğinin 06/03/2013 tarih ve 05083 yevmiye sayılı ihtarnamesi ile alacak, ceza şart ve işlemiş akdi temerrüt faizinin ödenmesinin ihtar edildiği, davalının ihtarnameye yanıt vermediği ancak 50.000 Euro ödeme yaptığı, ek ödeme yapılmaması nedeni ile Beşiktaş 16.Noterliğinin 13/11/2012 tarih ve 49776 yevmiye sayılı ihtarnamesi keşide edildiği, 2.İcra Müdürlüğünün 2016/5387 ve 5208 esas sayılı dosyaları ile 8.İcra Müdürlüğünün 2016/5306 esas sayılı dosyası ile takibe geçildiği, davalının faiz oranı ve işlemiş faize kısmi itiraz ettiği, asıl alacağa yakın bir tutarı ödediği, ödemeler ile sözleşme ilişkisinin kabul edildiği iddiası ile sözleşme ile belirlenen %20 cezai şart 60.000 Euronun davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili Mahkememize sunduğu yanıt dilekçesi ile, uyuşmazlığın çözümü için münhasır çözüm yerinin TFF nezdindeki uyuşmazlık çözüm kurulu olduğunu, TFF Statüsünün 55 ve 56.maddeleri uyarınca 11/07/2015 tarihinden önce açılan davalar yönünden Mahkemelerin görevli olduğu, bu tarihten sonra görülen uyuşmazlıklar için Uyuşmazlık Çözüm Kurulunun münhasıran görevli olduğu, davacının ifayı çekincesiz olarak kabul etmesi nedeni ile cezai şart talep edemeyeceği, icra takiplerinin hiçbirinde cezai şart talep edilmediği, icra dosyalarına gerekli ödemelerin yapıldığı ve davacının ihtirazi kayıt koymadan tahsil edildiği, belirlenen cezai şart oranının fahiş olduğunu beyanla davanın reddini talep etmiştir.
Dilekçe teatisinin tamamlanmasından sonra, Mahkememizce ön inceleme günü tayin edilmiş, taraf vekillerine tebliğ ile bildirilmiş, tayin edilen ön inceleme gününden yapılan oturumda taraflar arasındaki uyuşmazlığın dava dışı … ile davalı arasında futbolcu sözleşmesi imzalanması hususunda davacının verdiği hizmetler karşılığı davacı ile davalı arasında temsilci sözleşmesi ilişkisi kurulduğu, adı geçen futbolcu ile davalı arasında sözleşme akdedildiğinin TFF kayıtları ile sabit olduğu, davacıya sözleşmede belirtilen vade tarihlerinde ödeme yapılmadığı, ….Noterliğinin 06/03/2013 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile alacak, ceza şart ve işlemiş akdi temerrüt faizinin ödenmesinin ihtar edildiği, davalının ihtarnameye yanıt vermediği ancak 50.000 Euro ödeme yaptığı, ek ödeme yapılmaması nedeni ile … Noterliğinin 13/11/2012 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi keşide edildiği, … İcra Müdürlüğünün … ve … esas sayılı dosyaları ile … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile takibe geçildiği, davalının faiz oranı ve işlemiş faize kısmi itiraz ettiği, asıl alacağa yakın bir tutarı ödediği, ödemeler ile sözleşme ilişkisinin kabul edildiği iddiası ile sözleşme ile belirlenen %20 cezai şart 60.000 Euronun davalıdan tahsiline karar verilmesi istemini konu alıp davalının yanıt dilekçesi ile uyuşmazlığın çözümü için münhasır çözüm yerinin TFF nezdindeki uyuşmazlık çözüm kurulu olduğunu, TFF Statüsünün 55 ve 56.maddeleri uyarınca 11/07/2015 tarihinden önce açılan davalar yönünden Mahkemelerin görevli olduğu, bu tarihten sonra görülen uyuşmazlıklar için Uyuşmazlık Çözüm Kurulunun münhasıran görevli olduğu, davacının ifayı çekincesiz olarak kabul etmesi nedeni ile cezai şart talep edemeyeceği, icra takiplerinin hiçbirinde cezai şart talep edilmediği, icra dosyalarına gerekli ödemelerin yapıldığı ve davacının ihtirazi kayıt koymadan tahsil edildiği, belirlenen cezai şart oranının fahiş olduğunu beyanla davanın reddini talep ettiği; davacının cevaba cevap dilekçesi ile kendisinin TFF’ye bağlı futbolcu menajeri olmaması nedeni ile uyuşmazlık çözüm kurulunun görevli olmadığını, icra takip dosyalarının tamamen infaz edilmediğini, haciz işlemlerinin devam ettiğini, ihtirazi kaydın dava yolu ile de ileri sürülebileceğini, işlemiş faizler yönünden İstanbul 1.ATM’nin 2017/110 esas sayısı ile dava açıldığını, davalının tacir olup cezai şartın fahiş olduğunu ileri süremeyeceğini beyan ettiği; davalının ikinci cevap dilekçesi ile ilk cevap dilekçesindeki savunmasını tekrar ettiği buna göre davacının takip konusu alacağı bulunup bulunmadığı varsa miktarı hususlarında anlaşmazlık olduğu tespit edilmiştir.
