Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1025 E. 2019/115 K. 07.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/1015 Esas
KARAR NO : 2019/110
DAVA : Kredi İşlemleri Nedeniyle Alınan Masrafların İadesi
DAVA TARİHİ : 14/11/2017
KARAR TARİHİ : 06/02/2019

Mahkememizde görülen İstirdat davasının yapılan yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili, müvekkilinin hipotek vermek suretiyle davalı bankadan kredi kullandığı esnada farklı isimler altında bir kısım ücret ve masraf kesintileri yapıldığını, bunların e-posta ile ihtar yoluyla iadesi istenmesine rağmen ödeme yapılmadığının, müvekkile 3 adet fatura ödeme talimatı verilmesi halinde EFT ücreti alınmayacağının bildirildiği, ancak 3 ay sonra tekrar EFT masrafı alındığını, ayrıca kredinin 4 katı ipotek alınmasına rağmen teminat amaçlı ayrıca senet alındığını, kendilerine jest mahiyetinde 10.000 TL kredi açılmasına rağmen kullandırılmadığını, müvekkili hesabından alınan 52.50 TL EFT masrafı, 15 TL hesap işletim ücreti, 78.75 TL yönetim ücreti, 1.035 TL kredi masrafı 708.75 TL kredi komisyon masrafı olarak toplam 1.890,75 TL kesildiğini, ayrıca 2014 ile 2015 yıllarında da benzer toplam 2.872,50 TL kesildiğini belirterek bedellerin iadesine, kredinin iptaline, ayrıca teminat senedinin iadesine de karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili, tacirler arasında sözleşme serbestisi çerçevesinde kredi kullandırıldığını davacının tacir olması nedeniyle tüketici kanunundaki koruyucu hükümlerinin uygulanamayacağının, gerek Merkez Bankası tebliğleri, gerekse de TTK’nın 20. maddesi gereğince yapılan iş karşılığında makul bir ücret talep edilmesinde isabetsizlik bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava hukuksal niteliği itibariyle, kredi ilişkisi çerçevesinde değişik adlarda yapılan bir takım kesintilerin iadesi istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık bankanın müşterisine kullandırdığı 3 adet taksitli ticari kredinin kullanımı esnasında kredi tahsisi operasyon ücreti, kredi komisyonu, hesap işletim ücreti, istihbarat ücreti ve EFT masrafı gibi benzer isimler altında yapılan kesintilerin iadesinin istenip istenemeyeceği konularında toplanmaktadır.
İddianın ileri sürülüş biçimi dikkate alındığında davacı vekili TBK’nın 20 ve devamı maddeleri uyarınca zayıf konumdaki müvekkilinin güçlü konumdaki bankanın önceden hazırladığı ve dayattığı aleyhe hükümler içeren sözleşme hükümlerinin genel işlem koşulu niteliğinde bulunması ve haksız şart olması nedeniyle yazılmamış sayılacağını ve bu maddelere göre alınan kesintilerin ise iadesi gerektiğini savunmuştur.
Bir sözleşmenin 6098 sayılı TBK’nın m. 20 vd. uyarınca genel işlem koşulları denetimine tabi tutulması için Kanunda belirtilen ölçütlerin uygulanması gerekir. 818 sayılı BK da olduğu gibi 6098 sayılı TBK’da da sözleşme serbestisi ana kural olmakla birlikte, sözleşmelerin geçerliliği için 6098 sayılı TBK’na, sözleşmenin hukuka aykırı genel işlem koşulları içermemesi unsuru getirilmiştir. Hem tüketiciler hem de tacirler için geçerli olan genel işlem koşulları denetimi, sözleşmelerin imzalanması aşamasında daha olumsuz durumda bulunan sözleşmenin tarafını dürüstlük kuralları kapsamında korumaktadır.
Bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulları nedeniyle yazılmamış sayılabilmesi için öncelikle, o hükmün genel işlem koşulu niteliğinde olup olmadığı tespit edilmelidir. Bu anlamda sözleşmenin tipi, türü ve niteliği önem taşımaz. Sözleşme eşya hukukuna, usul hukukuna veya ticari bir alım satıma, sigorta hukukuna, bankacılık hukukuna vs. ilişkin olabilir. Bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulu niteliğinde olabilmesi için ise, anılan hükmün genel işlem koşulunu kullanan tarafça, sözleşmenin kurulmasından önce, tek taraflı olarak, sadece o sözleşme için değil, çok sayıdaki benzer sözleşmelerde kullanmak amacıyla hazırlanmış ve karşı tarafın getirilen bu hükmü müzakere etmesine imkan tanımadan sözleşmenin imzalanmış olması gereklidir. Bir sözleşmedeki genel işlem koşulunun niteliğinin, objektif unsurlara göre belirlenmesi gerekmekte olup, bu hususta tarafların icra ettikleri meslekleri ve sıfatları, tacir veya tüketici olup olmadıkları önem taşımaz.
Bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulu niteliğinde olduğunun anlaşılması halinde, genel işlem koşullarının üç aşamalı denetime tabi tutulması gerekir. Söz konusu denetim aşamaları; yürürlük (kapsam) denetimi, yorum denetimi ve içerik denetimidir. Yürürlük denetimi kapsamında, genel işlem koşulu niteliğindeki hükümlerden müşterinin önceden ve açıkça bilgilendirilmemiş ve onun tarafından kabul edilmemiş olması halinde veya şaşırtıcı hüküm içermesi halinde o hükümler sözleşmeye yazılmamış sayılır. Yürürlük denetiminin aşılması halinde yapılması gerekli denetim aşaması “yorum” denetimidir. Belirsizlik ilkesi de denilen bu denetim modelinde, sözleşmede yer alan genel işlem koşulu niteliğindeki hüküm içeriğinin ne olduğu konusunda bir anlaşmazlık bulunuyorsa, bu hükmün düzenleyen taraf aleyhine yorumlanması gerekir. Sözleşmede, yürürlük denetiminin aşılması ve yorumu gerektirecek bir belirsizliğin bulunmaması veya bulunsa bile düzenleyen aleyhine yorum yapılmış olmasından sonra, sözleşmenin bir de “içerik” denetimine tabi tutulması gerekmektedir. İçerik denetimi yapılırken, genel işlem koşulu olduğu ileri sürülen hükmün “dürüstlük kuralı”na aykırı olup olmadığı, karşı tarafın aleyhine ve onun şartlarını ağırlaştırıcı nitelikte olup olmadığına bakılacaktır.
Dava konusu olayda; davacının tacir olarak basiretli davranma yükümlülüğü bulunmaktadır. Davalı bankanın delilleri arasında mevcut ödeme planları üzerinde dava konusu kredi tahsis ücreti, komisyonları tek tek belirtilmiştir. Bilirkişi marifetiyle de yapılan ücret ve komisyon adı altındaki kesintiler cari hesap ekstresi, ödeme planları ve tahsilat dekontları tek tek karşılaştırılmak suretiyle tespit edilmiştir. Dolayısıyla ödeme planları üzerinde tahsil edilen ücret ve komisyonların açıkça gösterilmesi ve hemen altında yetkili temsilcinin imzasının bulunması nedeniyle tahsil edilen ücret ve komisyonların taraflar arasında eşit şartlarda müzakere edildiğini karine teşkil etmektedir.
Öte yandan yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına uygun olarak davacıya kullandırılan zaman zarfında dava dışı bankaların da aynı kredi türüne ilişkin yapmış oldukları kesinti ve emsal uygulamalar celp edilerek mukayesesi yapılmıştır. Diğer bankalarca da aşağı yukarı benzeri tutarlarda ücret ve komisyonların müşteriden tahsili yoluna gidildiği görülmektedir.
Dava dışı … , … ve …’nın, …’tan gelen cevabi yazılar, emsal uygulamalar komisyon masrafı kesintilerinin oransal ortalamaları alınarak bilirkişi marifetiyle hesaplama yapılmıştır. Bu bağlamda dava dışı bankaların dosyaya celp edilen uygulamaları ile mukayese edildiğinde davalının sözleşme kapsamında yapmış olduğu kesintilerin makul olduğu görülmüştür.
TTK’nın 20/1 maddesi uyarınca her tacir yapmış olduğu iş karşılığında ücret talebinde bulunabilir. Davalı banka da tacir vasfını haiz olduğundan, yapmış olduğu bankacılık hizmeti karşılığında bir takım ücretler talep etmesi olağandır. Finans sektöründe faaliyette bulunan tüm banka ve finans kurumlarının kredi tahsisi esnasında değişik adlar altında masraf tahsil ettikleri de yerleşmiş bir ticari teamüldür.
Sonuç olarak davacının kullanmış olduğu bu kredinin kendisine getirisini ve götürüsünü kestirebilecek yeterlilikte olduğu anlaşılmaktadır. Zira basiretli tacir ilkesi bunu gerektirir. Kredinin ticari nitelikli olması, merkez bankasının tebliğleri, taraflar arasında müzakere edilerek imzalandığı kabul edilen sözleşme ve ödeme planı bir arada değerlendirildiğinde davalı bankanın somut olayda tahsil ettiği komisyon ve sair kesintilerin gerek sözleşmeye, gerek bankacılık uygulamalarına, gerekse de mevzuata uygun olarak yapıldığının kabulü gerekmiş, davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
Davanın REDDİNE,
Harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince reddedilen miktar üzerinden hesap edilen 2.725 TL nisbi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
HMK’nın 333. maddesi gereğince, mahkeme veznesine depo edilen gider avansından kullanılmayan kısmının kararın kesinleşmesi ile birlikte yatıran tarafa iadesine,
Dair, Davacı vekilinin yüzüne karşı HMK’nın 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 06/02/2019

Katip …

Hakim …

*5070 Sayılı Kanun Gereğince Elektronik İmza İle İmzalanmıştır.*