Aynı oturumda, 6100 sayılı yasanın 140/5.maddesi gereğince taraflara dilekçelerinde gösterdikleri ancak henüz mahkememize sunmadıkları belgeleri sunmaları, başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacı ile gereken açıklamayı yapmaları için 2 hafta kesin süre verilmiş, bu hususların verilen kesin süre içinde tam olarak yerine getirilmemesi halinde bu delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacakları hazır bulunan taraflara tefhim ile ihtar edilmiştir.
TFF’ye yazılan müzekkereye verilen yanıtta davacının 10/11/2002 tarihinde aldığı futbolcu menajeri lisansının 10/07/2015 tarihinde iptal edildiği bildirilmiştir.
Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin incelenmesinde, davacı ile davalı arasında akdedilen futbolcu temsilcisi sözleşmesi olduğu, “sözleşmenin konusu” başlıklı 2.maddesine göre … AŞ’nin 15/07/2011 tarihinde 100.000 Euro, 15/10/2011 tarihinde 100.000 Euro ve 01/02/2012 tarihinde 100.000 Euro ödemeyi tek seferde ve eksiksiz olarak zamanında ödemeyi gayri kabili rücu olarak kabul ve taahhüt ettiği; ödemelerde gecikme olması halinde futbolcu temsilcisine %20 oranında cezai şart ödeyeceğini ve yine ayrıca bu cezai şarta ek olarak aylık %3 temerrüt faizi ödeyeceğini gayri kabili rücu olarak kabul ve taahhüt ettiği; cezai şart ve temerrüt faizinin fahiş ve yüksek olmadığını, bu yönde bir itirazı bulunmadığını, belirtilen tarihlerde ödemelerin yapılmaması halinde futbolcu temsilcisinin doğrudan cezai şarta ve gecikme faizine hak kazanacağını temerrüt için ayrıca ihtar keşide edilmesine ve/veya herhangi bir ek işleme gerek olmadığını gayri kabili rücu olarak kabul ve beyan ettiği görülmüştür.
Davacı tarafından davalı aleyhine başlatılan takip dosyalarının incelenmesinde, temsilcilik ücreti asıl alacağının tahsili istemi ile başlatılan takipler olduğu görülmüştür.
Dava, taraflar arasında akdedilen temsilci sözleşmesi kapsamında ödenmesi gereken ücretin ödenmemesi nedeni ile belirlenen cezai şartın tahsili istemini konu almaktadır.
Davalı savunmasında, davacının ifayı çekincesiz olarak kabul ettiğini, icra dosyalarında cezai şart talebinde bulunulmadığını, vekil eden davalının icra dosyalarına gerekli ödemeleri yaptığını ve bu ödemelerin tahsili sırasında davacının herhangi bir ihtirazi kayıt koymadığını beyanla TBK’nın 179.maddesi uyarınca sözleşmeye dayalı cezai şart talebinde bulunulmasının mümkün olmadığını ileri sürmüştür.
Cezai şart, borçlunun alacaklıya karşı mevcut bir borcu hiç veya gereği gibi ifa etmemesi halinde ödemeyi vaat ettiği, hukuki işlem ile belirlenmiş ekonomik değeri olan bir edimdir. Cezai şartın amacı, borçluyu borca uygun davranmaya sevk etmektir. Cezai şart, asıl alacağı kuvvetlendirme amacı güder. Bu bakımdan cezai şart, kuvvetlendirilecek asıl borcun mevcut olmasını gerektirir. Asıl borç yoksa cezai şart da söz konusu olamaz. Bu niteliği itibariyle cezai şart asıl borca bağlı fer’i bir borçtur. Asıl borç, mevcut ve geçerli ise, cezai şart da borç doğurur. Asıl borç sona ermiş ya da geçersiz doğmuşsa, cezai şart bağımsız bir borç oluşturamaz. Cezai şart, asıl borcun bağlı olduğu şekle tabidir. Asıl borç bir geçerlilik şekline bağlanmışsa, cezai şartın borç doğurabilmesi aynı şekilde kararlaştırılmış bulunmasına bağlıdır. Ancak, geçerlilik şekline bağlı olan bir sözleşme bu şekle uygun olarak yapılmadığı halde, şekle aykırılığı ileri sürmenin dürüstlük kurallarıyla bağdaşmaması nedeniyle dinlenmediği hallerde, sözleşme geçerli sayıldığından, onun fer’i nitelikte olan cezai şart da geçerli sayılacaktır. Cezai şartın fer’ilik niteliği asıl borca bağlı olduğu sürece devam eder. Başka bir anlatımla cezai şartın fer’iliği, muaccel olduğu ana kadar devam eder. Borçlu borca aykırı davrandığında cezai şart muaccel hale geldiğinden artık fer’i değil, asli (bağımsız) bir alacak niteliğini kazanır. Cezai şart, sağlararası hukuki işlemlerde ve özellikle sonuçlarını hayatta doğuran sözleşmelerde kararlaştırılır. (Bkz.Tunçomağ Kenan; Türk Borçlar Hukuku I.Cilt Genel Hükümler İstanbul 1976 Sh.853 vd., Eren Fikret; Borçlar Hukuku Genel Hükümler 5.Bası, Cilt 2 Sh.1169-1171; Kılıçoğlu M.Ahmet; Borçlar Hukuku Genel Hükümler 4.Bası Sh.575-577; Reisoğlu Safa; Borçlar Hukuku Genel Hükümler 12. Bası Sh. 362.)
818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 158. maddesinin başlığı “cezai şart” iken 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Ceza Koşulu” başlığı altında üç çeşit ceza koşulu düzenlenmiştir. Bunlar öğretide ortaya atılan kavramlara göre seçimlik ceza koşulu (TBK. md. 179/I), ifaya eklenen ceza koşulu (TBK md. 179/II) ve ifayı engelleyen ceza koşulu (dönme cezası) (TBK md. 179/III)’ dur.
Somut durumda taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 2.maddesinde öngörülen ceza koşulu (cezai şart) hükümleri TBK’nun 179/II. (BK. md. 158/II) maddesindeki ifaya ekli ceza koşulu (cezai şart) niteliğinde olduğundan burada bu tür ceza koşulu üzerinde durulması gerekmektedir.
TBK’nun 179/II maddesine göre; “ceza borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir”. Anılan yasa hükmünden de açıkça anlaşılacağı gibi, ifaya eklenen ceza koşulunda, şart gerçekleştiği takdirde alacaklı, hem ifayı hem de cezayı talep edebilecektir. Buna öğretide “taleplerin birleşmesi” veya “toplanması” denmektedir. TBK, “borcun belirlenen zamanda veya yerde ifa edilmemesi” hali için kararlaştırılmış ceza koşulunun, ifaya eklenen ceza koşulu niteliğinde olacağına dair bir karine koymuştur. Bu iki olasılık dışında kalacak eksik ifa hallerinde TBK’nun 179/II. md. değil, 179/I. md. hükmü uygulanacaktır. Zira, Kanun, 179. maddenin ikinci fıkrasında bütün eksik ifa hallerini değil, bunlardan sadece zaman veya yer itibariyle aykırılık teşkil edenlerin ifaya eklenen ceza koşulu olduğunu kabul etmiştir. TBK’nun 179/II. md. hükmü emredici yapıda olmayıp düzenleyici nitelikte olduğundan taraflar, yukarıda belirtilen iki hal dışında kalan eksik ifalarla, bütün ifa etmeme hallerinde de ifa ile birlikte cezai şartın istenebileceğini kararlaştırabilirler. (Bkz. Tunçomağ Kenan; age sh. 875 vd.; Eren Fikret age sh. 1173 vd. ; Kılıçoğlu M. Ahmet age sh. 579 vd.; Günay Cevdet İlhan, Cezai Şart Ankara 2002 sh. 83 vd.; Uygur Turgut; Açıklamalı – İçtihatlı Borçlar Kanunu Genel Hükümler, İkinci Cilt 1990 sh. 740)
TBK.’nun 179/II. maddesine göre, iki halde alacaklı, ceza koşulunu isteyemez. Eğer alacaklı, ceza koşulunu isteme hakkından açıkça vazgeçmişse artık bu yönde bir talepte bulunamaz. Diğer yandan alacaklı, çekince koymadan ifayı kabul etmiş veya sözleşmeden doğan edimlerini ifa etmeye devam etmişse bu takdirde de ceza koşulunu isteyemez.
Davalı savunması bu yasal çerçevede değerlendirildiğinde, davacı, davalıdan olan asıl alacağını takibe konu kılmış, davalı da savunmasında takip dosyasına yapılan ödemenin çekince konulmadan kabul edilmesi nedeni ile 6098 sayılı Yasanın 179/2.maddesi uyarınca cezai şart istenemeyeceğini savunmuş ise de somut durumda, alacağın rızai ödenmesi söz konusu olmayıp, davacı takip yolu ile istemiş ve takip dosyasına yapılan ödeme ile alacağını, cebri icra yoluna başvurduktan sonra kısmen alabilmiştir. Bu nedenle, burada rızaen yapılan bir ödemenin çekincesiz kabulü değil, cebri icra baskısı ile yapılan ödeme söz konusu olduğundan, Yasanın anılan hükmünün uygulama yeri olmadığı değerlendirildiğinden savunma yerinde görülmemiştir. Öte yandan, davacı alacaklı alacağının tamamını da almış durumda değildir.
Davalının diğer bir savunması Mahkememizin görevine ilişkin olup davalı, anılan uyuşmazlığın çözüm yerinin Uyuşmazlık Çözüm Kurulu olduğunu savunmuş davacı ise kendisinin TFF’ye kayıtlı futbolcu menajeri olmaması nedeni ile bu hükmün kendisi hakkında uygulanmayacağını ileri sürmüştür.
Taraflar arasındaki sözleşme 2011 yılında akdedilmiş, takipler 2016 yılında başlatılmış, eldeki dava ise 2017 yılında açılmıştır.
” Kulüpler, futbolcular, teknik diröktörler, antrenörler, futbolcu temsilcileri, sağlık personelleri ve müsabaka organizatörleri aralarındaki futbolla ilgili her türlü sözleşmeden doğan ihtilafların çözümü için Uyuşmazlık Çözüm Kurulu’nun yetkisini kabul edip etmemekte serbestirler. Uyuşmazlık Çözüm Kurulu’nun yetkili olabilmesi için tarafların ihtilafın ortaya çıkmasından sonra kurulun yetkisini yazılı olarak kabul edmeleri şarttır. Bununla birlikte sportif cezalarla yetiştirme tazminatına ilişkin ihtilaflar münhasıran Uyuşmazlık Çözüm Kurulu önünde çözülür. Bu kararlara karşı ancak Tahkim Kurulu’na itiraz edilebilir.” düzenlemesini içeren TFF Statüsü’nün, Uyuşmazlık Çözüm Kurulunun Görev ve Yetkileri başlıklı 56. maddesi, Genel Kurulu’n 25.06.2015 tarihli kararı ile ” 1. Uyuşmazlık Çözüm Kurulu. a) Kulüpler, b) Kulüpler ile futbolcular, profesyonel teknik adamlar, antrenörler, futbol menajerleri, futbol menajerleri ile futbolcular, profesyonel teknik adamlar, antrenörler, arasında sözleşmeden doğan futbolla ilgili tüm uyuşmazlıkları, taraflarının başvurusu üzerine münhasıran görevli ve yetkili olarak inceler ve karara bağlar. Uyuşmazlık Çözüm Kurulu Hakem Heyeti tarafından verilen kararlar, Tahkim Kurulu’na itiraz edilmemesi ya da itiraz üzerine verilen Tahkim Kurulu kararı ile kesinleşir. ” olarak değiştirilmiş, düzenleme, 11.07.2015 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Benzer düzenleme, TFF’nin resmi internet sitesinde 01.08.2015 tarihinde yayımlanan ” Uyuşmazlık Çözüm Kurulu Talimatı’nın ” ilgili maddelerine de işlenmiş, Talimat’ın geçici 1. maddesinde, TFF statüsünün 55. ve 56. maddelerinde yapılan değişikliklerin, yürürlük tarihi olan 11.07.2015 tarihinden önce açılmış davaları kapsamayacağı belirtilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, eldeki davanın, TFF Statüsü’nün, bahsedilen ilgili hükümlerinin değiştirildiği tarih olan 11.07.2015’den sonra açıldığı, bu kapsamda öncelikle, görev konusunun ele alınması gerekeceği açıktır.
Bilindiği üzere, görev kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir.
Somut durumda, davacı sözleşmenin akdedildiği ve yukarıda belirtilen mevzuat değişikliğinin yürürlüğe girdiği tarihte TFF’ye kayıtlı futbolcu menajeri olup, dava tarihi itibari ile yürürlükte bulunan mevzuat hükümleri uyarınca futbol menajerleri ile futbolcular arasındaki uyuşmazlıkların çözüm yeri Uyuşmazlık Çözüm Kurulu olmakla, davalının savunmasının yerinde olduğu kanaati ile davanın usulden reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine,
2-Alınması gerekli 35,90 TL harcın peşin alınan harçtan mahsubu ile bakiye kısmın 492 sayılı Yasanın 31.maddesi gereğince karar kesinleştiğinde ve istem halinde davacı yana iadesine,
3-Davacı tarafından karşılanan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 7.maddesine göre belirlenen 2180,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5- Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 04/12/2018

Katip …

Hakim …